GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:3
Tarih:05.10.2016

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Konu, tabii kanun hükmünde kararnamelerle ilgili; kapatılan televizyonlar, el konulan malları ve gazeteler olunca bizim başvurabileceğimiz, pozitif hukuk açısından argüman Anayasa'mızın 30'uncu maddesi.

Değerli milletvekilleri, Anayasa'mızın 30'uncu maddesine baktığımız zaman açık ve net; "Basın Araçlarının Korunması" başlık: "Kanuna uygun şekilde basın işletmesi olarak kurulan basımevi ve eklentileri ile basın araçları, suç aleti olduğu gerekçesiyle..." Tekrarlıyorum, altını kalın çizgilerle "...suç aleti olduğu gerekçesiyle zapt ve müsadere edilemez veya işletilmekten alıkonulamaz." der. Mevcut olan bu Anayasa'yı -güya daha demokratik bir anayasa yapmaya çalıyoruz- beğenmediğimiz bu Anayasa'yı işte "12 Eylül askerî darbesi yaptı." deniliyor, bu Anayasa'ya bile riayet edilmiyor. Yapılan uygulamalar buna uygun mu? Gayet açık ve net; baktığımız zaman, aynı zamanda Anayasa'daki 25, 26'ncı maddesiyle özgü baktığımız zaman, hepsi tamamen buna aykırı. Daha ötesi, kaynak açısından ben hem Parlamentonun hem Türkiye'nin bilgisi olması açısından "Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin Türkiye'de Olağanüstü Hâl Rejimine Etkisi..." Baktığımız zaman, burada televizyonların, gazetelerin... Yayın organlarının gazetecilerinin cezaevine atılması bugüne kadar hep Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı bulunmuş ve Türkiye mahkûm edilmiş durumda değerli arkadaşlar. Buradaki Türkiye'nin ödeyeceği tazminatların tamamı yine vergi olarak vatandaşın ekmeğinden, suyundan alınıyor, kesiliyor, yine bunun faturası vatandaşın aleyhine düzenlenmiş oluyor. Biz, kim suç işlemişse mutlaka cezalandırılmalı, buna hep yürekten katılıyoruz ancak ve ancak darbe girişimi, FETÖ terör örgütü bahane edilerek bunun sulandırılmasını kabul etmiyoruz.

Kaldı ki burada biz daha ayrıntılı bir çalışmaya baktığımız zaman, bu Meclis gayet rahat şunu da kabul etti yani herkes bu konuda hemfikir: 12 Eylül 1980 askerî darbesi, faşist cunta bir rejim mi? Bu, faşist bir rejim mi? Darbeci miydi? Darbeciydi. Bunda bir sıkıntı var mı? Yok. Peki, ben şimdi 12 Eylül 1980'deki darbe ile bugün kanun hükmünde kararnamelerle yapılan işlemleri yani darbeci zihniyetin yaptıkları ile bugünkü "Sivil iktidarım." diyenlerin yaptıklarının bilimsel anlamda bir tablosunu sizlere izah etmeye çalışacağım.

Şimdi, değerli arkadaşlar, 15 Temmuz sürecinde hakkında işlem yapılan öğretim görevlisi: 2.500 öğretim üyesi işsiz bırakılmış, 2.346 kişi de ihraç edilmiş 15 Temmuzda. Peki, 12 Eylülde ne olmuştu? 120 öğretim üyesi olmuştu görevden alınan. Peki, aynı şekilde hakkında işlem yapılan, 15 Temmuzdan sonra memur sayısı 50.589; 12 Eylülde 7.245.

Aynı şekilde, 15 Temmuzda kapatılan yayınevleri ve dağıtım kanalları 29; 12 Eylülde yok.

Kapatılan sağlık kurumları sayısı 15 Temmuzda 35; 12 Eylülde yok.

Kapatılan anaokulu, ilkokul ve liseler 934; 12 Eylülde yok.

Kapatılan kız ve erkek öğrenci yurtları 12 Eylülde yok; 15 Temmuzda 109.

Kapatılan vakıflar 12 Eylülde yok; 15 Temmuzda 104.

Kapatılan dernek, federasyon ve konfederasyon 15 Temmuzda 1.125; 12 Eylülde 23.700 faaliyetten men.

Kapatılan üniversiteler 15 Temmuzda 15; 12 Eylülde yok.

Ve bakıyoruz, aynı şekilde kapatılan ajanslar 15 Temmuzda 3; 12 Eylülde yok.

Kapatılan televizyonlar 15 Temmuzda 16; 12 Eylülde yok.

Kapatılan radyolar 15 Temmuzda 23; 12 Eylülde yok.

Kapatılan gazeteler 12 Eylülde yok; 15 Temmuzda 45.

Kapatılan dergiler 15 Temmuzda 15; 12 Eylülde yok.

Değerli arkadaşlar, kapatılan yayınevleri ve dağıtım kanalları 29; 12 Eylülde yok.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - O dönemdeki televizyon sayısı ile gazete sayısı var mı Sayın Tanal?

MAHMUT TANAL (Devamla) - Şimdi buna baktığımız zaman...

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Kaç tane televizyon vardı 12 Eylülde?

