GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:78
Tarih:22.04.2016

CHP GRUBU ADINA MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısı'nın ikinci bölümü hakkında genel düşüncelerimizi açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanuna girmeden önce, biraz önce aldığımız bir bilgiye göre Kilis ilimize 2 tane roket mermisi düşmüş...

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Düşmüyor canım, saldırı vardır.

MEHMET GÖKDAĞ (Devamla) - ...2 yurttaşımız yaşamını yitirmiş; 6 yaralı olduğunu ve yaralı sayısının da artacağını söylüyorlar.

Değerli arkadaşlar, Kilis bizim ülkemizin bir şehri. Sayın Bakanım, değerli Hükûmet; Kilis'e bombalar düşüyor, sanki bir başka yermiş gibi... Başka yer de olsa insanlık olarak ilgilendirir ama kendi ülkemizin şehrine son günlerde ardı ardına bombalar düşüyor, Kilis âdeta savaş hâlinde olan bir şehre dönmüş, bombalar arka arkaya geliyor; kimsenin kılının kıpırdağı yok, sanki hiçbir şey olmuyor memlekette. Kilis sahipsiz, insanlar Kilis'ten göç ediyor, ayrılıyor ama Hükûmetten bu konuda bir önlem yok, bir ses yok.

Buradan yaşamını yitiren hemşehrilerime başsağlığı diliyorum, Tanrı'dan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum, yaralı hemşehrilerimize de acil şifalar diliyorum.

Değerli arkadaşlar, Büyük Millet Meclisinde, burada hep birlikte son zamanlarda "yargı paketi" adı altında sunulan tasarı ve tekliflerin içeriğinde yargı mevzuatına yönelik gerekliliğin dışında konjonktürel olguyu esas alan değişiklikler göze çarpıyor. Avrupa Birliği vize muafiyeti noktasında alelacele getirilen taslak ve tasarılar teknik anlamda birçok alanı ve konuyu içinde barındırmakla birlikte, üzerinde uzun görüşme ve çalışmaların yapılması gerektiği hâlde alelacele, hak ettiği görüşmeyi, çalışmayı yapmadan Meclisten geçirilmeye çalışılıyor.

Üzerinde konuştuğumuz tasarı da çok önemli bir tasarı değerli arkadaşlar; uluslararası cezai alanda iş birliğini gerektiriyor. Şimdi, böyle bir yasayı 38 maddeyle sınırlamışız. Bakın, izin verirseniz, biraz sabrınızı zorlayacağım, bu tasarıyı ilgilendiren uluslararası sözleşmelerin sadece isminden bahsedeceğim: Ceza İşlerinde Karşılıklı Adlî Yardım Avrupa Sözleşmesi, Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi, Hükümlülerin Nakline Dair Sözleşme, Ceza Yargılarının Milletlerarası Değeri Konusunda Avrupa Sözleşmesi, Ceza Kovuşturmalarının Aktarılmasına Dair Avrupa Sözleşmesi, Suçtan Kaynaklanan Gelirlerin Aklanması, Araştırılması, Ele Geçirilmesi ve El Konulmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi, Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesi, Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi, Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi, Psikotrop Maddeler Sözleşmesi, Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme.

Değerli arkadaşlar, sadece bu tasarıyı yakından ilgilendiren sözleşmeleri madde hâline getirsek 25 madde yapacak. Böyle bir yasayı getirmişiz, 38 maddenin içine sıkıştırmışız. Zaten bu tasarı ilk hâliyle 200 maddeden oluşuyor. Gerekli araştırmayı yapmadığımız gibi, bu kadar sözleşmeyi ilgilendiren, bu kadar anlaşmayı ilgilendiren önemli bir maddede gerekli araştırmayı yapmadığımız gibi, bir başka bir şey daha yapmışız, 200 maddeyi 38 maddeye indirgemişiz, 170 madde yok. Ne olacak 170 madde? Değerli arkadaşlar, bu 170 madde Komisyona bile getirilmedi hiç, kaçırıldı Parlamentodan. E, ne olacak bu 170 madde? 170 maddeyi Adalet Bakanlığı yönetmelikle düzenleyecek.

Değerli arkadaşlar, kanun tasarısının gerekçesinde de belirttiği üzere, Avrupa Birliği vize serbestliği şartlarından birisi de cezai konularda uluslararası adli iş birliğiyle ilgili bir yasanın çıkartılması. E, şimdi, bunu böyle söylüyoruz ama uluslararası sözleşmelere riayet etmeyen, oradaki hükümleri içeriğine taşımayan bir sözleşmeyi Avrupa Birliğinde nasıl savunacağız? Nasıl diyeceğiz ki: Biz Avrupa Birliği için bunları yaptık? Bu amaca da hizmet etmeyen bir yasa tasarısı.

