| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 99 |
| Tarih: | 08.06.2016 |
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Dün İstanbul Vezneciler'de, bugün Midyat'ta alçakça saldırılarda şehit olan Emniyet mensuplarımıza ve sivil vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına ve saldırının doğrudan hedefi olan Türk milletine başsağlığı ve yaralılarımıza acil şifa diliyorum.
Değerli arkadaşlar, terörün hedefi, saldırının hedefi Türkiye Cumhuriyeti'dir, cevabını Türk milleti verecektir. Çözüm, çoğulcu, katılımcı demokrasidedir.
Değerli arkadaşlar, bugün Fatih'teki şehit cenazelerine Genel Başkanımız katıldığında gerçekten cenazenin adabına, örf ve âdetlerimize ve inançlarımıza yakışmayacak bir şekilde orada hem çelengin parçalanması hem de Genel Başkanımızın önüne bir silah mermisinin atılması kabul edilebilecek bir durum değil. Bu, mafya usulü jargon bir eylemdir. Bu, terörist bir eylemdir. Bu, millî birlik ve beraberliğimizi bozmaya yönelik bir eylemdir. Bugüne kadar ülkemizde hukukun üstünlüğü, demokrasi açısından, özgürlükler açısından, millî birlik ve beraberliğimiz açısından, barış açısından Genel Başkanımız hep öncülük yaptı. Burada bu tür eylemlerin yapılması hiçbir siyasi partiye yarar getirmez. Genel Başkanımıza bu tür provokasyon, eylemlerin yapılması millî birlik ve beraberliğimizin bozulmasından çıkarı ve menfaati olanların yapabilecekleri eylemlerdir. Hele hele bugün bu durumlarda, terör karşısında vatandaşlarımızın kenetlenmesi gerekirken Genel Başkanımıza karşı bu tür eylemlerin yapılması terör örgütlerinin ekmeklerine yağ sürmenin dışında başka hiçbir şeye yaramaz. Bundan sadece olsa olsa teröristler faydalanır, teröristler prim yapar. Bu, ülkemizin birlik ve beraberliğine gölge düşürür. Bu eylemi şiddetle kınıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugünkü araştırma önergemizin konusu: 10 Ekim 2015'te Ankara Gar saldırısında 105 vatandaşımızı kaybettiğimiz cumhuriyet tarihinin en büyük terör eylemleriyle sarsılan Ankara, aynı zamanda 17 Şubat 2016 tarihinde Merasim Sokak'ta askerî servis araçlarına yönelik saldırıda 24 asker ve vatandaşımızın şehit olduğu ikinci bomba saldırısını yaşamıştır. Bu son olayın üzerinden bir ay geçmeden, 13 Mart 2016 tarihinde yeni bir saldırı olmuş, 34 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Türkiye'yi yasa boğan bu terör saldırısı Türkiye Büyük Millet Meclisine 300, Başbakanlığa 150, Genelkurmay Başkanlığına 500 metre uzaklıkta yaşanmış, olayla birlikte hem Dünya Bankasının ve ABD Büyükelçiliğinin kendi vatandaşlarını terör saldırısı öncesinde uyardığı ortaya çıkmıştır. 10 bin kilometre uzakta bulunan ABD kendi vatandaşlarına önlem alırken, Türkiye devletin kalbine 150 metre uzaklıktaki bir yerle ilgili herhangi bir tedbir almamıştır. Başkentte yaşanan tüm bu olayların sorumsuzluk zincirinin bir sonucu olduğu kamuoyunun bilgisi dâhilindedir.
Değerli arkadaşlar, burada Hükûmet yetkilileri, ilgili valilere, asker ve polislerimize sadece can güvenliğini tehdit eden saldırı ve çatışma ortamında teröristlere müdahale yetkisi vermiş, PKK kamplarına, sığınaklarına, şehir yapılanmasına ve dağa eleman çıkarma faaliyetlerine müdahale edilmesi valilerin iznine bağlanmıştır. Bölgedeki askerî birliklerin operasyon ve hareket planları valilikler tarafından reddedildiği için, bu, yazılı kayıt altına alınmıştır.
Tabii, demokratik olan devletlerde bu tür eylemlerin mutlak suretle bir sorumlusu vardır. Bir trafik kazası yaparsınız, trafik kazasında "Kim bu işten sorumlu?" dersiniz veya bir olay olur, bu olayın sorumlularını ararsınız. Yani bu tür olaylarda, cezai hukuk anlamında, mesuliyet anlamında bu patlamalardan dolayı kamu görevlilerinden kimin kusuru var? Evet, yani burada terör örgütleri hukuk tanımaz, terör örgütleri hukukun güvenliğini rafa kaldırır, demokratik hak ve özgürlükler için bir tehdittir. Ancak bunlar tehdit iken burada kamu görevlilerinden kimin kusurunun olduğunu tespit etmemiz lazım. Bu katliamlarda kusurlu olanlar, objektif anlamda kendi üstüne düşen yükümlülüğü ve gereken özeni yerine getirmeyen kamu görevlileri kimlerse ve eğer biz bunların üzerine gitmezsek, bunlar açığa çıkmazsa, bunlar cezasız kalırsa bu tür olayların önlenmesi imkânsızdır değerli arkadaşlar. Onun için hukuk devletinde asıl olan: Kim yetki sahibiyse aynı zamanda sorumluluk da gerektirir. Yani, sorumluluk ve yetki atbaşı yarışan hususlardır.
