| Konu: | Başbakan Binali Yıldırım tarafından kurulan Bakanlar Kurulunun Programı'nın görüşülmesi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 93 |
| Tarih: | 27.05.2016 |
MHP GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, aziz Türk milleti; 65'inci Hükûmet Programı'nı değerlendirmek üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, tabii, Hükûmet programına en temel olarak eleştirim, bu Hükûmet programının bir hedefi yok, hiçbir iddiası yok, bir özgünlüğü de yok. Bu Hükûmet programının hiçbir şekilde toplumda bir heyecan yaratması mümkün değil, zaten bunu Genel Kuruldan görüyoruz. Şurada saysak 316 Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilinden herhâlde 10, 15'i yok. Yani, bir heyecan yok çünkü ortada zaten bir Hükûmet yok, Hükûmetin de bir önemi yok. Bunu zaten en net şekilde, Sayın Davutoğlu gönderilirken Türkiye maalesef gördü.
Şimdi, böyle bir ortamda tabii ki Hükûmet programını konuşmak durumundayız. Ben yine, teknik açıdan Hükûmet programını değerlendirmeye çalışacağım ama bu heyecansızlık doğru bir şey değil. Ben bürokrat olarak da... 1989 yılından beri bu Meclise değişik şekillerde hep geldik, şu taraflarda, komisyon sıralarında oturduk; inanın, itimat edin, böyle bir Hükûmet programının görüşmesini ilk kez yaşıyoruz. Bu, Türkiye siyaseti açısından, Türkiye demokrasisi açısından ve Türkiye'nin kaderi açısından son derece kötü bir durum. Bunu tespit etmemiz gerekiyor.
Şimdi, Sayın Başbakan kendi misyonunu -yani, Hükûmet programında bir şey bulamıyoruz da ama- biraz şöyle belirlemiş durumda, şöyle anlaşılıyor: İşte, 330'u bulup Türkiye'yi referanduma götürmek, başkanlık sistemini getirmeye çalışmak. Kendisine böyle bir misyon koymuş çünkü eğer başka bir vizyonu olmuş olsaydı bu Hükûmet programının bir hedefi olurdu. Hiçbir rakamsal hedefi olmayan bir Hükûmet programı olabilir mi? Bir tane rakamsal hedef yok. Şimdi, birazdan detaylarına gireceğiz. Eskiden "2023" denilirdi hiç olmazsa, tutacak tutmayacak, doğru yanlış ama hiç olmazsa topluma bir perspektif verilirdi, bir vizyon verilirdi, bir hedef konulurdu. Şimdi onların hepsinden vazgeçilmiş durumda; tek bir tane kendisine bir misyon çizmiş, ülkeye, bir şekilde başkanlık sistemini getirmeye yönelik bir yasal altyapıyı hazırlamak şeklinde.
Bu sunulurken de maalesef bu toplum kandırılıyor arkadaşlar. Türkiye'de başkanlık sistemi geldiği zaman toplumun bütün meseleleri çözülecekmiş gibi bir şey takdim ediliyor. Yani, "Biz ekonomik kalkınmamızı tamamlayacağız, ekonomik sorunlarımız hallolacak, terör sorunu hallolacak, dış politikada başı dik bir ekonomi hâline geleceğiz." şeklinde birtakım, maalesef gerçek dışı beyanlarla bu toplum kandırılmaya çalışılıyor. Ne deniliyor mesela? Deniliyor ki: "Efendim, Türkiye gelişecek başkanlık sistemi gelirse." E, bir bakalım, başkanlık sistemi olan ve parlamenter sistemi olan ekonomilerde nasıl bir durum var gelişmişlik açısından, bir bakalım. Şimdi Türkiye'de kişi başı geliri... Bu konuştuğum rakamlar Uluslararası Para Fonunun, IMF'nin rakamlarıdır arkadaşlar, herkes bunu İnternet'ten bulabilir. Kişi başı geliri 25 bin doların üzerinde olan 26 tane ülke var. Bu 26 ülkeden 21 tanesi bizdeki