| Konu: | Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 96 |
| Tarih: | 01.06.2016 |
AK PARTİ GRUBU ADINA NUREDDİN NEBATİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubum adına söz almış bulunmaktayım. Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ne ilişkin görüşlerimi belirtmek, aynı zamanda da teklif altına imza atan bir milletvekili olarak, teklif sahibi olarak görüşlerimi belirtmek üzere yüce Meclisin huzuruna gelmiş bulunuyorum.
Öncelikle Komisyon görüşmelerinde değerli muhalefet partisi milletvekillerine özellikle teşekkür etmek istiyorum. Hakikaten Komisyonda maddeler üzerinde tartışmalar yapılırken gerek önergelerle gerek maddeler üzerindeki görüşmelerle muhalefet partilerinin kendilerine yakışan bir şekilde tamamen teknik ve ülkenin yararına ilişkin bir tavır takındıkları için özellikle teşekkür ediyorum.
Teklifin, tabii, şu anda tartışılan maddeleri var, özellikle kayıp kaçak üzerinde ciddi bir şekilde tartışma günlerdir yapılıyor. Ancak bu teklifin sadece kayıp kaçak üzerine hazırlanmış bir teklif olmadığını söylemek istiyorum. Elbette ki iktidar partisinin bir milletvekili olarak yapılmış olan bu teklifin gerek hazırlanmasında gerekse öncesinde yapılmış olan teknik çalışmalarla ilgili Bakanlığımızdan görüş alarak birlikte bir çalışma serdettik.
Bu teklifte, kayıp kaçağın dışında çok önemli maddeler de var. Bu maddelerde Türkiye'nin önünü açıcı, Türkiye'nin önümüzdeki yüz yıl içerisindeki ekonomik anlamda gelişmişliğini ve en önemli tüketim maddesi olan enerjiyle ilgili önemli adımlar atıyor. Bir tanesi, yerli linyit kaynaklarımızın elektrik üretiminde kullanılmasını sağlamaktır.
Değerli milletvekilleri, dünya kömür üretimi son otuz yılda 2 katına çıkmıştır ve kömür üretimindeki artış büyük ölçüde, başta Çin olmak üzere, Asya kıtasındaki elektrik enerjisi talebinden kaynaklanmaktadır. 2013 yılında Çin'de elektrik enerjisi üretiminin yüzde 81'i kömüre dayalıdır. 2013 yılı küresel kömür üretimi on dört yıl öncesine göre yüzde 74 oranında artış göstermiştir.
Türkiye, dünyanın 6'ncı büyük linyit üreticisi olan ülkesi konumundadır ve gerek rezerv itibarıyla gerekse üretim itibarıyla elde edilmiş olan bu kömürün ekonomiye kazandırılmasına ilişkin olarak teklifte maddelerimiz vardır. Türkiye'nin toplam 15,4 milyar ton kömür rezervi bulunmakta ve bunun 14 milyar tonuna yakınını da linyit rezervi oluşturmaktadır. Şimdi, bu kanun teklifiyle, Hükûmetimize ve Türkiye'ye bu kömürün, özellikle linyitin kullanılması konusunda önemli bir alanı açmış bulunmaktayız. Şu an Türkiye'de elektrik enerjisi üretiminde en büyük payın yüzde 41'le doğal gaz olduğunu bilelim. Doğal gazı yüzde 24'le hidroelektrik ve yüzde 15'le ithal kömürle çalışan termik santraller takip etmektedir.
2015 yılı elektrik enerjisi üretiminde üretim kaynaklarının yüzde 58'i dışa bağımlıdır yani doğal gaz, fuel oil ve ithal kömürden elde edilmektedir. Tükettiği enerjinin yaklaşık dörtte 3'ünü dışarıdan ithal eden Türkiye, enerjide dışa bağımlılığının en yüksek olduğu birkaç ülke arasında yer alıyor. Türkiye yeni elektrik enerjisi üretim santrallerini acil olarak devreye sokmalı ve zengin kömür kaynaklarımız tam randımanla kullanılmalıdır. Dolasıyla, dışa bağımlı olduğumuz kaynaklardan elde edilen elektrik enerjisinin üretimdeki paylarının azaltılarak kendi öz kaynağımız olan linyitin üretimindeki payının artırılması çok önemlidir.