Değerli arkadaşlarım, bilindiği üzere, Anayasa Mahkemesi, birçok kararında kanunla düzenleme ilkesine atıf yaparken aynı zamanda yasama yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini öngören Anayasa'nın 7'nci maddesi ve hukuk devletine ilişkin 2'nci maddesini esas alarak değerlendirme yapmaktadır. Egemenliğin bir yansıması olan cezalandırma yetkisi, söz konusu devletin egemenlik alanıyla sınırlı olup bir devletin başka bir devletin ülkesinde bu yetkiyi kullanması söz konusu değildir. Uluslararası hukuk hiçbir devlete başka bir devletin ülkesinde ceza kovuşturması yetkisi vermemektedir. Bir devletin başka bir devletin alanında ceza kovuşturması yapması egemenlik yetkisine müdahale olduğu için, ancak bu konuda ikili veya çok taraflı sözleşmelerle açık bir düzenleme var ise bir başka devlette kovuşturma yapabilir. Bu yöndeki bazı düzenlemeler Schengen uygulama anlaşmasında yer almaktadır. Bu kanun tasarısının gerekçesinde de belirtildiği üzere Avrupa Birliği vize serbestisi demek Schengen uygulamasının bu yasal düzenlemeyle ülkemizi kapsaması anlamı taşımaktadır ki bu, şu anlama gelmektedir: Anılan anlaşmaya taraf devletler egemenlik yetkilerinden feragat etmek suretiyle anlaşmaya taraf bir başka devlete, o devletin ülkesinde belirli koşullar altında sınır ötesi observasyon ve sıcak takip olanağına sahip olmaktadır. Bu denli önem arz eden konuların Adalet Komisyonuna, Meclise getirilmeyerek Adalet Bakanlığı tarafından yönetmeliklerle düzenlenmesi bir vahamettir bize göre. Hem vahamet hem de Adalet Bakanlığının durup dururken neden iş yükünü artıralım ki? Öyle değil mi, bakın? Burada düzenleyeceğiz, çerçevesini belirleyeceğiz, sınırını belirleyeceğiz; ancak Adalet Bakanlığı teknik konularda yönetmelik çıkarabilir.

Bu kural karşısında Anayasa'da yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir. Yürütmenin düzenleme yetkisi sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir. Bu nedenle, Anayasa'da öngörülen ayrık durumlar dışında, yasalarla düzenlenmemiş bir alanda, yasayla yürütmeye genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemez. Yürütme organına düzenleme yetkisi veren bir yasa kuralının Anayasa'nın 7'nci maddesine uygun olabilmesi için temel ilkelerinin koyulması, çerçevenin çizilmiş olması gerekiyor. Sınırsız, belirsiz, geniş bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakılması kanunilik ilkesine aykırı düşer ve Anayasa'nın 7'nci maddesine aykırıdır. Bu yasa bu hâliyle Anayasa Mahkemesinin önüne gittiğinde iptalle maluldür.

Şimdi biz bunları söylüyoruz, anlatıyoruz fakat içinizde olan, fıtratınızda olan, yönetme anlayışınızda olan keyfîlik her alanda olduğu gibi burada da kendini gösteriyor. "Biz keyfî davranacağız." diyorsunuz; "30 maddelik yasayı çıkarırız, 200 maddelik işlevi biz kendi keyfimize göre yönetmelik çıkararak uygularız." diyorsunuz, "Yarın, Reza Zarrab'la ilgili bir konu geldiğinde verecek miyiz belgeyi, vermeyecek miyiz, onu biz belirleriz." diyorsunuz. Başka bir konu geldiğinde, bir delil istendiğinde, bir yazılı belge istendiğinde verip vermemeyi Adalet Bakanlığının, yönetimin keyfine bırakacaksınız.

Değerli arkadaşlar, her zaman söylüyoruz, yine söylüyoruz: Bu keyfîlikten vazgeçin, bu ülkeyi hukuk devleti olmaktan uzaklaştırmayın. Bakın, kararlarınız bozulup bozulup geliyor, bozulup bozulup geliyor. Kendi kendinize keyfî tutum izliyorsunuz, kararlarınız Anayasa Mahkemesinden bozulup geliyor. Bu bozulmalar karşısında siz bozuluyor musunuz, bilmiyorum, bizi de ilgilendirmiyor sizin bozulup bozulmamanız ama şu milletin huzurunu bozmayın artık.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)