GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hukukuna Göre Kurulmuş Olan Üniversitelerin Karşılıklı Tanınmasına Dair Milletlerarası Anlaşmaya Ek Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:115
Tarih:19.07.2016

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) - Değerli Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.

Tabii, başka bir mevzuyla ilgili görüşüyoruz ama artık, Türkiye'nin gündemi bir süre 15-16 Temmuz gecesi yaşamış olduğumuz bu hareketle ilgili olacak. O bakımdan ben de müsaadenizle konuşmamı bu konuya tahsis etmek istiyorum.

Öncelikle, değerli arkadaşlar, bu yaşadığımız hareketi -bunu özellikle kullanıyorum- bir darbe teşebbüsü olarak değerlendirmek yanlış kanaatimce. Darbe teşebbüsü, malum, literatürde de teknik olarak baktığımızda, askerlerin, Silahlı Kuvvetler içerisindeki bir grubun hükûmeti devirerek yönetimi ele geçirmesi şeklinde tanımlanabilecek bir şeydir. Burada, tabii, Silahlı Kuvvetlerine mensup askerler olması gerekiyor bunların. Bu çerçevede bakacak olursak, eğer buna "Darbe teşebbüsü" dersek, bizim Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları içerisinde bir grubun bunu yaptığını kabul etmemiz lazım. Görünüşte öyle ama bunlara "Türk askeri", "Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu" demek bir yanlıştır, Türk Silahlı Kuvvetlerimize, milletimize, devletimize bir hakaret olur. Bunlar, Pensilvanya'nın -Pensilvanya, malum, Amerika Birleşik Devletleri'nin bir şehridir- askerleri. Türk askeri, Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu olarak bunları nitelendirmek mümkün değil ve bu harekete de genel anlamıyla bir terör hareketi ama belki bir işgal hareketi, işgal teşebbüsü demek gerekir. Devletimizin en azından bazı kurumları itibarıyla işgal edilmesine yönelik bir teşebbüsle karşı karşıyayız.

Hamdolsun, bu hareket, bu teşebbüs püskürtüldü, engellendi. Bu teşebbüsün, bu hareketin merkezi -tabii, çok sık o akşam bunu dinledik, takip ettik- Akıncılar Üssü. Burada, çok kısa bir tarihî işarette bulunacağım: Hatırlayanlar vardır, buranın önceki adı, esas adı Mürted Üssü idi. Mürted, bir bölge Kazan ilçemiz sınırları içerisinde. Mürtet, biliyoruz dinî bir tabir; Müslüman olduğu hâlde Müslümanlıktan ayrılan kişiye mürtet denir dinen. Buraya bu ismin verilmesinin bir sebebi var. 1402 Ankara Savaşı sırasında Yıldırım Bayezid'in ordusundaki bazı güçler orduyu arkadan vuruyorlar, ihanet ediyorlar orduya. Bu sebeple burada, dinî anlamda mürtet değil ama "devlete ihanet edenler" anlamında mürtet, "devletten dönenler" anlamında mürtet olmak üzere bu bölgeye verilmiş bir isim. Tabii, bunu ben tarihî bir vaka olarak anlatıyorum. Burada yaşayan insanlarımız, büyük kahramanlar onlar; bu bölgede bu üsse konuyla ilgili bilgi sahibi olduklarında hemen giden, Kazan'da yaşayan yaklaşık 8 bin civarında insan; onlar burada canlarını siper ederek, göğüslerini siper ederek buradaki bu teşebbüsün karşısında duran insanlar. Bunlarla ilgili değil sözüm, bir tarihî olaya işaret etmek istiyorum. Dolayısıyla, bugün karşı karşıya olduğumuz hadise, bir bakımdan da tarihin tekerrürüdür. Bir mürtet ihanetiyle karşı karşıya Türkiye Cumhuriyeti devleti.

Değerli arkadaşlar, tabii, bu hareketin püskürtülmesinde en büyük pay aziz milletimizin, millet fertlerimizin. Hepimiz Türkiye'nin muhtelif yerlerinde birçok vakayla karşılaştık. Bugün ben geldiğimde birçok arkadaşımdan da, gerek Ankara'dan gerek İstanbul'dan, Türkiye'nin başka yerlerinden çeşitli vakalar, olaylar dinledim; hepsi başlı başına birer kahramanlık hikâyesi. Gerçekten, milletimizle ne kadar büyük gurur duyarsak duyalım onun hakkını veremeyiz.

Türkiye çok büyük badireler yaşadı; cumhuriyetin kuruluşundan itibaren muhtelif harekâtlarla, askerî darbelerle, başarılı olan, olmayanlarla karşılaştık. Bunların hiçbirisinde, bugün olduğu gibi, bu anlamda milletin kendi kendine organize olarak göstermiş olduğu bir reaksiyon görmedik, yaşamadık. Öncelikle, bu tarihî süreç, yaşadıklarımızın hepsi demek ki hepimize, milletimizin bütün fertlerine bir hassasiyeti, bir devlete, demokrasiye, millî iradeye sahip çıkma asaletini kazandırmış; bu çok önemli bir şey, yaşadığımız hadise. Ama, milletimizin kahramanlığını burada ne kadar anlatacak olursak olalım onu layıkıyla ifade etmiş olamayız.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin her yerinde tankların üzerine çıkan, silahla yapılan taramalara göğsünü siper eden insanlar esasen kendi iradesine, millete yönelmiş olan bir tecavüze karşı durmaktadırlar. Sadece -eskiden olduğu gibi- seçim günü sandıkta oyuyla devlete, millete, yönetime sahip çıkmak yerine bu sefer her hâlükârda kendi iradesi aleyhine meydana gelen bir gelişmenin karşısında durma cesaretini ve şuurunu gösteren vatandaş topluluğuyla karşı karşıyayız. Milletimizi buradan hürmetle selamlıyorum. Bu, tarihî bir hadisedir. Bu Meclis Gazi Meclistir, hep diyorduk ya, ikinci defa gazilik unvanını Meclisimiz, yaşadığımız hadiseyle aldı.

