| Konu: | MHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 112 |
| Tarih: | 13.07.2016 |
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde söz aldım, bu vesileyle sizleri saygılarımla selamlıyorum.
MHP grup önerisiyle, Türk hukuk sisteminin sorunlarının tespiti ve bu sorunların çözümü için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması amacıyla bir Meclis araştırması komisyonu kurulması istenmekte ve bugünkü gündemde görüşülmesi talep edilmektedir. Grup önerisinin gerekçesine baktığımız zaman da hukuk sisteminin sorunları dört ana başlık altında özetlenmiştir. Bunların birincisi, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı ilkelerinin uygulanmaması; ikincisi, adliye binalarının yetersiz olması; üçüncüsü, hukuk eğitiminin yetersiz olması; dördüncüsü de iktidarın yargı üzerinde baskı yaptığı yönündeki iddialardır.
Şimdi bunlara kısa kısa değinmekte fayda vardır. Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığının uygulanmamasıyla ilgili sorunlar, sadece günümüzün problemi değildir. Bu problem, uzun yıllardır devam etmektedir. Hukukun üstünlüğünün tesisi ve yargı bağımsızlığının tesisi anlamında da özellikle son yıllarda önemli adımlar atılırken vesayetçi anlayışın, yargı sistemindeki vesayetçi anlayışın da direnci henüz kırılabilmiş değildir. Bu anlamda da iktidarın, siyasi iktidarın yalnız bırakıldığını söylemekte fayda vardır.
Adliye binalarının yetersizliğiyle ilgili gerekçe de, aslında, on dört yıllık AK PARTİ iktidarında ortadan kaldırılmıştır. Zaten Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü de bu konuya değindi, "Müteahhitleri zengin etmek için adliye sarayları yaptınız." dedi. Biz, müteahhitleri zengin etmek için adliye sarayları yapmadık. Adliye binaları apartman dairelerinde kiralıktı, merdiven altlarında duruşmalar yapılıyordu. Biz, vatandaşımızı, yargı mensuplarımızı çağdaş, teknolojiyle donatılmış fiziki imkânlara kavuşturmak için bunları yaptık. Eğer o anlayış olursa, müteahhitleri zengin etmek için yapıyorsak bunları, o zaman köprüleri de yapmayalım, feribot sıralarında, kuyruklarında beklemeye devam edelim; hastaneleri yapmayalım, okulları yapmayalım. Bu anlayışın, müteahhitleri zengin etmek için bunların yapıldığı yönündeki anlayışın da zaten klasik bir anlayış olduğunu milletimiz bilmektedir.
Hukuk eğitiminin yetersiz olması... Evet, bu konuda haklı gerekçeler var. Hukuk eğitimiyle ilgili sorunlar devam ediyor. Bununla ilgili de 65'inci Hükûmetin programında buna geniş bir yer veriliyor. Hukuk eğitiminin güçlendirilmesi anlamında önemli tedbirler var. Hâkim ve savcılarımızın meslek içi eğitimlerinin güçlendirilmesiyle ilgili önemli planlamalar var. Bu planlamalar hayata geçtiğinde ve üniversitelerimiz de hukuk eğitimiyle ilgili gerekli tedbirleri aldığında bu sorun da önemli ölçüde ortadan kaldırılabilecektir.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - 65'inci Hükûmete kadar, 58'den 65'e tüm hükûmetler sizin.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Tabii, yapılanlar var ama yapılacak olanlar da var. Bunlara devam edeceğiz.
İktidarın yargı üzerindeki baskısıyla ilgili gerekçeler... Bir kere bunlara katılmadığımı belirtmek istiyorum. Bu, sürekli gündeme getirilen bir husus. Aslında iktidarın yargı üzerinde bir baskısı değil de, yargının zaman zaman sınırlarını aşarak, vesayetçi anlayıştan kaynaklanan alışkanlıklarla aslında siyasi iktidarın üzerinde zaman zaman baskılar oluşturduğunu da çok iyi biliyoruz; Anayasa Mahkemesi kararlarından biliyoruz, yüksek yargının görev ve yetki sınırını aşan kararlarından bunları biliyoruz. Anayasa Mahkemesi başkanlarının, HSYK başkanlarının, Yargıtay, Danıştay başkanlarının, üstlerine elzem olmayan siyasi konularda, yargı konusunun da dışına çıkarak açıklamalar yaptığını geçmişte çok iyi biliyoruz. Tüm bu olumsuzlukların ortadan kaldırılması anlamında da, on dört yılda AK PARTİ iktidarında önemli çabalar sergilenmiştir. Yargının vermiş olduğu kararlar hep eleştiriliyor; neden eleştiriliyor? Çünkü yargılama saiki dışına çıkarak birtakım soruşturmalar yapıldığını hepimiz biliyoruz. Ergenekon soruşturması, 17-25 Aralık soruşturması; bunların yargılama saikiyle yapılmayan soruşturmalar olduğu da artık herkesin malumu olan hususlar.