gibi parlamenter sistemle yönetiliyor, 2 tanesi krallıkla yönetiliyor, 1 tanesi yarı başkanlıkla, sadece 2 tanesi başkanlıkla yönetiliyor. Yani dünyanın en gelişmiş 26 ekonomisinden sadece 2 tanesinde başkanlık var. Yahu, Allah'tan korkun! Başkanlık sistemi hani zengin ekonomilerde vardı? Böyle bir şey olabilir mi? Hani biz başkanlık sistemine geçersek bizim ekonomimiz de zenginleşecekti? Yani eğer bir ilişki arıyorsanız sistemle zenginlik arasında olsa olsa ters bir ilişki var. Yani başkanlık sistemi olan ekonomiler de gelişmiş ekonomiler değil, bunlar parlamenter sistemle yönetilen ekonomilerdir. Bir defa, toplumdan bu gerçek gizleniyor. Tabii, 50-100 tane televizyon kanalıyla, binlerce akademisyenle, binlerce gazeteciyle toplumu yanıltma yönünde bir propaganda yaptığınız zaman maalesef toplum bu gerçekleri göremiyor. Dolayısıyla, bir defa, başkanlık sistemi bu toplumun hiçbir sorununu çözemez. Mesele sistem meselesi değil, mesele uygulama meselesidir. En iyi sistemi kötü uyguladığınız zaman kötü sonuç alırsınız, en kötü sistemi iyi uyguladığınız zaman iyi sonuçlar alırsınız, dünya bunun örnekleriyle doludur. Dolayısıyla, sistem tartışmasından Türkiye'yi kurtarmamız lazım eğer biz bu ülkenin iyiliğini istiyorsak.
Şimdi, diğer bir husus: 2011 yılını hatırlayalım, seçim beyannamesi hazırlandı. Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmet programında, seçim beyannamelerinde işte dört yıllık bir dönem için 2023'ü hedefleyen bir seçim beyannamesi vardı, 2023 hedeflerinden bahsediliyordu. Şimdi, ben bunları çıkarttırdım, 2011 seçim beyannamesinde 186 defa 2023 hedefinden bahsedilmiş, 186 defa, neredeyse beyannamenin her tarafında 2023 yazıyor. Zaman geçmiş, başarısızlıklar -2011 performansına birazdan bakacağız- işler kötü kötü gitmeye başlayınca bunların sayısı azaltılmış, azaltılmış şimdi son Hükûmet programında 2023 hedeflerine ilişkin hiçbir şey yok, 2023 sadece lafız olarak 9 defa geçiyor, bunların da birazdan örneklerini vereceğim, böyle, yabancıların "soft" dediği türden meseleler. Yani işte "Gençlikte şöyle yapacağız, kültürde, sanatta böyle yapacağız, şöyle olacak, böyle olacak 2023 hedefleri doğrultusunda." filan şeklinde bir şey konuşuluyor. Bana bir tane 2023 hedefi söyleyin şu Hükûmet programında yer alan? Bunlar yoktu. Ama öncekilerde öyle miydi? Bunların her birisinin sayısıyla vakit geçirmek istemiyorum. Toplamda 186 defa olmak üzere her biri detaylı, işte "2 trilyon dolar", "25 bin dolar", "500 milyar dolar" şeklindeki ifadeler defalarca yer alırken bugün bu hedefler yer almıyor. Şimdi, tabii, ben sormak istiyorum. Nasıl yer alıyor? Böyle yan cümlecik olarak, "2023 hedefleri doğrultusunda..." Ne olduğu belli değil. Buradan bize, Adalet ve Kalkınma Partisinden arkadaşlarımız da konuşacak, Hükûmet adına arkadaşlarımız da konuşacak, bunlar bize 2023 hedeflerinin ne olduğunu söylerse biz bunları öğrenmiş oluruz. Birazdan... Tabii bu hedeflerin ne olduğunu söylemek öyle kolay değil bunun ağza alınamamasının elbette bir nedeni var; yani siz 2 trilyon dolar gelir hedefi koyarken bunun 1 trilyon doları dahi bulmayacağı şu anda anlaşıldığı için bu şeyler tekrar zikredilmiyor, bunların detaylarını...