MELİKE BASMACI (Denizli) - Oranları söylüyor.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım lütfen.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Anayasa'mızın 38'inci maddesinin birinci fıkrasını aynen okuyorum... (AK PARTİ ve CHP milletvekilleri arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, kürsüde bir milletvekili konuşuyor. Lütfen.

Buyurun Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Anayasa'mızın 38'inci maddesi "Suç ve cezalara ilişkin esaslar" başlığını taşır. Birinci fıkrası aynen şu şekilde: "Kimse, işlediği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz."

Peki, değerli arkadaşlar, başlıklar şeklinde söylüyorum: Sendikalar, bu mevcut olan Aktif Sendikası ne zaman kuruldu? 17-25 Aralık 2013'ten sonra kuruldu Ne zaman? 2 Ocak 2014 tarihinde. Sizin Millî Eğitim Bakanlığınız Türkiye'deki 81 ile genelge gönderiyor, "Lütfen bu konuda üye yapın." diyor, resmî belge değerli arkadaşlar, geçin bakın.

İki: Sendika nasıl kuruluyor? Bir: İçişleri Bakanlığı diyor ki: "İç tehdit anlamında, dış tehdit anlamında bir sakıncası yoktur." İki: Millî Eğitim Bakanlığı diyor ki: "Üye kaydetmenin mahzuru yoktur." Çalışma Bakanlığı sendikanın kuruluşunu tescil ediyor.

Peki, arkadaşlar, sizin MİT'iniz var, sizin elinizde her türlü aracınız, istihbaratınız var, bu sendikanın suç işlediğini eğer siz biliyorsanız niçin açılışına izin verdiniz, niçin vatandaşı üye yapmasını sağladınız? Bu öğretmenlerin sendika aidatını, Bakanlık bizzat bunu keserek sendikaya yatırmadı mı?

Bizde, Şanlıurfa'da avcılık olur. Keklik avına çıkarsınız, kekliği kafese, okuyacağı güzel bir yere koyarsınız. Keklik gayet rahat orada öterken diğer yabani keklikler gelir, avcı da pusuda bekler, gelen tüm keklikleri avlar.

Siz de derneğin açılışına izin vereceksiniz, vakıfların açılışına izin vereceksiniz, banka suç işlemişse bankayı kapatmayacaksınız, bankanın açılmasına izin vereceksiniz; vatandaşa pusu kurmuş oluyorsunuz.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Mahmut, pişman mısın? Mahmut Bey, pişman oldun mu?

MAHMUT TANAL (Devamla) - Yani nasıl ki dediğimiz o keklik avcısı kekliği oraya koyup, tüm yabani keklikleri çağırıp onları avlıyorsa siz de vatandaşı avladınız.

Yani netice itibarıyla burada eğer FETÖ'yle iş birliği varsa gayet rahat Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekillerine bakmak lazım, bakanlarına bakmak lazım, Cumhurbaşkanına bakmak lazım, büyükşehir belediyesine bakmak lazım.

Değerli arkadaşlar, siyaset suçun tarihini belirleyemez. Nedir suçun tarihi? Efendim, yok, 17-25 Aralıktan sonra... Suçun tarihi ceza hukukunda, 66'ncı maddede var. Ne der? Suça, yardım ve yataklıktan dolayı kimlerin bunlara ne katkısı varsa komple cezalandırılması lazım.

Değerli arkadaşlar, burada, bir: Biz, şu konuda kim mağdur olmuşsa, kim zalim davranmışsa, hep zalimlerin karşısına dikildik, hep hukuku savunduk, hukukun üstünlüğünü savunduk, demokrasiyi savunduk, kimler suç işlemişse mutlaka cezalandırılmasını istedik.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Halis Bey, sor ona, pişman olmuş mu?

MAHMUT TANAL (Devamla) - Şimdi, bir beyefendi bağırıyor. Arkadaş, Dişli kim? Sizin Genel Başkan Yardımcınız. Peki, 2 numaralı darbe girişimcisi kimdi? Kardeşiydi. Hani suçta ve cezada kanunilik ve kişisellik ilkesi vardı? Siz bunu açığa almayacaksınız, 2 numaralı darbe girişimi olacak, efendim, birisinin eğer orada suçu yoksa da, bankaya para yatırmışsa tüm ailesini işten atacaksınız. Böyle adalet batsın değerli arkadaşlar; böyle adalet olmaz, böyle bir düzen olmaz. Cezaların şahsilik ilkesi... Size gelince masumiyet ilkesi var, cezaların şahsilik ilkesi var, garibim, kimsesiz vatandaşa gelince kolektif bir cezalandırılma var. Kolektif cezalandırılma İlk Çağ'da vardı, Orta Çağ'da kolektif cezalandırılma kalktı. Orta Çağ'dan sonra gayet rahat, cezaların şahsiliği kalktı.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Mahmut Bey...

MAHMUT TANAL (Devamla) - Bağıran arkadaşım, senin zenginlik ölçütün...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (Devamla) - Ne zamandan itibaren fabrika sahibi oldun? Bu iktidar sayesinde değil midir? Fabrikalarınızın hesabını verin.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tanal.