GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:104
Tarih:21.06.2016

DURSUN ÇİÇEK (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; saygıyla sevgiyle selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Şahsım adına yapacağım bu konuşmada özellikle yaşam hakkı üzerinde durmak istiyorum. Evrensel hukukta en önemli hak yaşam hakkıdır, en yüce hak yaşam hakkıdır, dolayısıyla terörün hedef aldığı yaşam hakkının korunması devletin en temel görevidir. Yıllarca "çözüm süreci" adı altında, bu ülkede polis karakollara, asker kışlalara hapsedildi, korucular terörün insafına bırakıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisinin güvenoyu verdiği hükûmetlerin çerçevesini çizdiği bir hükûmet tezkeresiyle Genelkurmay Başkanlığına olağanüstü şartlarda terörle mücadele görevi verilmesi, Batı'da, özellikle ABD'de olağanüstü hâllerde, tayfunlarda icra edilen hareket tarzıdır.

Tabii, bu tasarıda en önemli madde 12'nci maddedir. Bu maddeye göre, genel kolluk kuvvetlerinin imkân ve kabiliyetlerini aşan durumlarda terörle mücadele için gerekli olması veya terör eylemlerinin kamu düzenini ciddi şekilde bozması hâlindeki bu 12'nci maddenin ucu acıktır. Dolayısıyla, bu maddeyle ilgili uygulamalarda siyasi ve hukuki sorumluluk mutlaka Hükûmette olacaktır. Bakanlar Kurulunun verdiği kararda -yine siyasi ve hukuki sorumlulukları içerecek şekilde- görevin kapsamı, süresi, görev alanı, istihbarat yetkisinin kapsamı, destek silahlarının kullanılmasına yönelik tahditler, görevlendirilen birlikler ile mülki amirlerin ilişkileri, ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından alınması gereken tedbirler ve icra edilecek görevlerin planlanması ve izlenmesi ile gerek görülen diğer hususlar... Burada, yine ucu açık, Hükûmete siyasi ve hukuki sorumluluk veren bir madde vardır, hukukta bu madde istismara açıktır. Dolayısıyla, bu maddenin de sorumluluğu yine iktidara, Hükûmete ait olacaktır.

Bu çerçevede, Genelkurmay Başkanlığı aldığı görevi icra etmek için gerekli olan birliklerin çapını, teşkilatını, konuşlanma yerlerini, kuvvet kaydırmalarını, emir komuta ilişkilerini ve gerekli görülen diğer hususları belirler. Tabii, her maddenin sonunda ucu açık inisiyatif kullanan bir madde vardır. Dolayısıyla, bunların kullanılmasına hem Bakanlar Kurulunun hem de Genelkurmay Başkanlığının çok dikkat etmesi lazım. Bunlar hukuki ve siyasi sorumluluk doğuran maddelerdir.

Bu uygulamayı, biraz önce de vurguladığım gibi, özellikle doğal afetlerle mücadelede Batı ülkelerinin sık sık kullandığını biliyoruz; merkezî hükûmetin genelkurmaya veya merkezî silahlı kuvvetlere talimat vererek bu olağanüstü şartın ortadan kaldırılması için askerî birlikleri görevlendirdiğini televizyonlardan, medyadan hep birlikte izliyoruz.

Tabii, bu noktada, terörle mücadelede geldiğimiz bu aşamada, özellikle 7 Hazirandan sonraki aşamada çözüm süreci adı altında yıllarca PKK terör örgütüne yardım ve yataklık yapılmadı mı? Suriye'de rejimi değiştirmek için Büyük Ortadoğu Projesi eş başkanlığı görevi ve ideolojik nedenlerle IŞİD dâhil terör örgütlerine açık ve örtülü destek verilmedi mi? FETÖ adı verilen hukuk ve adalet canilerinin her istediği bu siyasi iktidar tarafından kendilerine fazlasıyla verilmedi mi? Sözde askerî vesayetle mücadele örtüsü altında binlerce Türk Silahlı Kuvvetleri mensubuna yıllarca cezaevlerinde manevi işkence yapılırken bu iktidar "EMASYA Protokolü'nü kaldırdık." diye demokrasi havarisi kesilmedi mi? İç Hizmet Kanunu değiştirilmedi mi? Terörle mücadelede başarıya imza atmış binlerce asker tasfiye edilmedi mi? GES Komutanlığı ve bağlı birlikleri Türk Silahlı Kuvvetlerinden alınarak MİT Müsteşarlığına verilmedi mi? Ve bunun yarattığı "istihbarat zafiyeti" adı altında İstanbul'da, Ankara'da, Türkiye'nin her yerinde içi bomba dolu, patlayıcı dolu arabalar terör örgütleri tarafından patlatılıp masum insanlarımız katledilmedi mi? Bu istihbarat zafiyetine neden olan GES Komutanlığının Silahlı Kuvvetlerden alınması yönündeki hatanın bu tasarıda da düzeltilmesi gerekmiyor muydu? GES'in yeniden Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlanması gerekmiyor muydu? Operasyon yetkisi veriyoruz, istihbarat yetkisi vermiyoruz, istihbarat imkânı vermiyoruz. Bu tasarı bu açıdan eksiktir.

