GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:102
Tarih:15.06.2016

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Millî Eğitim Bakanı yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın çocuklarının eğitim ihtiyacını gidermek, onların ana vatanlarıyla olan bağlarını sağlamlaştırmak ve ülkemizin eğitim alanında sahip olduğu birikimi insanlığın hizmetine sunmak amacıyla bu Maarif Vakfının kurulduğunu açıklamaktadır. Peki, bu sayılanlar zaten Millî Eğitim Bakanlığının görevleri arasında değil midir?

MEB'e bağlı, 15 farklı ülkede 65 eğitim kurumu bulunmaktadır. Kamusal eğitim hizmeti gereği bunların sayısının artırılması, niteliğinin güçlendirilmesi gerekirken, Hükûmet, Cumhurbaşkanının da talimatıyla, devlet finansmanı ve desteğine sahip özel şirket gibi faaliyet yürütmesi öngörülen vakıfla yurt dışındaki cemaat okullarıyla mücadeleyi amaçlamaktadır. Vakfın kuruluşundaki temel amacın yurt dışında yaşayan çocukların eğitimi ya da ülke kültürünün yurt dışında tanıtımı olmadığı aşikârdır.

Gülen hareketinin 160 ülkede 2 binden fazla okulu bulunduğu belirtilmektedir. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Ocak 2015'te gerçekleştirdiği Etiyopya ziyaretinde cemaat okulları için "Gittiğimiz ülkelerde bunların konumunu anlatmak suretiyle buraların kapatılmasını söylüyoruz." ifadelerini kullanarak yurt dışında hizmet veren okulların yerine Millî Eğitim Bakanlığı vasıtasıyla yeni okullar açılabileceğini belirtmişti. Ancak şimdi bu amaçtan vazgeçilmiş anlaşılan ve Millî Eğitim Bakanlığı vasıtasıyla değil, büyük oranda Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak kurulacak yeni bir vakıfla bu amacın gerçekleştirilmesi kararlaştırıldı.

Cemaatin 160 ülkede yüzlerce eğitim kurumu açmasında AKP iktidarının da büyük bir payı bulunmaktadır. Bir tek örnek verirsek, 7 Aralık 2013'te, basına ve kamuoyuna da yansıdığı üzere Gülen Cemaati'ne bağlı okulların Rusya'da kapatılmasını o dönem Başbakan olan Erdoğan'ın bizzat önlediği ortaya çıktı. Erdoğan'ın Putin'le yaptığı görüşmelerde, iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin de zarar görebileceği uyarısı yaptığı öğrenildi.

Evet değerli milletvekilleri, uzun zamandır hazırlıkları yapılan bu kanunun amacı, dediğimiz gibi açık. "Paralel yapı" diye ifade edilen cemaat yapılanmasının eğitim öğretimdeki gücünü kırmaya, etkisini ortadan kaldırmaya, yerine AKP'nin kendi kadrolarını koymaya yönelik bir kanun tasarısını görüşüyoruz. Tasarı kanunlaşırsa, cemaatin özellikle özel okullar, yurtlar, burslar, dershaneler ve yurt dışı okullar zinciri tasfiye edilecek. Peki, bu nasıl gerçekleşecek? Adı "Maarif Vakfı" olan, Hükûmet ve hatta bizzat Erdoğan tarafından yönetilen, kamunun tüm kaynaklarını arkasına almış, yurt dışında faaliyet gösteren bir paralel bakanlık yapılanmasıyla. Yani paralele paralel, Millî Eğitime paralel bir hukuksuz yapılanma daha.

Bu tasarıyla, Millî Eğitim Bakanlığı yasalarla kendisine verilmiş yükümlülükleri ve yetkileri "Maarif Vakfı" adı altında, yönetimini iktidarın belirlediği bir başka yapıya aktaracak. Üstelik cemaatin kurumlarıyla yarışacak manevra kabiliyetine sahip bir kurum yaratmak için Millî Eğitim Bakanlığına bağlı kurumlarda görev yapan öğretmenlere tanınmayan ayrıcalıklar vakıf personeline tanınacak. Ne olacak, biliyor musunuz? Vakıf personelinin tamamına diplomatik pasaport verilecek. Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinden Maarif Vakfına 1 milyon Türk lirası aktarılacak. Millî Eğitim Bakanlığının yurt dışındaki, kamuya ait varlıklarının bir kısmı bedelsiz olarak Maarif Vakfına devredilecek.

