GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:122
Tarih:03.08.2016

MHP GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 409 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Malum, bilindiği üzere, bu kanun teklifi genel itibarıyla bir "af" veya "yeniden yapılandırma" diyebileceğimiz hususları, maddeleri içeriyor. Birinci kısım daha çok bu maddelerle ilgili. İkinci kısım ise bizim geçen haftalarda da karşı çıktığımız ve -o tasarıdan çıkartılmıştı ama- tekrar gündeme getirilen, Türkiye'yi bir kara para cehennemi hâline getirecek bir maddenin olduğu kısımdır. Ben, tabii, o kısım üzerinde durmayacağım. Birinci kısımla ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Az önce de ifade ettim, bu, kamu alacaklarının yeniden yapılandırılmasını getiriyor. Bu kapsamda, hemen hemen, neredeyse bütün kamu alacakları var. Yani vergi, sosyal güvenlik primi, Gümrük Bakanlığının alacakları, onun dışında, belediyelerin, il özel idarelerinin alacakları, su parası alacakları filan şeklindeki bütün alacakları içeriyor. Bunun dışında, matrah artırımı imkânı getiriyor gelir ve kurumlar vergisinde ve katma değer vergisinde. Bunun anlamı şu: "Siz geriye doğru beş yıl değişik oranlarda matrahlarınızı artırırsanız, ben de size vergi dairesi olarak, Maliye Bakanlığı olarak hiçbir şekilde hesap sormayacağım." şeklinde bir maddedir bu. Onun haricinde, işletme kayıtlarının düzeltilmesi hususlarını içeriyor.

BAŞKAN - Sayın Usta, bir saniye efendim...

Değerli milletvekilleri, sohbet etmek isteyen milletvekillerini ben dışarıya davet ediyorum. Bu uğultuyu lütfen sonlandıralım.

Buyurunuz, devam ediniz Sayın Usta.

ERHAN USTA (Devamla) - Teşekkür ederim Başkanım.

AKP hükûmetleri döneminde 5 defa vergi ve sosyal güvenlik yapılandırılması, daha doğrusu, kamu alacaklarının yapılandırılmasına ilişkin yasa çıkmış, bu 6'ncısı. Bunun dışında da... Yani, bunlar çıkmış ama defalarca da uzatılmış. Biraz abartarak söylemek gerekirse, yani bu on dört yıl boyunca yeniden yapılandırma için müracaat etmeyeceğimiz süre hemen hemen yok gibi neredeyse. Yani bu kadar, böyle bir şey. Tabii, birazdan yapılandırmanın mahzurlarının neler olduğunu ifade etmeye çalışacağım dilimin döndüğü kadar. Yani, bu tabii, çok normal bir şey değil, bu olağanüstü bir şey ve olağanüstü kötü bir şey esas itibarıyla. Yani, bu kadar çok yapılandırmanın, "af" diyeceğimiz hususların olmaması lazım. Hele hele böyle on dört yıllık bir iktidardan sonra böyle bir yasayla Hükûmetin karşımıza çıkması anlaşılabilir bir şey değildir. Yani, bunun istisnai durumlarda olması lazım, olağanüstü durumlarda olacak bir şeydir. Yani, bu tabii, 15 Temmuzdan bağımsız şekilde zaten hazırlanmış bir şey olduğu için onu katmıyorum işin içerisine. Özellikle ekonomik anlamda bir ekonomik kriz mi var, ne var Türkiye'de? Hakikaten bu kadar mı sıkıştı ekonomi? Hele hele şu kara para maddesini de düşündüğümüzde... Yani "Türkiye'ye ne olursa olsun para gelsin -meşru, gayrimeşru- hiçbir şekilde hesap sormayacağız." şeklinde maddelerin getirilmesiyle, demek ki aslında, bizimde gördüğümüzün -tabii, bizim, iktisadi hayata ilişkin ciddi eleştirilerimiz var ama- ötesinde risklerle ekonominin karşı karşıya olduğu anlamı buradan rahatlıkla çıkartılabilir. Yani, bunların böyle olup olmadığı hususunda da Hükûmet tarafından da herhangi bir açıklama gelmiyor işin doğrusu.

