GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:78
Tarih:22.04.2016

ZEYNEP ALTIOK (İzmir) - Sayın Başkan, değerli vekiller; az önceki oturumda Sivas katliamının devam etmekte olan davasıyla ilgili uluslararası iş birliğine ilişkin konuya değinildi. Her zaman Sivas katliamı gündeme getirildiği vakit bu sıralardan ve çeşitli mercilerden, Başbağlar'dan söz edilir. Ben kişisel olarak Başbağlar katliamının adaleti bulması için emek veren, öneri veren ve o arkadaşlarımızla birlikte -Sayın Naci Bostancı'nın da çok iyi bildiği gibi- hareket eden bir arkadaşınız olarak ancak Sivas katliamı davasının adaletsizliğini bizzat yirmi iki yıl boyunca deneyimlemiş bir kişi olarak bazı sözler ekleme ihtiyacı hissettim.

Az önceki oturumda Sivas katliamı davasının avukatlarından Şenal Sarıhan vekilimizin uluslararası düzlemde ülkemizi töhmet altında bırakabilecek açıklamalarda bulunduğu Sayın Bakan tarafından söylendi. Söz konusu Sivas katliamı davası ve adaletse ülkemizin uluslararası düzlemde töhmet altında kalması değil, başını dik tutması bile söz konusu olamayacak durumdadır. Bu dava yirmi iki yılın sonunda insanlık suçu olarak dahi kabul edilmeyen, 35 kişinin yakılarak öldürülmesi sonucunda adaletsiz kalmış bir davadır. Uluslararası iade anlaşmaları ve hakları çerçevesinde yapılan tüm girişimler karşılıksız kalmıştır. Aranan firari sanıkların aslında değil yurt dışı iadesi, arandıkları süre zarfında Sivas ilinde ehliyet aldığı, askerlik yaptığı, çocuklarını nüfusa kaydettirdiği, elini kolunu sallayarak dolaştığı kayıtlarla sabittir. "Vahit Kaynar" adlı kişinin Polonya sınırında yakalandıktan sonra iade edilememiş olması gerekli evrakın zamanında iletilmemiş olmasından kaynaklanmaktadır.

Keza, bir diğer dikkate değer unsur da bu iade taleplerinin hangi gerekçelerle yapılmış olduğudur. İade talebinin yasa dışı yürüyüş üzerinden yapılıyor olması, cumhuriyet rejimini doğrudan hedef alan bir kalkışmada insanları yakarak öldüren eylemcilerin iadesi değil, yasa dışı özgürlükleri kısıtlayıcı yürüyüş hakkı üzerinden talep ediliyor olması, elbette insan hakları karnesi uluslararası düzeyde dış ülkeler tarafından... Biliyorsunuz taze raporlar da geldi, durumumuz içler acısıdır. Uluslararası düzlemde ülkemizi töhmet altında bırakan uygulamalar, kayıtlarla insan hakları izleyicileri tarafından bu raporlara yansıtılmıştır ve sabittir. Dolayısıyla, bu anlamda bakıldığında, doğru iade taleplerinin yapılmamış olduğu, adaletsizliğin de hâlâ firari sanıklar üzerinden bu ülkede bizlerin mağduriyetiyle sonuçlandığı günlerdeyken bundan söz etmek çok yanlış ve yersiz olmuştur. Biz, ülkemizin başının, insanlık suçlarını "devlet sırrı" ve "zaman aşımı" kavramlarından arındıracak düzenlemelere imza atılarak gerektiği şekilde temsil edecek bir düzleme çekilmesini talep ediyoruz. Bununla ilgili defaaten getirmiş olduğumuz önergeler de -az önceki konuşmamda da belirttiğim gibi- defaatle burada reddedilmiştir ne yazık ki. Hiçbir zaman hiçbir şey için geç değildir. Acıların zaman aşımı olmaz demiştik biz. Acıların zaman aşımı olmadığı gibi, aslında acıların yarışı da olmaz.

Yine az önce ben burada konuşmamı yaparken bu sıralardan değerli vekil arkadaşım "Peki, bizim yaşadıklarımız?" diye sordu. Evet, acıların yarışı olmaz. Başkalarının yaşadıklarına "Peki, ama..." diye başlamayan cümlelerle yanıt vermeye başladığımızda, hepimiz için adaletin eşit olduğu koşulları sağlamak için birlikte mücadele ettiğimizde birisi "Sivas katliamı" dediğinde, "Peki, ama Başbağlar?" demediğimizde hem Başbağlar için hem Sivas için hem Roboski için el ele vererek adaleti ve uluslararası evrensel insan hakları kriterlerini tecelli ettirecek şekilde gerekli düzenlemeleri yaparsak o zaman acıların zaman aşımı da olmaz, acıların yarışı da olmaz.

Hepinize teşekkür ediyorum. Saygılarımla. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)