GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:85
Tarih:04.05.2016

GÜRSEL EROL (Tunceli) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Bugün, milletvekili seçildiğim, eski adıyla Dersim'de, bugünkü adıyla Tunceli'de 1937 ve 1938'de yaşanan insanlık suçu ve vahşetle ilgili, HDP'nin vermiş olduğu önergeyle ilgili lehte söz aldım.

Ben Mecliste daha önce yaptığım konuşmalarda kendimi siyaseten ifade ederken, siyaseti gerilim ve karşıtlık üzerine değil, daha çok siyaseti sorgulayan, çözüm odaklı söylemlerde bulunan bir siyasetçi olarak kendimi tanımladım ve kendi seçim bölgemde de, herkesin bildiği gibi, Atatürkçü ve cumhuriyetçi çizgide siyaset yapan bir siyasetçiyim. Bu anlamda, burada konuşacaklarım, tamamen benim bölgemin gerçekleri olan, geçmişte yaşanmış, mağduriyetler üzerine yaşanan bir olayın tekrar gündeme gelmesiyle ilgili sizleri bilgilendirmek amaçlı.

Konuşmamda, aslında, 1937 ve 1938'i değerlendirmeden önce, 1937 ve 1938'de bu insanlık suçunu ve bu vahşeti yaşayan halkın şu anda hangi noktada olduğunu anlatmak isterim. Bakın, istatistik araştırmalara göre, Türkiye'nin en eğitimli kenti Tunceli; okuryazar oranı yüzde 98. Yine, istatistik araştırmalara göre, asker kaçağının en az olduğu kent Tunceli. Yine, istatistik araştırmalara göre, Kocaeli'den sonra düzenli vergisini ödeyen, Türkiye'de en fazla vergi ödeyen kent Tunceli. Yine, istatistik araştırmalara göre, adi suçların en az gerçekleştiği kent Tunceli. Yine, istatistik araştırmalara göre, kadın ve erkek eşitliğinde kadın özgürlüğünün en yoğun yaşandığı kent Tunceli. Yine, istatistik araştırmalara göre, cumhuriyetin temel değerlerine bağlılık ve laikliğin yaşatıldığı, en yoğun şekilde yaşandığı kent Tunceli. (CHP sıralarından alkışlar) Yani, bu kadar insanlık suçuna ve vahşete rağmen, bu toplum hiçbir zaman cumhuriyetten ve cumhuriyetin temel değerlerinden kopmadan her dönemde yurttaşlık görevlerini yerine getirmiş bir toplumdur. Ve bu toplumun bir bireyi olarak, temsilcisi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunmaktan da duyduğum mutluluğu ifade etmek isterim.

1937'de, 1938'de gerçekten Tunceli'de ne oldu? Bu konuyu yaklaşık iki yıl öncesinden başlayan bir süreçle, Sayın Başbakanımız, Sayın Cumhurbaşkanımız, siyasi partilerin genel başkanları kamuoyunda; köşe yazarları, yorumcular medyada sürekli işlediler ve gündeme getirdiler, bunun bir katliam olduğunu, bunun bir insanlık suçu olduğunu sürekli ifade ettiler. Gerçekleri öğrenebilmek için aslında yapılacak yol ve yöntem çok basit: Bir araştırma komisyonunun kurulması. Yani, o bölgede yaşanan o tarihle ilgili sürecin değerlendirilmesinde, tarihçilerin içinde olacağı bir araştırma komisyonunun kurulmasında ne sakınca var, bunu anlamış değilim. Eğer biz geçmiş tarihimizle yüzleşemeyeceksek, iyisiyle kötüsüyle bu tarihin, kamuoyunu doğru bilgilendirmek anlamında, eldeki belgelerin, verilerin sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesiyle ilgili bir komisyon kurmayı bile başaramayacaksak peki o Parlamentodaki varlığımızın nedeni nedir?

Bakın, 1937 ve 1938'de Tunceli'de bu hareketin başlamasındaki en önemli gerekçeleri konuşmacılar ve yorumcular şöyle sıralıyorlar, diyorlar ki:

1)

Vergi ödemediler.

