GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (2/187) esas numaralı, Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/31) münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:90
Tarih:17.05.2016

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Meclise ayak bastığımdan beri temel hedeflerimden biri faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması ve sorumluların hesap vermesi olmuştur. Bu konuda onlarca soru ve araştırma önergesi sundum. Bu kürsüden defalarca sizlerin vicdanına seslendim fakat maalesef, iktidar partisi giderek failleri kollayan bir noktaya geldi. 1990'larda işlenen faili meçhul cinayetlerle ilgili açılan ve bizi ilk başta umutlandıran davaların tümü Adalet Bakanlığının yönlendirmesiyle başka illere nakledildi ve sonra da çoğu cezasızlıkla sonuçlandı.

Son olarak, değerli arkadaşım Diyarbakır Baro Başkanımız Tahir Elçi cinayeti, altı ay gibi bir sürede, jet hızıyla faili meçhul hâline getirildi. Tahir'in ömrü faili meçhullere karşı savaşmakla geçmişti. Ona yapılabilecek en büyük haksızlıktı. Bir köy çocuğu olarak dişiyle, tırnağıyla çabalayıp kendini yetiştirerek iyi bir avukat oldu. Yetmedi, ülkesi daha iyi olsun diye, ülkesinin insanları daha iyi koşullarda yaşasın diye çaba gösterdi, insan haklarıyla ilgilendi ve katledildi. Üzerine de cinayetten altı ay sonra "faili bilinmez" diye bir bilirkişi raporu yapıştırıldı.

Cumartesi Anneleri bugün Adalet Bakanlığının önündeydi değerli arkadaşlar. Şu mektubu asmak istediler, Adalet Bakanlığının duvarlarına ama kendilerine izin verilmedi. 13 Aralık 2012 tarihli mektubu şimdi ben kürsüden, kayıtlara geçmesi bakımından bir kez daha okuyorum:

"Sayın Adalet Bakanı, ben Berfo Kırbayır. Otuz iki yıl önce 13 Eylül 1980 günü devletin Göle'deki evimden alıp kaybettiği Cemil Kırbayır'ın annesiyim. 105 yaşındayım. Yıllardır devlet bana oğlumun gözaltı merkezlerinden firar ettiği yalanını söyledi. Gitmediğim yer, başvurmadığım kapı kalmadı. Oğlumu götürdükleri günden beri, belki gelir diye, kapımı açık tuttum; gözüm yollarda, kulağım kapıda yaşadım. Her gece başımı yastığa 'Yavrum neredesin?' diye koydum. 5 Şubat 2011 günü, benim gibi evlatları kaybedilen annelerle birlikte Başbakan Erdoğan'la görüştüm. Ona 'Bana oğlumu bul.' dedim. Mecliste oğlumun akıbetini araştıran bir komisyon kuruldu. Bu komisyon Cemil'imin firar etmediğini açıkladı, işkenceyle öldürüldüğünü ve işkenceciler tarafından kaybedildiğini söyledi. Oğluma işkence yapanların isimlerini açıkladı. Kars savcısına gittim, 'Daha ne bekliyorsun, oğlumun mezarını bul.' dedim. Aradan iki yıl geçti, ağır hastalıklar geçirdim, doktorlar bir hafta ömür biçti bana ve Cemil'imi bulmak, onunla birlikte toprağa girmek, ondan bir daha hiç ayrılmamak arzum beni yaşattı. Anlayacağın ahımı Azrail duydu da devleti yönetenler, savcılar duymadı. Her şey ortada, oğlumu öldürenler, gömenler belli ama mezarı bulunmuyor. Benim durumumdaki yüzlerce anne, Galatasaray'dan, Diyarbakır'dan, Batman'dan, Dicle'den, çocuklarının mezarını istiyor.

Avrupa Mahkemesi, çocuklarımızı kaybettiği için devleti suçlu buluyor; Meclis araştırıyor, çocuklarımızı devletin kaybettiğini söylüyor ama savcılar 'Sizin çocuklarınız gözaltına alınmamış ya da firar etmiş.' deyip dosyaları kapatıyor. Mahkemeler çocuklarımızı kaybedenleri yargılamıyor. Oğlumun kaybedilmesinden sorumlu tuttuğum Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya cezaevinde olması gerekirken mahkemeye bile getirilmiyor. Çocuklarıma 'Cemil'i bulmadan beni gömmeyin, morgda bekletin, Cemil bulununca bizi birlikte gömün, gömerken de onun kemiklerini baş ucuma yerleştirin.' diye vasiyet ettim. Bakan Bey, sen Adalet Bakanısın, annelerin adalet isteğini yerine getirmek, savcıların işlerini layıkıyla yapmasını sağlamak senin görevin. Senden otuz iki yıldır aradığım oğlumun mezarının bulunmasını istiyorum. Adaletsiz bir ülkenin Adalet Bakanı olma, kayıp yakınlarının adalet talebini duy ve gereğini yap. Bunlar bir anne olarak, bir yurttaş olarak talebimdir.

Berfo Kırbayır, İstanbul, 13 Aralık 2012."

Değerli arkadaşlar, Berfo Kırbayır, sonuçta, bu mektuptan çok kısa bir süre sonra öldü ama çocuklarının kemikleri hâlâ bulunamadı. Eğer faili meçhul cinayetlerde ve kayıplarda zaman aşımını istemiyorsak ve Birleşmiş Milletlerin 13 Mayıs 2016 tarihli raporuna riayet etmek istiyorsak ve Türkiye'yi uluslararası mecralarda mahkûm ettirmek istemiyorsak faili meçhul cinayetlerde ve kayıplarda zaman aşımının Ceza Yasası'ndan çıkması lazım. O nedenle sizleri bu kanun teklifinin Genel Kurula alınması için "evet" oyu vermeye davet ediyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)