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - İhracatı da söyle, ihracatı.
ERHAN USTA (Devamla) - "İhracat 500 milyar dolar." diyorsunuz, bugün ihracatın 300 milyar doları dahi bulamayacağı anlaşıldığı için bu hedeflerden bahsedildi ama toplum uyutuluyor. Nasıl uyutuluyor? "2023 hedefleri doğrultusunda gençliği şöyle yapacağız, kültür sanatı böyle yapacağız." türü ifadelerle. Var mı 2023? Var. Ne? Yok, ne olduğu belli değil, böyle bir 2023 var. Dolayısıyla toplumu bu anlamda da kandırmamamız lazım. Bu konuda Hükûmet... Bakanlar, tabii, burada Parlamento faaliyetlerine falan da katıldıkları için bunun olmayacağını bir miktar gördüler, zikretmiyorlar fakat Sayın Cumhurbaşkanı öyle değil. Cumhurbaşkanının en son 24 Nisan 2016'da Adana Tufanbeyli'de bir termik santral açılışında şöyle bir ifadesi var, diyor ki: "Efendim, Türkiye ilk 10'a doğru gidiyor, dünyada ilk 10 ekonomiye doğru gidiyor, bu terör o yüzden arttı." Allah Allah! Nasıl böyle bir şey olabilir? Bakıyorsunuz, hakikaten öyle bir şey mi var? Adalet ve Kalkınma Partisi iktidar olduğunda arkadaşlar, Türkiye 17'nci büyük ekonomi, 2002 yılında; bugün, 2015 yılında Türkiye yine 17'nci büyük ekonomi. Yani ülkemiz bir basamak dahi, uluslararası ringde bir basamak dahi atlatılamamış. Hani 10 büyük ekonomiye gidiyoruz, nasıl gidiş bu? On dört yıldır yerinde duruyorsun, kalan birkaç yılda mı gideceğiz, nerede bu 10 ekonomi? Şimdi, bunlar Türkiye için aslında olmayacak şeyler değil de... 2023 hedeflerini hatırlayın, 2023 hedefleri ilk kez devletin politika dokümanlarına Milliyetçi Hareket Partisinin de koalisyon ortağı olduğu 2000 yılında girmiştir, 2001'den başlayan planla girmiştir. Türkiye için o zaman gayet iddialı ama ulaşılabilir hedeflerdi bunlar. Hatta az önce ifade ettim, 2011'de dahi, aslında çok iddialı olmakla birlikte, yine ülkenin iyi yönetilmesi durumunda ulaşılabilir hedeflerdi bunlar. O yüzden 186 defa "2023" denildi. Ama ondan sonra, özellikle 2008 sonrasında bu ülke o kadar kötü yönetildi ki bu hedefler ulaşılabilir olmaktan çıktı. Ben buradan iddia ediyorum, ortaya koyuyorum, yani bunların yarısını Türkiye 2023'te bulabilsin, ben herkesten özür dileyeceğim. Bunun böyle olmayacağı da ortada.
Şimdi size rakamların biraz daha detaylarını vereyim.
