GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 17'nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:1
Birleşim:126
Tarih:17.08.2016

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17 Ağustos 1999 depreminin 17'nci yılındayız, 17'nci yılını anıyoruz. Evet, bugün deprem şehitlerimizi anarken hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum.

On yedi yılda 17 kez andık ama 17 santim mesafe katedemedik arkadaşlar.

Evet, o depremi yaşayan bir arkadaşınız olarak o gün, gerçekten, gece saat 03.02, bir kıyametin habercisi gibiydi. Yaklaşık 18 bin vatandaşımızı kaybettik, 48 bin vatandaşımız yaralandı, çeşitli uzuvlarını kaybetti, aileler dağıldı, çocuklar yetim kaldı, öksüz kaldı. Bugün, hâlen o izler o bölgede devam etmektedir. Gerçekten, Gölcük depremi, Türkiye'nin 7.4'le son yüzyılda yaşamış olduğu en büyük depremlerden ve en büyük can kayıplarından birisiydi.

Şimdi, her kürsüye gelişimizde, her olaydan sonra dualarımızla adlarını andığımız bu tür olayları o gün anıyoruz ve daha sonra unutuyoruz. Türkiye de bunu unuttu. Aslında, her 17 Ağustos 1999 depremini anarken unutmadık diyoruz ama unuttuk arkadaşlar. Bununla ilgili zaman zaman çalışmalar yapıldı, bazı kanunlar çıktı; en belirgin kanun da kentsel dönüşüm kanunuydu çünkü Kocaeli'de ve 4 ayrı bölgede yaşanan, 4 ayrı ilde aynı anda yaşanan bu deprem sonucunda, yaklaşık 400 bin konuta ağır hasarlı, hasarlı, orta hasarlı gibi tanılar konulmuştu ve bugün, hâlen bu konutlar içerisinde yaşam idame ettirilmektedir.

Depremden hemen sonra, Kocaeli'de 617 adet yıkılması gereken bina vardı. 2012'de tekrar, bir talimatla valiler yeni bir araştırma yaptılar; tekrar yapılan tespitlerde sadece Kocaeli'de 3.756 binanın yıkılması gerektiğini söylediler. 3.756 binada 9.971 konut ve iş yeri bulunuyordu. Bugün, bunlardan 4.200 tanesinde kiracı oturuyor. Defalarca Meclis gündemine getirdim, "tabut evler" diye getirdim. Yani, her gün uyarılıyoruz, "İstanbul'da bir deprem olabilir." diye uyarılıyoruz. İstanbul depreminin etkileyebileceği en yakın bölge yine Kocaeli'dir, yine Yalova'dır, yine Düzce'dir.

Düşünün ki 4.200 konutta kiracılar oturmakta. Bu kiracıları size tarif edeyim: Ev sahipleri oturmuyor, tamir ettirmişler, boyattırmışlar, süslemişler, pazarlamışlar. Hani, üniversite sınav sonuçları açıklanan çocuklarınızı kaydettiriyorsunuz, illere gidiyorlar, konut bakıyorlar, yurt bakıyorlar; işte, bu ev sahipleri bu konutları çocuklarımıza kiraya veriyor. Üniversiteyi kazanıp da gelen çocuklarımız Kocaeli'de, Yalova'da, Düzce'de bu tabut evlerde oturuyorlar sevgili arkadaşlar.

Peki, ne yapmak gerekiyor? Kentsel dönüşümü çıkarttık da kolonların kesilmesini önleyebildik mi galeri yapabilmek için, ticaret yapabilmek için? Binaların kolonlarının kesilmesini önleyebildik mi? Önleyemedik. Peki, dere yataklarında konut yapılmasını önleyebildik mi? Önleyemedik ve hâlen insanlarımız buralara konut yapmaya devam ediyorlar.

"Kentsel dönüşüm" dedik, "rantsal dönüşüme" dönüştü. İstanbul'da 493 tane toplanma alanı tespit edildi; bunun 300'üne imar verildi ve depremde İstanbullunun kaçacağı bir alan kalmadı. Allah korusun. Biz o akşam yaşadıklarımızı hatırlıyoruz. Sahile indik, yaşlı bir vatandaş geldi "Burada durmayın." dedi çünkü sahil dolguydu. Daha önce yaşamadığımız için böyle bir tecrübeyi "Her an çökme ihtimali olur." dedi. Değirmendere'de, Gölcük'ün bir kısmında, o sabah, sahilde doldurulan yerler çökmüş, konutlar görünmez hâle gelmiş, tekrar eski, yüz yıl önceki sahil hâline dönüşmüştü.

Onun için sizden rica ediyorum, artık depremle ilgili gerçekten bir çalışma yapılsın, depremle ilgili oluşturulan kurullar çalışmalarına bir an evvel başlasın, çok geç kaldık. Yine bu kürsülerden "Allah bizi korusun." deyip de arkasını unutmamak üzere diyorum çünkü unutuyoruz, her olaydan sonra taziye, başsağlığı diliyoruz ve unutuyoruz. Unutmamalıyız, unuttuklarımızı da hatırlamalıyız diyor, hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)