GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:103
Tarih:16.06.2016

CHP GRUBU ADINA CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 383 sıra sayılı Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı'nın 8'inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Mübarek ramazan ayının ülkemize ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Umarım, bu kutlu ayda, herkesin ve her kesimin yüreğine insaf, vicdan ve merhamet hâkim olur diyorum.

"Biz, tarihi boyunca ülke menfaatlerini en üst düzeyde tutan, akademik başarılarımızla adımızdan söz ettiren; bilim, sevgi, hoşgörü anlayışından ödün vermeyen ve kendi fikirlerini başka fikirlere saygı duyarak oluşturmuş bir ailenin fertleriyiz. Farklı siyasi ve dünya görüşlerini bir arada demokratik bir şekilde barındırabilen bu çok seslilik ve renklilik, belli bir güruh tarafından yok edilmeye çalışılmaktadır." Bu sözler, Vefa Lisesi öğrencilerine ait değerli milletvekilleri ve farklılıklardan bahseden, bilimden bahseden, hoşgörüden bahseden bu metnin altına, ben, hiç düşünmeden, hiç tereddüt etmeden imzamı atarım.

Doğru söylüyor Vefalı öğrenciler, çok seslilik, çok renklilik, belli bir güruh tarafından yok edilmeye çalışılmaktadır. Özellikle son on dört yıldır, tek sesin, tek görüşün egemen olduğu ideolojik bir biçimlendirmenin yapılandırılmaya çalışıldığına hepimiz tanığız. Özellikle son zamanlarda, çocuklarımızın eğitimi konusunda "reform" adı altında, gerici, çağ dışı uygulamaların, birtakım uygulamaların pazarlanmaya çalışıldığını görüyoruz. AKP iktidarıyla eğitimin teslim edildiği vakıf ve derneklerle, din temelli siyasi bir ideolojinin dayatması yapılmaktadır.

Adları "vakıf" ve "dernek" olsa da bunların arkasında cemaatlerin, tarikatların olduğunu biliyoruz. Adlar değişiyor, cemaatler el değişiyor, isimler değişiyor ama maalesef nitelik değişmiyor. Biz, bu vakıf ve derneklerin AKP'nin arkabahçesi olduğunu, onların desteğiyle beslenip büyütüldüğünü de biliyoruz. Reza Zarrab gibi, ne olduğu, ne yaptığı belli olan adamların, milyonlarca lirayı, Emine Erdoğan'ın vakfı TOGEM-DER'e, Bilal Erdoğan'ın vakfı TÜRGEV'e akıttıklarını da biliyoruz. İhaleler karşılığında buralara yardım yapma talimatı verildiğini de biliyoruz ve bu vakıf ve derneklerin, Millî Eğitim Bakanlığı üzerinde ne kadar etkili olduğunu da biliyoruz. O kadar etkili ki Bakanlık üzerinde, Millî Eğitim Bakanlığı, tüm yetkilerini, çocuklarımızın, bu ülkenin geleceğini hiç tereddüt etmeden ne oldukları, ne olacakları belli olmayan bu vakıflara gönül rahatlığıyla teslim ediyorlar. Amaç belli. Değerli milletvekilleri, amaç, kafalarındaki o insan modelini yaratmak; azla yetinen, çok sorgulamayan, sürekli itaat eden, sürekli biat eden o insan modelini yaratmak. Şimdi, üst akıl zırvalarını, yok kışkırtmaymış, yok karışıklık çıkarmakmış falan, bunları bir kenara bırakalım; bu gençler, liseli gençler niye bunları dile getiriyor, bu gençler neden karanlık zihinlere sırtlarını dönüyor, aslında bir buna bakalım. Çünkü gençler hem kendi geleceklerinden hem de bu ülkenin geleceğinden kaygı duyuyorlar. Bu kaygı çok haklı bir kaygıdır çünkü sizler devriiktidarınızda ilköğretimden başlayarak eğitimi boğdunuz; Ensarla boğdunuz, vakıflarla boğdunuz, TÜRGEV'le boğdunuz, 4+4+4 sistemiyle hemen hemen tüm okulları imam-hatibe dönüştürerek, akademik ve bilimsel özgürlüğü yok ederek boğdunuz, kindar ve dindar gençlik hayallerinizle boğdunuz. İşte, o gençler, bunlara karşı çıkıyorlar; toplumu günden güne bu korkunç cenderenin içine sokmanıza karşı çıkıyorlar, birilerinin o bitmez tükenmez ihtirasıyla ülkeyi ve gençliği kafasındaki o kalıplara sokmaya çalışırken heba olan ve heba olacak o yıllara karşı çıkıyorlar ve sonuna kadar da haklılar.

Değerli milletvekilleri, doğrudur, eğitim sistemimizin reforma ihtiyacı vardır ancak reformun amacı, uluslararası standartların çok gerisinde kalan eğitim sisteminde çağdaş dünyanın gereklerini karşılayacak, gereklerini yerine getirecek iyileştirmelerin yapılmasıdır. Eğitim sisteminin dinî referanslara dayalı hâle getirilmesi bu yapılanları reform olmaktan çıkarmakta, ideolojik bir dayatmaya dönüştürmektedir.