Uluslararası Para Fonu, teknik yeterlilik açısından herkesin saygınlıkla takip ettiği ve rakamlarına itibar ettiği bir kurumdur. Sayın Bakan, sizler de takip ediyorsunuzdur. Ekonomi bakanlarımızdan bir tanesi burada, Maliye Bakanımız burada. "Ekonomi bakanlarımızdan bir tanesi" diyorum, bu karışıklığa da tabii bir bakmamız lazım. Diğer Bakanımız yok, o daha havalı, öyle anlaşılıyor. Şimdi, IMF'nin Türkiye için 2021 yılı millî gelir büyüklüğü hedefi 985 milyar dolar arkadaşlar, 985 milyar dolar; yıl 2021, IMF, Türkiye millî geliri. Şimdi, gayet teknik olarak hesap ederek konuşuyorum, eğer bunu 2016-2021 ortalama büyümesiyle, 2023 yok ya -kendi rakamımı söyleyemeyeceğim- yani IMF'nin o trendini 2023'e uzatırsam, iki yıl daha uzatırsam 1,040 oluyor yani 1,1 trilyon dolar dahi olmuyor. Bu da işlerin bozulmaması durumunda, onu söyleyeyim. İşler bozulmazsa, Türkiye bir krize girmezse 2023'e kadar, bugünkü trendlerle, bugünkü performansla Türkiye'nin 2023 yılında ulaşacağı millî gelir büyüklüğü 1,040. 2 trilyon dolar nerede? Bu 2 trilyon dolarla milleti oyalayıp, milleti kandırıp geldiği nokta... Hiç kimseye suç bulamazsınız, on dört yıllık bir Hükûmetin performansını konuşuyoruz, öyle bir yıllık, iki yıllık filan değil, hiç kimseye suç bulacak bir durumunuz yok. Dolayısıyla, gelecek rakam 1,040'tır yani 1 trilyon dolar. 2 trilyon dolar hedef, 1 trilyon dolar muhtemel gerçekleşme, o da bundan sonra bir sıkıntı çıkmazsa.
Bakın, Sayın Bakanım, biraz daha teknik, toplam faktör verimliliği meselelerine filan gireceğiz.
Türkiye'nin son beş yılda, daha doğrusu 2008-2015 büyümesi 3,2. Bundan sonra, yine IMF tahminlerini esas alırsak Türkiye'nin 3,5'un üzerinde veya 4'ün üzerinde bir büyümesi yok, bütün büyümeleri 4'ün altında maalesef. Türkiye, uzun süre bir düşük büyüme süreci içerisinde yani Türkiye'nin bunu kırması lazım, bunu kıracak şeyler de -birazdan detaylarını konuşacağız yine- reformlardır. Türkiye'ye reform yaptırmamız lazım. Reform yapmayan, kafayı takmış bir sistem meselesine, bir adım atacağı da yok, bir yere gideceği de yok yani sadece adı olan, kendisi olmayan bir durum var. Reform yapmadığı sürece Türkiye'nin bu sıkıntıları aşma ihtimali kesinlikle gözükmüyor.
Şimdi, gelelim kişi başı gelire. Bakın, 2023 kişi başı gelir hedefi Türkiye'nin 25 bin dolar. IMF'nin rakamlarına baktığımız zaman, IMF'nin rakamları 2021 için 11.945. Bakın, arkadaşlar, 11.945 dolar kişi başı gelir. Bunu yine o trendle, artış trendiyle getirdiğimizde 2023 için, en iyi ihtimalle, bir kriz olmazsa gelecek rakam 12.961; 13 bin. 25 bin nerede, 13 bin dolar nerede? Hâlâ böyle bir şeyi, böyle gizli saklı da olsa, böyle "2023 hedefleri" diye, böyle ürkek, çekingen de olsa bahsetmek bu milletle alay etmektir, bu milleti kandırmaktır. O yüzden, ben bugün bu sayın bakanlardan talep ediyorum, bu 2023 hedefleri nelerdir bize söylesinler. Devletin bir sürü kurumları var, bu hesapların hepsini benden çok iyi daha yapacak bürokratlar var, uzmanlar var.
