GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:125
Tarih:16.08.2016

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Öncelikle, darbe girişimi nedeniyle tutuklanan iş adamları ve o yapıyla bağlantısı olmadığı, bu nedenle de gözaltına alınanların mağdur edildiği, bunlarla ilgili ne gibi bir çalışma yapıldığı ilk soruydu.

Tabii, Türkiye çok zor bir dönemden geçti, bir darbe gördü, darbeyi hepimiz yaşadık. Allah göstermesin, darbe başarıya ulaşsaydı Türkiye'nin nasıl bir karanlık tünele gireceğini... Hatta, Almanya Dışişleri Bakanı "Türkiye uçurumun kenarından döndü." diyor. Demek ki uçurumun kenarına gelmiş bir Türkiye'nin nasıl olacağını görerek, Türkiye'nin hangi tedbirleri alması gerektiği... Özgürlüklerimizi korumak için, haklarımızı korumak için, demokrasiyi korumak için mutlaka bu tedbirlerin alınması lazım. Ola ki hukuk düzeni... Olağanüstü hâl de anayasal bir düzendir, Anayasa'da vardır. Hukuk düzeni içerisinde yapılan her yanlışın yine belli bir süre sonrasında düzeltilebilmesi mümkündür, yeter ki biz demokrasiyi, hukuku ve Parlamentoyu ayakta tutalım. Bundan bütün vatandaşlarımızın emin olması lazım. Bir hukukçu olarak da söylüyorum: Hak gecikir ama mutlaka yerine gelir.

Yine Sayın Tanal'ın sorusu: "Bu kanun kapsamında kaç tesis vardır?" Arkadaşlara bunları soracağım, mutlaka yazılı olarak buna cevap vereceğim.

Yine bir başka arkadaşım "Bu, darbe nedeniyle kıyım." dedi. Bu doğru bir tabir değil yani. Bakın, bu açığa alınan insanlarla ilgili hükmünüzü vermişsiniz. Bunların hangi belgeleri var? Nereyle irtibatlı? Kiminle haberleşmiş? Nereye kayıtlı? Böyle bir ön yargı verilebilir mi? Zaten böyle bir ön yargıyla 15 Temmuza geldiğimiz için bu darbeye maruz kaldık. Bakın, güvenlikleri sağlamak, güvenliği sağlamak özgürlüklerimizin garantisi. Özgürlük-güvenlik dengesini mutlaka sağlamak lazım. Dolayısıyla, genel bir bakıştan ziyade, hukuk düzeni içerisinde herkesin kendi kardeşimiz, kendi evladımız olacağını bilerek bir kuyumcu terazisi hassasiyeti içinde davranıyoruz ve istiyoruz ki tek bir tane yaş kurunun içinde yanmasın. Biz bunun için gayret gösteriyoruz dolayısıyla "kıyım" sözü doğru değildir, onun burada gereksiz olarak kullanıldığını söylemek isterim.

Bunların yerine biz nasıl yapıyoruz diyerek, işte öğretmenlerimizi açığa aldık, öğretmenlerimizin bazılarının ilişkisi kesilecek dediği gibi. Biliyorsunuz, biz ilan ettik 15 bin sözleşmeli öğretmen alıyoruz. "Ee, peki sözleşmeli öğretmenler nereden alınıyor?" denildi. Her yerde duyuru yapılıyor, kamuda gizli saklı hiçbir saklı şey olmaz. Bakanlığımızın sitesine girerseniz sözleşmeli öğretmenliğe, 11 sayfa, sözleşmeli öğretmenliğe başvuru ve atama duyurusu. Burada şartları nedir, burada sınavları nedir, burada hangi sorular sorulacak, dolayısıyla da kimler başvurabilir, işte KPSS'ye girecekler... Biz eğer ki... Buranın arkasında şu geliyor: Ehliyet ve liyakata gerçekten önem veriyoruz, ehliyet ve liyakatlı olanları öğretmen kadrosuna kazandırmak istiyoruz. Diyelim ki 3 öğretmen alacağız, 5 kişi başvurdu; puanları 61, 62, 63 ve diğerlerinin de 10 ve 5. Biz ne 10'u alıyoruz, ne 5'i alıyoruz veya diyelim ki tam tersine, 60, 61, 62, 63 arasından seçiyoruz. Puanları 91, 92, 93, bir tanesi de 50. Biz zaten 1 kişi alacaksak bu 3 kişiyi mülakata çağırıyoruz. Şimdi, 93 alanı aldığımızda liyakatli olduğunu söyleyeceğiz ama 91 alanı atadığımızda liyakat ve ehliyete riayet edilmediğini söyleyeceksiniz, bu doğru değildir.