Şimdi, bir defa, af çıkartmak, en basit şekilde ifade edecek olursak, idare açısından bir acizliktir. Yani "Ben kamu alacaklarımı, alacaklarımı tahsil edemiyorum, şunun bir kolayını bulun." şeklinde Meclise bir geliştir. Tabii, bunu kabul etmek mümkün değil.

Peki, neden sürekli af çıkartmak zorunda kalıyoruz, kalınıyor, ona bakmak lazım. Bir, vergi sistemimizde ciddi sorunlar var. Bunu zaman zaman ben bu kürsüden ifade ettim, vaktim kalırsa birazdan bunun detaylarına da gireceğim. Tabii, bu sistemdeki sorunları halletmediğimiz zaman sürekli aflarla hiçbir şeyi çözemiyoruz. Yani, mesela, afların temel amacı nedir? İşte, kamunun alacaklarını azaltmaktır ama bir önceki aftan sonra bakıyorsunuz, şimdiye geldiğimizde, enflasyon oranının çok çok üzerinde kamu alacaklarının hem vergi tarafında hem de prim tarafında arttığını görüyorsunuz. Dolayısıyla, aslında aflar hiçbir şeyi çözmüyor, hiçbir sorunu çözmüyor; tam tersine, sorunu daha da kronikleştiriyor.

Şimdi, neden af çıkartmak zorunda kalınıyor? Çünkü, idarenin kapasitesinde yetersizlik var. Hem veri açısından hem de analiz açısından idarenin kapasitesindeki yetersizlik Türkiye'yi affa veya yeniden yapılandırma yasalarına mecbur kılıyor bir anlamda.

Şimdi, diğer bir husus, af çıkartılmayacağına ilişkin bir siyasi irade yokluğu. Böyle bir irade olmadığı zaman, özellikle milletvekilleri de sahaya gittiğinde vatandaşlardan tabii talepler geliyor "Ya efendim, şu bizim vergi borçlarına bir kolaylık yapsanız." diye. Ondan sonra milletvekilleri sahada söz vermeye başlıyorlar, zaten siyasi irade de... Şöyle bir siyasi irade de olmayınca, "Hiçbir şekilde Türkiye'de bundan sonra af yapılmayacaktır, yeniden yapılandırma olmayacaktır." diyen bir siyasi irade de olmayınca hemen böyle beklenti oluşuyor ve af artık kaçınılmaz hâle geliyor. Bir önceki af yeni affın mutlaka habercisi oluyor. Yani her af yeni bir af beklentisi yaratıyor, bu çok enteresandır. Ve o esnadan itibaren, bir affı çıkarttığınızda "Tekrar af çıkartılacak." beklentisi zaten sizin tahsilatlarınızı da azaltıyor ve af tekrar kaçınılmaz hâle geliyor. Cezaların caydırıcı olmaması, idarenin uygulamalarında adalet eksikliği de Türkiye'yi affa, yapılandırma yasalarına mecbur kılıyor.

Vergi sistemindeki temel sorunumuz nedir? Vergi sistemindeki temel sorun, bir defa, çokça ifade ediyoruz, doğrudan vergilerin sistem içerisinde yetersiz olmasıdır. Aslında, işin garibi, bu vergiler zaten azdır yani bunları kabaca gelir ve kurumlar vergisi olarak söyleyebiliriz, bu vergiler azdır ve affa da en fazla konu olan vergiler de bunlardır. Yani bunların zaten az olmasının bir nedeni de bunların sürekli af kapsamına alınmış olmasıdır. İnsan niye gelir vergisi ödesin, niye kurumlar vergisi ödesin; nasıl olsa birkaç yılda bir af çıkıyor. Bunun olması bu vergideki adaletsizliği olağanüstü şekilde artırıyor. Devlet işin kolayını bulmuş, belli kalemlerde tüketim üzerine yoğunlaşmış. Nedir? İşte, akaryakıttır, otomotivdir, beyaz eşyadır -ben, bir ara bunların hesabını yapmıştım- vergilerin yüzde 75'i Gelir İdaresinden bağımsız bir şekilde geliyor yani hiç olmazsa bir kişi koyun Gelir İdaresi olarak, biz bu vergilerin yüzde 75'ini zaten otomatik olarak topluyoruz. Kalan yüzde 25'i üzerinde de Gelir İdaresinin performansı ne kadardır, ona bakmak lazım. Dolayısıyla, kolayı bulunmuş, tüketim üzerine yüklenilmiş. Tabii, bizim gibi tüketimi yüksek olan ekonomilerde bu büyüklükler anlaşılabilir ancak tamamen artık bütün vergilerin tüketim üzerinden gelmesi... "Doğrudan vergi" dediğimizin de önemli bir kısmı, stopaj şeklinde alınan yani ücretliler üzerinden alınan vergilerdir. Onun dışında da kayıtlı olan KİT'lerden ve bir kısım bankalardan alınan vergilerle doğrudan vergileri halletmiş oluyoruz.

