GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:116
Tarih:20.07.2016

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, öncelikle Suruç katliamında kaybettiğimiz değerli insanlarımızı anarak sözlerime başlamak isterim.

15 Temmuzda, siyasal değişimi yaratacak gücü halkın mücadelesi yerine askerî iktidarda ve darbede arayanların yarattığı şiddet ortamında yaralananlara acil şifalar diliyoruz, yakınlarını kaybedenlerin acısını paylaştığımızı ifade etmek istiyoruz.

Bir kısmımız, özellikle 12 Eylül darbesini görenlerimiz, bir askerî cunta rejiminin bizlerin hayatlarında nasıl onarılmaz yaralar açtığına bizzat tanık olduk. Askerî cezaevi deneyimi yaşamış olanlar, diğerlerimizin duymadığı "hoş geldin işkencesi", "kafes", "tabutluk" gibi kelimeleri, cinsel şiddeti bilir, kimsenin bilmediği acı anılarla yaşarlar. Darbe, bizler için, özellikle, hâlen kadınların yaşadıklarıyla yüzleşemediğimiz bu karanlık günlerdir. 1 milyondan fazla kişinin fişlendiği, onlarca kişinin idam edildiği, yüzlerce insanın işkencede öldürüldüğü, yakınlarının büyük acılar yaşadığı, dışarıda yakınlarını bekleyen insanların, özellikle de annelerin insan hakları mücadelesini Türkiye'ye öğrettiği günlerdir darbe günleri. Hiçbir darbenin, halkın iradesini temsil etmeyen hiçbir yönetimin bizlerin geleceğini aydınlatmayacağını biliyoruz.

Özellikle vurgulamak isteriz ki bizlerin aylardır "Bu ülkede sivil darbe var." diyerek ifade ettiğimiz otoriter ve tekçi yönetim krizi ve çoğulcu demokrasi sorunu, Kürt illerindeki uygulamalar ve yürütülen savaş, bugün yaşadığımız darbe girişiminin koşullarını yaratmıştır. Bir ülkede savaş olduğu sürece darbe tehlikesi her zaman vardır. Bunun panzehri ise daha fazla otoriterleşmek değil aksine herkes için demokrasi ve özgürlüklerin yolunu açmaktır. İnsan özgürlükten yana olmadığı müddetçe düşmanları asla bitmez arkadaşlar, bitmeyecektir, yeni düşmanlar türeyecektir ve sürekli bu korkuyla yaşanmaya devam edilecektir.

15 Temmuz sonrası tanık olduğumuz bazı olaylar ise özellikle biz kadınlar için demokrasi umudu doğurmaktan uzaktı. Darbe şüphelisi askerleri "gâvur", eşlerini "savaş ganimeti" olarak adlandıranları, darbe suçlamasıyla yakalanan askerleri kız çocuklarına cinsel saldırıda bulunmakla tehdit eden polisleri gördük. Kullandıkları dil ve yöntemler, 12 Eylül darbesinde kadınlara cinsel işkenceler yapan askerlerin, Kürt illerinde öldürdükleri kadınların çıplak bedenlerinin fotoğraflarını paylaşan, yatak odalarında kadın kıyafetlerini parçalayıp sergileyen, duvarlara cinsiyetçi yazılar yazan, IŞİD'in Türkiye kolu gibi çalışan esedullah timleri, özel harekât, asker ve polis yöntemlerinin aynısıydı. Bir daha darbelerin yaşanmamasının yolu işte bu erkek egemen, militarist, iktidarı için her yolu kullanan aklı mağlup etmekten geçiyor.

Darbelerden kurtulduk demek için henüz erken. Toplumsal galeyanın, darbenin yaratacağı hasarların önüne geçmek için önlemler almak gerekiyor. Darbe teşebbüsünden sonra binlerce hâkim, savcı, akademisyen, eğitimci ve devlet memurunun gözaltına alınmasıyla ya da görevden alınmasıyla sarsılan güvenleri onarmak, şüpheliler için hukuka uygun ve adil bir yargılamanın yapılacağı inancını yaratmak, basın üzerindeki baskıya son vermek, tüm halklara ve kesimlere bu ülkenin onların da ülkesi olduğu güvenini vermek gerekiyor. Bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirmiş yargının gerçek rolüne kavuşması, uluslararası kurumlarca da defalarca tespit edilen insan hakları ihlallerini sona erdirmek, yaşananlarla yüzleşmek, barış için yeniden adım atmak darbeleri önleyecek tek yoldur. Ancak, maalesef, şimdi de muhalif olan herkesi "cemaatçi, darbe destekçisi" gibi yaftalamak ve aynı çuvala koymak gibi, çok yakın tarihte karşılaştığımız tehlikeli yaklaşımlar söz konusu. Avukatlara dahi saldırı olduğunu duyuyoruz. Biz darbenin panzehri demokrasidir derken idam ve bireysel silahlanmanın gündeme getirilmesi ise demokrasiyle asla ilgisi olmayan bir söylemdir. Bireysel silahlar da, bildiğiniz gibi, en fazla kadınları vurmaktadır.