Peki, biz mülakatla neyi bekliyoruz, neyi amaçlıyoruz? Öğretmen rol modeldir biliyorsunuz öğrenciler için. Türkiye'nin geleceği gençlerimiz, öğrencilerimiz; ailenin de geleceği, kendi göz bebeği evlatları olduktan sonra aileler kendilerini unuturlar. Dolayısıyla, çok değerli varlıklarını teslim edeceği kimselerin sadece sınavda almış olduğu bir puanlama yeter mi? Yetmeyeceğini herkes biliyor. Pekâlâ, seri katiller de işte, çok iyi üniversiteyi bitiriyor, bitirdikten sonra belki yüksek puan da alıyor ama siz evladınızı buna teslim eder misiniz? Türkiye'nin geleceğini bunlara teslim eder misiniz? Etmezsiniz.

E, peki, ne isteniyor, ne aranıyor? Şimdi, bu kimselerde aranan şeylerde o da var, yine açıklanmış. Ne diyor? Kendisini ifade edebilir mi? Bir öğretmen öğrencilere rol model olacak. Anladığını anlatabiliyor mu? Beden dilini kullanabiliyor mu? İkna edici olabiliyor mu? Peki, anlatırken heyecanlanabiliyor mu? Liderlik rolü var mı? Bunları bilmek için bu mülakatı yapmanız lazım. Ha, "Mülakatın yanında başka psikoteknik hususlar, kriterler gerekiyor." derseniz onu da söyleyin, onu da getirelim. Türkiye hepimizin, bu evlatlar hepimizin ve bu Türkiye'yi 21'inci yüzyılda daha iyi bir konuma getirebilmek için eğitimde iyi bir noktaya gelmemiz lazım ve eğitimin de en kilit taşı, en önemli unsuru öğretmen. Öğretmenin eğitimini ta öğretmen alımından başlayarak nasıl daha iyi hâle getiririz? El birliğiyle iyi bir yöne gitme...

Biz, şimdi, kesinlikle bu yaptığımızın bir öncekinden daha iyi olduğunu düşünüyoruz ancak inşallah yine de sizlerin de katkısıyla uzun bir dönemde daha iyi olacaktır diye düşünüyorum.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Mülakat jürisine muhalefetten de alın Sayın Bakanım.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Yani, verin bir kanun teklifi, geçerse niçin olmasın?

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Hemen vereyim efendim.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Bizim inan ki hiçbir sıkıntımız yok.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Anlaştık Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Biz Türkiye bütünüz, biriz.

Yine, okulların dönüştürülmesi doğrultusunda "Tabela darbesine ne zaman son vereceksiniz?" diye de bir soru geldi. Orada da şunu söylemek isterim: Bugün bir gazetede vardı, herhâlde görmüşsünüzdür, Cumhuriyet Gazetesi diyeyim, "İmam-hatipler boş kaldı." diye de bir tabir vardı gördüyseniz orada. Dolayısıyla da bir yerde imam-hatip isteniyor, bir yerde imam-hatip istenmiyor. Bu, demokrasi, vatandaşın talebi. Siz vatandaşın istemediği yerde imam-hatip açarsanız tabela hâlinde kalırsınız, okullar boş kalır. Dolayısıyla, vatandaşın talebine uygun bir eğitim sistemini ve bir tercihi yerine getirmek biz siyasetçilerin asli vazifesidir. Dolayısıyla, hiçbir vatandaşımız veya veli istemiyorsa -Engin Altay Bey de bilir, bir talebi de bana iletti- inanın ki vatandaşın talebi olmayan hiçbir hususu yerine getirmeyiz, onu çok net söyleyeyim. Ama Karacabey'le ilgili söylediniz, orayla ilgili detaylı bilgiyi de arkadaşlarımdan öğrenip size ileteceğim.

