GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:105
Tarih:22.06.2016

MURAT ALPARSLAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. HDP grup önerisi hakkında partim adına söz almış bulunmaktayım.

Biz, medeniyet olarak ve toplumsal vicdan olarak, suçun belki nevine, çeşidine bakmaksızın bir "kader mahkûmu" tabiri üzerinden, bir şekilde cezaevinde bulunan her bir insana karşı bir hassasiyet, bir şekilde vicdani sorumluluk duymak şeklinde hep bir yakınlık hissettik. O sebeple, başta tüm cezaevlerimizde bulunan mahkûmlara, tutuklulara, hükümlülere "Geçmiş olsun." diyorum.

Hani, ünlü hukukçu Faruk Erem diyor ya: "Suçluyu kazırsanız altından insan çıkar." O sebeple, biz bu meseleyi ele alırken insan haklarının, demokrasinin ve bu konularda uluslararası standartların esas alınmasını son derece önemsiyoruz.

İşin doğrusu, bugün bu kürsüden belki cezaevlerinden, cezaevindeki şartlardan bahsetmek yerine cezaevindeki sayıların azalmasından, suç işleme konusundaki geriye düşme oranlarından bahsetmek isterdik. Ancak şurası da mutlak bir gerçek ki Hazreti Âdem'den beri, Habil ve Kabil'den beri adalet ve haksızlık itibarıyla suçlu ve mağdur olmak üzere, zalim ve mazlum olmak üzere kamu düzeninin, kamu güvenliğinin olduğu her yerde bir cezalandırma süreci de tereddütsüz olmuştur ve olacaktır.

Uluslararası organların, Birleşmiş Milletlerin, Avrupa Konseyinin cezaevi sistemini tanımlarken ifade ettiği kavramlarda, bir şekilde suçluyu rehabilite etmek ve onu tekrar topluma kavuşturmak şeklinde bir tanım ifade edilir. Bizim meri mevzuatımızda da 5275 sayılı Kanun'da ve ona ilişkin yönetmeliklerde yine bu şekilde hem toplumu suçtan ve suçludan korumaya dönük birtakım tedbirler olmakla beraber, esasında suçluyu rehabilite etmek, suç işlemesini engelleyecek tedbirlerle donatmak, tekrar topluma kazandırmak şeklinde bir tanım içerdiğini de hepimiz biliyoruz.

Tabii, bu çerçevede, biz AK PARTİ olarak iktidarda olduğumuz dönemler içerisinde, bu uluslararası standartların ve normların bize yüklediği sorunlar çerçevesinde ve medeniyetimizden aldığımız tasavvur gereğince, bu yazılanların aynı şekilde ete kemiğe bürünmesi, fiziki şartlara kavuşması konusunda da pek çok ilke imzalar attık. O sebeple de hem fiziki şartların iyileştirilmesi hem orada görevli personelin kurulan eğitim merkezleriyle bir şekilde irtibatlandırılarak bazı konularda bilinçlenmesi anlamında faaliyetlerde bulunduk. Onun ötesinde, bu işin sadece Adalet Bakanlığı boyutu olmadığını, olayın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığıyla ilgili olduğunu, Millî Eğitimle ilgili olduğunu, belki bir anlamda Diyanet İşleri Başkanlığıyla ilgili olduğunu da bilerek o kurumların da bu meseleye katkı sağlaması ve bir şekilde çözüm oluşturması için de ortak çalışmalar yapmış olduk. Tabii, bu yapılan çalışmalarda biz Hükûmet olarak "Şunu yaptık, bunu yaptık, şu iyileştirmeyi yaptık veya şunları da yapıyoruz." diye detaylı anlatacak değiliz ama bunların tamamında ve esasında, merkez olarak biz, kurulduğumuz günden itibaren, hem parti politikalarımızda hem seçim beyannamelerimizde hem de seçim bildirgelerimizde "demokratikleşme" ve "insan hakları" konu başlıkları altında, cezaevi şartları ve mahkûmlarla ilgili birtakım iddiaların araştırılmasıyla ilgili azami hassasiyet gösterme konusunda ciddi birtakım yeni adımlar attık.

Hatırlarsanız, daha önceki koğuş sistemlerinin, çok sayıda mahkûmun bir arada olduğu, fiziki şartların yetersiz olduğu, yeme içme, birtakım kitapları elde etme, okuma imkânlarının az olduğu, görüşlerinin yapılamadığı, birtakım aile ilişkilerinin gerçekleşemediği sistemlerden, belki, uluslararası normlara çok daha uygun noktaya getirerek cezaevi şartlarıyla ilgili iyileştirmelerde bulunduk.

Yine, farklı inanç gruplarından olmak üzere, kendi inançları üzerinden yaşam hakkına sahip olmalarına imkân sağlayacak tedbirler, yeme içme kaliteleri ve özellikle oradaki mahkûmların, belki ana dilinde ziyaretçileriyle konuşması ve görüşmesi konusundaki tüm yasal engeller de kaldırılmış oldu. Yine, fiziki şartlar iyi de olsa, birtakım maddi imkânlar sağlanmış bile olsa orada bu işleri hayata geçirecek personelin bu konudaki hassasiyetlerini de azami düzeye çıkarmak için ciddi eğitimlerden ve bilinçlendirme toplantılarından geçirildiğinin de bilinmesinde fayda görüyorum.