Tabii, yaşadığımız bu hadise niye darbe teşebbüsü değil? Darbecilerin en büyük problemi dünyanın her tarafında bir meşruiyet problemidir. Darbe yapıyorsunuz, ülkeyi yöneteceksiniz, sizin bir tabanınız yok, millet nezdinde bir meşruiyetiniz yok. Bu meşruiyet sıkıntısı özellikle darbecileri halka karşı duruşlarında bir dikkate sevk ediyor dünyanın birçok yerinde, Afrika'da gerçekleşen bazı darbeleri istisna tutacak olursak. Onun için, darbe yapanlar halka, sıradan vatandaşa silah doğrultmaktan kaçınırlar, halkı karşısına almaktan kaçınırlar. Hâlbuki bu harekette görüyoruz ki hedef gözetmeksizin topluluğa ateş açan... Hatta keskin nişancılarca Boğaziçi Köprüsü'nde doğrudan -bazı otopsi raporlarında, Adli Tıpta çıkan- tek kurşunla ve bizzat nişan alınarak öldürülmüş, katledilmiş vatandaşlarımız var. Bu şekilde vatandaşı, yine en önemli kurumumuz yüce Meclisi, Türkiye Büyük Millet Meclisini, yine Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ni hedef alan bir anlayış sadece bir darbe teşebbüsünde bulunuyor diye nitelendirilemez. Çünkü darbede hükûmeti, iktidarı ele aldığınız zaman neticede siz yöneteceksiniz ülkeyi. Kurumları niye tahrip ediyorsunuz? Bu anlayış sadece bu şekilde bir hareket olarak da nitelendirilemez, bu bir intikam hareketidir siyasetten ama en başında milletten intikam almak üzere tasarlanmış, yola çıkılmış bir harekettir. O hareketi, darbeyi telin ediyorum. Hepimiz beraber bunu burada gerçekleştirdik ama en büyük pay aziz milletimizin.

Tabii, burada, başta hakkını ifade etmemiz lazım, Cumhurbaşkanımızın duruşu çok önemli. Kendisini, milletimiz, biz -çeşitli illerimizde de bulundum- parti farkı olmaksızın da bu duruşu herkes saygıyla, takdirle ifade ediyor. Kendisini hürmetle buradan selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ben ilk haber aldığım saatlerde kendisini telefonla aradım. Birçok kimseye ulaşamadığımız vakitlerdi onlar. Bulunduğu yerden telefonla aradım ve bir tek çalmada telefonunu açtı. Önce tabii, güvenliğiyle ilgili hususta emin olmak istedim ama sonra dedi ki: "Bizim bu hareketin karşısında durmamız lazım. Derhâl herkes sokaklara, meydanlara inecek ve milletimiz bu harekete iradesine sahip çıkarak karşı duracak." (AK PARTİ sıralarından alkışlar) İlk anda daha bunu söyledi ve kendisi de bunu bizzat yaşayarak da bu duruşu, bu tavrı ortaya koydu. O şartlar altında, malum, ağırlıklı olarak Jandarma içerisinde, kısmen de Hava Kuvvetleri içerisinde bir örgütlenme var. Dolayısıyla, havadan intikal etmek İstanbul veya Ankara'ya, çok riskli bir şey. Buna rağmen, bu riski göze alarak, hani her zaman söylediği "Biz kefenimizi giyerek yola çıktık." mottosunu, ilkesini, anlayışını bizzat yaşayarak da milletimize göstermiş oldu. Onun liderliğinde, önderliğinde bu hareket, bu hain ihanet hareketi, bu mürtet hareketi çökertilmiş oldu.

Ben, bütün partilere mensup arkadaşlarımızın da, tabii basın mensuplarımızın da bir birlik, beraberlik içerisinde, bu gayrimeşru harekete karşı durduğunu ifade ediyorum. Herkesi bu anlamda tebrik ediyorum. Tabii polisimiz, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin kahir ekseriyeti bunun karşısında durdu. Savcılarımız, hâkimlerimiz hemen eş zamanlı olarak harekete geçtiler. Türkiye bir tarih yazmıştır, bir destan yazmıştır. Bütün dünyaya da örnek olacak bir tabloyu göstermiştir. Artık bu ülkede hiç kimse bu milletin karşısına çıkıp darbeyle, zorla, millî iradeyi gasbederek hükmetme imkânına, hakkına sahip değildir. Bu tescil edilmiştir. Bunda emeği geçen herkesi burada tebrik ediyorum.

Hepinizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)