| Konu: | Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 109 |
| Tarih: | 29.06.2016 |
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İkinci bölüm üzerinde bu vakte kadar yapılan eleştirileri de cevaplayacak mahiyette bazı değerlendirmelerde bulunmak istiyorum.
Pek çok arkadaşımız, Yargıtay Başkanı, Danıştay Başkanı, daire başkanları ve unvanlı görevlerde bulunan kişilerin üyeliklerinin neden korunduğuna dair sorular sordular. Esasında, bunların başkanlıkları ve üyeliklerinin korunması, Anayasa'nın emrinin gereğini yapmaktan ibarettir. Zira, Anayasa'nın 154'üncü maddesine göre, Yargıtay Birinci Başkanı, birinci başkan vekilleri, daire başkanları ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve cumhuriyet başsavcı vekili dört yıl için seçilmektedir.
Yine, aynı şekilde, 155'inci maddeye göre, Danıştay Başkanı, başsavcısı, başsavcı vekilleri ve daire başkanları dört yıl için seçilmektedir. Bu nedenle, Anayasa'mızın bu hükümleri dikkate alınmak ve buna uygun düzenleme yapılması maksadıyla, unvanlı görevlerde bulunanların, daha doğrusu Yargıtay ve Danıştay genel kurullarının belli bir süreyle seçtiklerinin görevleri ve unvanları korunmuştur, Anayasa'ya uygun bir adım atılmıştır.
Öte yandan, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna hem Yargıtaydan hem de Danıştaydan seçilen sayın üyeler var. HSYK Kanunu'na göre bunlar seçildikten sonra üyelikle bağları kopmaktadır, şu anda onlar, Yargıtay üyesi değildirler. Ancak, 159'uncu maddeye göre bunlar da belirli bir süreyle seçilmişlerdir. Görev süreleri dolduktan sonra kadro şartı aranmaksızın, kanuna göre, üyeliklere dönebilmektedirler. Bu düzenlemeyle onların da üyeliklerinin, daha doğrusu HSYK üyeliklerinin devam edebilmesi için bir düzenleme yapıldı, görev sürelerinin sonuna kadar HSYK üyelikleri devam edecek, görev süresinin sonuna bir ay kala bunların durumu tekrar değerlendirilecektir. Bu da Anayasa'ya uyma zorunluluğundan kaynaklanan bir düzenlemedir, Anayasa'nın emrinin gereğini yapmaktan ibarettir.
Özlük hakları korunuyor mu? Bu düzenlemede özlük hakları korunmaktadır. Özlük hakları korunmadan bir düzenleme yapmayı elbette düşünmek mümkün değildir. 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun "Amaç" başlıklı 1'inci maddesinin (1)'inci fıkrasının (b) bendi uyarınca Yargıtay ve Danıştay Başkan ve üyelerinin aylık ve ödenekleri ile diğer mali, sosyal hak ve yardımların bu kanun kapsamında düzenleneceği ifade edilmektedir. Diğer bir anlatımla, gerek Yargıtay üyelerinin gerek Danıştay üyelerinin özlük haklarına ilişkin düzenlemeler, Hâkimler ve Savcılar Kanunu'na göre yapılmaktadır ve bunların düzenlemeleri kapsamında 2802 sayılı Kanun'a göre Yargıtay üyeleri, Danıştay üyeleri, Yargıtay Başsavcı Vekili, birinci sınıf hâkim ve savcılıkta altı yılını doldurup Yargıtay ve Danıştay üyeliğine seçilme hakkını kaybetmemiş olanlar ile birinci sınıf hâkim ve savcılara ödenecek aylık ve ek gösterge aynıdır. Dolayısıyla, bu düzenlemelerde bunlar korunmaktadır.