AKP hükûmetleri döneminde vakıf mekanizması altın çağlarını yaşadı. Her gün, değerli araziler AKP'ye yakın vakıflara devrediliyor. Kamusal kaynaklar yani en azından, bu ülkede yaşayan her kişinin hakkı olan zenginlikler, siyasi iktidarın bekası adına dinî vakıf ve cemaatlere aktarılıyor. Büyük kamu ihalelerini almak isteyen sermaye grupları ise mecburen bu vakıflara bağışlar yapıyorlar.

Hükûmet, bilinçli bir şekilde, eğitim öğretim alanını boşaltıyor. Boşalan bu alan, dinî vakıf ve cemaatler tarafından okullar, yurtlar, kurslarla dolduruluyor. İktidar desteğiyle büyüyen bu sistem tıpkı bir örümcek ağı gibi bütün bir ülkeyi kuşatıyor. Çocuklarını okutmak isteyen yoksul aileler ise kaçınılmaz olarak bu eğitim kurumlarına yöneliyorlar.

Ensar Vakfı Başkanı, geçen yıl verdiği röportajda, Gülen Cemaati'ne bağlı evlerin kapanmasının ardından, yurt ihtiyacını karşılamak için hızla yurtlar açtıklarını söylemişti ve açıkça bunu ifade etmişti. O kadar hızlı açtılar ki, ne yazık ki, Karaman'da çocukların yararı yerine siyasi saikler ön plana çıktığında çocukların ne kadar büyük zarar gördüğüne hepimiz en acı biçimde tanık olduk. Şimdi bu izansızlığı, bu denetimsizliği, şirket mantığıyla kurulan ve Millî Eğitim Bakanlığının yetkilerini boşa düşüren bir vakıf aracılığıyla yurt dışına yayma hedefi var.

Yine, vakfın kadrolarının çoğunluğu Cumhurbaşkanı ve Hükûmet tarafından atanıyor. Erdoğan, 4+4+4'lük yasa tartışmalarının yaşandığı günlerde "Biz geleceğin dindar ve kindar nesillerini yetiştireceğiz." diyerek eğitimin tamamen İslami form, öge ve motifler ile düzenleneceğini açıkça ifade etmişti. Şimdi ise planın yurt dışı ayağı devreye giriyor.

Kürt vatandaşlarımızın açtığı okulları yasaklayıp kapatan, farklı kimliklerin ana dilinde eğitim taleplerini yok sayan, zorunlu din derslerinin kaldırılması talebine geleneksel devlet, muhafazakârlık ve rejim refleksiyle tepki veren AKP, söz konusu kendi ideolojik arka bahçesini zenginleştirmek olunca her yolu denemekte bir beis görmüyor.

Her eleştiriyi "değişim", "dönüşüm", "yenilenme" gibi kavramlara sarılarak savuşturuyor, eğitimde demokratikleşme için yaptığımız her öneriyi koşulsuz geri çeviriyor; üstelik, bu taleple sokağa çıkanlara ise şiddetle karşılık veriyorsunuz.

Tekrar, Mecliste eğitimin önemini bilen duyarlı vekillere çağrı yapmak isterim: Ne kâr ne siyasi saikler çocukların özgür, eşit ve sağlıklı bir eğitim almasının önüne geçmemeli. Türkiye artık, siyasete değil, bilim, özgürlük ve eşitlik gibi uzun vadeli amaçlara hizmet eden bir eğitim modeli oluşturmalı. Çocuklar ve Türkiye için temennimiz budur.

Bakın, her yerde liseliler direniyor, bildiriler yayımlıyor. Hemen birileri de arkasında bunların kim var diye araştırıyor. Hepimiz liseli olduk; heyecanlıydık, delikanlıydık ve her türlü baskı, yolsuzluk, eşitsizlik karşısında o heyecanlı yüreğimiz hepimizin daha hızlı atardı. Evet, işte o liselilerin arkasında ne var biliyor musunuz? Büyük bir heyecan, dürüstlük, riyakârlığa karşı çıkma; daha demokratik bir eğitim, eşitlik ve özgürlük isteği; başka bir şey yok.

Hepinizi saygıyla selamlarım. (HDP sıralarından alkışlar)