| Konu: | Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 107 |
| Tarih: | 27.06.2016 |
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Tanal'ın sorusu: "Şu anda ilk derece mahkemelerinde görev yapan kaç hâkim, savcı var?" İlk derece mahkemelerinde görev yapan 6.099 hâkim, 4.359 savcı var; bölge adliye mahkemelerine ataması yapılmış 874 hâkim, 189 savcı var; Yargıtayda 516 üye var, şu anda 471'i dolu; Danıştayda 195 üye var, şu anda 177'si dolu. Tabii, Bakanlıkta ve Yargıtayda görev yapan tetkik hâkimlere ilişkin rakamlar burada yok.
Vakıfla alakalı diğer sorduğunuz sorular incelemeyi gerektiriyor, şu anda, kısa sürede size cevap verme imkânım yok ama onu yazılı olarak cevaplandıracağımı buradan ifade etmek isterim.
Danıştay Başkanının çocuklarıyla ilgili basında yer alan haberler ne kadar doğru, ne kadar eğri onu tetkik etme imkânım olmadı, doğru mudur eğri midir bilmiyorum ama Danıştay Başkanı veya bir milletvekili, bir bakan, herhangi bir kişi devlette önemli bir görev yapıyor diye çocuklarının işsiz kalması, çalışmaması, çalışmasının da yanlış değerlendirilmesi, esasında doğru bir yaklaşım değildir. Yani hepimizin evladı var, yarın herhangi bir yerde işe girdiği zaman, çalıştığı zaman, hemen orada milletvekillerini veya bakanları, hâkimi, savcıyı töhmet altında bırakan bir değerlendirme yapmak yanlıştır. Doğru olan, ekmeğini alın teriyle kazanıyor mu? Kazanıyor. Bir iş üretiyor mu? Üretiyor. Bir yerde çalışıyor mu? Öyle bakmak lazım. Öbür türlü değerlendirmenin fevkalade yanlış bir değerlendirme olduğunu ifade etmek isterim.
Tabii, benim geçmişte söylediğim sözlerden alıntı yaptı Sayın Arık, benim Antalya konuşmamdan bir alıntı yaptı. Başka konuşmalarım da var, geçmişte Parlamentoda yaptığım konuşmalar da var; oradan da alıntı yapanlar olabilir. Onun için ben hep şunu söylüyorum: Bizim geçmişte söylediğimiz olumlu sözleri, ortaya çıkan kriminal durumlar ve hukuka aykırı başka pek çok olumsuzluklardan sonra, ben geçmişte bunları söylemiştim ama bugün gene bunları söylemem lazım çünkü ayıp olur, geçmişte bu lafları söyledik diye yanlışa devam etmek daha büyük bir yanlıştır, daha büyük bir hatadır. Biz o sözleri din ve eğitim gibi önemli konularla ilgilendiğini düşündüğümüz birileri için söyledik ama milletvekillerini dinleyen, Başbakanı dinleyen, Başbakanın çalışma ofisine, evine dinleme cihazları koyan, milletvekillerinin, pek çok insanın yatak odalarına kadar gayrimeşru işler yaptığına dair iddialar bulunan, hakkında böylesi çok vahim iddialar olan birisiyle ilgili, bu iddialar ortaya çıktıktan sonra ben dün bunları söyledim, bundan geri adım atamam diyemem.
Şimdi konuşuyorlar "Niye bunları söylüyorsunuz?" diye. Yani birisi hakkında "Her hafta perşembe günü Peygamber Efendimiz'le konuşuyor, ona göre kararlar alıyor, ona göre uyguluyor." birileri böyle diyebilir, inanabilir de ona ama bana göre bu saçma sapan bir şeydir, kabul edilemez bir şeydir. Yani din eğitimi veya eğitimle ilgilenen bir kişinin Türkiye'nin savunma sanayisinde çalışan teknik elemanları dinlemesi, dinlettirmesine ilişkin iddialar var, böyle bir şey varsa -tabii, yargıda bunlar- doğruysa onlar da çıkacak. Şimdi, ben her zaman soruyorum: Ayeti daha iyi anlamak için mi dinliyorlar, yoksa hadisleri daha iyi anlatmak için mi dinliyorlar? Ne işine yarar? Türkiye'nin Başbakanının ofisine veya evinin altına böcek koyduğunuzda bu ne işine yarayacak dinle, eğitimle ilgilenen bir yapının? Eğer işi oysa ne yapacak, eğitimi daha iyi yapmak için mi işine yarayacak? Bu bilgiler kimin işine yarar? Eğitimle samimi olarak ilgilenenin, dinle samimi olarak ilgilenenin böyle bir bilgiye ihtiyacı da olmaz. Şimdi, buna ülkelerin ihtiyacı olur, başka başka güçlerin buna ihtiyacı olur. O bilgiler nereye gidiyor, nasıl oluyor, bunları bizim sorgulamamız lazım. Türkiye'de şu anda devlet içerisinde görev yapan insanların sadakati Anayasa'ya olmalıdır, yasalara olmalıdır ve meşru yönetime olmalıdır. Eğer devlet içerisinde görev yapanlar, Anayasa, yasa ve meşru otorite dışında başka bir yere sadakat gösteriyorlarsa bizim bunun karşısında hep beraber durmamız lazım. Örnek vereyim, ben diyelim Adalet Bakanıyım şu anda. Benim müsteşarım var, müsteşarıma bir talimat veriyorum, diyorum ki: Bak şu işi böyle yap. "Emredersiniz." diyor, gidiyor ve mahallenin imamına soruyor mensup olduğu yapı itibarıyla, kim sorumluysa: "Bizim Bakan böyle bir talimat verdi, yapayım mı, yapmayayım mı?" "Yap." derse anında yapıyor. "Yapma." dediği zaman bir bahane getiriyor veya unutturuyor. Ben bakan olarak böyle bir durumu gördüm, fark ettim ve bunlarla ilgili de olumlu şeyler söyledim. Ne yapacağım? Göz mü yumacağım buna? Ben eğer bunlara göz yumarsam vazifemi ihlal etmiş olurum, yeminimin de sadakatle gereğini yapmamış olurum.