Şimdi, Danıştayda Cumhurbaşkanımızın seçtiği üyeler var. Bunların durumunda, özlük haklarında farklılıklar öngörmekteyiz. On iki yıl görev yaptılar, on iki yıldan sonra bunlar ne yapacaklar? Bir tercihte bulunacaklar. Hâkim ve savcılık mesleğine tercihte bulunanlar o mesleğe geçecekler, dolayısıyla özlük haklarından aynen yararlanacaklar. Kamuya geçmek isteyenler de tercihte bulunduklarında kamuya geçecekler. Ana maddede bu düzenleniyor. Neden böyle yaptık? Çünkü, on iki yıllığına seçileceğini bilerek seçiliyor. On iki yıl sonra isterse hâkimlik mesleğine devam edeceğini, isterse kamuya geçeceğini öngörerek seçildiği için kamuya geçenlerle ilgili bu başlangıçtaki belirlilik nedeniyle ayrı bir koruma getirmeye gerek duyulmamıştır.
Ancak, şu anda Danıştayda görev yapan Cumhurbaşkanının seçtiklerinden görevi sona ereceklerle ilgili ikili bir ayrım getirilmiştir. Bunlardan hâkimlik mesleğine geçecekler, o mesleğe geçecekler dolayısıyla birinci sınıf hâkim muamelesi görecekler, Danıştay ve Yargıtay üyelerinin sahip olduğu özlük haklarına sahip olacaklardır. Ancak, kamuya geçmeyi tercih edenlerle ilgili özlük haklarını koruduk, onlarla ilgili istisnai bir geçiş hükmü koyduk. Çünkü, onlar seçildiklerinde böyle bir belirlilik olmadığı için onların özlük haklarını teminat altına alan bir düzenlemeyi orada yaptığımızı ifade etmek isterim. Dolayısıyla, gerek Yargıtay üyeleri gerekse Danıştay üyeleriyle ilgili özlük haklarında herhangi bir kısıtlama, kayıp söz konusu olmayacaktır. Bunu buradan bir kez daha ifade etmek isterim.
Geçen de tartışıldı -bugün belki dile getirilecektir, bilmiyorum- ifade ettim ama bir kez daha ifade etmekte fayda görüyorum. "Yargıtay ve Danıştay üyeliği" ifadeleri, Anayasa'mızda geçmektedir. "Üyelik" ibaresi geçmekte ancak Anayasa'mız Yargıtay ve Danıştay üyeliğine dair bir koruma öngörmemektedir, onunla ilgili ayrı bir teminat öngörmemektedir. Anayasa'mız neyi öngörüyor? Yargı bölümüne baktığımız zaman "genel hükümler" başlığı altında "mahkemelerin bağımsızlığı" 138, "hâkimlik ve savcılık teminatı" 139, "hâkimlik ve savcılık mesleği" 140; buralarda bunlarla ilgili genel teminatlar öngörülüyor, bütün bunlara baktığınızda mahkemelerin bağımsızlığı var; tamam, burada bu, zaten korunuyor. İki: Hâkimlik ve savcılık teminatı var. Bu da burada korunuyor çünkü istemedikçe emekliye ayrılamazlar, emekliye sevk edilme yok. Azlolunamazlar, azlolunma yok. Özlük haklarından mahrum bırakılamazlar, özlük haklarından mahrum bırakma yok. Hâkimlik ve savcılık mesleğine ilişkin düzenleme var, bu düzenlemeden de geri adım söz konusu değildir. Peki, koruma neye getiriliyor Anayasa'da? Koruma, esasında hâkimlik ve savcılık teminatı nedeniyle hâkimlik ve savcılık mesleğine getiriliyor ve bu meslek korunuyor. Bu düzenlemede de aslolan hâkimlik ve savcılık mesleği olduğu için bu mesleğe ilişkin teminatların her birerine uyulmuştur ve bu teminatların gereğine uygun olarak düzenleme yapılmıştır. Yargıtay ve Danıştay üyeliği için geçerli olan teminat da Yargıtay ve Danıştay üyeliği için ayrı bir teminat olmayıp hâkimler ve savcılar için geçerli olan hâkimlik ve savcılık teminatıdır.
