GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü bünyesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin 5 Eylül 2016 tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFIL harekâtına iştirak etmesi hususunda Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca Hükûmete izin verilmesine dair Başbakanlık tezkeresi (3/802) münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:107
Tarih:27.06.2016

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü bünyesinde bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının, 5 Eylül 2016 tarihinden itibaren UNIFIL Deniz Görev Gücü'ne bir yıl daha katılımı hususunda, Anayasa'mızın 92'nci maddesi uyarınca Hükûmete izin verilmesine dair Başbakanlık tezkeresinin gerekçelerini açıklamak üzere huzurunuzda bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Konuya geçmeden önce, özellikle bugün hem Sayın Başbakanımız tarafından hem de İsrail Başbakanı tarafından açıklanan İsrail'le mutabakatla ilgili birkaç cümleyi ifade etmek isterim. Öncelikle, bu anlaşmanın hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Değerli arkadaşlar, Mavi Marmara olayının hemen ardından Türkiye, 3 tane madde koydu. Türkiye, dış politikasında sadece AK PARTİ iktidarı döneminde değil, bütün cumhuriyet tarihi dönemimizde kategorik karşıtlık temelinde bir dış politika izlememiştir. Biz, dünyadaki tüm ülkelerle olabildiğince iyi ilişkiler kurmaya, barış içerisinde münasebetlerimizi sürdürmeye gayret gösterdik. Bu, Türk dış politikasının da temelidir, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh." ilkesinin de aslında bir yansımasıdır. Bu noktada İsrail'le bir kategorik karşıtlığımız dün olmadı, bugün de böyle bir kategorik karşıtlığımız yok.

Burada özellikle Mavi Marmara olayından sonra Türkiye 3 tane maddeyi net olarak ortaya koydu; özür dilenmelidir, tazminat ödenmelidir ve Gazze'ye yönelik ambargo kaldırılmalıdır. "Bu 3 madde gerçekleşmeden Türkiye ile İsrail'in anlaşması mümkün değildir." diye o gün, ilk gün tavrımızı koyduk. Bugün geldiğimiz noktada, evet, özür dilenmiştir.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Nasıl dilendi ya?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Devamla) - Hiç eğip bükmeye gerek yok. Bunu bütün dünya kabul ediyor. Tazminat konusu, bu anlaşmayla birlikte açıklığa kavuşturulmuştur, vuzuha kavuşturulmuştur. Evet, Gazze'ye de ambargo Türkiye üzerinden kaldırılmaktadır. Her türlü insani yardımın Türkiye üzerinden Gazze'ye ulaştırılmasının önünde bir engel kalmamıştır. Bunun da ötesinde, Gazze'nin şu anda içinde bulunduğu sıkıntıları çözecek işte, elektrik ihtiyacının karşılanması için şebeke dâhil bu alanda çalışma yapılması, su temini konusu, inşaatlar konusu, Cenin'deki organize sanayi bölgesinin tamamlanması, hastanenin tamamlanması gibi konular da bu anlaşmayla garanti altına alınmıştır. Bu noktada Türkiye'nin talepleri yerine geldiği için de bu anlaşma imzalanmıştır. Burada İsrail basınında yapılan yorumları okursanız bunun Türkiye'nin başarısı mı, İsrail'in başarısı mı olduğunu çok net görme imkânınız olur.

Bu konuyla ilgili Meclis grup başkan vekillerinin talebini, özellikle bu kısa açıklamadan sonra, Hükûmetimize de tekrar, ben de Hükûmet üyesi bir Bakan olarak ileteceğim. Ancak, şunu da hatırlatmakta fayda var: Bu, bir uluslararası anlaşma olduğu için en kısa sürede Türkiye Büyük Millet Meclisine gelecektir, önce Dışişleri Komisyonumuzda daha sonra da Meclis Genel Kurulunda bu uluslararası anlaşma görüşülecek ve karara bağlanacaktır. Bu noktada da Meclisimiz, konuyu detaylı olarak kendi gündemine alıp görüşecektir.