12 bin megavatlık bir kurulu güç için yaklaşık 24 milyar ABD dolarına yakın yatırım büyüklüğü ve madenler dâhil yaklaşık 25 bin kişilik bir istihdamın sağlanacağı değerlendirilmektedir. Bu büyüklükteki bir elektriğin doğal gazdan üretilmesi durumunda yılda yaklaşık 16 milyar metreküp doğal gaz kullanılması ve yaklaşık bugünkü fiyatlarla 4 milyar ABD doları gaz bedelinin yurt dışına ödenmesi gerekecektir. Yapılacak olan bu üretim artışı ve kömürün, linyitin ekonomiye katkısıyla otuz yılda 120 milyar ABD dolarlık bir kaynağın yurt dışına ödenmesi söz konusu olacaktır ki bunu engellemeye yönelik bir tekliftir.
Ayrıca, teklifin diğer bir önemli maddesi, yenilenebilir kaynakların sisteme girişini hızlandıracak hususları içermesidir. Türkiye, yenilenebilir enerji kaynakları açısından büyük bir potansiyele sahiptir ve bunun hâlâ oldukça kısıtlı bir kısmı kullanılmaktadır. Özellikle YEKA modeliyle hem yenilenebilir elektrik üretim kapasitesi artırılacak hem de söz konusu tesislerde kullanılacak ekipmanların yerli üretimi sağlanarak istihdama da katkı sağlanmış olacaktır. 2023'te yenilenebilir enerji kaynaklarından mevcut enerji kullanımımızın yüzde 30'unu karşıladığımız bir Türkiye hedefimiz var. Kendi kaynaklarıyla üreterek büyüyen bir Türkiye olacak.
Üretimin itici gücü enerjidir. Dolayısıyla da enerji politikaları bir milletin büyüme yolculuğunun can damarıdır. Enerji politikamızı siyasetimizle bütüncül bir mecrada kurmalı, son derece kapsamlı, detaylı, hedefleri belli, kendi iç potansiyelimizin sınırını bilen, kavrayan, sırtını ona dayayan politikamızla yapmalıyız ve bu topraklarda bilimsel ölçülerde bir enerji politikası üretmek ve yol haritamızı belirlemek zorundayız.
Biz bir yandan üretimi, Türkiye'nin büyümesini hedeflerken bir yandan da her şeyden önce işçi, emekçi kardeşlerimizin yaşama haklarını, can güvenliğini, çalışma koşullarını da düşünmek zorundayız. İşte kanun teklifiyle getirilen bir yenilik de grizu kaynaklı metan gazının ekonomiye kazandırılmasıdır. Eğer bu kanun teklifi geçerse özellikle grizu patlamalarından meydana gelen can kayıplarına da çok önemli bir şekilde engel koymuş olacağız ki metan drenajı kömür ocaklarında damar ve tabakalardan ocak atmosferi içine nüfuz eden grizunun iş yerlerine ulaşmadan bertaraf edilmesinde uygulanan bu işlemle bizler hem grizu patlamasını engellemiş olacağız hem de elde edilecek metan gazının elektriğe dönüşümüyle de önemli bir katkı sağlamış olacağız.
Değerli milletvekilleri, gene bu teklifle ham madde kaynaklarında dışa açık olan bağımlılığın azaltılması amacına yönelik olarak, ülkemizin madencilik sektörünün geç kalmış yurt dışındaki işletmeciliği ve buna bağlı üretim yapabilmesinin önünü de açacak bir teklifte bulunuyoruz. Özellikle MTA, TURKUAZ Araştırma Gemisi'yle yurt dışında, uluslararası sularda faaliyet gösterebilecektir. Ülkemiz ekonomisine önemli miktarlarda katma değer sağlanacağına inanıyoruz.
Nükleer enerji: Nükleer enerji, özellikle Türkiye gibi enerji üretiminde dışa bağımlı ülkeler için vazgeçilemeyecek zorunlu bir seçenektir. Verimlilik, süreklilik, güvenirlilik sağlayan temiz ve güçlü bir enerji türüdür. Nükleer enerji üretimi kömür, doğal gaz ve petrol üretimine nazaran atmosfere çok daha az sera gazı salmaktadır. Temiz olmadığı iddia edilen nükleer santrallerden şu anda dünyada 438 adet işletilmekte, 70 tane de yeni nükleer santral inşa edilmektedir. Bugün dünyanın gelişmiş bütün ülkelerinde; Amerika'da, Almanya'da, İsviçre'de, İsveç'te, Finlandiya'da, Hindistan'da nükleer santraller var. Hemen yanı başımızda, Rusya'da, Ermenistan'da eski teknolojiyle yapılmış olan santraller var. Unutmayın, eski teknolojiyle inşa edilmiş olan bu santraller, hemen yanı başımızdaki Ermenistan'da otuz yıl önce inşa edilmiş olan bir santralin vereceği zarar, Türkiye'ye gelecek doğrudan bir zarardır. Oysa, bugünkü teknolojik şartlarla inşa edilecek olan bu nükleer santrallerin, dünyada eski teknolojilere göre inşa edilmiş olan santrallerden çok daha efektif kullanılacağı ve daha az sera gazı salacağı bilinmektedir. Küresel ısınmayı da engelleyen önemli bir alandır. Son derece ucuz ve güvenli elektrik elde edilmesini sağlayacaktır. Yüzde 92 kapasite faktörüyle 7/24 elektrik üretir. Akkuyu Nükleer Santrali'nin sadece bir ünitesinin Bursa'nın elektrik ihtiyacını rahatlıkla karşılayacağını hesap edersek, bir nükleer santralin Türkiye'ye sağlayacağı katkının ne olduğunu öğrenmiş oluruz. Ayrıca, elektrik üretiminin yanı sıra, uzay teknolojisi başta olmak üzere, uçak sanayisi, denizaltı sanayisi ve buzkıran gemilerinde bu enerji kullanılabilmektedir.
