GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:109
Tarih:29.06.2016

ERKAN AYDIN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHP'nin grup önerisi hakkında söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Atatürk Havalimanı'nda dün akşam gerçekleşen, 41 vatandaşın, bir kısmı yabancı uyruklu misafirlerimizin hayatını kaybettiği, şu an için 240'a yakın da yaralının olduğu bu hain terör saldırısını lanetle kınıyorum. Umarım ülkemiz bundan sonra bu tür saldırılarla karşılaşmaz diyorum, yaralılara da acil şifalar diliyorum.

Evet, gene acı günler yaşıyoruz, gene teröre çok sayıda kayıplar verdik. Geçen yıldan bu yana, 7 Hazirandan bu yana toplam 15 canlı bomba saldırısı, neredeyse 300'ye yakın can kaybı, 2 bine yakın yaralı ve terörle mücadelede verdiğimiz yüzlerce şehit, 800'e yakın şehit. Her seferinde aynı şey oluyor, "Kimdi bu insanlar?" diye soruyoruz, "Bunlardan tanıdıklarımız var mıydı, içlerinde eş dost, akraba var mıydı?" diye üzüldüğümüz, içimizin kan ağladığı süreçler yaşıyoruz. Aslında biliyoruz kim olduklarını, içimizden birileri, bizim yurttaşlarımız. Her seferinde bir türlü yapılamayan soruşturmalardan, her seferinde "Güvenlik zafiyeti yok." diyenlerden, her seferinde bir iş yapılıyormuş gibi gösterilip sadece yayın yasağı koyulup yapanlardan... Üstlenilmeyen sorumlulukların bedelini ödeyen masum, sade, günahsız yurttaşlarımız.

Herhangi bir ülkede bırakın bu kadar insanı, 1.500'e yakın yaralı kuş olsa, 300'e yakın bir canlı hayatını kaybetse emin olun o çevre bakanı istifa etmek zorunda kalır ama bizim ülkemizde bırakın istifayı, sadece kınayarak, "tweet"ler üzerinden olayı kınayarak sorumlular olayı geçiştirme telaşında. Herhangi bir ülkede teröristler elini kolunu sallayarak gezse, o ülkenin istihbaratının başındakiler yetkili koltuğunda oturabilir mi, hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam edebilir mi? Ama bizde maalesef bu iş bir alışkanlığa dönüştü, sorumlular sadece kınayarak ve de "Güvenlik zafiyeti yok." diyerek o işi öteleme alışkanlığına girdiler. Suruç'tan bu yana işi öteleyerek geldiğimiz noktada yarın nerede bir bombalı eylem olacağını bilemeden yaşıyoruz.

Biz ne dedik? Hemen hemen geçen sene bu zamanlardaydı, "Şu Suruç katliamını hep birlikte bu Büyük Millet Meclisi çatısı altında araştıralım." dedik, "Bir araştırma komisyonu kuralım." dedik, "Nereden geliyor bu terör, kimler destek oluyor, finansmanı ne, burada, milletin çatısının altında araştıralım." dedik ancak iktidar partisinin oylarıyla bu iş reddedildi ve sadece gene kınama yapıldı. Peki ne oldu? 7 Haziran seçimlerinden sonra "Millet kaosu seçti." dediler, 1 Kasım seçimlerinden sonra da "Millet istikrarı seçti." dediler. Bakalım istikrar tablosuna: 20 Temmuz Suruç patlaması, 10 Ekim Ankara Gar patlaması, 12 Ocak Sultanahmet patlaması, 17 Şubat Ankara Merasim Sokak patlaması, 13 Mart Ankara Kızılay patlaması, 19 Mart İstanbul Taksim patlaması, 27 Nisan Bursa patlaması, 1 Mayıs Gaziantep patlaması, 7 Haziran Vezneciler ve en son 28 Haziranda Atatürk Havalimanı. Gerçekten istikrarlı bir şekilde ortalama her ay bir canlı bomba vakası ve bunun sonucunda da hayatını kaybeden binlerce vatandaş.

En son sorumlulara baktığınızda sorumlular diyor ki, biraz önceki hatip de söyledi: Egemen güçler, dış güçler, bu iş içinde oyun oynayanlar. Mutlaka parmağı vardır ama iktidarda olanların sorumluluğu işi başkalarına havale etmek değil bunu çözmektir. (CHP sıralarından alkışlar) Varsa bunların bu konuyla ilgili istihbaratı, bilgisi o zaman çıkıp da işte "Biz Rusya'dan özür diledik, ilişkilerimiz iyi gidecekti, hemen devreye girdiler, bomba patlattılar." Bu mudur iktidarın mesuliyeti? Siz bunu önlemekle mesulsünüz. Varsa böyle bir bilginiz engelleyeceksiniz. Bunu da yapamıyorsanız bütün demokratik ülkelerde olduğu gibi o koltukların sorumluları hesap verecek ve istifa mekanizması devreye girecek. (CHP sıralarından alkışlar) Baktığımızda son bir yılda verdiğimiz şehit sayısı Kıbrıs çıkartmasından daha fazla. Bütün egemenliğimizi kazandığımız, Kıbrıs'taki çıkarlarımızı koruduğumuz çıkartmadan çok daha fazla sayıda şehidi burada vermişiz.