Şimdi, bir şey daha söyleyeyim size -benim buradaki konuşmalarımı takip eden arkadaşlar bilecektir- ben hep şu değerlendirmeyi yaparken "2007-2008'e kadar Türkiye ekonomisi iyi gitmiştir, yüksek bir performans göstermiştir." diye hep bunu takdir ederim, bunu söylerim. Tabii, bunun temelinde önceki Hükûmetten yani MHP'nin de koalisyon ortağı olduğu Hükûmetten aldığı o yapısal ortam vardır. Yani, yapısal reformlar yapılmış, tertemiz bir ortam alınmıştır, küresel iklim de uygundur, güçlü de bir iktidar gelmiştir, Türkiye 2007'ye kadar bir performans göstermiştir. Nedir büyümesi? 6,9'dur. Yalnız, bakın, şunu gözden uzak tutmamak lazım: Aynı dönemde, bizimle aynı ligde olan, gelişmekte olan ülkelerin ortalama büyümesi de 7,7'dir. Yani, sadece biz büyümüş falan değiliz. Aynı dönemde, gelişmekte olan ülkeler enflasyonlarını 55'ten... Bakın, bunu hiç kimse bilmiyor, bunları hiç kimse konuşmuyor bu ülkede. Şimdi, bir sürü AKP vekili arkadaşlarımızın bir kısmına -buradakileri tenzih ediyorum- sormuş olsak "Efendim, işte dünyada şöyle, bizde böyle de, işte yüzde 100 enflasyonlardan geldi." Yani, bu 57'nci Hükûmet döneminde Türkiye çok önemli işler yaptı, yüzde 100'lerden enflasyonu yüzde 27'ye, tarihinde... Enflasyon serisi 1983'ten başlıyor en son seri. Tarihindeki en düşük enflasyon Milliyetçi Hareket Partisi iktidarı döneminde olmuştur Türkiye'de. Bunları görmek lazım.
1990'lı yıllar gelişmekte olan ülkeler açısından zor yıllardı, yüzde 55 enflasyondan, gelişmekte olan ülkeler, yüzde 7 enflasyona geldi 2003-2008 döneminde. Bakın, Türkiye'nin enflasyonunu söylemiyorum, gelişmekte olan ülkelerin ortalama enflasyonu 1990'lı yıllarda 55'ti, bizde de onun bir miktar daha üzerindeydi yani onlar da 55'ten 7'ye getirdiler, biz de 65'lerden -tam rakam 67 olması lazım- biraz daha onların üzerinde bir noktaya getirdik. Yani, dolayısıyla, bütün dünyada 2003-2008'de gelişmekte olan ülkeler açısından bir olumlu performans vardı, biz de o performansı takip ettik. Neyle takip ettik? Bu Hükûmetin yaptığı reformlarla değil. Ben Maliye Bakanına burada açıkça sordum, "Bana bir tane reform söyleyin." dedim. Yine burada kendisi, yine söylüyorum. Yani kamu mali yönetiminin dışında ve Sayıştay Kanunu'nun dışında -o Sayıştay Kanunu'nu da 3 defa formatlayarak geri aldık- bana bir tane, ekonomiye ilişkin -Sayın Şimşek de burada, konuşacaklardır- reform söylesinler, ekonomiye ilişkin konularda bu ülkenin önünü açacak şu işi yaptık desinler, gelsin burada tartışalım.
OKTAY VURAL (İzmir) - Olur mu, Rıza'nın cari açığı kapatması reform değil mi!
ERHAN USTA (Devamla) - Maliye Bakanı bula bula en son diyor ki: "Kamu Finansmanı Kanunu'nu çıkardık." "Allah'tan kork, pes." dedim. Yani, MHP döneminde çıkan kanunu AKP döneminde çıkmış bir kanun gibi Maliye Bakanı burada bize söyledi. Yani, gelsinler söylesinler, burada tartışalım. Burası milletin Meclisi, ben burada tartışmak istiyorum. Bu meseleleri oturalım burada enine boyuna konuşalım.
Şimdi, ihracat... İhracatı konuşmaya gerek yok, Allah'tan Mustafa Elitaş Bakanımız Bakanlıktan alındı da yani daha fazla rezil olmaktan kurtuldular, tabii grup başkan vekiliyken ne yapacaktır onu bilmiyorum. Yani, 500 milyar doları hâlâ olacak bir şeymiş gibi burada bütçe görüşmelerinde bize söylemesi...
SAİT YÜCE (Isparta) - Bir bakanla nasıl konuşuyorsun, "rezil olmak" diyorsun, biraz daha nezaketle konuşsana. Devletin, Hükûmetin bakanlarına böyle konuşulmaz.
