| Konu: | Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 108 |
| Tarih: | 28.06.2016 |
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nda verilen Milliyetçi Hareket Partisi önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yine, bugün yaşadığımız elim terör olayını lanetliyor, hayatını kaybedenlere Cenab-ı Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar ve Türk milletine başsağlığı diliyorum.
Bu değişikliğin benzerlerini yakın yıllarda yaşadık. Şöyle bir bakarsak: 2010 yılında dönemin Yargıtay Başkanı Hükûmetten 6 yeni daire ilave edilmesini ister. Hükûmetten aldığı cevap: "Yeni daire ilave edilmesine gerek yok, hatta sizdeki 250 üyeyi 150'ye indirmek gerekir." şeklindedir. Ama ne olduysa 6110 sayılı Kanun'la 2011 yılında Yargıtaydaki üye sayısı 250'den 387'ye çıkarılır, daha sonra 2014 yılında da 516'ya çıkarılır. Benzer şekilde Danıştay da bu süreçlerden nasibini alır ve 2011 yılında 95 olan üye sayısı ilk önce 156'ya, 2014 yılında da 195'e çıkarılır. Şimdiyse, bu üyelerin yani Yargıtaydaki 516 üyenin önce 300'e, üç yıl içinde de 200'e; Danıştaydaki 195 üyenin de önce 116'ya üç yıl içinde de 90'a indirilmesi hedeflenmektedir. Gerekçeye baktığımızda, istinaf mahkemelerinin kurulması söylenmektedir ama acele ve telaşa baktığımızda, Türkiye'de herkesin ve yüksek sesli olmayan yerlerde Adalet ve Kalkınma Partisi temsilcilerinin de söylediği gerekçe paralel devlet yapılanmasının yüksek yargıdan uzaklaştırılmasıdır.
Toplumu, devleti vücuda benzeten teoriler vardır. "Teşbihte hata aranmaz." denmiştir. Doğrudur. Bu açıdan baktığımızda, yasama, yürütme erklerini vücudun şeker dengesiyle ifade etmek mümkündür. Biliyorsunuz, vücutta pankreas, pankreasa bağlı bez ve karaciğer tarafından vücudun enerji ihtiyacı ayarlanmaktadır. Eğer vücutta şeker azsa karaciğer neyi buluyorsa ondan şeker yapmakta, eğer şeker fazlaysa pankreas tarafından insülin salgılanarak şeker düşürülmektedir. Bunu topluma uyguladığımızda da birlikte yaşamanın bu zamana kadarki birikimi, tecrübesi, buna benzer mekanizmayı yürütme, yasama ve yargı erklerinin birbirini dengelemesi yoluyla bulmuştur. Toplumun şekerin karşılığı olan enerjisi, bir arada yaşatanı güvendir. İşte, toplumda güveni tesis etmenin yolu da yargının bağımsızlığını tesis etmektir. Ciddi devletlerde burada bir istikrar vardır. Mesela, Amerika'daki yüksek mahkeme yaklaşık bir buçuk asırdır 9 üye olan yapısını değiştirmemiştir. Bu yıl şubat ayında 1 üye vefat etti, Senato "Biz onaylamayız." dediği için Obama bunu sineye çekmek zorunda kaldı, henüz oraya üye de atayamadı. Ama, Türkiye'de fiilî durumun yaratıldığı, Cumhurbaşkanının "Anayasa buzdolabında." dediği, Başbakanın "Anayasa ne söylerse söylesin..." diye söze başladığı ve iktidar partisi milletvekillerinin "Yasama da yargı da yürütme de bizde. Oğlan bizim, kız bizim. Biz bunları yapmıyorsak bu topluma lütfediyoruz." diye kibirlendiği bir ortamda bunu yapıyoruz.
Ben şunu söylüyorum: Anayasa'ya aykırıdır. Eğer "Anayasa'ya aykırı değil." diyorsanız, gelin, bunun yürütme maddesini 1/1/2017 yapalım. Beş gün içinde atanmayı bir ay içinde yapalım. Bu arada da Anayasa'ya aykırılık denetiminden geçsin. Eğer bunda samimiysek bunu yapalım ve daha sonra, meşruiyeti tartışılan yüksek yargıyla Türkiye yoluna devam etmek zorunda kalmasın, gelen başka iktidarlar da rövanşist bir şekilde yine hızlı düzenlemeler yapmak zorunda kalmasın.
Hayatta şöyle bir hakikat vardır...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KADİR KOÇDEMİR (Devamla) - İstikametiniz kadar hızınız da önemlidir. Yanlış istikamete doğru hızla gidiyorsanız hedefinize varabilirsiniz ama hızınız yanlış ise istikametiniz doğruysa bile varamazsınız.
Bu açıdan tekrar değerlendirilmesini istirham ediyor, sabrınız için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)