| Konu: | Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 127 |
| Tarih: | 18.08.2016 |
KADİR KOÇDEMİR (Bursa) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Goethe diyor ki: "Göz görür ama bildiğini görür." Şu anda, Türkiye'nin yürütmesini teslim ettiğimiz ancak kuvvetler ayrılığı değil, kuvvetler birliği istediğini bizzat, şifahen de söyleyen güç, erk, belediyecilikten gelmektedir ve yanında yer alan kadrolar da önemli oranda belediyeden beraberinde getirdiği kadrolardır. Onun için, Hükûmetimiz belediyelerde olan kamu hizmeti alanlarında başarılıdır nispeten. 10 liralık işi 15'e yapabilir ama yapmaktadır. Nedir bunlar? Yol, köprü, ulaşım, altyapı hizmetleri, sosyal yardım işleri. Ama belediyede olmayan alanlarda, mesela dış politikada çuvallamaktadır, yargıda çuvallamaktadır, eğitimde, bütün eğitim kademelerinde, ilk, orta, yüksek eğitim öğretim alanlarında uluslararası sıralamalarda ülkemiz sürekli aşağıya doğru gitmektedir. Yine, emniyet, asayiş konusunda başarılı değildir. Millî savunma ve ordu, ordunun yönetimi konusunda da başarılı değildir. Bütün bu başarısızlıklar en son 15 Temmuzda bir kere daha tescillenmiştir.
Yine, belediyede olmayıp Hükûmetin başarısız olduğu alanlardan birisi de kültürdür. Hakikaten kültür bakanları ve kültür konusunda, zannediyorum, AK PARTİ milletvekili arkadaşlarımız ve tabanı da 2000'li yıllardan bu zamana kayda değer, parayla ifade edilebilen hususlar haricinde bir değişimi ifade edemeyeceklerdir.
Kültüre de "Göz bildiğini görür." gerçeğinden bakılmakta ve burada da yapılan düzenlemeler ya normal ihale mevzuatının dışına çıkarılmaya ya imarla ilgili yükümlülükleri ihlal edenlerin bundan kolayca kurtulabilmelerini sağlamaya dönük düzenlemeler olmaktadır.
Atalarımız demiş ki: "Tokum, diyenden kork." Sayın Cumhurbaşkanımız belediyeden geldiği için, ilk günlerden itibaren yerel yönetimlere yetki aktarılmasından, yerel yönetim özerkliğinden, yerel yönetimlerin hizmet kapasite ve kabiliyetlerinin yükseltilmesinden söz etti ama söz ile eylem arasındaki uçurum diğer alanlarda olduğu gibi burada da kendisini gösterdi. Ben, Mahallî İdareler Genel Müdürlüğünde bürokratlık yapmış, daire başkanlığı, genel müdür yardımcılığı yapmış birisi olarak şunu samimi olarak söylüyorum ki: Zaman içinde, Türkiye'de yetkiler, yerel yönetimlerin yetkisi ve taşra idarelerinin, sadece belediye ve özel idarelerin değil kamu yönetiminin taşra birimlerinin de yetkisi merkeze geldi. O kadar ki hangi ilçede ne kadar kömür dağıtılacağından kaç öğrenciye yardım yapılacağına kadar artık Ankara belirler oldu ve bütün bunlar "yerelleşme" adı altında yapıldı. Bugün, burada, bu düzenlemeyle, bu maddede de yerel yönetimlerin yetkisinde olan alan başkanlarının atanması, eş güdüm denetleme kurulları ve danışma kurulları tamamıyla Kültür ve Turizm Bakanlığına verilmektedir.
Bizim imzaladığımız ve Anayasa'mıza göre Anayasa'mızın da üzerinde olan Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'na hâkim olan bir prensip vardır; "subsidiarite ilkesi" diye ifade edilir, der ki: "Bir hizmet, prensip olarak vatandaşa en yakın birim tarafından yerine getirilmelidir." Eğer bu birim bu hizmeti hiç yapamıyorsa ya da etkin bir şekilde yapamıyorsa ancak o zaman bir üst idari birim bunu üstlenmelidir. Siz büyükşehir belediyelerini, belediyeleri, ilçeleri, hepsini bir tarafa atarak bütün bu yetkileri Kültür ve Turizm Bakanlığına veriyorsunuz ve bunun adına da "yerelleşme", "yerel demokrasinin gerçekleşmesi" diyorsunuz.
Arkadaşlar, ben o zaman taşradaydım, bu bütünşehir uygulaması olurken iktidar partisinin taşradaki birimleri, il genel meclisi başkanlarımız, üyelerimiz, diğer milletvekillerimizden buna sahip çıkan hiç kimse yoktu. Ama, burada, nasıl olduysa, bu, oylarınızla geçti, bugün de problemler var. Bu düzenlemeler de buna benzemektedir. O bakımdan, gelin, bu maddeyi kanun metninden çıkaralım diyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)