Rusya'yla ilişkilerle ilgili, evet, çok önemli gelişmeler var. Biz, aynen İsrail'le olduğu gibi Rusya'yla da ilişkilerimizin sorunsuz olarak yürümesini hedefliyoruz. Var olan problemlerin çözülmesini ve iyi komşuluk ilişkilerinin devam etmesini istiyoruz. Bununla ilgili, 24 Kasımdaki uçak krizinden sonra Türkiye, daima yapıcı ve sorunun çözümüne yönelik bir tutum belirlemiştir. Bu tutumun artık yavaş yavaş sonuç vermeye başlamasından da büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Çok önemli gelişmelerin hemen arifesinde olduğumuzu, Rusya'yla da ilişkilerimizin öncelikle normalleştirilmesi ve daha sonra da geliştirilmesi için önemli çalışmaların yürüdüğünü ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu girişten sonra özellikle Lübnan tezkeresiyle ilgili konuya dönersek, tehdit algılamalarının sürekli değiştiği ve buna bağlı olarak güvenlik politikalarının gün geçtikçe karmaşıklaştığı günümüz dünyasında fırsat ve risklerin iç içe geçtiği bir coğrafyada yer alan ülkemizin etkin bir dış politika yürütmesi her zamankinden daha da önemlidir. Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinde yaşanan değişim ve dönüşüm süreci, sancılı bir şekilde devam etmektedir. Bölge ülkeleriyle olan tarihî, siyasi ve ekonomik bağlar nedeniyle ülkemiz, bölgede barış ve istikrarın tesis edilmesine yönelik girişimlere her zaman destek vermektedir. Dünyanın her yerinde olan her türlü olaydan Türkiye'yi ve AK PARTİ Hükûmetini sorumlu tutma anlayışının aslında pratikte bir karşılığı da yoktur.

Bölge ülkeleriyle olan bağlarımızın yanı sıra, bölgemizdeki gelişmelerin ülke güvenliğimiz ve dış politikamız üzerindeki yansımaları nedeniyle meydana gelen gelişmelere kayıtsız kalmamız mümkün değildir. Başta komşularımız olmak üzere, bölge ülkelerinde barış, güvenlik, istikrar ve refahın hâkim kılınması, millî çıkarlarımızın korunması açısından da büyük önem arz etmektedir. Ülkemiz, bu doğrultuda sürecin başından itibaren bölge halklarının yanında yer alarak çok boyutlu, sağduyulu, ön alıcı, gerçekçi ve somut bir dış politika uygulamaktadır.

Evet, Suriye'de Esed tavrını değiştirmeseydi, Türkiye'nin Suriye politikası değişmezdi. Suriye'de demokrasi taleplerini insanların tepelerine bomba yağdırarak bastırma gibi bir esef verici tutuma Esed girmeseydi, Türkiye'nin Esed'le ilişkileri bozulmazdı. Bunları hepimizin iyi bilmesi gerekiyor.

Ayrıca, küresel ölçekli sorunların ancak küresel ölçekli iş birliği mekanizmalarıyla çözülebileceğinin bilincinde olan ülkemiz, bölgede yer alan tüm yapıların içerisinde yer almayı dış politikasının bir gereği olarak görmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bölgenin istikrarı bakımından kilit önemi haiz Lübnan, hassas dengeler üzerine kurulu sosyopolitik dokusu, bölgesel konjonktür ve iç siyaset parametrelerinin karmaşık yapısıyla zor bir süreçten geçmektedir. Bu süreçte Lübnan, Suriye'de rejimin halka karşı uyguladığı kanlı şiddet ve baskı politikalarının bölge istikrarına yönelik artan tehdidi, Suriye'deki durum ve ülkedeki çatışmalardan doğrudan etkilenen iç siyasi gelişmelerin siyaset ve güvenlik üzerindeki olumsuz etkileri, Hizbullah'ın artan ölçüde Suriye rejimine destek vermesi ve Suriye'deki iç savaşta rejimin yanında fiilen yer alması sonucu ülkenin Suriye'deki gelişmelere müdahil kılınması ve ülke içindeki dinî ve mezhepsel çatışmaların şiddetlenmesi, çatışma ortamından kaçarak komşu ülkelere sığınmak durumunda kalan milyonlarca Suriyeli'nin oluşturduğu mülteci baskısıyla başa çıkmaya çalışmakta ve ciddi bir sınamadan geçmektedir.

Orta Doğu'da yaşanan ayrışmaların bir anlamda küçük modelde hayat bulduğu Lübnan'da siyasi ve toplumsal yapı, dinî ve etnik topluluklar arasında kurulmuş orantısal bir dengeye dayanmaktadır. Hassasiyet arz eden bu yapı, Suriye'de yaşanan ihtilafın Lübnan'a yansımasıyla daha da kırılgan bir hâl almaktadır.

Yaklaşık 4,5 milyon nüfuslu Lübnan, bugün 1,5 milyondan fazla Suriyeli ve Filistinli mülteciye ev sahipliği yapmaktadır. Bölgede ortaya çıkan Şii-Sünni gerginliği ve mülteci baskısının etkileri, Lübnan'da asgari düzeyde tutulmadığı takdirde ülkede yaşanabilecek mezhep temelli bir iç çatışma, komşu ülkeler başta olmak üzere, bölgesel ve küresel düzeyde barış ve istikrara yönelik ciddi risk ve tehdit oluşturarak telafisi olmayan derin yaralara, hasarlara yol açabilecektir.