2)

Tuncelililer o dönemde askerlik görevini yapmadılar, askere gitmediler.

3) Cumhuriyeti ve otoriteyi tanımadılar.

Sözde gerekçe bunlar. Bunların hepsi külliyen yalan. Bakın, ben size şimdi belgelerle bunu kanıtlayacağım.

Değerli milletvekilleri,

1) 1937 ve 1938'de Tunceli'ye Maliye müfettişi gönderilmiş, vergi ödeme oranıyla ilgili bir değerlendirme yapmış, rapor yazmış. 1937 ve 1938'de, askerî harekât olduğu dönemde bile, Tunceli'de vergi ödeme oranı yüzde 95,40. Buyurun belgesi Maliye Bakanlığının sitesine girdiğiniz zaman bu belgeyle karşılaşırsınız.

2) "Tuncelililer askere gitmedi." Külliyen yalan. Millî Savunma Bakanlığının İnternet sitesine girin, Rus Savaşı'ndan, Birinci Dünya Savaşı'ndan, Çanakkale Zaferi'mizden Kurtuluş Savaşı'mıza kadar şehitlerimizin, Tuncelili şehitlerin isimlerini görürsünüz. Buyurun belgeleri Millî Savunma Bakanlığının sitesinden alınmış, Tuncelili şehitlerin belgeleri.

3) "Tuncelililer cumhuriyeti ve otoriteyi tanımadılar." Bu da külliyen yalan. Bakın, 1920'li yıllarda, Tuncelili aşiret reisleri Atatürk tarafından Ankara'ya çağrılır ve aşiret reisleri Ankara'ya gelirler, Atatürk'e ve Meclise ziyaretlerde bulunurlar, buradaki görüşmelerden sonra Tunceli'ye dönerler.

Şunların kılık kıyafetlerine bakmanızı isterim. Yani, Türkiye'de Kılık Kıyafet Kanunu'na ilk uyan kent, Tunceli'dir. Bakın, aşiret reislerinin çoğu okuryazar değil; hepsi takım elbiseli, papyonlu, kravatlı ve bu şekilde Ankara'ya gelmişlerdir, Ankara'da Mustafa Kemal Atatürk'le görüşmüşlerdir ve bizim, Tunceli'nin bütün evlerinde ve cemevlerimizde, gittiğiniz zaman, cumhuriyete olan bağlılıktan ve inançlarımızdan, verdiğimiz değerden dolayı şu resmi görürsünüz: İnançlarımızdan dolayı Hazreti Ali'nin, cumhuriyete olan bağlılığımızdan dolayı Mustafa Kemal Atatürk'ün resmini görürsünüz. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü, yalnızca Tuncelililer değil, Türkiye'deki tüm Aleviler, tüm ezilmişler, tüm dışlanmışlar kendi haklarını ve özgürlüklerini cumhuriyetin ilanından sonra görmüşlerdir ve cumhuriyetle kendi yaşamlarını bütünleştirmişlerdir.

Peki, 1938'de neler yaşandı? Bakın, 1937 ve 1938 yıllarında yaklaşık 13 bin sivil halk o bölgede katledildi, hayatını kaybetti, 13 bin...

ERKAN KANDEMİR (İstanbul) - Kim yaptı? Kim yaptı?

GÜRSEL EROL (Devamla) - ...kadın, genç, çocuk, yaşlı ve yaklaşık 14 bin insan zorunlu göçe tabi tutuldu ve 2.700 kayıp kızımız var.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - İktidarda kim vardı? İktidarda kim vardı?

GÜRSEL EROL (Devamla) - Anlatacağım, sabırlı olun.

İşte, bu gördüğünüz resimdeki kızlar yurtlara verilerek daha sonra asker ailelerin yanına evlatlık verilmiştir. Bu kızlardan birisi kim biliyor musunuz? Kenan Evren'in karısı Sekine Hanım. Dersimli kızlardan birisi Kenan Evren'in eşi Sekine Hanım ve Türk siyasetinde önemli figürlerin birçoğunun -ismini buradan açıklamam doğru değil- anneleri Tuncelili kayıp kızlardan. Peki, bu kimin döneminde yapıldı? Bu, tek partili dönemde devletin hâkim olduğu, Celal Bayar'ın Başbakan olduğu dönemde yapıldı.

