| Konu: | (2/1240) esas numaralı Karayolları Trafik Kanunu, Özel Tüketim Vergisi Kanunu ile Karayolu Taşıma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/55) münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 125 |
| Tarih: | 16.08.2016 |
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Başkanımız sizi uyardı, sohbet etmek isteyenler, milletin dertleriyle dertlenmek istemeyenler dışarıda sohbet edebilirler. Bunun hiçbir sıkıntısı yok.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Bu, sohbet değil ama Sayın Vekilim.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Şimdi olmadı.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Milletin dertleriyle dertleniyoruz.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Çıkabilirler, sohbet edebilirler.
BAŞKAN - Sayın Akar, ben ihtarda bulundum, siz konuşmanıza devam edin lütfen.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Biraz evvel grup başkan vekilimiz söyledi. Burası bir fabrika değil, kanun fabrikası değil ama getirilen kanunlara da baktığımız zaman, toplumun belli dinamiklerinin problemlerinin... Aslında problemler de değil, onlara yeni rant kapıları açmak için kanunların getirildiğini görüyoruz ama gerçekten de toplumun kahrını çeken, her türlü işleri temizlemeye çalışan, emeğiyle ekmeğini kazanmaya çalışan esnaf gruplarımızın problemlerini çözmüyoruz.
Daha önce minibüsçüleri konuşmuştuk burada, şimdi de kamyoncuları konuşmak istiyorum. 37'inci maddeden getirdik. 37'nci madde nedir? İç Tüzük'e göre, verdiğimiz kanun tekliflerinin komisyonlarda görüşülmemesi, komisyonun gündemine alınmaması sonucunda, kırk beş gün sonra buraya getirebiliyoruz. Komisyon gündemine alınmak ne demek? Komisyon başkanları iktidar partisinin milletvekilleri oldukları için bizim verdiğimiz kanun tekliflerini asla komisyon gündemine almıyorlar ve bunlar da komisyonlarda görüşülmüyor.
Yıllardır ihmal edilen bir sektör, taşımacılık sektörü. Biliyorsunuz, Türkiye'de taşımacılığın yüzde 95'i kara yollarıyla yapılmakta, bu da 1950 yılından sonra gelişti. Avrupa'nın veya sermaye gruplarının kendi üretimlerini Türkiye'ye dayatmak için kara yollarını öne çıkararak geliştirdikleri bir sektör. Bu sektörde yaklaşık 1 milyon 100 bin şoför arkadaşımız çalışıyor. Bunlar uluslararası lojistik firmalarında çalışıyor, kendi şahsi veya kooperatif araçlarında çalışıyorlar ve bu 1 milyon 100 bin arkadaşımızın hitap ettiği kesimi, baktığı kesimi, yan sanayisiyle beraber 5 milyon kişiyi ilgilendiren bir kanun teklifinden bahsetmek istiyorum.
Şimdi, bunları söyledikten sonra, bu sektördeki en büyük problem "K belgeleri" diye adlandırılan belgeler. Birçok arkadaşımın, milletvekili arkadaşımın, hangi siyasi grupta olursa olsun, mutlaka şoför arkadaşı vardır ya da kamyonculuk sektörüyle ilgilenen arkadaşı vardır. En çok dert yandıkları konular bunlar: K1, K2, K3 diye gidiyor ve bu K'ları ben "Kazık 1", "Kazık 2", "Kazık 3" diye adlandırıyorum. Öyle ki bu K belgelerinin devri de mümkün değil. Sadece birinci dereceden akrabasına geçici bir süre içerisinde işlemleri tamamlarsa devredebiliyor. Örneğin, kamyonunu elden çıkardığında, birkaç ay geçtiğinde, tekrar yeni bir belge almak zorunda kalıyor. Bu belgeler öyle ucuz belgeler de değil. K1 alabilmek için 20 bin TL'nin üzerinde bir ücret ödemeniz, K2, K3 alabilmek için de 10 bin TL'nin üzerinde bir ücret ödemeniz gerekiyor. Tabii, çok kazandığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Etrafımızda ferdî olarak, bireysel olarak bu işi yapan arkadaşlarımızın hiçbirisinin zengin olduğunu göremiyoruz. Hatta, 1 aracın yerine 2 araç koyduğunda, bırakın o 2 aracı 3 araca artırmayı, elindeki araçtan da olduğunu görüyoruz.
Yine, kamyoncular üzerindeki en büyük yüklerden bir tanesi vergi yükü. Dolaylı vergilerde motorin üzerindeki yüzde 60'lık yük kamyoncuların bütün tasarruflarını veya edinimlerini ellerinden alıyor diyebiliriz. Burada başka bir şey daha var: Kamyoncu, uluslararası taşımacılık yapmıyorsa Türkiye'nin her tarafına yük taşıyor ve gittiği yerden gerekirse mazot faturası ve başka faturalar alıyor; aldığı motorin karşılığında alıyor ama üç beş ay sonra, bir sene sonra, iki sene sonra, bir denetimde bu faturanın naylon fatura olduğu ortaya çıkıyor ve direkt kamyoncu esnafı bu işten sorumlu tutuluyor ve bu da birçok cezaları öngörüyor.
Yine bir başka boyut: Biliyorsunuz, Plan ve Bütçe Komisyonunda yıllık bütçe yapılırken gelirler kaleminde trafik cezaları da var. Ne zaman ihtiyaç duyulsa, hele ay sonlarında eğer taahhüt edilen rakama ulaşılmadıysa kara yollarında, bütün her tarafta kamyoncuların denetimini görürsünüz, kamyoncuların sırtına binildiğini görürsünüz.
Yine, ne yapıyor motorindeki bu yüksek vergi nedeniyle? Rekabet edebilmesi için, özellikle uluslararası firmalarla rekabet edebilmesi için 10 numara yağ kullanmak zorunda kalıyor. Doğru mu? Değil. Ama, devlet 10 numara yağın kullanımını önleyebilmek için çaba sarf edeceğine... Vatandaşın, kamyon şoförünün 10 numara yağ kullanmasını önlemek için uyguladığı sistemleri onların vergi yükünü hafifletmek için uygulamış olsa çok daha büyük işler yapar diye düşünüyorum.
Motorlu taşıtlar vergisi çok pahalı. Ayrıca, sigorta çok yüksek. Geçen yıl yüzde 300'e yakın zam yapıldı çıkardığınız bir kanunla sigorta şirketleri tarafından. Şimdi "Yüzde 15 düşürüldü." diye müjde veriyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi? Bu, bütün şoför esnaf gruplarını ilgilendiriyor. Yüzde 15 düşürüldüğü için de müjde veriyoruz.
Aslında problem çok ama zamanım doldu. Geçiş ücretleri: 282 liraya geçiyor Osmangazi Köprüsü'nden, düşünün kamyoncunun hâlini diyorum.
Bu teklifimi olumlu yönde değerlendireceğinizi düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)