Bakın, ülkelerin eğitim sisteminin öğrencileri ne kadar iyi yetiştirdiğini ölçmek için OECD'nin PISA 2016 Raporu'nda Türkiye'nin 64 ülke içinde matematikte 45'inci, okumada 37'nci, bilim dalında 41'inci sırada yer aldığını görmezden gelip gerici bir eğitim sistemini hortlatma çabaları anlaşılmaz olmanın ötesindedir. PISA raporunun ortaya koyduğu kalite eksikliğine, 4+4+4 sisteminin oluşturduğu tahribata gözleri yummak, eğitim sistemimizin çağdaş dünyadan koptuğunu görmezden gelmeye çalışmaktır. Hızla değişen, ilerleyen dünyayı anlayabilmek, ona ayak uydurabilmek için çağdaş ve bilimsel temellerden hareket etmek gerekirken bir önceki yüzyılın değerlerini referans almak, eğitim sistemini buna göre biçimlendirmek gerçekten abesle iştigaldir. Tasarlanan bu değişimlerle, zaten vasat olan, içler acısı olan eğitim sisteminin daha da kötüleşeceği ve dünyadan tamamen kopacağı bir gerçektir.

Bilindiği üzere, eğitim sisteminde yapılan yanlışların bedellerini aslında bir sonraki kuşak öder. Yani atılan her yanlış adım maalesef bizlere gelecekte, Türkiye'nin geleceğinde ciddi olumsuzluklar getirecek. Eğitim, bir ülke için kalkınmayı, gelişimi, bilimi ateşleyen, geleceği belirleyen en önemli güçlerden biri gerçekten ve çağımızda eğitim sistemi modernleşmemiş, siyasi sistemi otoriter olan kalkınmış tek bir ülke yok. Çocuklarımıza ve gençlerimize verdiğimiz eğitimin niteliğini biz eğer iyi bir şekilde yapamazsak, yaklaşık on yıl içinde, çok geç değil, niteliksiz bir iş gücü, diplomalı ama eğitimsiz bir toplum gerçeğiyle karşı karşıya geleceğiz ve görünen odur ki Sayın Bakanın, Bakanlık yöneticilerinin dertleri çocuklarımıza güzel bir gelecek sunmak değil; onların dertleri eğitimi ne olduğu, ne olacakları belli olmayan vakıflara ve zümrelere terk etmek; dertleri kindar ve dindar bir nesil yetiştirmek.

Sahi, şimdiye kadar bir sürü vakıf kuruldu, arkadaşlarımız ifade ettiler, kaynaklar aktarıldı, desteklendi; ne oldu? Şimdi, neymiş, yeni bir vakıf kurulacakmış; Afrika'da, Asya'da, Avrupa'da eğitim verilecekmiş. Türkiye'de verdiğiniz eğitimler, Türkiye'de eğitim sisteminin sorunları bu kadar açık ortadayken bunları söylemek gerçekten yazık. Biz böyle 21'inci yüzyılı yakalayamayız. Hakikaten derdimiz yirmi yılda inanılmaz bir şekilde değişen, gelişen dünyaya ayak uydurmak mı yoksa geri kalmış, hurafelerin peşinde koşan, dilediğimiz yere çekeceğimiz bir toplum yaratmak mı? Üniversitelerin hâline bakalım, bilimsel ve akademik özgürlükleri ne hâle getirdiğinize bakalım. Sizden farklı düşünen, "özgürlük" diyen akademisyenlerin tepesine binmekten zerre kadar sakınca görmüyorsunuz ama "Namaz kılmayan hayvandır." sözüne söyleyecek hiçbir sözünüz yok.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Başbakanın söylediğine bak ya.

CANDAN YÜCEER (Devamla) - Görüldüğü gibi, sadece üniversite açmak yeterli değil. Evet, üniversite açalım ama bu üniversitelerin niteliğini de artıralım.

Dünyanın ilk 250 üniversitesinde Türkiye'den bir tek üniversite yok. Hadi Amerika'yı, Japonya'yı, İngiltere'yi geçelim, aralarında birçok ülke var, bir tane Türkiye'den üniversite yok. Böyle mi çağı yakalayacağız, bu mu istediğimiz üniversite sistemi, böyle mi teknolojimizi ilerleteceğiz, böyle mi dünyaya katkı sunacağız? Hiç de öyle değil.

Bakın, TÜBİTAK 2016 yılı Ortaöğretim Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması kapsamında "Tillo Evliyalarının Kerametleri" isimli bir projeyi sergiye kabul ederken İstanbul'da 12'nci sınıf öğrencisi olan İlayda'nın yaptığı "Sıvılardaki Su Oranını Mıknatısla Ölçebilen Ucuz, Hızlı ve Taşınabilir Bir Sistem" projesini dereceye bile almadı. İlayda TÜBİTAK'ın dereceye almadığı projeyle Polonya'da 80 ülkenin katıldığı binlerce projenin içinde 1'inci oldu ve NASA'nın ekibine katıldı. İşte eğitimi getirdiğiniz nokta, yer burası değerli milletvekilleri. (CHP sıralarından alkışlar)

İşte, o on binlerce liseli öğrenci bu özgürlüklerin yok edilmesine, eğitim sisteminin vakıflara teslim edilmesine, geleceksizliğe karşı çıkıyorlar.

Değerli milletvekilleri, İstanbul Erkek Lisesinin öğrencilerinin hazırladığı bir metinle bitirmek istiyorum. Diyor ki bu aydınlık kafalı, aydınlık yürekli gençler: "Bizler özgür düşünceden yanayız, bizler demokrasiden yanayız, bizler insan haklarından yanayız ve bizler sevgiyi, kardeşliği daima her şeyin üstünde tutacağız."

Ne mutlu bu ülkeye ki böyle gençlere sahibiz ve ne yazık bu ülkeye ki bu gençleri anlamayan, okullarını ayıran, öğrencilerini ayıran, öğretmenlerini ayıran, insanlığı ayıran, insanı ayıran bir Bakanlığa sahibiz diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)