GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:109
Tarih:29.06.2016

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Akçay kürsüde konuşuyor, sessizlik lütfen.

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Dün, dış politikada meydana gelen önemli değişikliklerle ilgili Genel Kurulda parti grupları olarak görüşlerimizi dile getirirken ben de Türkiye-İsrail ilişkileri hakkında bir söz almıştım; tabii, zamanın da yetersiz olması nedeniyle sözlerimiz biraz da yarım kalmıştı. Şimdi, önemli gördüğüm bu Türkiye-İsrail ilişkileri konusunda Hükûmet politikasını eleştirmek üzere diğer hususları dile getirmeyi uygun gördüm.

Malumunuz, daha önce de ifade ettiğim gibi, iktidarın dış politikasını çelişkili, tutarsız ve ilkesizlikle itham etmiştik. Bu çelişki, tutarsızlık ve ilkesizlik en çok İsrail'le ilişkilerde kendisini göstermiştir. 30 Ocak 2009'daki "..."(x) hadisesi, 11 Ocak 2010'da İsrail'deki Türk büyükelçisine karşı gösterilen yanlış muamele ve 31 Mayıs 2010'daki Mavi Marmara gemisini hadiseleri olduktan sonra zamanın Başbakanı Sayın Erdoğan ve AKP'li yetkililer kameralar karşısında İsrail'le ilgili sert eleştiriler yaparken bir taraftan da İsrail'le gizli görüşmelere de devam etmişlerdir. Mavi Marmara baskınından tam altı ay sonra, Haziran 2010'da dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve İsrail Ticaret Bakanı Binyamin Ben Eliezer Brüksel'de gizli görüşmeler yapmıştır. Yine, AKP'li yetkililer ile İsrailli diplomatlar arasında dokuz ay süren gizli görüşmeler de yapılmış ve 5 Aralık 2010'da Cenevre'de Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile İsrail'in Birleşmiş Milletler temsilcisi görüşmüştür. Yine, Temmuz 2011'de de Dışişleri Müsteşarı başkanlığında bir heyet İsrail Başbakan Yardımcısı Moşe Yaalon'la New York'ta bir araya gelmiştir ve 2011'de ve takip eden tarihlerde de bu gizli görüşmeler devam etmiştir.

Şimdi, yine zamanın Başbakanı "Ticari ilişkilerimizi askıya alıyoruz." açıklaması yaparken aslında İsrail'le ticari ilişkilerin de katlanarak arttığı görülüyor. Yine, ekonomik ambargodan bahsedilirken zamanın Başbakanı Erdoğan'ın oğlu Burak Erdoğan'ın da İsrail limanlarına yük taşıdığı herkesin bildiği bir sırdır. Yani, bu AKP-İsrail ilişkilerinin iki yüzü vardır: Birincisi, kamuoyuna yansıtılan ve siyasi rant toplamaya yönelik İsrail düşmanlığı politikası. İkincisi de el altında yapılan gizli görüşmeler, tavizler ve verilen ihalelerdir. İsrail Başbakanı ile Türk Başbakanı arasında kırmızı telefon hattı kurulmuş, askerî ve ekonomik 60'a yakın anlaşma imzalanmıştır. Yine 15 Temmuz 2004'te Ankara'da imzalanan mutabakat zaptıyla İsrail'e âdeta Türk tarımını çökertecek tavizler sunulmuştur. Hibrit tohumları kastediyorum.

Bir zamanlar Anıtkabir'i ziyareti "Kazık gibi dikiliyorlar." diye suçlayanlar, 2 Mayıs 2005 İsrail ziyaretleri esnasında Beyrut kasabı Ariel Şaron'u ziyaret ediyor ve Osmanlı İmparatoru Abdülhamid Han'ın huzurundan kovduğu, siyonizmin kurucusu Theodor Herzl'in anıtına çelenkler bırakılıyor ve saygı duruşunda bulunuyor. Hatırlatmak bakımından tekrar bu fotoğrafı görmek gerekiyor.

Şimdi, sınai AR-GE alanında iş birliği anlaşmasıyla İsrail'e birçok tavizler veriliyor ve Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin kırk dört yıllığına İsrailli şirkete verilmesine karşı çıkan Milliyetçi Hareket Partisini de...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Bunları şunun için söylüyorum: Elbette diğer ülkelerle iyi ilişkiler içerisinde olmamız gerekir. Yani bu politikaların tutarlı ve çelişkisiz, ilkeli olması gerekmektedir.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Keyfî bir şekilde birtakım gerekçelerle önce ilişkileri bozup sonra düzeltmeye çalıştıktan sonra bundan bir başarı ve zafer hikâyesi çıkarmamak gerekir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)