| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belçika Fransız Toplumu Hükümeti, Valonya Hükümeti ve Brüksel-Başkent Bölgesi Fransız Toplumu Komisyonu Heyeti Arasında Kültür, Eğitim ve Bilimsel Araştırma Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 87 |
| Tarih: | 10.05.2016 |
CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) - Sayın Başkanım, değerli milletvekillerim; 17 milyon yoksulun olduğu bir ülkede, 6 milyon işsizin olduğu bir ülkede pazar günü Anneler Günü'nü kutladık. Annelerin ne kadar üzgün olduğunu, mutsuz olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu vesileyle bütün kadınların Anneler Günü'nü kutluyorum, bütün annelerin ellerinden öpüyorum.
Sayın milletvekillerim, ilk defa Orman ve Su İşleri Bakanına denk geldik. Daha önce iki önerge vermemize rağmen, soru önergesi vermemize rağmen maalesef cevap vermediler.
Değerli milletvekillerim, Büyük Menderes havzası bölgenin en önemli havzasıdır. Bakan kendisi de bilir, Afyonludur. Dinar'da doğar; Uşak, Denizli, Denizli'den sonra Aydın, Aydın'dan sonra Ege Denizi'ne ulaşır. Evet, ben hep şunu hayal ediyordum... Bakan, hem ormana hem suya çok önem verir. Kendi memleketinde doğan bir nehri... O nehir havzasında komple 2,5 milyon insan yaşar, 2,5 milyon insan. Ama üzülerek söylüyorum, Uşak'tan ve Denizli'den geçerken oradaki sanayi, tabakhane -yani deri işlenen yere tabakhane diyoruz- onlar olduğu gibi arıtma kullanılmadan bütün o pislikleri nehre bırakır ve orada döner, çıkar gelir. Aydın'da Buharkent'le Ege Denizi'ne ulaştığı yer 150 kilometre, genişliği 80 kilometre ve Aydın, Ege... Bütün o ürünler, sebzeler, meyveler o havzada yetişir. Yaklaşık -dikkatinizi çekiyorum- 2,5 milyon insan yaşıyor değerli arkadaşlar. Ama ne hikmetse, Sayın Bakanım, Çevre ve Şehircilik Bakanı o fabrikaları bir türlü denetleyemiyor ve ruhsat alırken "Arıtma yapmak zorundasınız." denilmesine rağmen, arıtması yok ama buna rağmen, tıkır tıkır o tabakhaneler işlenir ve ta Ege'ye kadar o kokular gelir. O yetmiyormuş gibi, yine burada söylüyorum Sayın Bakanım, Aydın'da biliyorsunuz... 2007'de bir yasa çıkarıldı, ÇED raporunu ortadan kaldırdınız, jeotermal elektrik santrallerine ÇED raporunu kaldırdınız. Şu an Aydın'da jeotermal elektrik santrallerinden çıkan o kirli metan sularının hepsi Büyük Menderes Nehri'ne akıyor ve 19 çeşit bitki ve sebze oluşan Aydın Ovası'nda, şu an üzülerek söylüyorum, zehir içinde yaşıyoruz.
Değerli arkadaşlar, havzanın alanı 24.873 kilometre, su alanı 1.732 kilometre. Başlıca geçim kaynakları hayvancılık, tarım, sanayi, turizm. Havzada yaşayan kişi sayısı, yine, aşağı yukarı demin dediğim gibi 2,5 milyon. Havzada kullanılan suyun yüzde 79'u tarım, yüzde 21'i endüstriyel ve evsel amaçlı olarak kullanılıyor.
Değerli Bakanım, buradayken, lütfen, sizden rica ediyorum Aydın İl Tarım Müdürünü arayın, Devlet Su İşleri Bölge Müdürünü arayın, Devlet Su İşleri İl Müdürünü arayın, Çevre ve Şehircilik İl Müdürünü arayın, deyin ki: "Gidin şu Menderes'ten bir su alın, tahlil yapın." Ne kadar sağlıklıdır size bildirirler. Üzülerek söylüyorum, 10 sefer şikâyet ettik, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürü şunu söyledi: "Sayın Vekilim, gidiyoruz, tahlil ediyoruz. Evet, sağlıksız bir su, tarımda kullanılmaması gereken bir sudur ama bizim yapacağımız bir şey yok." Bakın, ANAP'ın zamanında başlatılan Çine Barajı var Sayın Bakanım, en azından bu kirliliği önlemek için sulama zamanında o barajları açın. En azından, o kirliliği biraz daha aşağı düşürmemiz gerekiyor. Aksi takdirde, o Aydın havzasında yediğiniz bütün sebzeler, meyveler ve o bölgede yaşayan insanlar kansere doğru gidiyor; kanser yüzde 15, yüzde 20 arttı; Aydın'a telefon açabilirsiniz.
