GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Profesör Doktor Halil İnalcık'ın vefatına ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:1
Birleşim:120
Tarih:28.07.2016

COŞKUN ÇAKIR (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; büyük tarihçimiz, sosyal bilimcimiz Profesör Doktor Halil İnalcık'ın ölümü münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi hürmetle selamlıyorum, saygılarımı sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, konuşmama başlamadan önce, bir tarihçiyi konuşacağım ve Türk siyasi tarihinde, Türkiye tarihinde eşi ve benzeri görülmemiş, belki İslam tarihinde de bir örneği görülmemiş bir meşum, menfur, alçak müdahaleye milletimiz, memleketimiz ve çatısı altında bulunmuş olduğumuz yüce Meclisimiz maruz kalmıştır; o vesileyle bir daha böyle bir olay yaşamamayı Cenab-ı Hak'tan temenni ediyorum. Bilvesile şehitlerimize rahmet, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hadis olduğu da iddia edilen meşhur bir söz vardır: "Âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir." Profesör Doktor Halil İnalcık bir asırlık ömrüyle âdeta cumhuriyet tarihinin bir özeti gibidir. Büyük bir tarihçidir çünkü yüz yıllık ömrüne hakikaten çok büyük başarıları sığdırmıştır. 1916'da yani Osmanlı Dönemi'nde doğmuş, arkasından da cumhuriyetle birlikte 1924 yılında Ankara'ya gelmiştir ve Türkiye Cumhuriyeti'nin, bir anlamda devrimin de sembol mekteplerinden birisi sayılması gereken Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde okumuş ve orada hocalığa başlamıştır. Ve arkasından, aslında 3 kişinin yapabileceği bir akademik başarıyı, akademik hayatı ortaya koymuştur. 1940 ve 1972 yılları arasında Ankara Üniversitesinde çalışmış ve emekli olmuştur. Arkasından Amerika Birleşik Devletleri'ne gitmiş, 1972-1992 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri'nde, başta Chicago olmak üzere Princeton gibi, Harvard gibi üniversitelerde ders vermiş, hocalık yapmış, ikinci defa emekli olmuştur. Yine, Türkiye'ye dönmüş, arkasından, bu sefer, emekli olduğu 1993 yılından itibaren -aslında emekli de olmadı- ölümüne kadar Bilkent Üniversitesinde çeyrek asra varan bir dönem ders vermiştir. Bu, muazzam bir başarıdır.

Profesör İnalcık üç kaynaktan beslenmiştir: Birincisi, Fuad Köprülü. İkincisi, Ömer Lütfi Barkan. Üçüncüsü, içinde yer almaktan onur duyduğu Fransız Annales ekolü ve onun önemli temsilcisi Braudel'den etkilenmiştir. Ve kendi ifadesiyle söylemek gerekirse "Ben, Köprülü'nün açtığı, Barkan'ın derinleştirdiği bir çığırda yürüdüm." demiştir.

Çok sayıda eser vermiştir, bunlardan ikisini zikretmek gerekir: Birisi, "Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600)" isimli eseri, bir diğeri de "Osmanlı İmparatorluğu'nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi" eseridir. Bunlar İnalcık'ın muhalled eseridir, "magnum opus"udur, "masterpiece"idir. Bu eserler bugün dünyada onlarca dile çevrilmiştir ve başta Amerika ve Avrupa olmak üzere buralarda ders kitabı olarak okutulmaktadır.

Çok sayıda ödül almıştır, bunlardan da iki tanesini zikretmem yetişir diye düşünüyorum. Birisi Kültür Bakanlığının Kültür ve Sanat Büyük Ödülü, diğeri de Dışişleri Bakanlığının Yüksek Hizmet Madalyası'dır Türk hükûmetine, Türkiye Cumhuriyeti'ne hizmet edenlere verilen. Öncü bir kişiliktir, kurucudur. Çok sayıda derneğin ve araştırma merkezinin kurucusu olmuştur.

Sözlerime son verirken, onu büyük ve farklı kılan üç noktaya değinmek isterim. Profesör İnalcık, kendi meslektaşlarından farklı olarak, bir dönemin tarihçisi değildir, farklı dönemleri çalışmıştır. Kuruluş dönemini, klasik dönemi ve modernleşme dönemini çalışarak Osmanlı Dönemi'nin her dönemine ilişkin eser vermiştir. Aynı şekilde, tek bir temaya takılmamış, Osmanlı siyasi tarihi, hukuk tarihi, iktisadi tarihi, kültür ve medeniyet tarihi, hatta edebiyat tarihi konularında çalışmalar yapmıştır. Aynı şekilde, en önemli başarılarından birisi, içeride kalmamış, Osmanlı-Türk tarihini dünya tarihinin bir parçası, bir bölümü olarak yapmayı başarmıştır.

Sonuç olarak söylemem gerekirse, elbette beş dakikada İnalcık'ı anlatmak mümkün değildir. Dünyadaki meşhur, en önemli sosyal bilimcilerden birisi olan Immanuel Wallerstein'in deyimiyle söylemem gerekirse, onu dar anlamda bir tarihçi olarak düşünmek eksikliktir; o, Türk ve Osmanlı tarihinin hülasasıdır, büyük bir tarihçidir. Hatırası önünde rahmetle ve saygıyla eğiliyorum. Allah'tan gani rahmetler diliyorum, öğrencilerine, sevenlerine ve Türk milletine başsağlığı diliyorum, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)