ERHAN USTA (Devamla) - Nezaket nedir biliyor musun? Nezaket, bu milletle alay edip etmemektir.
SAİT YÜCE (Isparta) - Hakaret etme Bakanlığına, hakaret etme, alay etme.
ERHAN USTA (Devamla) - Nezaket nedir biliyor musun? Nezaket, bu ülkede doğruları konuşma meselesidir. Yani siz, 300 milyar dolar...
SAİT YÜCE (Isparta) - Sen doğruları konuşmuyorsun.
ERHAN USTA (Devamla) - Burada, bakanlarınız burada, bürokratlarınız burada, çıksınlar bana desinler ki: Sizin verdiğiniz rakamlarda bir tane hata var, sizin değerlendirmelerinizde yanlış var. 500 milyar dolar ihracatın, bugün, 300 milyar doların üzerinde olacağını, 2023 için, 1 tanesi iddia etsin, rakamlarına gelelim bakalım. Ha, şimdi ben bunları niye söylüyorum? Bakalım...
SAİT YÜCE (Isparta) - Nezaketi bozmadan konuşacaksın, rakamlarla alay ederek konuşmayacaksın.
ERHAN USTA (Devamla) - Yani aynası iştir kişinin lafa bakılmaz. Şimdi bakalım, mesela 2011'de -değil mi- bir şeyler, bir iddialar ortaya koydular, oy alarak memleketin başına hükûmet oldular. 2011 yılında seçim beyannamesinde ve Hükûmet programlarında "1,1 trilyon dolar kişi başı gelire ulaşacağız." diye bu milletten oy aldılar geldiler, gelinen nokta 722 milyar dolar. "14 bin dolar kişi başı gelire getireceğiz bu ülkeyi." dediler, gelinen nokta 9.260 dolar. Yine, işsizlikte "Yüzde 7,9'a işsizliği düşüreceğiz." dediler, gelinen nokta 2015 yılında işsizlik yıllık bazda yüzde 10,3 oldu. "İhracatta -ihracat daha komik- 201,2 milyar dolar ihracat hedefledik." dediler, bas bas bağırdılar, her tarafta konuştular, bununla oy aldılar vatandaştan, ihracatta gelinen nokta 143,9 milyar dolar.
Şimdi, siz teknik olarak 500 milyar doları, bir defa, yaparken küçücük bir akıl sahibi insan bunu anlayabilir, 201 milyar dolar 2015, 277 milyar dolar 2018 ve 500 milyar dolar 2023'tü bu, sizin bazınız 70 milyar dolar aşağı gelmişken nasıl 2023'te 500 milyar doları tutturacaksınız? Dolayısıyla, bunun 300 milyar doların, bilemediniz 340 milyar doların -rakamına göre değişebilir- üzerinde olma ihtimali maalesef yok.
Ben bu ülkenin bir ferdiyim, ben bunların hepsinin olmasını isterim, bu hedeflerin tutmasını isterim ama maalesef bunları konuşmak durumdayız. Bunların hiçbirisi yapılacakmış gibi görünmüyor.
Şimdi, 2008'e kadar olan performans ile daha sonraki performans arasında bir ilişki kurduk. Şimdi, 2008 yılında, biliyorsunuz Türkiye -bir de şu reel rakamları ifade etmek istiyorum- 10.444 dolar kişi başı geliri yakaladı, 2008 yılında. Nedenlerinin ne olduğunu söyledik. Şimdi, 2015 yılına geldiğimizde buna 9.261 dolar diyoruz ancak dolarda da enflasyon var, reelleştirelim, hepsini 2008 kişi başı gelir, 2008 dolar fiyatlarıyla söyleyelim reel olarak. Söylediğimizde, 10.444 dolar olan 2008 kişi başı gelir büyüklüğü 2015 yılında 8.411 dolara düşmüş. IMF tahminini baz aldığımızda, onu da reele çevirdiğimizde, bakın, IMF'nin yani reel bazda 2008 fiyatlarıyla kişi başı gelir tahmini 9.664 dolardır arkadaşlar, 2008'in altında. 2008-2021, kaç yıl var? on üç yıl. Türkiye'nin kayıp on üç yılı. 2023'ü aldığımızda da 10.125 dolardır 2008 fiyatlarıyla, yine 2008'de gelinen seviyenin altındadır. 2008-2023; on beş yıl mı oluyor? Ülkenin kayıp on beş yılı. İnşallah bu memleket bir an evvel Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinden kurtulur da bu trendler tersine döner, başka yapacak bir şey yok.