Özellikle, geçen hafta yine buraya getirmiştik, jeotermalle ilgili bir araştırma komisyonu kuralım dedik, üzülerek söylüyorum, AKP'li milletvekilleri reddetti. Değerli arkadaşlar, geçen hafta Aydın'daydım, Germencik'teydim, orada miting yapıldı, bütün arkadaşlarla görüştük, şunu söyledik: Yani itiraz etmiyoruz, bir araştırma komisyonu kurun veya Bakanlıkta kurun, gönderin, orada havzadan geçen o suyu kontrol edin, eğer kirlilik oranı uygunsa ben gelip burada sizden özür dileyeceğim. Çünkü ben sizin Bakanlığınızın gerçekten çalıştığını biliyorum ama -ne hikmetse- Dinar'da, sizin memlekette doğan bir suyu -ben isterdim ki- Bakan olarak onu tertemiz, Ege Denizi'ne dökmenizi isterdim.
Arkadaşlar, tekrar ediyorum: 150 kilometre derinlikte, 80 kilometre genişlikte, Türkiye'deki en verimli topraklar Aydın toprakları. Orada yetişen o sebzeler, o meyveler eğer zehirli olarak yansıyorsa ve onları biz çocuklarımıza yediriyorsak çocuklarımızın yüzde 15'i, yüzde 20'si kansere gidiyor. Daha on beş gün önce 16 yaşındaki bir çocuk mide kanserinden öldü. Sevgili Bakanım, siz bürokratlarınıza talimat verin, gönderin Uşak'a, gönderin Denizli ekibini, arıtma yapılmayan o fabrikaları kapatın. Gidiyorsunuz, 2 bin lira ceza kesiyorsunuz, o adam için önemli değil ki 2 bin lira, hiç önemli değil.
Değerli arkadaşlar, jeotermalle ilgili, gündeme getirdiğimizde bana kızdılar, size bir şey söyleyeyim: Hepiniz iş adamısınız, ticaret yapan insanlarsınız, çok iyi bilirsiniz; jeotermalleri eski teknolojiyle kurdukları için iki yılda kendini amorti ediyor arkadaşlar, iki yılda. Şimdi, ben Sayın Bakanıma soruyorum: Allah aşkına, hangi mantıkla jeotermal elektrik santralleri kurulurken o ÇED raporunu, o kanunu kaldırdınız, sebebi neydi acaba, sebebi? Ben onu öğrenmek istiyorum. Yani adam iki yılda 20 milyon dolar yatırım yapacak, iki yılda amorti edecek ama 1 milyon dolar fazla verecek, oraya, çevreye zarar vermeyecek şekilde... "Yok, o beyefendi 1 milyon dolar masraf etmesin; o köyleri, inciri, zeytini, sebzeyi, meyveyi ve Aydın halkını zehirlesin, çok önemli değil." diyorsunuz. Bu, Allah'tan reva mı ya! Bu, Allah'tan reva mı size soruyorum Sayın Bakanım?
Sayın Bakanım, jeotermallerin, dediğim gibi, şehir yaşam merkezinden 40 kilometre uzakta olması gerekiyor. Kanunu siz çıkarmışsınız. 5 kilometre, 3 kilometre, şehir merkezinde şu an kuruyorlar, şehir merkezinde.
Ulaştırma Komisyonundayım. Geçen hafta Aydın milletvekilleri şunu demişti: "Aydın'a havaalanı yapıyoruz." On beş gün önce gittim, araştırdım Aydın Havaalanı yapılan yere dahi jeotermal ruhsatı verilmiş Sayın Bakanım. Yani siz orada jeotermal santrali kuracaksınız, uçak gelecek herhâlde buharın üzerinde inecek, öyle tahmin ediyorum. Böyle saçma bir şey olabilir mi değerli arkadaşlar? Türkiye'nin en verimli topraklarını zehir hâline getirdiniz. Ben tekrar ediyorum: Bürokratlarınızı çalıştırın. İstiyorsanız komisyon kuralım, siz verin önergeyi, ben altına imza atayım CHP milletvekili olarak. (CHP sıralarından alkışlar) Siz kurun, getirin buraya, ben imza atacağım arkadaşlar.
Arkadaşlar, Aydın 1 milyon nüfuslu bir il. Eskiden Ankara'da, İzmir'de emekli olan o emekliler ne diyordu biliyor musunuz? "Aydın'a gidelim, yerleşelim, emekliliğimizi orada yaşayalım." Şu an Aydın'da emekli olan o vatandaşlarımız İzmir'e, Bursa'ya, diğer illere gidiyor. Yani size Aydın 4 milletvekili verdi 2002'de, 2007, 2011'de üçer milletvekili verdi, 2015'te 3 milletvekili verdi. Bu mu bizim mükâfatımız, bu mu Sayın Bakanım? Sizden rica ediyorum...
Değerli arkadaşlar, ben burada üç aydır konuşuyorum, AKP'lilere sesleniyorum: Verin bir araştırma komisyonu önergesini, Cumhuriyet Halk Partisi olarak destekliyoruz. Onun için, Aydın'ı seviyoruz, Aydın için ne bedel gerekiyorsa da ödemeye hazırım.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)