Biz, bu ülkenin içerisinde görev yapan herkesin, Anayasa, yasa ve meşru otoriteye saygıyla, onların talimatları doğrultusunda hizmet etmesi gerektiğine inanıyoruz. Kim bunun dışına çıkarsa biz onunla mücadele ederiz. Bugün diyelim paralel devlet yapılanması bunu yapıyor, yarın başka birisi yapar, onunla da... Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti devletinde görev yapan herkes bu devlete hizmet edecek, bu millete hizmet edecek. Başkalarına uşaklık edenlerin bu devlete hizmetini Anayasa ve yasaya sadakatle yapabilmesi mümkün değildir.
O nedenle, benim geçmişte söylediklerimi buraya çoğaltabilirsiniz. Ben onların iyi işler yaptığına inandığım için o dönemde onları konuştum. Ama şu anki bilgilerin sahibi olsaydım, o kelimeleri, cümleleri bırakın virgülünü kurban ederdim. Ama bakın, siz dün onlarla ilgili benim bugün söylediklerimden daha ileri laflar söyleniyor, şimdi bugün başka yerdeyiz. Ben diyorum ki Cumhuriyet Halk Partili, diğer partililer, herkese: Ya biz yanlış yapabiliriz, dün şöyle dedik, siz böyle dediniz ama bir noktada, bir yanlışlık noktasında birleşiyorsak o zaman birbirimizin laflarını birbirimizin yüzüne vura vura bununla mücadele edemeyiz. Gelin, hep beraber biz bununla mücadele edelim bu ülkenin birliği için, beraberliği için, yargının da bağımsızlığı için.
Şimdi düşünün, yargıyla ilgili iddialar var, ben geçen Komisyonda da söyledim. Şimdi, bir yargıç düşünün; Fethullah Gülen'den gelen herhangi bir işareti ve onun gereğini yapmayı kendini cennete götürecek bir anahtar olarak görüyor; bu, bağımsız, tarafsız bir yargıç olarak görev yapabilir mi?
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Şimdi de aynısını yapacaklar.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Ben, şimdi, bunu Adalet Bakanı olarak gördüğüm zaman bununla mücadele etmek benim anayasal vazifem değil mi?
Kim Anayasa ve yasalara ve meşru idare dışında başka yere sadakat gösterip oraya göre hizmet ediyorsa biz onun karşısında olduk, bundan sonra da olacağız. Dün onlarla ilgili olumlu şeyler söylememiz bugün doğru noktada durmamıza engel olmayacaktır. Her zaman biz doğru neredeyse orada...
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Başka sorular da var Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Yanlış yaptığımızı gördüğümüzde, efendim, yanlışı bırakalım Bağdat'a kadar gitsin... Niye Bağdat'a kadar gitsin yanlış? Oradan döneceğine, fark ettiğimiz yerde o yanlışı düzeltmek hepimizin vazifesidir. O yüzden, bu konuda Türkiye'de bütün siyasi partilerin, her birimizin birlikte hareket etmesi, birlikte mücadele etmesi lazım; bu hepimizin ortak vazifesidir.
Dün AK PARTİ'ye yakın duranlar bugün başkalarına yakın duruyorlar; dün AK PARTİ'yi övenler, yere göğe sığdıramayanlar bugün AK PARTİ'ye yapmadıkları iftirayı, yapmadıklarını bırakmıyorlar. Mezardan bile ölüleri kaldırıp oy kullandırmaya davet edenler, bugün, bakın, AK PARTİ aleyhine neler yapıyorlar, neler.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - O zaman beraberdiniz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Şimdi, dün bunlar bunu dedi, bugün biz bunların yaptıklarını görmeyecek miyiz? Göreceğiz, kim suç işliyorsa, kim yasalara aykırı davranıyorsa hukuk onunla ilgili gereği neyse yapacaktır. Tabii, bununla ilgili, bir diğer milletvekili arkadaşımız da hâkim ve savcılarla ilgili "Kaç tane var?" diye rakamlar sordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Yazılı cevap verin Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Tabii, buna dair benim bir rakam verme imkânım yok. Bununla ilgili...
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Niye yok?
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Niye yok? "Var." diyorsunuz Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bakın...
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Bakan, yazılı cevap verin, yazılı cevap.
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bunlarla ilgili benim bir kesin rakam verme imkânım yok ama bunlarla ilgili soruşturmalar var, bunlarla ilgili disipline ilişkin yapılan incelemeler, araştırmalar var. Hukuk devletindeyiz, bunlar ancak birtakım hukuka uygun incelemeler sonucunda ortaya çıkacaktır. Bizim gördüğümüz, bildiğimiz var ama bunu hukuken de meşru delillerle de ortaya koymak gerekir. Onunla ilgili işlemler sürüyor. Bunlar ortaya çıkınca zaten ona göre de hukuk ne diyorsa onun gereği yapılacaktır.
BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Ben teşekkür ediyorum.