Burada birçok defalar söyledik, sesimizi duymadınız. Şimdi bunları söylememize rağmen herkes soruyor: Bu insanlar neden öldü? Neden ölmeye devam ediyor? Bu, Orta Doğu bataklığına Türkiye'yi kim soktu? Yurt dışındaki basında uyarıların yapıldığı, ülkeye giderken konsolosluklarda "Kalabalık yerlere gitmeyin, belli alışveriş merkezlerine gitmeyin." diye uyarıların yapıldığı ve bunun sonucunda sadece ölümlerle değil, ekonomik anlamda da ödenen bedeller var. Aslında bu...

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Başkanlık olmadığı için bunlar oldu. Başkanlık olsa...

ERKAN AYDIN (Devamla) - Aslında hepimiz bunun sorumlusunu çok iyi biliyoruz, yani başkanlık sevdası için kimin, neler yaptığını hepimiz biliyoruz. Bu ülkenin Başbakanı çıkıp "Ülkenin tek sorunu başkanlık sistemi." diyorsa, o zaman dün akşamki sorunun ne olduğunu da çıkıp izah etmesi gerekir. Burada iki gündür sabahlara kadar çalışıyoruz. Neyi çıkarmaya çalışıyoruz? Danıştay Kanunu, Yargıtay Kanunu. Eminim vatandaş da sokakta bizden şunu bekliyor: "Hadi çıkarın şu Danıştay Kanunu'nu da biz de rahat bir nefes alalım." Çok bunalmıştık. Ekmeğimiz yoktu, işimiz rast gitmiyordu. Yarın sabah biz sabahlayacağız 6'ya kadar, Danıştay Kanunu çıkacak, herkes bizi telefonla arayacak, "Çok şükür, rahatladık." mı diyecek? Bu mu şu anda ülkenin sorunu yoksa ülkenin gerçek gündemi, orada patlayan bombalar, Antalya'da, İstanbul'da, Bursa'da esnafın, iş adamının, sanayicinin yaşadığı sıkıntılar mı? Lütfen, sizleri, iktidar partisi milletvekilleri ve heyetini bu milletin gerçek gündemine dönmeye davet ediyorum. Bu sistem nereye kadar sürdürülebilir? Sizler de gayet iyi biliyorsunuz ki, suni gündemle, tek 1 kişinin isteğiyle, 78 milyonu hızla uçuruma doğru sürüklüyorsunuz ve bunun bedelini maalesef tek 1 kişi değil, 78 milyon ödemek zorunda kalacak korkarım. Tek adam iktidarı sürdüğü sürece hiçbirimize istikrar, huzur ve rahat gelmeyecek. Bu da çok açık.

Devlet kadroları Anayasa dışına kaymış durumda. Bu suçun bedelini ödemekten delicesine korkan insanlarla dolu bir ülkede huzur ve istikrar bekliyoruz. Düşmanlık, şiddet, adaletsizlik, yolsuzluk, ölüm bu iktidar önleyemediği sürece devam edecek ve bedelini hep birlikte ödeyeceğiz.

Dün "Teröre karşı tüm bir Meclis olarak birlikte karşı duralım." dedik ve burada birlikte terörü lanetleyen açıklamalar yaptık. Ama bunlar birkaç gün sonra geçerliliğini yitiriyor ve hepimiz normal hayata devam ediyoruz ve birkaç gün sonra nerede patlayacağını bilmeden de hep birlikte yaşamımıza devam etmeye çalışıyoruz. Eğer bizim geçen sene verdiğimiz araştırma önergesi kurulsaydı, bu terör kaynakları Adıyaman'dan mı, Gaziantep'ten mi, Kilis'ten mi, Hatay'dan mı, Suriye'den mi nereden geldiğini araştırabilmiş olsaydık, bugün terör örgütü bu eylemleri yapabilir duruma gelmezdi. Şehirlerimiz silah deposu hâline gelirken valilere talimat verip "dokunmayın" diyenlerin bunların bedellerini ödemeden, bugün gündemi başkanlık sistemine getirmelerini de gene yüce milletimizin huzurlarına ve takdirlerine tekrar sunuyorum.

Dış politikayı kendi kişisel politikaları ve iktidarı için kullanmaya başladılar, iç politika malzemesi yaptılar ancak bunu yaparken bir baktılar ki sıfır sorun derken, sıfır komşuya dönüşmüş bir dış politikayla karşı karşıya geldiler. Bugün az da olsa bundan geri dönüş yapıp milletin menfaatleri çıkarında bir şeyler yapmaya çalışmayı da olumlu buluyoruz. Umarım bu tavırları da devam eder.

Aslında dış politikanın kendine özgü ayrı bir dili vardır. Dış politikada konuşan insanların, boğazın dokuz düğümünün olduğunu bilerek, satranç oynar gibi hareket ederek üç adım sonrasını, beş hamle sonrasını ne olacak diye düşünerek hareket etmek zorundadırlar diyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Eğer bunu yapmazsak bugün yaşadığımız kaos, "kontrollü kaos" diye başlayan ama bugün kontrolsüz hâle gelen ve daha kaç yurttaşımızın, günahsız çoluğun çocuğun hayatını kaybedeceğini bilemediğimiz bir sürece doğru hızla gidiyoruz.

Diyorum ki: Ülkenin gerçek gündemine lütfen geri dönün. Bu ülkenin gündemi başkanlık falan değildir. Böyle sabahlara kadar çalıştırılarak Danıştay, Yargıtay kanunu falan hiç değildir. Milletin gerçek gündemini görün diyorum ve derhâl hep birlikte yüce Meclis olarak buraya yönelelim diyorum.

Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)