Siyaset intikamla yapılmaz arkadaşlar. Sizler de intikamla siyaset yapmayın, buna müdahale edin çünkü buradan Türkiye'nin çıkabileceği bir yol yoktur. İntikam siyaseti hiçbir zaman, hiç kimseye fayda getirmemiştir.

Evet, sokaklar güzeldir, sokaklar, gerçekten o sokaklarda özellikle düşünceleriyle, duruşlarıyla, farklılıklarıyla, rengârenk, binlerce kadın varsa anlamlıdır. 12 Mart ve 12 Eylül darbelerini de maalesef, Ankara'da yaşamış ve yaşattığı acıları iyi bilen birisi olarak her türlü darbeye karşı olduğumu bir kez daha ifade etmek isterim ve sürekli sokağa çıkma çağrılarının yinelendiği şu günlerde de bir çağrı yapmak isterim: Evet, dediğim gibi, sokak iyidir ancak sizin istediğiniz çıkar, diğeri çıkamaz olunca değil, kimin kime şiddet uygulayıp yöneleceği bilinmezken değil. Sokak, özgürlükler birlikte ve eşit olarak yaşanınca güzeldir. Bizler, hiçbir zaman ve hiçbir koşulda demokrasi, eşitlik, barış taleplerimizden ve özgürlüklerimizden, bunlara sahip çıkmaktan asla vazgeçmeyeceğiz.

Bize, 16 Temmuzda, ertesi gün, Mecliste toplandığımız zaman teşekkür ettiniz. Evet, ben de bu teşekkür için teşekkür ederim. Ancak, belirttiğimiz gibi, hayatımızın her döneminde, her türlü darbeye karşı olduk, bundan da en çok zarar gören kesimlerdik ama artık bizler de sizlere teşekkür etmek istiyoruz. Gerçekten, bu darbe girişimi demokrasiye ve barışa geçişin, bunun kalıcılaşmasının bir vesilesi olsun istiyoruz. Şu anda yaşadığımız günlerde gerçekten demokrasi için bir yol ayrımındayız. Bunu hep birlikte başarabiliriz, bunu barışa vesile yapabiliriz. Az önce bir hatibin de ifade ettiği gibi, darbe teşebbüsü ertesinde toplu olarak gözaltına alınan üst rütbeli personel arasında Kürt halkına yönelik kitlesel hak ihlallerini gerçekleştiren kişiler var. Bu kişilerin işledikleri savaş suçları için de yargılanmaları toplumsal barışı kurmak için vazgeçilmezdir. İnsanlığa karşı suçların ise biliyorsunuz zaman aşımı olmaz. Özellikle yargılanan darbe şüphelisi komutanların ve onların emrindeki özel birimlerin kadınlara karşı işledikleri suçların da ortaya çıkarılmasını ve sorgulanmasını ben, bir kadın olarak ve bunu yaşayan dostlarımızın, arkadaşlarımızın anlattıklarını, acılarını çok iyi bilen, yakinen dinleyen bir kadın olarak yapılmasını özellikle talep ediyorum.

Evet, dediğim gibi, yaşadığımız şu an demokrasi için bir fırsattır. Eğer intikamla siyaset yapmazsak, eğer hep birlikte sokağa çıkmayı sağlayabilirsek yani o sokağa çağrılar yapıldığı zaman "idam isteriz" sloganları yerine demokrasi, özgürlük sloganları çınlayabilirse hep birlikte çıkabiliriz ve demokrasiyi de bu ülkede hep birlikte kurabiliriz. Bu, gerçekten, herhâlde köprüden önceki son çıkıştır. Bu çıkışı hepimiz görelim diyorum.

Hepinize saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)