ERKAN KANDEMİR (İstanbul) - Başka kim vardı? Başka kim vardı?

GÜRSEL EROL (Devamla) - Celal Bayar kimdir? Celal Bayar, Cumhuriyet Halk Partisinin Geçici Genel Başkanlığını yapmış, sonra Demokrat Partinin kurulmasıyla birlikte Demokrat Partinin Cumhurbaşkanlığını yapmış, 1955 yılında 6-7 Eylülde -Dersim'deki aynı anlayışla hareket edip- İstanbul'daki azınlıklara karşı da eylem gerçekleştiren kişidir.

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Cumhurbaşkanı kim? Cumhurbaşkanı kim?

GÜRSEL EROL (Devamla) - Yani, bugün siz nasıl "Devletin içerisinde paralel güçler var, paralel yapı var." diyorsanız, o zaman da siyasi bir parti olmayan, devletin ta kendisi olan, Cumhuriyet Halk Partisinin içerisindeki paralel güçler, bu sağ düşünceye hâkim olan güçlerdi ve etkin olan güçlerdi. Bu güçler insanlık suçunun işlenmesine katkı vermişlerdir.

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Cumhurbaşkanı kim? Cumhurbaşkanı kim?

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) - Kimse kim ya, sana ne! Biliyoruz Cumhurbaşkanının kim olduğunu! Nedir bu Atatürk düşmanlığı?

GÜRSEL EROL (Devamla) - Değerli milletvekilleri, ben bu kürsüden ne birbirinize laf atmanızı ne de bana laf atmanızı doğru buluyorum. Bir milletvekili kürsüden özgürce düşüncelerini ifade edebilmeli çünkü biz, hepimiz ayrı siyasi düşünceden gelen, ayrı seçmen kitlesine hitap eden milletvekilleriyiz. Tabii ki hepimizin siyasete bakış açısı, ülkede yaşanan sorunlara bakış açımız birbirinden farklı olacak. Aynı parti içerisinde bile ayrı şeyleri düşünebiliriz bugün Sayın Başbakanımız ile Sayın Cumhurbaşkanımızın aynı düşünmedikleri gibi, bundan daha doğal ne olabilir ama önemli olan, medeni kurallar içerisinde biz, hepimiz birbirimizi dinleyebilmeliyiz, ortak değerlerde ve ortak vicdanda buluşabilmeliyiz. Bu ülke hepimizin, kimse kimseden daha fazla Türkiye Cumhuriyeti'nin yurttaşı değil, kimse kimseden daha fazla, birbirimizden ayrı bir yurttaşlık hakkına sahip değil. Bu ülkede insan hakları ihlali varsa hepimiz bunu seslendirebilmeliyiz ve tedbir alabilmeliyiz. Eğer bu ülkede gerçekten hukuk dışı bir uygulama varsa, hukukun egemen olması için hepimiz bunun mücadelesini vermeliyiz.

Bakın, bizim bütün adliye binalarımızda, hâkimin arkasında bir ifade vardır: "Adalet mülkün temelidir." Yani, gayrimenkulü tarif etmiyor, yurttaşlık hakkını tarif ediyor. O zaman, hepimiz, birbirimize saygılı olabilmeliyiz, birbirimizi dinleyebilmeliyiz, ortak değerler üzerinde buluşabilmeliyiz.

Sayın Grup Başkan Vekili, benim cumhuriyetçi bir milletvekili ve bu ülkenin onur duyan bir milletvekili olarak AKP Grubundan ricam, Dersim olaylarının araştırılmasıyla ilgili bir komisyonun kurulmasına yönelik "evet" oyu kullanmanızdır. Tarih ortaya çıksın, bu tarihle insanlar yüzleşsin. Eğer Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda bir sorumluluğu varsa, ben Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekili olarak çıkar bu kürsüden özür dilemesini de bilirim. Ama, yapılması gereken ortak değerlerde, ortak kararlarda uzlaşma kültürünün egemen olmasıdır.

Hepinize teşekkür ederim, saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)