Uzun süredir söylüyoruz, Hükûmet de söyledi, niye bir rant vergisi hâlâ getirilemiyor? Bunun yokluğudur işte bizi affa götüren nedenler yani orada, bu devlet sudan vergi alırken, imar nedeniyle ciddi gelirler oluşuyor ve ciddi usulsüzlüklerin de kapısı açılıyor, oralardan hiçbir vergi alınmaması sistem açısından bizi affa iten nedenlerdir.

Tabii, Maliye Bakanlığı bizim köklü bir kuruluşumuzdur ancak şunu kabul etmek lazım: Ciddi veri eksiklikleri var ve ciddi analiz eksikliği var. Bunu düzeltmek lazım. Veriyi de paylaşmıyor. Biz, Maliye Bakanlığından Komisyonda zar zor bir tane tablo aldık, o tablonun sağlığıyla ilgili de Maliye Bakanımız da kendi endişelerini ifade etti. Dolayısıyla, siz verinizi açmadığınız sürece piyasaya, kamu kuruluşlarına, Meclise veri kalitesini iyileştiremiyorsunuz. Veri kalitesi düşük diye de açamıyorsunuz bu verileri, dolayısıyla birbirini besleyen bir durum. Analiz etme kapasitesini Maliye Bakanlığının mutlaka artırmamız lazım. Yani Türkiye'yi -bu kadar vergi alacağının doğması- bu kadar affa iten nedenler nelerdir bunların yıl yıl, sektör sektör ve mükellef türleri itibarıyla incelenip buna göre birtakım çözümler getirilmesi lazım. Yoksa bu af yasalarının çözüm getirmediğini az önce zaten ifade ettik. Dolayısıyla bilgimizi paylaşacağız. Verilerin şeffaf olması lazım. Yani kurumlardan, bununla ilgili analiz yapan kurumlardan bu bilgiler esirgeniyor, Meclisten esirgeniyor, bunu kabul etmek mümkün değil. Mesela önceki af...

Şimdi, bir af yasası çıkartıyoruz, yaptığımız bir kör dövüşüdür esasında, diğer af yasalarından nasıl bir performans elde edildi, ne kadar gelir topladık, buna ilişkin elimizde hiçbir bilgi yok. O bilgi olmadan tekrar şimdi yeni bir yasayı görüşüyoruz. Talep edilmesine rağmen, Komisyonda defalarca söylenmesine rağmen bu bilgi bize verilmemiştir arkadaşlar. İktidar grubunun da bundan haberi yok -önceki uygulamaların sonuçlarına ilişkin- bizim de bununla ilgili haberimiz yok.

Peki, "Buradan ne bekliyorsunuz?" diyorsunuz, bir kanun çıkartıyoruz öyle ya. Etki analizi diyoruz. Yani bırakın artık bunun rekabet gücü üzerindeki etkisini, bir kısım ekonomik göstergeler üzerindeki etkisini, "Ya, buradan gelir olarak ne bekliyorsunuz?" diye soruyorsunuz, Maliye Bakanımız bize cevap vermiyor. Yani şu yasadan ne kadar gelir beklendiğine ilişkin hiçbir bilgi elimizde yok. Dolayısıyla kayıt dışının yüksekliği diğer bir sorun. Kayıt dışıyla af yasaları birbirlerini besler mahiyette hususlardır, buraya çok fazla girme imkânım olmayacak.

Tabii, şimdi, artık iş kaçınılmaz hâle gelmiştir, artık bunun, bu yasanın çıkması gerekiyor -kara para kısmı için demiyorum, af kısmıyla ilgili olarak- ama esas olan hiçbir şekilde af çıkartılmamasıdır, mümkünse bunu da Anayasa'ya koymamız lazım, "Bir daha af çıkartmayacağız." diye Hükûmetin bunu deklare etmesi lazım.

Ben Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)