Buna ilave olarak denetimli serbestliğin, adli kontrolün, elektronik kelepçenin, izleme kurullarının ve infaz hâkimliklerinin de bu konudaki birtakım istismarların, birtakım iddiaların araştırılması ve bir insan hakkı ihlaline sebebiyet verilmemesi anlamında ciddi tedbirleri olduğunun da bilinmesini özellikle istirham ediyorum.

Bugün, burada, özellikle İzmir 4 No.lu T Tipi Cezaevinde yaşandığı iddia edilen hak ihlalleriyle ilgili bu ay başından itibaren başlayan ve özellikle oradaki mahkûmların belki toplu bir hâlde isyana, devlete başkaldırmaya dönük çağrıları sebebiyle bir kamuoyu oluştuğunun da hepimiz farkındayız. İzmir 4 No.lu T Tipi Cezaevinde 898 hükümlü, 120 tutuklu bulunmaktadır. Bunların içinde terör örgütü mensubu 52 hükümlü, 7 de tutuklu vardır. Bu kişilerin sayıma çıkmama, orada bulunan diğer mahkûmları da isyana teşvik, bir şekilde dışarıyla ilgili irtibat sağlama, dışarıdaki terör eylemlerine destek veren veya bizzat katılan teröristlere dönük mektup ve telgraf yazma, onları destekleme ve teşvik etme, heyecanlandırma girişimleri sebebiyle yine kanun ve nizamlara ve ilgili yönetmeliklere göre uygulanan tedbirlere karşı bir protestonun ve bir şekilde başkaldırının olduğunu da bilmek lazım.

Tabii, bizler bu konularda, cezaevlerinin insan hakları ihlalleri konusunda azami hassasiyet göstermesi gerekliliği konusunda hiç tereddüt ortaya koymuyoruz çünkü biz "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." düsturuyla siyaset yapan bir partiyiz. O sebeple, insan hakkı ihlallerine, işkenceye, kötü muameleye sıfır tolerans ortaya koyan ve bu konudaki her türlü iddiayı araştıran, nihayetlendiren ve sonuca varan bir iktidarız.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Tam 12 bin işkence vakası var, 12 bin.

MURAT ALPARSLAN (Devamla) - Daha önce eski Türkiye özlemi içerisinde farklı faili meçhullerin, bir şekilde oradaki isyanların, başkaldırıların ve oradaki kötü muamelelerin iktidarımız döneminde azaldığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine giden dosya sayısının bu konuda azaldığının da hepimiz farkındayız.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - İşkence sayısı 12 bin, cezaevinde ölenlerin sayısı 515 sizin iktidarınız döneminde.

MURAT ALPARSLAN (Devamla) - Zaten süreç Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi üyeleri tarafından ve bizim Mecliste oluşturduğumuz alt komisyonlar tarafından devamlı denetlenmekte, izlenmekte ve bir anlamda bu konuda her türlü hassasiyet gösterilmektedir. Tabii ki biz tamamının ortadan kalktığı, iddiaların asılsız olduğu veya bu konuda bazı eksikliklerin var olabileceği gerçekliğini de göz ardı etmiyoruz. O sebeple bu konuda ilgili-ilgisiz, muhatap veya olmayan kurum veya kuruluş veya şahıs olmak üzere her yerden gelen talebe karşı bir araştırma yapmak, varsa tekliflerini, tavsiyelerini, tenkitlerini, taleplerini almak konusunda da Hükûmet olarak, Bakanlık olarak azami gayreti gösteriyoruz. Ancak, değerli arkadaşlar, cezaevleri kolektif hareketlerini, kolektif reaksiyonun gösterileceği platformlar değildir. Terörün amaçlarının canlı ve diri tutulmasına imkân sağlayacak başkaldırıların, kamuoyu oluşturma gayretlerinin yapılabileceği fizikî mekânlar da değildir. O sebeple, bu dengenin muhafaza edilmek suretiyle meseleye yaklaşılması ve üzerinde önemle durulması da son derece önemlidir değerli arkadaşlar.

Biz, Medrese-i Yusufiye kültüründen ve medeniyetinden geliyoruz ve yine biz Pınarhisar Cezaevini çok iyi bilen bir siyasi partinin mensuplarıyız. O sebeple, bu konular üzerinde bir şekilde hata, kusur, hatta kasta varan bir yafta ve yapıştırmanın üzerimize yapışmayacağı da herkesçe malumdur.

O sebeple, değerli arkadaşlar, zaten bu konudaki yaklaşımlarımız açık ve sarih olmakla birlikte, var olan komisyonumuz altında, alt komisyonlarca bu meselenin de takip edildiği, incelendiği ve hiçbir şekilde göz ardı edilmeksizin meseleye insan hakları bağlamında yaklaşıldığı gerçekliğinden hareketle HDP grup önerisiyle yeni bir araştırmanın yapılması konusundaki talebe karşı olduğumuzu belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)