| Konu: | İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, (2/131) esas numaralı Basın Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/56) münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 2 |
| Tarih: | 04.10.2016 |
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle 26'ncı Dönem İkinci Yasama Yılının hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Umarım, bu dönem Parlamento Türkiye'nin barışı için, adaleti için iyi bir çalışma ortaya koyar geçmiş dönemden farklı olarak.
Değerli arkadaşlar, evet, basın özgürlüğünü konuşuyoruz, basın özgürlüğüne ilişkin bir yasa teklifini konuşuyoruz. Tam da bugün basın özgürlüğü bakımından Türkiye tarihine kara bir leke sürüldü ve radyo ve televizyonlar maalesef mühürlendi; İMC, Hayat TV, TV 10, Zarok TV mühürlendi. Şu mühürlü fotoğraflar Adalet ve Kalkınma Partisinin tarihinde kara bir leke olacak.
Değerli arkadaşlar, Zarok TV -hiçbir politik içeriği yok, hiçbir siyasi içeriği yok- sadece çocuklara yönelik Kürtçe yayın yapıyordu, hiçbir içerik üretimi de yok. İşte, hepsi çizgi film, şunlar, tümü. Ama kapatıldı. Hiçbir nedeni yok. Hiçbir neden de ortaya konulmuş değil. Tek neden var, Kürtçe yayın yapılıyor olması. Hani Kürtçe serbestti, Kürtçe yasaklanmamıştı? Sizlerin içerisinden tek bir milletvekili en azından Zarok TV'nin kapatılması noktasında makul bir gerekçe söyleyebilir mi? Bunun tek bir gerekçesi olabilir: Subliminal mesaj. Herhâlde Kürt çocuklarına bu şekilde bir mesaj veriyordu ki bu TV kapatıldı. Bu da sizin icadınız oldu.
Değerli arkadaşlar, bakın, 15 Temmuz darbe girişimi olmasaydı olağanüstü hâl ilan edecek miydiniz? Böyle bir gündeminiz var mıydı? Ama 15 Temmuz darbe girişimi oldu, OHAL'i ilan ettiniz, biz karşı çıktık. Kime karşı ilan ettiniz? Darbe girişimini yapan kişilere, kurumlara karşı. E, şimdi ne yapıyorsunuz? Doğrudan doğruya darbeye karşı çıkmış kurumları, yayın kuruluşlarını, kişileri hedef alıyorsunuz. Ee, bunun neresinde demokrasi var? Bunun neresinde darbe girişimine karşı mücadele var? Birisini söyler misiniz? Tek birisi, bir örnek verin. Sendikaları kapatıyorsunuz, yayın kuruluşlarını kapatıyorsunuz, öğretmenlerin işine son veriyorsunuz, mülkiyete el koyuyorsunuz. Ee, darbe olsa zaten bunlar olacaktı. Darbeden ne farkı var bütün bu uygulamaların?
Bakın, olağanüstü hâl sizin deyiminizle ne anlama geliyor, sizin deyiminizle, geçtiğimiz dönem sizin propaganda afişiniz: "OHAL kalktı. Baskılar bitti." Yani, OHAL'in bir baskı rejimi olduğunu kabul ediyorsunuz bu afişle, siz. "Köyümde özgürce yaşıyorum." OHAL'in aynı zamanda özgür yaşama tehdit de olduğunu siz ifade ediyorsunuz bu afişle. E, şimdi, "Üç ay bile sürmeyecek." dediğiniz olağanüstü hâli üç ay, belki de on iki ay, belki de başkanlık rejiminin altyapısı olarak uzatacaksınız. E, bunun neresinde demokrasi, neresinde darbeye karşı mücadele, birisini söyleyin? Hani darbeyi devlete karşı ilan etmiştiniz? 14 bin öğretmen, sadece bölgede, EĞİTİM SEN üyesi oldukları için ihraç edildiler sadece bir gün sendikanın çağrısı üzerine grev yaptıkları için. Devlet Memurları Yasası'ndaki karşılığı otuzda 1 maaş cezası. 29 Aralıktan bugüne kadar hiçbir soruşturma yok; ne adli soruşturma var ne idari soruşturma. Peki suçsa, o tarihten eylül ayına kadar neden soruşturmadınız; darbeden sonra bunu Allah'ın lütfu sayıp, bir ganimet sayıp bu şekilde hukuksuz, adalete aykırı bir biçimde girişimlere yöneldiniz? Bunun hiçbir izahı yok. Bu kadar basın kurumunun kapatılmasının demokrasiyle, özgürlükle bir alakası yok; bu kadar gazeteci yazarın hapiste olmasının demokrasiyle alakası yok; öğretim üyelerinin ihraç edilmesinin demokrasiyle, darbeyle bir alakası yok; öğretmenlerin ihraç edilmesinin demokrasiyle, özgürlükle, adaletle bir alakası yok; emzirme çağında çocukları olan öğretmenlerin, annelerin hapiste tutulmasının özgürlükle, adaletle, vicdanla bir alakası yok; hiçbirisinin alakası yok. Dolayısıyla, sizin bu tarihiniz, olağanüstü hâlle başlayan bu tarihiniz Türkiye'nin yakın tarihine insan hakları sicili bakımından kara bir leke olarak sürülecektir.
Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)