GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:119
Tarih:27.07.2016

TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı'yla ilgili vermiş olduğumuz önerge üstüne söz almış bulunuyorum.

İş ve çalışma yaşamında devletin en önemli görevi, kendi yurttaşlarına istihdam sağlamak ve çalışanlarını korumaktır. Amaç, sosyal ve halktan yana politikalar üretmektir elbette. Orta Doğu gibi savaşın ve gözyaşının eksik olmadığı bir coğrafyanın içinde olan ülkemiz, mülteciler, sığınmacılar ve savaşın yarattığı göç sorunuyla boğuşurken ne yazık ki 15 Temmuz gecesinden beri karanlığın dozunun her geçen gün arttığı, âdeta bir alaca karanlık kuşağının içine girmiştir.

Sayın milletvekilleri, eğer bu faşist darbe gerçekleşmiş olsaydı gazeteciler tutuklanacaktı, kumpas ile linç davaları başlayacaktı, mevcut kutuplaşma üzerinden toplum paramparça olacaktı, akademisyenler cezaevlerine tıkılacaktı, sizin hakkınızda sahte örgüt şemaları servis edilecekti, gençlerimiz, çocuklarımız vesayetin kolluk kuvvetleri tarafından sokaklarda öldürülecekti. Peki, size sormak istiyorum: Bu tablo size tanıdık geliyor mu? Bunları hâlihazırda yapmakta olan bir anlayışın da öz eleştiri vermesi gerekmez mi? Yalnızca sandık başını tutarak demokrat olunmadığının, demokrasinin tam da bu söylediğim şeylere karşı olma durumu olduğunu anlamamızın zamanı gelmedi mi?

Sayın milletvekilleri, bakın, elimde üzerinde Atatürk resmi olmayan 1 TL var. Bu Atatürk resmi olmayan 1 TL, 2012 yılında cemaatin düzenlediği Türkçe Olimpiyatları anısına basılmış Türk liralarındandır.

2013'te "Cemaat ile AK PARTİ arasında fitne ateşi yakmayı başaramayacaklar." diyen kişi, bugün Adalet Bakanı. Sayın Bakan şimdi çıkıp "FETÖ konusunda biz muhalefete inanmadık, 17 Aralıktan sonra da onlar bize inanmadı." diyebiliyor.

Peki, sormak istiyorum: 17 Aralıkla ilgili herhangi bir yargılama oldu mu? Gerçekler mahkeme karşısında ortaya çıktı mı? Unutmayın, "Bitsin bu hasret, gel artık." dediğiniz günden beri yalnızca dört yıl geçti. Peki, ya öncesi? Öncesi de "Ne istediniz de vermedik." cümlesinde gizli.

Diyaneti istemişler vermişsiniz. TRT'yi istemişler, RTÜK'ü istemişler, TÜİK'İ istemişler, vermişsiniz. Hazine Müsteşarlığını, üniversitelerimizi, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Başbakanlığı istemişler, vermişsiniz. İçişleri Bakanlığını, Millî Eğitimi, Maliyeyi, Enerji Bakanlığını, Aile Bakanlığını, Kalkınma Bakanlığını, Çevre ve Şehircilik Bakanlığını, Millî Savunma Bakanlığını, Ulaştırma Bakanlığını istemişler, vermişsiniz. Yargıyı, polisi istemişler, vermişsiniz. MiT'i istemişler, vermişsiniz. Orduyu istemişler, vermişsiniz. Her 3 generalden 1'ini vermişsiniz, onlar da kalkmış bugün darbe yapmışlar. Şimdi kalkıp başlarındaki zatı "Darbe yaptı, vatan hainidir." diye dosyalarla Amerika'dan bakan göndererek isteyecek noktaya gelişinizi, sadece "Aldatıldık." sözüyle geçiştirmemelisiniz.

Şimdi sizlere sormak istiyorum: Uğradığı iftira sonucunda "Bu şekilde giderseniz, ne yönetecek bir ordu ne yaşanacak bir ülke ve cumhuriyet bulamayacaksınız." diyen, onurlu hayatına son vererek sizleri uyaran Yarbay Ali Tatar'ın ölümüne neden olmaktan dolayı vicdan azabı duymayacak mısınız; hatırası önünde saygıyla eğilmeyecek misiniz?

Biz, demokrasiden yanayız; sizi darbecilerin devirmesine izin vermeyeceğiz, sizi sandıkta yeneceğiz.

Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)