| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 96 |
| Tarih: | 01.06.2016 |
AZİZ BABUŞCU (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisinin Gezi olaylarıyla ilgili Meclis araştırması açılmasına dair önerisi üzerinde grubumuz adına söz aldım. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Şimdi, biraz önceki konuşmalardaki Gezi olayları bağlamında bir fikir nostaljisi ya da birtakım rant hadiselerine tepki olarak bir nostalji değerlendirmesini yapmayacağım. Doğrusu, Taksim Yayalaştırma Projesi kapsamında 12 ağacın sökülerek bir başka yere nakledilmesi üzerine, başlangıçta bir çevre duyarlılığı olarak algılanan Gezi olayları, kısa bir süre geçmeden aslında faşist bir aklın gerici bir kalkışmasına, bir darbe arayışına dönüştüğünü gördüğümüz bir kaos planıdır.
Bu darbe denemesinin zamanlaması ve iç ve dış faktörleri üzerine bir tahlil yaptığımızda, paydaşlarını çok net bir şekilde görmemiz mümkün. Zamanlama olarak genç cumhuriyetimizin ekonomik ve finansal tabloları anlamında 2013 Mayıs ayına baktığımızda, doğrusu bir final ayı görürüz. Üçüncü köprü ihalesini gerçekleştirmiş, üçüncü havalimanı ihalesini yapmış, döviz rezervi itibarıyla cumhuriyet tarihinin zirve rakamına ulaşmış, IMF'ye olan borçlarını sıfırlamış, ihracat rakamları rekorlar kırmış, büyüme rakamlarıyla hızla kalkınmasını sürdüren, faiz oranları ilk defa 4,6 gibi en düşük orana indirgenmiş koşan bir Türkiye, hasta adam olmaktan kurtulan bir Türkiye tablosu görürüz 2013'ün Mayıs ayında. Elbette bu başarı hikâyesinin bir başka gerçeği de bu başarı hikâyesinin arkasında olan AK PARTİ ve Recep Tayyip Erdoğan gerçeğidir yine 2013'ün Mayısında. Bu gerçeği görmek istemeyen, kabul etmeyen, edemeyen, hazmedemeyen siyasal zihin -ki bu zihin kendisini milletin ve milletin değerlerinin karşısında konumlandırmış bir zihindir- işte bu zihin Gezi'nin siyasal zihnidir ve doğrusu faşist bir zihindir. Bu zihin, hâliyle, meşru, demokratik yollarla, yöntemlerle milletin kendisine asla siyasi iktidar olma şansı vermeyeceğini çok iyi bildiği için, demokrasiden asla hazzetmez.
Hatırlayın, televizyonlarda o günlerde Cumhuriyet Halk Partili bir milletvekili halka ne diyordu: "Önümüzdeki süreçte bu siyasi gidişata dur demenin bir yolunu bulmalıyız. Eskiden ihtilaller olurdu ve bu tür iktidarlar giderdi. Şimdi o ihtilali yapacak olan komutan da kalmadı, şimdi öyle bir kurtuluşumuz yok." Şimdi, bu zihnin, tevarüs eden siyasi gelenek içerisindeki bugünkü fotoğrafını gösteren bu CHP milletvekilinin söylemi, tavrı, tutumu aslında bu zihni çok net bir şekilde ortaya koyuyor. Bu zihin, sandığı her vesileyle itibarsızlaştırmayı ve millî iradeyi ise anlamsız hâle getirmeyi düşünür biraz önce yine burada aynı şekilde sergilendiği gibi. İşte, bugün, yine aynı mantık üzerine söylüyorum, bugün kan peşinde olan Kılıçdaroğlu, herhâlde o gün de Taksim'e yine kan arayışı için çıkmış olmalı Taksim Gezi olaylarıyla ilgili olarak. Durum böyle olunca, bu zihin devlet erkinden yararlanmak için hep karanlık yolları denedi, darbeden medet umdu; darbe yaptıramayacağını gördüğü anlarda da sokak çatışmaları, iç isyanlar, kaos ve kriz süreçleri peşinde oldu, buralardan medet umdu. Gezi, bu yönüyle hep bildiğimiz, hep yaşadığımız bu yöntemlerin güncellenmesinden başka bir şey değildi aslında. Kısaca bir kere daha söylersek Gezi'deki iç aktörler, iç dinamikler; sandık yoluyla iktidara gelmediği için sürekli karanlık oyunlardan medet uman siyaset, demokrasi üzerinde vesayet kurmaya alışmış birtakım bürokratik elitler, hep darbelerden yana olup bundan nemalanmış medya; rekabet şartlarını sevmeyen, daha fazla çok faizle para kazanmaya alışmış iş çevreleri ve tüm bu kesimlerle ideolojik veya menfaat iş birliği içerisinde olan paralel yapı. Gezi olaylarında işte, bu kesimlerin iş birliği, dayanışması ve desteği vardır; gençler sadece figüran, ağaç sadece dekordur Gezi'de.