Tabii, bu bir kariyer meslek de değildir Yargıtay ve Danıştay üyeliği. Kariyer mesleklerle ilgili 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun temel ilkelere ilişkin 3'üncü maddesinde kariyer ilkesi olarak bir tanımlama var, bu konuda çıkarılan yönetmelikler var, başka değerlendirmeler var, bu konuda bizim mevzuatımız var. Bu mevzuat içerisinde Yargıtay ve Danıştay üyeliği, bir kariyer meslek olarak öngörülmemekte, aksine hâkimlik, savcılık da bu kariyer meslekle ilgili şeyin kapsamı dışında tutulmakta. Ancak, Anayasa Mahkememiz verdiği bir kararında 2008/7 esas sayılı ve 2011/80 sayılı Kararında Anayasa Mahkememiz, "Hâkimlik ve savcılık mesleğine seçimde muhakeme gücünün karar vermek veya iddiada bulunmak için bir konuyu kavrayıp iddianame veya karar şekline getirerek özetleme yeteneğinin, mesleğin temsilinde fiziki görünüm ve davranışları ile olaylara verilen tepkinin mesleğin kariyer meslek olması nedeniyle..." diye devam ediyor. Hâkimlik ve savcılık mesleğini kariyer meslek olarak kabul ediyor ancak Yargıtay ve Danıştay üyeliğiyle ilgili böyle bir durum söz konusu değildir.
Yine Anayasa'mızda Yargıtay ve Danıştay üyeliği için bir süre öngörülmemiştir. Bu, tamamen yasamaya bırakılmıştır. Aynı şekilde YSK üyeleri için de bir süre öngörüsü yoktur. YSK üyelerinin süresi kanunda altı yıl olarak düzenlenmiştir. Şimdi, Yargıtay ve Danıştay üyeleri için de yasama yetkisinin asliliği ilkesi çerçevesinde bir süre getirilmektedir. Bu da tamamen Anayasa'nın yasamaya bıraktığı takdir yetkisi çerçevesinde yapılan bir düzenlemedir.
Son olarak, Yargıtay ve Danıştayın ilk derece mahkemelerinde ve istinaf mahkemelerinde görev yapan hâkim ve savcılarla ilgili kanun yolu değerlendirme formu düzenlemesine ilişkin önemli bir yetki getirilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Sayın Başkan, bir dakika verebilir misiniz.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan, tamamlayın lütfen sözlerinizi.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bildiğiniz gibi, not sistemi, bizim mevzuatımızda vardı ancak kaldırıldı. Not sisteminin kaldırılmasından önce terfiler içerisinde mümtazen terfi oranları yüzde 50'lerde. Not sistemi kaldırılıyor, birdenbire mümtazen terfi edenlerin oranı yüzde 81'e çıkıyor. 2015 yılı itibarıyla mümtazen terfi edenlerin oranı yüzde 92 ama kararların tartışması ve yargıdaki bu mümtazen terfi oranının artmasına rağmen kararlara dönük eleştirilerde bir azalma var mı? Yok, aksine, artma var. Öte yandan hem direnmelerde artma var hem de kararların kalitesinde ve niteliğinde önemli oranda düşüşler var. Bakın, 2010 yılında Ceza Genel Kuruluna giden 308 tane direnme kararı varken 2015 yılında 2.112 tane olmuş. Hukuk Genel Kuruluna 2010'da 794 dosya giderken 2015'te 6.677 dosya gitmiş. Bu, şunu gösteriyor...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Pek çok dosyada tekli direnmeler var. Bu açıdan not sistemi de yargıya olan güveni güçlendirme bakımından, pek çok keyfîliğin önüne geçme bakımından son derece önemli bir yenilik olacaktır. Hayırlı olmasını diliyorum.
Saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)