| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 110 |
| Tarih: | 30.06.2016 |
AZMİ EKİNCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP'nin toplumsal barışımızı tehdit ve yurttaşlarımızın yaşamına kasteden terör olayları hakkında vermiş olduğu grup önerisi aleyhinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
13 Haziran 2002 tarihli Terörizmle Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Çerçeve Kararı'nda "Terör Suçları, Temel haklar ve Prensipler" başlıklı 1'nci maddesinde "terör suçu" ve "terör örgütü" kavramlarının genel kriterleri açısından çerçevesi şöyle çizilmiştir: Bir ülkenin halkını ciddi şekilde korkutmak veya sindirmek, bir hükûmeti ya da bir uluslararası kuruluşu bir şeyi yapmaya ya da yapmamaya zorlamak ve bir ülkenin ya da uluslararası kuruluşun siyasal, sosyal, ekonomik, anayasal temel yapısını yıkmak veya işlemez hâle getirmek amacıyla bir ülkeyi ya da uluslararası bir organizasyonu ciddi zarara uğratan kasıtlı eylemler yapmaktır. Kasıtlı eylemlerden de kastı, bir insanın ölümüne sebebiyet vermek, bedensel bütünlüğüne zarar vermek, insan kaçırmak ya da rehin almak, kamuya ait mülkiyette ya da özel mülkiyette altyapı sistemlerinden bilgi sistemine kadar insan hayatını tehlikeye sokacak şekilde aşırı kayba yol açmak veya büyük ekonomik zarar vermek, uçak, gemi veya diğer taşımacılık araçlarını kaçırmak, silah, patlayıcı, kimyasal, nükleer veya biyolojik her türlü silah üretmek, geliştirmek, elde etmek, taşımak veya kullanmak, insan hayatını tehlikeye sokacak patlama, sel veya yangına sebep olmak gibi veya tehlikeli maddeleri yaymak, bu eylemleri yapmak tehdidinde bulunmak şeklinde sıralanmıştır. Bu tanımlamalardan hareketle, hiçbir devlet hiçbir terör örgütünü meşru kabul edemez, destekleyemez; hiçbir parti, hiçbir sivil toplum kuruluşu, hiçbir vatandaş da hiçbir terör örgütünü destekleyemez, meşru göremez. Ama, gerçek şudur ki, terör örgütleri, varlığına kastettikleri devletlere karşı kullandıkları silahları yine başka bir devlet ya da devletlerin ürettikleri ve sattıkları silahlardan temin etmişlerdir. Yani, hiçbir terör örgütü bir devlet ya da devletlerin desteğini almadan var olamaz. Bu, şu demektir: Aslında her terör örgütü bir ya da birkaç devletin başka bir devlete ya da devletlere nizam vermeye, sömürmeye ya da yok ederek kendi hâkimiyetine almaya matuf açtığı savaşta kullandığı birer silahtır. Başka bir deyimle, bütün terör örgütleri varlığına, egemenliğine ve huzuruna kastettikleri devletlere karşı başka devlet ya da devletlerin kullandığı birer kiralık taşerondur. İşverenleri küresel güçlerdir, taşeronları ise terör örgütleri ya da zaman zaman üçüncü dünya ülkeleridir. İşlevi biten terör örgütlerinin yerine yenisi ya da yenileri kurulur ama işverenleri hep kalıcıdırlar.
Birinci Dünya Savaşı'nda 30 milyon, İkinci Dünya Savaşı'nda 50 milyon insanı katliamdan geçiren küresel güçler, her ne kadar bir daha böyle kıyımların yaşanmaması için insan hakları beyannamesi gibi bağlayıcı metinler yazsalar da Birleşmiş Milletler, NATO, Varşova Paktı, Avrupa Birliği gibi caydırıcı birlikler kursalar da emperyal güdülerine ve çıkar savaşlarına çok daha kurnazca ve kalleşçe yöntemler geliştirerek devam etmişlerdir. Küresel güçler işgal ettikleri yerleri hegemonyalarında tutmaya devam etmek ve işgal edemedikleri yerleri hegemonyalarına almak için ya savaşmadan devirme yöntemini kullanmışlardır; Türkiye'de her on yılda bir gerçekleşen darbeler, ihtilaller, muhtıralar gibi, Mısır'da daha yeni yaşanan, Mursi'ye karşı yapılan ihtilal gibi ya da savaşmadan savaştırma yöntemini kullanırlar; İran-Irak Savaşı gibi, Irak-Kuveyt Körfez Savaşı gibi ya da yerel terör yöntemini kullanarak devletleri kendi içlerinde kurdukları ve destekledikleri terör örgütleriyle savaştırarak terbiye etme yoluna giderler; Türkiye'ye karşı otuz beş yıldır kullandıkları PKK ve DHKP-C gibi, Afganistan'da ve Pakistan'da kullandıkları Taliban gibi, Nijerya'da kullandıkları Boko Haram gibi, Somali'de kullandıkları Eş Şebab örgütü gibi ya da uluslararası terör yöntemini kullanarak kurdukları ve destekledikleri terör örgütlerine uluslararası düzeyde eylemler yaptırarak devlet ya da devletleri terbiye etme yoluna gitmişlerdir. Irak, Sureyi ve Türkiye üçgeninde ve zaman zaman Batı ülkelerinde kullandıkları terör örgütü, daha önceleri kullanıp tedavülden kaldırdıkları El Kaide'nin yerine kurdukları DEAŞ terör örgütüdür. Daha çok Orta Doğu ve İslam ülkelerinde ajanlarının eliyle kurdukları ve kullandıkları bu örgütler ne hazindir ki bu toprakların çocuklarından oluşturulmuş ve savaşmadan savaştırma yöntemiyle hem birbirlerine kırdırılmışlardır hem de İslamofobi'yi besleyerek yeni bir haçlı savaşının zemini hazırlanmaktadır. Bunu, İslam ülkelerinde etnisiteye dayalı milliyetçilik ve mezhepçilik çatışması üzerinden devşirdikleri terör örgütleri eliyle yapmaktadırlar.