Şimdi, bu hedeflerin tutması için bundan sonra üst üste -hâlâ bu hedefi eğer söyleyecek olurlarsa rakamını ben de söyleyeyim, hesap etmesi kolay- yüzde 20'nin üzerinde kişi başı geliri ve yüzde 20'nin üzerinde dolar bazında bu ülkenin büyüme sağlaması lazım ancak o zaman bu hedefler tutabilir ama onun olmayacağını 2013 de dahi reel bazda 2008'in altında kaldığımızı az önce ifade ettim. Dolayısıyla, bunların hiçbir şekilde tutma imkânı yok.
Şimdi, aslında söyleyecek çok fazla şey vardı. Burada, biz madem tasarrufu az olan, yatırımları az olan bir ekonomiyiz. Dolayısıyla, bizim yapmamamız gereken şey faktör verimliliğini artırmamızdır. Faktör verimliliği dediğimiz şey, hukuk sistemimizi düzeltmemiz lazım yani mahkemelerin tarafsızlığını sağlamamız lazım, iş gücü piyasamızı düzeltmemiz lazım, iş ortamını düzeltmemiz lazım, yolsuzluklarla mücadele etmemiz lazım. Bunların hepsine baktığımızda Türkiye geriye gidiyor arkadaşlar. Yani Yolsuzluk Algı Endeksi'nde Türkiye en son kaç puanda? 13 basamak birden geriliyor. Yani şimdi tek bir örnek vereyim: Reza Zarrab'la ilgili olarak Amerikan savcısının ifadesi benim ülkem açısından son derece inciticidir, Türkiye dış politikasının da iflas ettiğinin bir numaralı örneğidir. Savcı ne diyor, diyor ki: "Türkiye'ye gitmesi durumunda iade edilmesi imkânsızlaşır. Davalı yüksek mevkideki Türk yetkililere rüşvet vererek..."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir dakika ekliyorum Sayın Usta.
ERHAN USTA (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
"...işini gördürür." diyor. Bakın, yani bu, bir defa, ülkemiz açısından son derece incitici bir şey. Benim ülkeme böyle bir şeyi bir Amerikan savcısının söyleyememesi lazım. Benim dış politikamın, bir defa, caydırıcı olması lazım. Bunu düşünse bile söyleyememesi lazım. Ama bizim açımızdan önemli olan diğer bir husus da nedir? Biz burada onun söylemesini eleştirmekle birlikte böyle bir şeyi benim ülkeme söyleyebiliyorsa bizim vah hâlimize ama bunu söylemesi için de elinde yeteri kadar delil var. Biz bu adamı içeriye aldığımızda bir hafta sonra salıverildi. Salıverilme nedeni nedir? "Konuşursam herkes yanar." dedi, hemen salıverildi. Yani bu boşuna söylenmiş bir şey değil. Dolayısıyla, hukuk sisteminin çalışmadığı bir yerde yatırımınız yok, tasarrufunuz yok, hukuk sisteminiz çalışmıyor, bu ülkeyi nasıl büyüteceksiniz.
Cevdet Bey orada, Plan ve Bütçe Komisyonunda rakamı kendisinden aldım. 2007-2014 döneminde az önce saydığım bu sisteme ilişkin hususların -yani "sistem" derken hukuk sistemi, işte mahkemeler, iş ortamının- ülke büyümesine katkısı her yıl negatif yüzde 0,6'dır. Burayı iyileştirmeden bu işin olması mümkün değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla) - Ben her şeye rağmen Hükûmet programının ülkemiz için, milletimiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)