Ülkemiz, bu zorlu süreçte gerek Suriye'de yaşanan gelişmelerin Lübnan'a yönelik olumsuz etkilerinin önlenmesi gerekse Lübnan'ın iç istikrarını hedef alan teşebbüslere mâni olunması amacıyla Lübnan'ın farklı kesimlerinden çeşitli lider ve kanaat önderleriyle temaslarını yoğun bir biçimde devam ettirmekte, uluslararası toplumu da bu istikamette yönlendirmeye çalışmaktadır. Ayrıca, ülkemiz, Suriye'deki ihtilafın olumsuz yansımaları karşısında Lübnan'ın istikrarının ve güvenliğinin desteklenmesi ve uluslararası toplumun gayretleri arasında eş güdüm sağlanması amacıyla Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin girişimi ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyelerinin katılımıyla oluşturulan Lübnan için Uluslararası Destek Grubu çalışmalarına da destek sağlamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz, geçmişte olduğu gibi, bundan sonra da dünya istikrarı açısından önemi her geçen gün artan barışı destekleme harekâtına katkıda bulunmaya, bölgesinde ve dünyada istikrar ve barışın tesis edilmesinde rol oynamaya devam etme kararlılığındadır. Ayrıca, bu süreçte Lübnan ordusunun bölge istikrarı açısından desteklenmesi de büyük önem arz etmektedir. Bu kapsamda da ikili düzeyde yürütülen askerî iş birliği faaliyetlerimizin yanı sıra, Lübnan ordusuna destek sağlanması hususunda uluslararası platformda yürütülen çabalara da aktif katkı sağlamaktayız. Lübnan'ın istikrar ve refahına atfettiğimiz önem çerçevesinde bu ülkede barış ve istikrarın sağlanmasına yönelik olarak ortaya koyduğumuz somut katkılar, ikili ilişkilerimizin her veçhesinde olumlu etkiler yapmaktadır. Nitekim, UNIFIL'e kuvvet katkısında bulunduğumuz 2006 yılından bu yana, UNIFIL tarafından icra edilen görevler kapsamında Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları tarafından hayata geçirilen birçok önemli proje, Lübnan halkının hafızalarında yer etmiştir. Bunlar arasında köy okullarının elektrik ihtiyaçlarının karşılanması, köy okullarına oyun sahaları, sağlık ocakları ve su depoları inşa edilmesi, yol inşaatı gibi projeler bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm bu çabalarımızın uluslararası ortamdaki en somut göstergesi olan ve tezkerenin konusunu oluşturan UNIFIL, 2006 yazında yaşanan İsrail-Lübnan savaşına son verilmesi ve ateşkes sağlanması için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 11 Ağustos 2006 tarihinde aldığı 1701 sayılı kararı uyarınca Lübnan'da barışın tesisi ve idamesi amacıyla oluşturulan uluslararası bir güvenlik gücüdür. Ülkemizin de oluşturulmasında aktif rol aldığı süreçte bu irade doğrultusunda Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının UNIFIL'e iştirak etmeleri kararı, yüce Meclisimizin 5 Eylül 2006 tarihinde 880 sayılı Kararı'yla onaylanmış ve Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları, Ekim 2006'dan itibaren bölgeye konuşlandırılarak görevlerine başlamışlardır.

