GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:102
Tarih:15.06.2016

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kahramanmaraş'ımızın Pazarcık ilçesi Sivricehüyük köyünde yapılacak olan Suriyeli mülteci kampı inşaatının durdurulması, bölge halkı tarafından kullanılan söz konusu mera alanının bu vasfını kaybetmesinin hukuki boyutuyla incelenip yeniden düzenlenmesi ve bölge halkının karar alma süreçlerine dâhil olduğu Suriyeli mülteciler için yapılacak barınma merkezi için yeni bir alanın belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98 ve İç Tüzük'ün 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için verilen HDP grup önerisi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Türk İslam âleminin ramazanışerifini yürekten tebrik ediyor, huzur ve bereketlere vesile olmasını Yüce Mevla'dan niyaz ediyorum. Sizleri ve ekran başında bizleri izleyen aziz milletimizi selam ve saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, konuya geçmeden önce, Suriye iç savaşının nasıl başladığını, hangi tarihte başladığını, kimler arasında olduğunu, kapsamını, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin öngörüsünün, politikasının ne olduğunu kısaca açıklamak istiyorum. Zira, göçmen kampı olayı sadece Maraş'ta değil, Türkiye'mizin birçok yerinde Suriye iç politikasının bir sonucudur.

Suriye Baas Partisine sadık askerler ve bunları destekleyen milisler ile bu partiyi iktidardan indirmek isteyen Suriye muhalefeti arasında başlayan, sonrasında IŞİD, El Nusra ve bazı Kürt, Türkmen, Dürzi ve Süryani grupların da katıldığı, son dönemde ise Rusya, İran, ABD gibi dış güçlerin de sınırlı olarak dâhil olduğu çatışmalar, gösteriler 15 Mart 2011 tarihinde başlamış ve Nisan 2011 tarihinde ülke çapına yayılmıştır. Nisan 2011 tarihinde Suriye ordusu başkaldırıyı bastırmak için görevlendirilmiş ve askerler ülke genelinde göstericiler üzerine ateş açmışlar, aylarca süren askerî kuşatmaların ve baskının ardından gösteriler silahlı isyana dönüşmüştür. Gelinen noktada Birleşmiş Milletlere göre ölü sayısı Ocak 2015 tarihi itibarıyla 220 bini aşmıştır, başka bir merkezin araştırmasına göre Suriye iç savaşı sebebiyle dolaylı ya da dolaysız olarak hayatını kaybeden toplam insan sayısı Şubat 2016 itibarıyla 470 bin olarak açıklanmıştır. Milyonlarca kişi ülkesini terk ederek göçmen durumuna düşmüştür. Kahramanmaraş'ımızda da 18 bini göçmen kamplarında, birçoğu da -sayı belli olmamakla beraber- göçmen kampları dışında yaşayan Suriyeli vatandaş vardır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin Suriye politikasının özeti Sayın Başbakanın beyanında gizlidir. Sayın Başbakan beyanında aynen: "İnşallah biz en kısa zamanda Şam'a gidecek, oradaki kardeşlerimizle muhabbetle kucaklaşacağız. O gün de yakın. İnşallah Selahattin Eyyubi'nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camisi'nde namazımızı da kılacağız. Bilal-i Habeşi'nin, İbn-i Arabi'nin türbesinde, Süleymaniye Külliyesi'nde, Hicaz Demiryolu İstasyonu'nda kardeşlerimiz için özgürce dua edeceğiz." şeklindeki ifadesi hafızalardadır.

Değerli milletvekilleri, maalesef böyle olmamıştır. "Biz çok kısa sürede Şam'a gideceğiz, Emevi Camisi'nde namaz kılacağız, türbeleri ziyaret edeceğiz." derken Suriye politikası hayal kırıklığıyla sonuçlanmış, Emevi Camisi'nde namaz kılalım derken maalesef Süleyman Şah Türbesi daha yakınlara getirilmiştir.

Daha önce durum neydi? Bunu da kısaca söylemek istiyorum, daha önce durum şöyleydi: Evet, Erdoğan ailesinin, ailecek Esad'a yaptığı ziyaret de Esad ailesinin Bodrum tatilleri de mazide kaldı. İki ülke arasında ortak Bakanlar Kurulu toplantıları, imza atılan 50'den fazla belge hayata geçirilemedi, Suriye'de Mart 2011'de başlayan gerginliğin ardından Davutoğlu'nun ağustos ayındaki Esad görüşmesi sonrasında -Şam'la- iptal edildi. Evet, o tarihten sonra Davutoğlu bir yandan Suriye muhaliflerini, bir yandan da uluslararası toplumu örgütlemeye çalıştı ancak bu hayaller, geçen dört yılda sahada bambaşka gerçekleri ortaya çıkardı. AKP Hükûmetinin 2011'de inişli çıkışlı Suriye politikası maalesef hayal kırıklığına yol açmıştır, bunu belirtmemiz lazım. Öyle bir hayal kırıklığı ki geriye bakıldığında üzülmemek elde değil, mümkün değildir. İflas eden Suriye politikası nedeniyle Türkiye büyük zahmetlere katlanmıştır. Burada 10 milyar dolarlardan bahsedilmektedir. Dolayısıyla iflas eden politika ve Türk milletinin katlandığı bu zahmetler nedeniyle, AKP Hükûmeti, Türk milletinden özür dilemek zorundadır.