Bazıları solculuk üzerinden Gezi değerlenmesi yapıyorlar, oysa biz Gezi'de finans kapitalizminin ağalarının Gezi eylemcileriyle nasıl dayanıştıklarını çok iyi biliyoruz. "Ben de çapulcuyum." diyen sermaye baronları ve onlara alkış tutan solcular Gezi'de bildiğimiz ve hafızalarımızda taze olan anekdotlardı. İşte, bizde de böyle bir solculuk var; halkla değil, küresel sermayeyle hareket eden bir solculuktan bahsediyoruz. "Karışıklık çıksın, kaos olsun, terör olsun, çatışma olsun, ara rejim dönemleri olsun, belki bu yolla devlet erkinin bir kulpundan tutarız." umudu içerisinde olan bir Gezi fikrinden bahsediyoruz. İşte, Gezi'nin yerli iş birlikçi ayağı budur değerli arkadaşlar.
Bir de uluslararası ayağı vardı Gezi'nin. Koşan Türkiye'yi hazmedemeyen, "hasta adam" olarak tanımladığı ve böyle bir Türkiye'ye alışık olan uluslararası güç merkezleri de Gezi'nin uluslararası ayağı olarak pozisyon aldılar. Onların da amacı, bu koşan Türkiye'yi tökezleterek diz çöktürmek, yeniden hasta yatağa mahkûm hâle getirmek suretiyle çıkarlarına hizmet edecek bir siyasi zemini oluşturmaktı. Türkiye'nin imajını bozmak, önünü kesmek, Türkiye'yi iç isyanlarla boğuşturup yalnızlaştırmak, Türkiye'nin ekonomik ve siyasi istikrarını bozmak, böyle olunca da esas büyük amaçlarına ulaşmak ümidi içerisindeydiler. Neydi o esas büyük olan amaç? Yani, yeni Türkiye'nin mimarı olan Recep Tayyip Erdoğan'ı ülke içi ve ülke dışı küresel siyasette devre dışı bırakarak Recep Tayyip Erdoğan'sız bir Türkiye geleceğini dizayn etmek. Onun içindir ki aylar öncesinden yerli iş birlikçi paydaşlarıyla koordinasyon içerisinde otel rezervasyonları yapılmış, canlı yayın araçları kiralanmış; Gezi'den dünyaya sekiz saat boyunca canlı yayın yapacak -üstelik- savaş kasklarını takmış muhabirleriyle CNN ve BBC, uluslararası güç merkezlerinin medya ayağı olarak Gezi'de konumlanmıştı tıpkı bizim her darbeden yana olmuş, bundan nemalanmış iş birlikçi medya organlarının da olduğu gibi.
Sonuçta, iş birlikçi CHP ve elitist, seçkin sermaye sadece statükolarını muhafaza etme amaçlı eski Türkiye'ye geri dönmüş olacaklardı, uluslararası güç merkezleri de bu iş birliğiyle Türkiye'yi yeniden hasta yatağına mahkûm hâle getirmiş olacaklardı ama olmadı. Nuri Bilge Ceylan'ın "yalnız ve güzel ülkem" dediği bizim coğrafyamızın mazlum insanları, ülkelerine bir kere daha sahip çıktılar. Ötekileştirilmiş bidon kafalı, göbeğini kaşıyan, makarnacı Haso ve Memolar yurt dışından dönen liderlerini yüz binler hâlinde havaalanına akın ederek karşılarken Gezi kalkışmasını da sonlandırmış oldular. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Kazlıçeşme mitingi ise bu milletin noktayı koyduğu miting olmuştu. Türkiye ve AK PARTİ karşılığı cephenin hevesleri, bir kere daha, kursaklarında kalmıştı. O gün il başkanı olarak bulunduğum bu tarihî anın hazırlayıcısı olan İstanbul teşkilatlarıma bu vesileyle bir kere daha teşekkürlerimi ve takdirlerimi ifade ediyorum. Gezi, bizim için son derece açıktır; müphem olan bir konu yoktur, kapalı olan bir konu yoktur. Yerli ve yabancı birçok aktörü çevre duyarlılığı üzerinden harekete geçirip Türkiye, AK PARTİ ve Erdoğan ile hesaplaşma moduna taşıyan bir kalkışma, bir darbe girişimidir. Onun için siyasi geleneğine uygun olarak bu darbe girişiminin de paydaşı olan CHP'nin darbeler ve darbecilerle ilişkilerini araştırma konusu yapmanın daha anlamlı olacağını düşünüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve Gezi olaylarının en dramatik tablosu değerli arkadaşlar, işte budur: Dolar 1,76'dan 2,17'ye; euro 2,32'den 3,01'e, borsa 93 binden 61 bine; faiz 4,61'den 10,06'ya... Bunun bedelini eğer ödeme cesaretiniz varsa buna sahip çıkın çünkü bu bedeli siz ödettirdiniz Türkiye'ye.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)