Lübnan-İsrail sınırında istikrar ve güvenliğin sağlanmasına önemli katkılarda bulunan UNIFIL'in görev süresi, bugüne kadar 9 kez uzatılmıştır. UNIFIL'e 2013 yılına kadar bir istihkâm bölüğü ve deniz unsurlarıyla 2013 yılından bu yana ise sadece deniz unsurlarımızla katılım sağlamaktayız. UNIFIL Deniz Görev Gücü'ne iştirak eden Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının görev süresi son olarak Türkiye Büyük Millet Meclisimizin 8 Temmuz 2015 tarihli ve 1094 sayılı Kararı'yla 5 Eylül 2015 tarihinden itibaren bir yıl daha uzatılmıştır. Bu kapsamda, 1 Ekim 2015'ten itibaren geçerli olan katkı planlaması çerçevesinde 4 adet korvet, 3 adet hücumbot ve 2 adet karakol gemisinden müteşekkil takvimlendirilmiş unsurlarımız, UNIFIL'e bağlı Deniz Görev Gücü dâhilinde denetim harekâtı icra etmektedir. Ayrıca, Nakura-Lübnan'da konuşlu UNIFIL karargâhında ise 2 karargâh subayımız görev yapmaktadır. UNIFIL'de Türkiye'nin de içinde bulunduğu toplam 40 ülkeden yaklaşık yaklaşık 10.500 personel görev yapmaktadır. Akdeniz havzasına komşu olmayan Almanya, Hırvatistan, Kamboçya gibi ülkelerin bile katılım sağladığı UNIFIL harekâtına katılım sağlamamız, dış politikamız ve uluslararası konjonktür açısından önem arz etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; UNIFIL'in görevi çatışmaların sona erdirilmesi ve ateşkesin izlenmesi, insani yardımların sivillere ulaştırılması, Lübnan'ın isteği üzerine sınırların güvenliği ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1701 ve 1832 sayılı Kararları gereğince yasaklanmış silah ve malzemenin Lübnan kara suları ve limanlarına girişini tespit etmek ve bu maksatla Doğu Akdeniz'de ilan edilen deniz harekât sahasında sancak varlık göstererek denizde denetim harekâtı icra etmektir. Birleşmiş Milletler tarafından, üye ülkelerden bahse konu kararda belirtilen görevlerin yerine getirilmesi maksadıyla UNIFIL unsurlarını desteklemek üzere birlik tahsis etmeleri talep edilmiştir. Ayrıca vurgulamak isterim ki, Birleşmiş Milletler, UNIFIL'in, yukarıda ifade ettiğim görevler dışında -bölgedeki unsurların silahtan arındırılması da dâhil- başka hiçbir görevde kullanılmayacağını karara bağlamıştır.

UNIFIL'e katkılarımız kapsamında bir diğer önemli husus, bölgede barış ve istikrarın tesisi amacıyla bulunan UNIFIL Deniz Görev Gücü unsurlarımıza ait masrafların geri ödenmesi konusunda Türkiye ile Birleşmiş Milletler Sekreteryası arasında mutabakat muhtırası ve yardım mektuplarının imzalanmış olmasıdır. Bu kapsamda askerî unsurlarımızın masrafları, Birleşmiş Milletler tarafından ödenmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz, gerek tek başına ve gerekse üyesi olduğu uluslararası kuruluşlar vasıtasıyla, geçmişte olduğu gibi bundan sonra da barışı destekleme harekâtlarına katkıda bulunarak bölgesinde ve dünyada istikrar ve barışın tesis edilmesinde rol almaya devam etme kararlılığındadır. İçinde bulunduğumuz bu dönemde Lübnan'da barış ve istikrarın korunması ve UNIFIL'in oynadığı rol, daha da önem kazanmış bulunmaktadır. Lübnan'da barış ve istikrara katkıda bulunması nedeniyle, Lübnan Hükûmeti ve Lübnan'daki tüm taraflar, UNIFIL'in faaliyetlerine ve UNIFIL'in görev süresinin uzatılmasına büyük önem vermektedirler.

Söz konusu gereklilikler göz önünde bulundurularak, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1701 sayılı Kararı doğrultusunda UNIFIL'in bir yıl olarak belirlenmiş olan görev süresinin, geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yıl da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından 31 Ağustos 2016 tarihinden itibaren bir yıl süreyle uzatılması beklenmektedir.

Tüm bu hususlar çerçevesinde, ülkemizin yaptığı katkılarla icrasında etkin rol aldığı UNIFIL Barış Koruma Harekâtına katkısının devam etmesini, Birleşmiş Milletler sistemi içinde askerî kuvvet katkısında bulunduğumuz tek Birleşmiş Milletler barış gücü operasyonu olması sebebiyle sistem içerisindeki mevcudiyetimizin devamına, bölgesel ve küresel ölçekte kapsamlı, sivil-asker iş birliği faaliyetleri vasıtasıyla Lübnan toplumunun her kesimi nezdinde görünürlüğümüzün artmasına, bölgemizde barış ve istikrarın korunmasına yönelik politikamızın sürdürülmesine hizmet etmesine, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Doğu Akdeniz'de sancak varlık göstermesine önemli ölçüde katkı sağladığını belirterek, Lübnan makamlarının doğrudan talepleri ve bölgedeki güvenlik koşulları da dikkate alınarak, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin UNIFIL'in görev süresinin uzatılması yönünde karar alması durumunda hudut, şümul ve miktarı Hükûmetçe belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının, 1701 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ile 5 Eylül 2006 tarih ve 880 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı'yla tespit edilen ilkeler kapsamında, 5 Eylül 2016 tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFIL Deniz Görev Gücü'ne iştirak etmesi ve bununla ilgili de gerekli düzenlemelerin Hükûmet tarafından yapılması için Anayasa'mızın 92'nci maddesi uyarınca izin verilmesini yüce Meclisimizden talep ediyoruz.

Verilen destek için bütün siyasi parti gruplarımıza şimdiden teşekkür ediyor, yüce heyetinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)