Değerli milletvekilleri, daha da ötesi var. Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu BBC'ye verdiği bir beyanatta: "PKK'yı, PYD'yi, IŞİD'i ve Suriye rejimini komşu olarak istemiyoruz." diyor. Duamız bu yöndedir, Hükûmetin gayreti de bu yönde olmalıdır ancak bir daha teröristleri Kobani'ye geçirme gibi bir gaflete de düşülmemelidir diyorum eğer gerçek amaç buysa.

Değerli milletvekilleri, bugün konuşacağımız problem, iflas eden Suriye politikasının neticesidir. Konuya, bahse konu mülteci kampının bugünkü durumunu izah ederek başlamak istiyorum. Şimdi, 31/12/2012 tarihinde -tabii, Osmaniye ve başka yerlerde olduğu gibi- Kahramanmaraş'ımıza da bir mülteci kampı yapılmasına karar verildi. Arazi lazım, çadır kurmak gerekiyor ve yapılan görüşmelerde Kahramanmaraş'ta Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifinin toplam alanı 1.550 dönüm olan arsasının 550 dönümüne; 31/12/2012 tarihinde, Sayın Vali Şükrü Kocatepe'nin imzaladığı protokolle, altı ay konaklamak kaydıyla, sadece altı ay konaklamak kaydıyla müsaade edildi, çadır kentin kurulmasına müsaade edildi. Çadır kent, Sanayi Yapı Kooperatifinin arsasında sadece altı ay kalacaktı fakat 31/12/2012 tarihinden bugüne geldiğimiz zamanda dört buçuk yıl geçti ve Sanayi Sitesi Kooperatifinin arsası terk edilemedi. Küçük Sanayi Sitesi esnafı planını yapmış, projesini yapmış, sıkışık durumda, yıllardır bu iş için uğraşıyor, oraya iş yeri yapmak istiyor ama mülteci kampı var, yapamıyor. Dolayısıyla, mülteci kampının buradan taşınması bir zaruret hâline geldi fakat nereye gidecek mülteci kampı? Araştırılmış, Aşağı Sivricehüyük köyü alanı seçilmiş.

Şimdi, tabii, mesela, şu anda mülteci kampının etrafına şahısların bazıları kendi imkânlarıyla -Maraş merkezdeki mülteci kampını kastediyorum- iş yerlerini yapıyorlar. Bu Sivricehüyük köyüne yapılacak mülteci kampıyla ilgili kamuoyunda, burada birçok tartışmalar oldu, ciddi iddialar da var, bunları da kısaca burada söylemek istiyorum. İddiaların birincisi şudur: "Şehir merkezinde ve çalışıyor olmaları, günlük gıda, eğitim, güvenlik ihtiyaçlarını kolay bir şekilde gidermelerine ve temin etmelerine imkân verilirken şimdi kendilerinin hiçbir şekilde görüşü alınmadan şehirden 22 kilometre uzakta daha küçük bir alana yerleştiriliyor. Bu durum mülteci haklarının ve aile yaşamının korunmasının temel ilkesini ihlal ediyor." deniyor, böyle bir iddia var.

Başka bir iddia: Kampın yapıldığı alan köyün merasıdır ve meranın etrafında da her türlü üretim yapılabildiği verimli tarım arazileri bulunmaktadır. Köylülerin geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olup bu alan bu ekonomik faaliyet için zaruri bir alandır. Bu alanın mera vasfından çıkarılıp kamp alanına dönüştürülmesi zorunlu göçlere sebep olabilecektir.

Tabii, mera tıraşlanmış bir tepenin o tarafa yapılıyor. Etrafında, evet, tarım arazileri vardır; karşı iddia da tarım arazilerinin zarar görmediği şeklindedir.

Ayrıca, buraya yapılırken, yöredeki vatandaşların görüşlerinin alınmadığı yani bir katılım sağlanmadığı iddiaları vardır. Evet, "Kamp inşaatı yöre halkından gizlenerek ve bizzat yanıltıcı beyanlarda bulunularak yapılmaya çalışılmıştır." şeklinde iddialar var. "Kamp alanı inşaatı hukuka aykırı bir şekilde başlatıldı, ihale edildi ve devam ediyor." iddiaları var. Ayrıca, bilirkişi raporlarının da -şehir plancısı bilirkişisi, ziraat bilirkişisi, jeoloji mühendisi bilirkişisi, fen bilirkişisi- aleyhte olduğu iddiaları var. Başka bir iddia -karşı bir iddiayı da burada söylemem lazım- yörede yaşayan nüfusun iddia edildiği miktarda olmadığı söyleniyor, yörede yaşayan nüfusun birçoğunun yurt dışında olduğu iddia ediliyor.

Şunu söylemek istiyorum: Kimse üzülmeden, burnu kanamadan, suhuletle konuya yaklaşılmalı ve çözüme kavuşturulmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıya selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)