| Konu: | Cezaî Konularda Uluslararası Adlî İşbirliği Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 78 |
| Tarih: | 22.04.2016 |
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gecenin bu ilerleyen saatinde ben de basın özgürlüğü hakkında görüşlerimizi bildirmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, basın özgürlüğü bütün demokratik ülkelerde temel özgürlükler arasında yer alır. Basın özgürlüğü, demokratik bir toplumun temeli, demokrasinin bekçisidir. Basının demokrasi bekçiliği, halkı bilgilendirme görevini yerine getirebilmesi, özgür ve üzerinde iktidarın baskısı olmadan çalışabilmesine bağlıdır. Basın özgürlüğü öyle temel bir özgürlüktür ki, basın özgürlüğünün olmadığı yerlerde diğer hak ve özgürlüklerden bahsetmek mümkün değildir. Bu nedenle basın özgürlüğü ülkedeki rejimin demokrasi olup olmadığının ölçütüdür. Basın özgürlüğünü sadece iktidarın lehine olan haberleri yapmak, yandaş haberleri yapmak algılamasından uzaklaştırmak gerekir. En önemli işlevi, halkın doğru haber alma hakkını sağlamak olmakla birlikte iktidarı denetlemektir değerli arkadaşlar. İktidar güçleri, sahip oldukları kamusal gücü ve kontrol ettikleri kamusal kaynakları kişisel çıkarları için kullandıkları zaman bu faaliyetlerinin gizli kalmasını isterler. Bunun için de basın üzerinde baskı kurarak gerçeklerin halka duyurulmasını engellemek iktidarların sıkça başvurduğu antidemokratik bir davranıştır.
Demokrasiyle sıkı bağlantısı nedeniyle basın özgürlüğü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince son derece geniş yorumlanır değerli arkadaşlar. Sadece şiddete teşvik, ırkçı söylem, hakaret gibi istisnai durumlarda basına sınırlama getirilmesi kabul edilir.
Şimdi, ülkemizdeki basının durumuna şöyle bir bakalım: Değerli arkadaşlar, düşünce ve ifade özgürlüğünün en geniş bir şekilde kendisini göstermesi gereken alan olan gazetecilik, AKP iktidarları döneminde çok acımasız, kuralsız, hukuksuz bir şekilde saldırıya ve işgale uğramıştır. AKP anlayışı, basını kendi kontrolüne almak için her yola başvurmuş, kendine yandaş olanları gazetelere sahip yapmış, sahip olmadıklarını ise ekonomik olarak sıkıştırmış, gazetecileri davalar açarak, cezaevlerine göndererek, işsizlikle karşı karşıya bırakarak susturmaya çalışmıştır.
Sayın milletvekilleri, ülkemiz bugün düşünce ve ifade özgürlüğü, dolayısıyla basın özgürlüğü açısından tarihinin en karanlık dönemini yaşamaktadır. "Batsın sizin gazeteciliğiniz." diyerek yapılan haberlere saldırgan bir tutum izleyen, "Bu gazeteleri evlerinize almayın." diyerek halka neyi okuyacağını, neyi okumayacağını söyleyen dönemin Başbakanı, şimdi Cumhurbaşkanı, "Köşende yazı yazanın maaşını sen veriyorsun, yarın feryat etmeye geldiğin zaman da feryat etmeye hakkın yok, kusura bakma kardeşim, bizim dükkânda sana yer yok." diye medya patronlarını tehdit eden dönemin Başbakanı, şimdi Cumhurbaşkanı. Bu anlayışın hüküm sürdüğü ülkemizde basın özgürlüğünden söz etmek mümkün mü? Basının özgür olmadığı bir ülkede demokrasiden söz etmek mümkün mü? Görevi sadece gazetecilik olan, gazetecilik görevini yaptığı için gazetecilerin cezaevlerine konulduğu bir ülkedeyiz.
Değerli arkadaşlar, 12 Eylül 1980 darbesinden daha ağır ve tehlikeli bir dönem yaşıyoruz. Bakın arkadaşlar, ülkemiz, 2016 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksine göre 180 ülke arasından 151'inci sırada. Buna göre, Türkiye basın özgürlüğü anlamında Uganda, Tanzanya, Kenya'nın gerisinde ve bu anlamıyla demokrasimiz de bu ülkelerin gerisinde.
Değerli arkadaşlar, şunu unutmayalım ki özgür basın varsa özgür toplum vardır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)