Şimdi, değerli milletvekilleri, adalet, mülkün ve meşruiyetin temelidir, hukuk devletinin esasıdır. Yargı sistemi, hukukun üstünlüğüne dayanıyorsa, herkesin güven duyduğu her türlü güç odağından bağımsız ve tarafsız ise ve vatandaş taleplerine hızlı cevap verebilen bir yapıdaysa adalet tesis edilebilir. Yargı, hukuk güvencesi oluşturuyorsa, uluslararası standartlarda ve demokratik usullerle işliyorsa, ideoloji, siyasal tasavvur veya inanç dikte etmiyorsa o zaman bağımsız ve tarafsız olabilir, o zaman güven veren bir adalet sistemi vücut bulabilir. Güven veren bir adalet sisteminin olduğu yerde de öngörülebilirlik olur, istikrar olur, belirsizlik ortadan kalkar, üretim olur, insanlarımızın refah düzeyi artar, kalkınma hızlanır. AK PARTİ hükûmetleri, 2002 yılından bu yana, güven veren bir adalet sisteminin tesisi için gerçekten önemli reformlara imza atmıştır. Şu on dört yılda, seksen yıldır uyguladığımız temel kanunların tamamı değişmiştir. Hukuk alanında sessiz bir devrim gerçekleştirmiştir AK PARTİ bunları gerçekleştirirken de Türkiye Büyük Millet Meclisindeki tüm siyasi partilerin uzlaşmasıyla bu temel kanunlar geçmiştir; Ceza Kanunu'muz uzlaşmayla geçmiştir, Ceza Usul Kanunu'muz uzlaşmayla geçmiştir, Türk Ticaret Kanunu'muz uzlaşmayla geçmiştir, Borçlar Kanunu'muz uzlaşmayla geçmiştir, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'muz uzlaşmayla geçmiştir. Ceza İnfaz Kanunu'muz yine bu Meclisin partilerinin uzlaşmasıyla geçmiştir. Tüm temel kanunlarımız yenilenmiştir. Bu mevzuat yenilenmesi uygulamaya bu derece yansımış mıdır? Bunu tabii söyleyemiyoruz çünkü yargı mensuplarının da bu mevzuata uygun bir şekilde karar vermesi gerekiyor, bu anlamda da çabalar devam ediyor.
İşte, geçen hafta, bayramdan önceki görüşmelerimizde Meclisimizin gündeminde yine bir yargı paketi vardı. Neydi bu yargı paketi? Yüksek yargının ağır iş yükünden kurtulması ve bir içtihat mahkemesi hâline gelmesiyle ilgili çalışmalarımızdı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ya, atma Yılmaz din kardeşiyiz ya, atma Yılmaz din kardeşiyiz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Burada da yine belki on gün bunu geçirmek için uğraştık. Hâlbuki amaç belliydi. Amaç neydi? Amaç, Yargıtay ve Danıştaydaki ağır iş yükü artık... İstinaf mahkemelerinin önümüzdeki 20 Temmuzdan itibaren devreye girecek olması nedeniyle artık dosyaların yüzde 80'inin istinaf kanun yolunda kesinleşecek olmasından dolayı Yargıtay ve Danıştay daire sayılarının azaltılması. Buna da itiraz edildi. Evet, muhalefet itiraz edebilir, eleştirebilir ama gerekçemiz haklı bir gerekçe. Şu denildi: "Niye artırdınız geçmişte?" Evet, geçmişte artırdık, niye artırdık? Yargının ağır iş yükü vardı...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Şimdi hafifledi mi?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - ...istinafı devreye geçiremedik bazı sebeplerle ama şimdi istinaf devreye girdi ve azaltma gerekçemiz bu. Yargıtay ve Danıştayı içtihat mahkemesi hâline getirmek zorundayız. Aksi takdirde, ağır iş yükü nedeniyle vatandaşlarımızın haklarına kavuşabilmelerinin ve davalarının sonuçlanmasının uzun yıllar sürmesi yargıya olan güveni zedeliyor. Bunu da ortadan kaldırmak için çok önemli bir çalışmayı bayramdan önce sizlerle beraber gerçekleştirmiş olduk ve ülkemiz yargı sistemiyle ilgili de önemli bir sorunu Meclis olarak gündeme aldık ve gidermenin yoluna baktık.
Yine, önümüzde duran en önemli problem Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısıyla ilgilidir. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun demokratik ve çoğulcu bir yapıda oluşmasıyla ilgili olarak, evet, burada bir Anayasa değişikliği yaptık ve 2010 Anayasa değişikliği Meclisimizin, milletimizin onayından geçti. Ancak, milletimizin onayına sunulmadan önce Anayasa Mahkemesi bir iptal kararı verdi ve bizim amaçladığımız çoğunlukçu yapı yerine çoğulcu bir yapıyı getiren bir sistemi getirdi. Liste usulüyle seçimler yapıldı ve bu liste usulüyle ilgili yapılan seçimler de maalesef, yargıda, ilk derece mahkemelerinde birtakım gruplaşmalara neden oldu ve hukuk dışı bir yapılanmanın temayüz ettiğini görmüş olduk.
Bununla ilgili, siyasi partilerimizden sözcüler zaman zaman bu HSYK yapısının yeniden düzenlenmesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin de bu anlamda devreye sokulmasıyla ilgili görüşler serdediyor. Burada gerçekten sadece bir yargı krizi değil, önümüzde bir devlet krizi söz konusu. Bu devlet krizini çözebilmek için de -sadece iktidar partisinin değil, muhalefet partilerinin de- HSYK'nın yapısının yeniden düzenlenmesi ve seçim usulüyle ilgili olarak burada Anayasa değişikliği konusunda bir çalışmanın yapılmasını önümüzde duran en önemli sorun olarak görüyoruz.
Bilirkişilik müessesesi önemli. Bununla ilgili tasarı Meclisimizin gündeminde, bir an önce bunu yasalaştırmamız gerekiyor. Hâkim ve savcı sayısı Avrupa standardının üzerine inşallah çıkacak, bununla ilgili çalışmalar gerçekleştiriliyor. Hukuk sistemimizin sorunlarını biliyoruz siyasetçiler olarak. Araştırmadan ziyade biz burada icraat yapalım, kanuni düzenlemeleri bir an önce hayata geçirelim diyorum.
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)