Kanun teklifiyle, ülkemizde ilk defa kurulmakta olan nükleer santrallere yönelik uygulamada karşılaşılan birtakım aksaklıkların giderilmesi ve söz konusu tesislerin öngörülen zamanda devreye alınabilmesine yönelik olarak çeşitli kanunlarda düzenleme yapılmasına ilişkin hususlar da huzurunuza getirilmiştir. Bahse konu olan düzenlemelerin yasallaşmasıyla nükleer santraller hızlı bir şekilde devreye alınabilecek ve arz güvenliğimize olumlu katkılar yapılmış olacaktır.
Ülkemizde elektrik üretiminin yüzde 38'lik kısmı doğal gaz kullanan termik santraller tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu durum, elektrik arz güvenliğinin büyük ölçüde doğal gaz arz güvenliğine bağlı olduğu sonucunu doğurmaktadır. İşte, verilen bu teklifle arz güvenliğinin sağlanabilmesi için özellikle kış mevsiminde günlük "puant" taleplerinin karşılanmasına katkı sağlayacak depolara ihtiyaç duyulmaktadır. Hâlihazırda yüzde 10 olan depo yükümlülüğü yüzde 20'ye yükseltilerek arz güvenliğine katkı sağlanması hedeflenmiştir. Ayrıca, doğal gaz talep eden küçük yerleşim yerlerine doğal gaz şebekesinin ulaştırılması amacıyla dağıtım bölgelerinin sınırlarının EPDK tarafından yeniden düzenlenmesine imkân sağlanmıştır.
Gene, bu teklifle, elektrik tesisleri yatırım süresince üretilen işlemlerdeki sistem sıkışıklığı sebebiyle yatırımların önündeki engel büyük ölçüde kaldırılacak olup yatırımcıların yaşadığı sorunlar ve hak kayıpları büyük ölçüde giderilecektir.
Değerli arkadaşlar, bu teklifle, aynı şekilde, LPG sektörünü ilgilendiren koku kriterine uyumlulukta aykırılığın ortadan kaldırılması açısından da önemli bir değişim teklif edilmektedir.
Bu teklifin kamuoyunda en fazla tartışılan düzenlemesi kayıp kaçak elektrikle ilgili kısımdır. Şimdi, az önce çok değerli konuşmacımız özellikle namuslu ve namussuz vatandaşla ilgili kavramları çok sık kullandı. Değerli arkadaşlar, bu Meclis defalarca, sayısını bilmediğimiz kadar af kanunları çıkarmıştır; sigorta bedelini ödemeyen, vergi borcunu ödemeyen, bilerek ya da bilmeyerek ya da zora düştüğü için ödemeyenlerin affı bu Mecliste ortak kararlarla geçirilmiştir, trafik cezaları affedilmiştir.
TACETTİN BAYIR (İzmir) - Kaçak elektrik kullanan namussuzdur.
NUREDDİN NEBATİ (Devamla) - Aynı şeydir; SGK'ya borcunu ödemeyen bir vatandaşla elektrik borcunu ödemeyen bir vatandaş arasında hiçbir fark yoktur. Bu kavramları kullanırken...
ÖZKAN YALIM (Uşak) - Başkasının sırtına yüklemekle ne alakası var bunun?
NUREDDİN NEBATİ (Devamla) - ...ve Türkiye'de bu kavramları kullanırken özellikle vatandaşlarımızı namuslu namussuz vatandaştır diye ayırmanın hiçbir anlamı yoktur.
ÖZKAN YALIM (Uşak) - Madem kaçak kullanıyor, devlet niye üstlenmiyor, niye namuslu insanların sırtına yükleniyor?