Bir başka husus: Tabii, yoruma gitti, "Türkiye Büyük Millet Meclisini de özelleştirebilecek misiniz?" Bu soru değil, böyle bir şey olmaz. Atatürk'ün mirasına ihanet mi? Olur mu? Atatürk'ün mirasına sahip çıkmak Atatürk'ün "En büyük eserim." dediği Türkiye Cumhuriyetini güçlendirmekle olur. Nasıl güçlendireceksiniz? İşte, ele el açmayacaksın, başka yerden, dışarıdan borç almayacaksın, insanının gelir seviyesini artıracaksın, ülkenin millî gelirini artıracaksın, dolayısıyla da eğer atıl kaynakların varsa sonuçta özelleştirsen bunu kime, düşmana özelleştirmiyorsun ya, yine vatandaşına özelleştiriyorsun. Özelleştirilen şey buradan alınıp da bir başka yere gitmiyor ya. Birçok özelleştirilen kurumları görürsünüz ki Türk ekonomisine daha çok katkısı olmuştur. Hatta bazı yerlerde ben biliyorum, "Bizim bu tesisleri de özelleştirseniz daha iyi olur." diyenler var. Dolayısıyla da özelleştirmeyi yani bir kara, siyah gibi değil de kamunun menfaatine olanları da... Sizin gözünüz lütfen bu yapılan özelleştirmelerin üzerinde olsun, yanlış yaparsak da burada muhalefet olarak sizin göreviniz, "Bak, burada doğru yapmıyorsunuz, burada yanlış yapıyorsunuz." deyin ama şu ana kadar biz yaptıklarımızdan eminiz.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Şu anda söylüyoruz, yanlış yapıyorsunuz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Daha yapmadık ki, bakın ön yargı olduğunu söylüyorsunuz. Ya, lütfen, ön yargı, daha yapmadık bak, yapacağımız şeyler hakkında önceden bir hüküm verilirse o zaman millet buna inanmaz.

Bir başka: "Biz halka değil, devlete olağanüstü hâl ilan ettik." dedik.

BESİME KONCA (Siirt) - 2071'i mi bekleyelim?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Gerçekten de öyleydi. Bakın, demokrasi nöbetleri Türkiye'nin dört bir tarafında görüldü.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Yasaklandı Sayın Bakan, yasaklandı ama.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Burada bütün vatandaşların hepsi şeye çıktı ama dün Diyarbakır'daki olan olayı görüyorsunuz, 2 yaşındaki çocuklar ölüyor.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Ne alakası var? Ne alakası var?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan cevap veriyor, lütfen...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Dolayısıyla, vatandaşın güvenliğini sağlamak asli vazifemiz. Dolayısıyla, oradaki mülki amirlerin bu güvenlik için ne gerekiyorsa gereken tedbirleri alması yerindedir diye düşünüyorum.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Bu, kayyumun hazırlığıdır Sayın Bakan; bu, kayyumun hazırlığı.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Bir başka şey, "Özgür Gündem niçin kapatıldı?" diyerek... Bir yargı kararıyla kapatıldı. Tabii, basının özgür olması lazım, her fikrin özgürce ifade edilmesi lazım.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Hangi yargı kararı? Kanun hükmünde kararname...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Ancak, şunu da söylememiz lazım ama: Basın özgürlüğü hiçbir zaman terörü teşvik etmek de değildir; bir terör örgütünün lideri olan, yöneticisi olan kimsenin bir gazetede köşe yazarı olarak dahi yazması demek değildir. Yani Fransa'da hiç kimseye şunu söyleyemezsiniz: "DEAŞ terör örgütü bir gazete çıkaracak ve El Bağdadi'yi de köşe yazarı yapacak." veya diyelim ki "El Kaide Washington'da bir gazete çıkaracak, Eymen El Zevahiri de bir köşe yazarı olacaktır." Buna inanmaz, "Bunun basın özgürlüğüyle alakası yok." derler. Dolayısıyla, basın özgürlüğünü hep beraber ilerletelim, her türlü fikrin yayılmasını şey edelim ama terörün de bir teşviki, yayılması... Bakın, oradaki bir gazete, veririm de... "Bu bombalar sadece orada değil, başka yerde de patlasın. Sadece buradaki analar ağlamasın, buradaki analar da ağlasın." diyerek, âdeta "Bu şiddet veya terör Türkiye'nin dört bir tarafına yayılsa daha iyi olur." şeklinde yazılar olduğunu siz benden çok daha iyi bilirsiniz.