Bu ülkenin yıllarca terörle mücadele eden askerleri, genelkurmay başkanları müebbet hapis cezalarına mahkûm edilirken teröristlerin tanık olduğu, askerlere düşman hukuku uygulandığı özel yetkili hukuk canilerini kim yarattı? Askerlerin yargılanmasını Temmuz 2009'da bu iktidar değiştirip binlerce askeri, "özel yetkili mahkeme" dedikleri Fethullah terör örgütünün hâkim ve savcılarına teslim etmedi mi?

CHP olarak her türlü teröre karşıyız. Terörle mücadelede güvenlik güçlerinin her zaman yanındayız çünkü onları terörle mücadeleye gönderen, görevlendiren Meclisin güvenoyu verdiği hükûmetlerdir. Dolayısıyla, bu konuda yapılan hatalar varsa, siyasi hatalar varsa bunların hesabının da mutlaka siyasi iktidardan sorulması gerekir. Bu konuda Anayasa'mızın ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin vatandaşlarımıza sağladığı temel hak ve özgürlükleri ihlal eden, hukuk dışına çıkan her türlü suçun ve hukuka aykırı eylemin soruşturulmasının ve suçluların cezalandırılmasının her zaman takipçisi olacağız. Bu konuda da yetkili kılınan, soruşturma izni için yetkili kılınan makamların sorumlu davranmasının takipçisi olacağız.

Siyasi iktidarı bu tasarı ve güvenlik kuvvetlerine destek konusunda samimiyete ve doğruları yapmaya davet ediyoruz. Şehit ve gazilerimize gerekli saygının gösterilmesi, onlara onurlu bir yaşam seviyesinin sunulması defalarca bu Meclis gündeminde, kürsüden sizlere sunuldu. Ancak -Maliye Bakanımız da burada- başta kumpas davalarının mağdurları olmak üzere, subaylarımızın, astsubaylarımızın, korucularımızın, uzmanlarımızın, görevlerini tamamlayıp istifa eden emekli uzmanlarımızın talep ettiği hakları vermek için niye Meclise kanun tasarıları getirmiyoruz, bunları niye burada tartışmıyoruz? Çünkü Hükûmet, iktidar bu konularda samimi değildir; sadece görev veriyor, sadece sorumluluk veriyor, hiçbir hak ve özgürlük vermiyor, haklarını düzeltmiyor. (CHP sıralarından alkışlar) Bu konudaki önerilerimizi Komisyonda ek rapor olarak bu tasarıya sunduk ancak Komisyondaki tartışmalarda iktidar partisinin "hayır" oylarıyla bu iyileştirme çabalarımız sonuçsuz kalmıştır.

"Ergenekon", "Balyoz", "Askerî Casusluk", "Poyrazköy" gibi isimlerle kamuoyunda "kumpas" davaları olarak bilinen hukuk cinayeti mağdurlarının kırılan onurlarının iadesine, siyasi iktidarın vicdani sorumluluğunun gereğini yapmasına, bu süreçte hayatını kaybedenlerin adalet şehidi sayılmasına yönelik değişiklik önerilerinin bir an önce kanun tasarısı olarak Meclise getirilmesini bekliyoruz. Bu konuda yeni Savunma Bakanımızın sözüne sadık olmasını bekliyoruz.

Yasa tasarısının 9, 11 ve 14'üncü maddelerinde düzenlenen erteleme, seçenekli yaptırımlara çevirme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik ceza limitleriyle ilgili Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza Kanunu arasında çelişkiler vardır, bu kanunda limitler düşük tutulmuştur. Özellikle askerî doktorlar olmak üzere çok sayıda insan bu konuda mağdurdur. Bu limitlerin iki yıla çıkarılması ve eşitliğin sağlanması evrensel hukukun bir gereğidir. Sivillere başka bir limit, askerlere başka bir limit, hukuk bunu kabul etmez.

Son olarak şunu vurgulamak istiyorum: Hükûmet Silahlı Kuvvetlere terörle mücadelede görev verirken, şehit ve gazi olma pahasına onları teröristlerin emniyetsiz hâle getirdiği alanlara sürerken mutlaka onlara onurlu bir yaşam sağlanması için özlük haklarına yönelik taleplerinin de bir an önce karşılanması bu yüce Meclisin vicdani borcudur diyorum.

Sizleri saygıyla selamlıyorum, çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)