Kuranı, kurduranı, yöneteni, yönetileni, destekleyeni ve kullananı devletlerce malum olan yerel ve uluslararası terör örgütlerinin Türkiye'ye yönelik yaptıkları terör eylemlerine karşı iktidarıyla, muhalefetiyle, bütün kurum ve kuruluşlarıyla, medyasıyla, akademisyeniyle, STK'larıyla ve iş adamlarıyla yekvücut, meseleye tamamen millî bir mesele olarak bakılması gerekirken ne üzücüdür ki Türkiye'de böyle olmuyor.
Bugün burada CHP'nin önerisi olduğu için sadece CHP'nin terörle ilgili politikalarını, görüşlerindeki paradokslara ve gayrimillî duruşlarına değinmeye çalışacağım. CHP, demokratik yollarla 11 seçimdir güçlenerek başa gelen AK PARTİ'yi terör örgütü PKK'yla iş birliği yapmakla suçlayarak ve terör örgütünü üzerimize salan küresel güçlere de gidip bizi şikâyet ederek yaşadığı paradoksla Türkiye'yi zora sokacak derecede gayrimillî duruş sergilemektedir. Türkiye'de İsmet Paşa'nın 1935 ve umumi müfettişlerin 1936 Kürt Raporu doğrultusunda uyguladıkları ret, inkâr ve asimilasyon politikalarının ve küresel güçlerin desteğiyle otuz beş yıldır devam edegelen PKK terörünün mimarları sanki kendileri değilmiş gibi müsebbip olarak AK PARTİ'yi utanmadan, arlanmadan göstermeye devam ediyorlar. HDP'yle birlikte, hem ülke içinde hem de uluslararası arenada AK PARTİ Hükûmetinin DEAŞ'la iş birliği yaptığını, desteklediğini, buna dair paralel ve bir kısım küresel güçlerin beslediği medya bozuntularıyla birlikte ispatlamak için gece gündüz yırtınıp durdukları Türkiye'yi zora sokmayı âdeta birinci vazife addettiklerini üzülerek müşahede ediyoruz. CHP, bugünkü önerisinin gerekçesinde belirttiği üzere, 7 Hazirandan sonra son bir yılda terör olaylarının artışının ve son olarak 28 Haziran 2016 tarihinde İstanbul Atatürk Havalimanı'nda yapılan saldırının son yıllarda Türkiye'nin iç ve dış politikalarındaki tercihlerinden ve uygulamalarından ayrıca yeterli tedbirlerin alınmayışından kaynaklandığını söylemektedir.
Evet, terör artıyor çünkü artık ekonomisiyle, yatırım ve kalkınmasıyla, demokrasisiyle ve Orta Doğu'da rol model olması, itibarı artan, sözü dinlenir olan bir Türkiye doğuyor ve bundan rahatsız olanlar var. Terör olayları artıyor çünkü güvenliğimizi ve ekonomimizi etkileyecek sınır komşularımızda yaşanan ve yaşatılmak istenen 5 bin kilometreden, 11 bin kilometreden gelip komşularımız üzerinde tasarruf hakkına sahip ülkelere karşı Türkiye'nin de söyleyecek bir çift sözü var artık. Ama biz, CHP zihniyeti gibi bugüne kadar iç politikada barışı ve sulhu...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - CHP kadar taş düşsün başınıza, CHP kadar.
AZMİ EKİNCİ (Devamla) - ...sadece vesayetlere ve darbelere teslim ederek sağlasaydık, dış politikamızı da yine yıllarca yapıldığı gibi ABD ve NATO'ya ipotekleyerek cihanda sulhu sağlasaydık tabii ki kimse bize niye, niçin ses çıkarsın. Dış politikamızda yine yıllarca yapıldığı gibi ABD ve NATO...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AZMİ EKİNCİ (Devamla) - ...doğrultusunda hareket eden CHP, bugün AK PARTİ döneminde yaşananlarla ilgili de eski...
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ekinci.
Süreniz dolmuştur, teşekkür ediyorum, süre vermiyoruz kimseye malumunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Süreyi de kesen CHP zihniyeti!
AZMİ EKİNCİ (Devamla) - Çok teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)