Yine, bir başka husus: İnşallah, en kısa zamanda bu, Şırnak'ta da, diğer tarafta da Türkiye'nin doğusunda, batısında, kuzeyinde her ne varsa bunların da hepsine...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Sayın Başkanım, son olarak da şunu söyleyeyim...

BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun, bir dakika süre daha verelim size.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Genel gerekçemizde de var, diyoruz ki: Gaye nedir? Hükûmet oy kaybedecek bir şey ister mi? Yapmaz yani. Vatandaşın karşı çıkacağı bir şeyi yapmak ister mi? Hiçbir şey de yapmaz. İster ki vatandaşını memnun edeceği, vatandaşın "Ya, doğru oldu." diyeceği, ilk başta sıkıntılı gibi gözükse de bu işleri yapar. Neden? İki yıl sonra, üç yıl sonra halkın önüne gideceğiz; yanlış yaptıysak -kusura bakmayın- bizleri desteklemezler; doğru yaptıysak da "Teşekkür ederiz." derler.

Biz diyoruz ki: Kamu hizmetlerinin ülke düzeyinde verimli ve etkili bir şekilde yürütülebilmesi, ülkemizin coğrafi yapısındaki sosyal, kültürel ve ekonomik durumlarındaki değişikliklerin iyi izlenmesine ve mülki taksimatın zaman içerisinde değişen bu şartlara uygun hâle getirilmesine bağlı. Anayasa'nın 126'ncı maddesi: "Türkiye, merkezî idare kuruluşu bakımından, coğrafya durumuna, ekonomik şartlara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre illere..." Bu nedenle de ekonomik, sosyal ve kültürel yönden hızlı gelişme gösteren ülkemize ve kamu hizmetlerinin daha etkin bir şekilde yürütülmesi, hizmetlerin vatandaşlarımıza daha etkin ulaştırılabilmesi, ekonomik ve sosyal sebepler ile kamu hizmetinin vatandaşa daha iyi götürülebilmesi için iki ilçemizin il yapılması kararı verilmiştir.

Peki, yine bir arkadaşımız sordu "Acaba bunu Tatvan-Bitlis veya bir başka yerde uygulayacak mısınız?" diye. Uygulamayacağız, onu söyleyelim.

E peki, bir başka husus: "Buradan milletvekili çıkarmadınız da ondan mı bunu yapıyorsunuz?" diye... E, başka yerde de...

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Evet, gerçekten...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Değildir öyle bir şey.

BESİME KONCA (Siirt) - Öyle yüzde yüz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - E peki, Cizre bizim ilçemiz değil mi?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Evet, ilçemiz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Yüksekova bizim ilçemiz değil mi?

AHMET YILDIRIM (Muş) - O da olsun, o da olsun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - O da yine o ilin parçası değil mi?

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Yahu, iki il fazladan olsun, canın sağ olsun!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Dolayısıyla da, aynı ilin içerisindeki devlet kurumlarının bir yerden diğer bir yere alınmasıdır diyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - O iller buraya gelecek.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Teşekkür ediyorum.