NUREDDİN NEBATİ (Devamla) - Bu kayıp kaçak kanunuyla vatandaşları ayıracak ifadelerin kullanılmasını ben doğru bulmuyorum. Türkiye gelişen bir ülke, gelişme yolunda çaba sarf eden bir ülke ve bunu yaparken de ülke içerisindeki aksaklıkların giderilmesinde bu ülke 780 bin kilometrekareye sahiptir, 79 milyon insan vardır. Elbette birtakım aksaklıklar vardır ve bu aksaklıkların giderilmesi için birtakım eylemlere girişmek zorundadır devlet Hükûmet kanalıyla.
Şimdi, düzenlemelerin mahkeme kararlarını boşa çıkarmak amacıyla yapıldığı, yapılan düzenlemelerle bundan sonra bu bedellerin tüketiciden haksız yere alınmaya devam edileceği iddiası vardır. Kayıp kaçak ve dava konusu olan diğer bedellerin dağıtım, iletim, sayaç okuma gibi konusundaki düzenlemelerle amaç, mahkeme kararlarının boşa çıkarılması değil, mahkeme kararlarının gerekçesinde yer alan kanunilik ilkesinin tesis edilmesidir. Zira, konuya ilişkin alınan mahkeme kararlarının gerekçelerinde, başta kayıp kaçak bedeli olmak üzere, tüketicilerden alınan bedellerin kanunda yer almadığı, kanunda yer almayan bir bedelin kurul kararıyla tüketicilerden talep edilmesinin hukuka uygun olmadığı belirtilmektedir. Davalara söz konusu olan bedeller, santralde üretilen enerjinin üretim noktasından tüketim noktasına taşınması için elzem olan iletim ve dağıtım faaliyetleri kapsamında sunulan hizmetlerin maliyetlerinden hareketle belirlenmektedir.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Özel şirket değil mi?
NUREDDİN NEBATİ (Devamla) - Tüketiciye enerjinin ulaştırılması için zorunlu olarak ortaya çıkan bu maliyetlerin yok kabul edilmesi mümkün değildir. Yılda 10 milyar lirayı aşan bu maliyetlerin tüketiciye yansıtılmaması gibi bir yaklaşımın kabul edilmesi mümkün değildir. Her türlü -bir uçak bileti alımından bir domatesi almaya kadar, kasaptan et alıncaya kadar- aldığımız faturalarda ayrıntıları görmüyoruz. Burada yapılan işlem, buna ilişkin bir düzenlemedir. Yılda 10 milyar lirayı aşan bu maliyetlerin tüketiciye nasıl ki ekonomideki tüm malların taşınması kapsamında oluşan maliyetler ilgili ürünü alan tüketicilere yansıtılıyorsa elektrikte de bunun yapılması en basit ekonominin kuralıdır. Mahkeme kararlarında bu bedellerin kanunda yer almadığı, bunun da hukuki olmadığı ifade edildiğinden mahkeme kararlarında yer alan bir eksikliğin giderilmesi amacıyla hangi hizmetlerin sunulacağı ve bu hizmetler için hangi bedellerin alınacağına dair düzenlemelere yer verilmiştir. Bu bedellerin kamu yararı dikkate alınarak belirlenmesi amacıyla da belirtilen kriterlere uymak şartıyla EPDK'ya yetki verilmektedir.
Gene yeni düzenlemelerle, devam eden davaların düşeceği, haksız bir şekilde alınan bedellerin tüketicilere iadesinin engelleneceği iddiasına gelince: Bu konuda hukuki boşluk sebebiyle oluşan işin doğasına aykırı şekildeki bu bedellerin iade edilmesi uygulamasına son verilerek elektrik iletim ve dağıtım hizmetlerinin sürdürülebilirliği sağlanmaktadır. Serbest piyasa ekonomisini benimseyen ülkemizde tüm mal ve hizmetlerin maliyetlerini bu malı satın alan ya da bu hizmetten yararlanan kişilerin karşılaması esastır.