Netice itibarıyla, bugüne kadar bu katliamların olmasında, bu bombaların patlamasında kamu görevlilerinin ihmali var mıdır, yok mudur; herhangi bir araştırma, soruşturma yapılmamıştır. Benim tüm değerli milletvekili arkadaşlarımdan istirhamım şu: Eğer gerçekten terörle mücadelenin ciddi anlamda üstüne gitmek istiyorsak, mutlak suretle burada kamu görevlilerinden kimlerin kusurunun olup olmadığının kabul edilip burada, Mecliste bir araştırmanın yapılması gerekir. Aksi takdirde, burada gerçekten terörle mücadele açısından samimi olmamış oluruz ve aslında bir yönden bu bir testtir. Ama -dilerim ve umarım ki- burada bu araştırma önergemizin kabul edilmesini istirham ediyorum.
Değerli arkadaşlar, Genel Başkanımıza yönelik... Yani, bugün Türkiye'yi idare eden, iktidarda bulunan Cumhuriyet Halk Partisi değil, terör örgütleriyle iş birliği hâlinde olan... Oslo'da, eğer hatırlanırsa düşen "tape"lerde şu vardı: "Efendim, biz..." O dönemin MİT mensubu -görevli- görüşen MİT görevlisi diyor ki: "Sizin, şehirleri ne kadar silah yığınağı hâline getirdiğinizi biz biliyoruz." ve aynı zamanda oradaki terör örgütünün üyeleri diyor ki, hatta MİT görevlisi diyor: "Sizin üstünüze çok fazla gelen kişiler varsa bize bunları da söyleyin, bunları da görevden alalım."
Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti devletinde hep birlikte bunu yaşadık. Türk Silahlı Kuvvetlerini Balyoz davalarında, Ergenekon davalarında sanık yapan bu siyasi iktidar, terör örgütü üyelerini gizli tanık yapan da bu siyasi iktidar. Sizleri yani milletvekillerini, iyi niyetli arkadaşları tenzih ediyorum ben. Türkiye'de terörle mücadelede ne Emniyet mensuplarında -polislerde- ne de Türk Silahlı Kuvvetlerinde moral bıraktınız ve bu anlamda terörle mücadele edebilecek motivasyonu da düşürdünüz. Neden düşürdünüz? Bakın, bizzat geçmişte bakanlık yapmış olan İdris Naim Şahin'in kendi beyanları, diyor ki: "Ben Abdullah Öcalan'ın, Apo'nun talimatıyla görevden alındım." Diyor ki: "Emniyet mensuplarından PKK'nın üzerine gidenler özellikle siyasi iktidarın talimatıyla görevden alındı deniliyor."
Bakın, sizler sabah akşam "PYD terör örgütüdür." diyorsunuz. Peki, IŞİD'i Bakanlar Kurulu kararıyla terör örgütü saydınız, cemaati Bakanlar Kurulu kararıyla terör örgütü saydınız, niçin PYD'yi terör örgütü sayamadınız Bakanlar Kurulu kararıyla? Demek ki burada samimi ve dürüst değilsiniz. Şu anda, siz, sabahtan akşama kadar terör örgütü dediğiniz PYD'yi Bakanlar Kurulu kararıyla terör örgütü yapamıyorsunuz. Buyurun, hodri meydan, Hükûmetiniz yetiyor, Bakanlar Kurulu kararınız yetiyor, biz de size teklif ediyoruz. Bunu yapmamakla halkı kandırıyor ve dolandırıyorsunuz.
Bakın, ben şunları söyleyeceğim: Öcalan'ı överek bitiremeyen AKP'liler ve yandaş gazeteciler kimler yani burada kimler PKK'nın yanında saf tutuyor kimler onlarla kucak kucağa oturuyor? Ben gazeteye çıkan bu mesajları tek tek size okuyorum: Yalçın Akdoğan "Öcalan, olayları okuma kabiliyeti ve tecrübesi olan... Mesajları sürecin geleceğini düşünen bir hassasiyeti yansıtıyor." diyor. Mehmet Metiner: "Öcalan'ın durduğu yer, Türkiye'nin demokratikleşme sürecine katkı sağlayan bir yer. Öcalan İmralı'da çok anlamlı, çok değerli şeyler söylüyor." Yiğit Bulut: "Abdullah Öcalan, Orta Doğu'da Türkiye'nin önünü açıyor." Yasin Aktay "Öcalan, dünyanın geleceğini iyi okuyup Kürtlerin, PKK'nın önüne yeni hedef koymuştur; şartların iyileştirilmesi talepleri var. Bu talepler normal ve meşrudur." diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bunu söyleyen sizin bakanınız, başbakan yardımcınız ve milletvekilleriniz. Türkiye'de terör örgütüne yardım ve yataklık yapan, büyüten, besleyen, bu sürece getiren siyasi iktidardır.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)