Yeni düzenlemelerle halkın dava açma hakkının elinden alındığı iddiasına gelince: Yapılan düzenlemeler dava açma hakkını ortadan kaldırmamakta, sadece bu konudaki davalardan hangilerinin idari yargıda hangilerinin adli yargıda açılacağına dair düzenlemeleri içermektedir. Mevcut durumda şirketler tarafından uygulanan bedeller için tek tek tüketiciler tarafından adli yargıda binlerce dava açılmakta, bu durum yargının işleyişini yavaşlatmakta, yargı üzerinde büyük bir yük oluşturmaktadır. Binlerce davadan her biri ise sadece o davayı açanı bağlamakta, genel nitelikteki bu düzenleyici işlem geçerliliğini koruduğu için genel bir uygulama yapılamamaktadır. Oysa yeni düzenlemeyle, yapılan işlemin dayanağı bir düzenleyici işlemse ve yapılan işlem bu düzenleyici işleme uygunsa sadece düzenleyici işleme dava açılması öngörülmektedir. Böylece, adli yargıdaki yük azalacak, tüketicilerden her birinin dava açmasına gerek kalmaksızın idari yargıda açılacak az sayıda davayla konunun hukuki süreci tamamlanmış olacaktır.
Yine, düzenlemeyle kayıp kaçak sorununun çözülmediği, buna yönelik bir model ortaya konmadığı, kayıp kaçağın meşrulaştırıldığı iddiasıdır. Yapılan düzenlemeyle kayıp kaçak bedelinin meşrulaştırılması değil, mahkeme kararı gereği bu konudaki kanuni düzenleme eksikliğinin giderilmesi amaçlanmaktadır.
Konuya ilişkin düzenlemelerle azaltılması mümkün olan ama sıfırlanması söz konusu olmayan kayıp kaçak maliyetinin dağıtım faaliyetinin yerine getirilmesi noktasında kaçınılmaz olduğu dikkate alınmaktadır.
Kanun teklifi hem uygun fiyatlı elektrik sunulması amacını öngörmüş hem de bunun sürekli olmasını amaçlamıştır. En uygun çözüm, hedefe dayalı düşürmeyi teşvik mekanizmasıdır. Bu şekilde kayıp kaçak oranı düştükçe dağıtım şirketi de kamu da kazançlı çıkmaktadır.
Kayıp kaçak oranının düşürülmesine yönelik kurul tarafından yapılan uygulamalarla kayıp kaçakta iyileşmeler sağlanmış olup, 2000'lerin başında yüzde 20 seviyesinde olan ortalama kayıp kaçak oranı yüzde 14 seviyesine düşürülmüştür. Yapılan bu mücadele sonucunda oranın yüksek olduğu 3 bölge hariç olmak üzere ortalama kayıp kaçak oranı OECD ülkeleri seviyesine çekilmiştir.
Teklifle dağıtım şirketlerinin yatırım maliyetlerinin de tüketiciye yüklendiği iddiasına gelince: Ekonominin tüm mallarında olduğu gibi elektrikte de elektriğin taşınması kapsamında oluşan maliyetlerin tüketiciye yansıtılması en temel ekonomi kuralıdır.
Kayıp kaçak maliyetlerinin dağıtımın bir unsuru yapılmaya çalışıldığı iddiasına gelince: Ekonomideki diğer mallarda fire ne anlama geliyorsa, elektrik enerjisi için de kayıp kaçak o anlama gelmektedir. Nasıl ki fireyi yok edemiyorsak ve firenin maliyetini o ürünü satın alana yansıtıyorsak kayıp kaçak maliyetini de enerjiyi kullanan tüketicilere yansıtmak zorundayız. Ama bu oranı düşürmek için gerekli tedbirleri almak ve bunun tüketici üzerindeki yükünü azaltmak da elbette ki devletin görevidir. Yüzde 14 seviyelerine çekmeyi başarmış olan ülkenin, devletin imkânlarını daha da zorlayarak bu oranı OECD ortalaması olan yüzde 7-8 seviyelerine çekmek için mücadeleye devam edilmelidir. Ama bu maliyeti yok saymak işin doğasına da uygun bir yaklaşım değildir.
Nükleer santrallerin kurulmasında ve elektrik kayıp kaçak meselesinde kamuoyu yeteri kadar aydınlatılmamıştır. Ülkenin çıkarı için ve uzun vadede kalkınma ve kayıp kaçak sorununun halli için bu teklifin geçirilmesi gerekmektedir. AK PARTİ olarak ve bu teklifin sahibi olarak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NUREDDİN NEBATİ (Devamla) - ...bu sıkıntılı sorunu aşmak için birçok sıkıntı, eleştiri ve suçlamayı yüklenerek Türkiye'nin geleceği için bu çalışmayı yapmak zorundayız.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Faturayla Türkiye'nin geleceğini belirliyorsun ya, bravo!
NUREDDİN NEBATİ (Devamla) - İnşallah, yüce kurulun onayıyla bu kanun teklifi geçecek ve önümüzdeki 2023 hedefini, 2053 hedefini, 2071 hedefini ve enerji başta olmak üzere yakalama imkânını elde etmiş olacağız.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)