| Konu: | Ankara İli Kazan İlçesinin Adının Kahramankazan Olarak Değiştirilmesine ve Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 11 |
| Tarih: | 25.10.2016 |
AK PARTİ GRUBU ADINA EMRULLAH İŞLER (Ankara) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Ankara İli Kazan İlçesinin Adının Kahramankazan Olarak Değiştirilmesine ve Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair -422 sıra sayılı- Kanun Teklifi hususunda AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Malumunuz olduğu üzere, 15 Temmuzdan sonra, Kazan ilçemizin kahramanlıklarından dolayı milletvekillerimizden teklif verenler oldu, ben de kanun teklifi verdim, daha sonra gruplar da teklifler verdikleri için önümüze bu 422 sıra sayılı Kanun Teklifi geldi. Burada, AK PARTİ Grubu Sayın Grup Başkanımız, Başbakanımızın imzası ve 127 milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanı ve 126 milletvekili ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı ve grup başkan vekillerinin imzasıyla ortak bir teklif geldi. Bu teklifin Kazan'ımıza hayırlı uğurlu olmasını Cenab-ı Hak'tan niyaz ediyorum.
Sözlerime başlarken 15 Temmuzda şehit olan kardeşlerimize ve bugüne kadar terörle mücadelede vermiş olduğumuz bütün şehitlere Allah'tan rahmet diliyorum, Rabb'im mekânlarını cennet eylesin, makamlarını ali eylesin.
Bu terörle mücadelede ve 15 Temmuz hain saldırısında yaralanan gazilerimize Allah'tan şifa diliyorum, iyileşenlere geçmiş olsun dileklerimi ifade ediyorum.
15 Temmuz gecesi meydana gelen o hain kalkışma başladığında, Türkiye'nin bütün her yerinde olduğu gibi Kazan'ımızda da vatandaşlarımız olayı duyar duymaz meydanlara akın etmiş ve hep birlikte bu hain darbe girişimini lanetlemişlerdir. Kazan Belediye Başkanımızın halka "Sokaklara inin." çağrısı, İlçe Başkanımızın ve ilçedeki kanaat önderlerinin, siyasi parti temsilcilerinin çağrıları neticesinde Kazan'ımız, 52 bin nüfuslu Kazan'ımız âdeta evinden çıkmış, dükkânlarını boşaltmış ve o gece sokaklarda darbeyle en güçlü bir şekilde mücadelesini yapmıştır. Kazan'ın yakınlarında bulunan Akıncı Üssü'nden, darbenin merkezi olan Akıncı Üssü'nden kalkan F16'ların kalkıp kısa süre sonra üslerine döndüklerini gören Kazan halkımız yönünü Akıncı Üssü'ne çevirmiş ve Akıncı Üssü'nde destansı bir mücadele gerçekleştirerek kahramanca, o hain saldırıyı durdurmak için canlarını feda etmiştir. Sizler de seyretmişsinizdir; bazı videolarda, görüntülerde böyle yakın mesafeden Kazan'daki kardeşlerimize, darbeye karşı duran o vatan evlatlarına nasıl haince saldırıldığını hep birlikte gördünüz, Türkiye'nin başka yerlerinde olduğu gibi.
Değerli kardeşlerim, doğrusu, Kazanlı kardeşlerimiz, çiftçilerimiz traktörlerinin eski tekerlerini, hatta yeni tekerlerini, lastiklerini yaktılar, samanları yaktılar, anızları yaktılar ve o havaalanının etrafında uçakların iniş ve kalkışını zorlaştırmak için orada kara bulutlar oluşturdular. Onlar, oluşturdukları kara bulutlarla o gün Türkiye üzerinde kara bulut oluşturmak isteyenlere meydan okudular, karşı durdular. Doğrusu, Kazanlı kardeşlerimiz Akıncı Üssü'nün elektriğini keserek orayı o gece karanlığa mahkûm etti ve uçakların kalkış ve inişini engellemek için gayret gösterdiler. Bu gayretlerinden dolayı bütün kardeşlerimize bu milletin kürsüsünden, bu milletin Meclisinden en kalbî şükranlarımı sunuyorum. Doğrusu, o gün Kazanlı kardeşlerimiz 7'den 77'ye sokağa indiler; kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla hepsi darbeye karşı koydular yine Türkiye'nin dört bir yanında olduğu gibi.
Değerli kardeşlerim, Kazan'da verilen bu mücadele sonucunda Kazanlı kardeşlerimiz 9 şehit verdiler ve öte yandan geride 92 yaralımız, gazimiz oldu. Tekrar, şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Bu gazilerimizi, gerek Kazanlı gazilerimizi gerekse Ankara'nın diğer ilçelerinde yaralanan gazilerimizi hem Kazan'da hem Ankara içerisindeki hastanelerde ziyaret ettiğimizde öyle dehşet bir manzarayla karşılaştık ki değerli kardeşlerim, o yaralanan, ayağını kaybeden genç kardeşlerimizin; ayaklarından yaralanmış, göğsünden yaralanmış, çeşitli yerlerinden yaralanmış kardeşlerimizin hepsinin ortak ifadesi "Yine böyle bir hainlik olsun, yine vatan için canımız feda olsun. Yine sokaklara ineriz." olmuştur.
Doğrusu, 15 Temmuzda bu yüce Türk milleti büyük bir destan yazmış ve bütün dünyaya hem demokrasinin nasıl korunacağının örneğini ve dersini vermiş, demokrasiye ve millî iradeye nasıl sahip çıkılacağını destansı bir şekilde ortaya koymuş hem de aynı zamanda, bir darbenin nasıl önleneceğini çok net bir şekilde ortaya koymuştur.
Değerli kardeşlerim, Kazan'ımız, tabii, "kahraman" unvanını alacak. Bundan dolayı biraz daha Kazan'dan bahsetmek istiyorum, Kazan'da verilen mücadeleden bahsetmek istiyorum.
Kazan'ımızın Ahi köyünün muhtarı genç yaşında, 35-36 yaşındaki Ali Anar kardeşimiz o gece şehit oldu. Geride gözü yaşlı bir eş; yaşlı, hastalıklı bir anne baba ve 6 evlat bıraktı. O darbe olayında -o gece istirahate çekilmişti- hanımı uyandırıyor ve 14 yaşındaki delikanlısını da alarak ve birkaç köylüyü de yanına alarak yola çıkıyor, vatan savunması için Akıncı Üssü'ne gidiyorlar. Değerli kardeşlerim, bu kardeşimiz orada şehit oldu ve şehit olduktan sonra eşinin de söylemiş olduğu sözler son derece manidar. Ben buradan eşini de saygıyla selamlıyorum. Nuray Hanım diyor ki: "İçim yanıyor, Ali'nin yokluğuna dayanmak çok zor. 6 çocuğum yetim kaldı ama geride de 79 milyon insan vardı, ya onlara bir şey olsaydı!" Dolayısıyla "Allah devletimize ve vatanımıza zeval vermesin." diyor. Böyle değerli kardeşlerimizi buradan, bu milletin kürsüsünden anmadan geçemiyorum. (AK PARTİ ve Komisyon sıralarından alkışlar)
Biraz da Akıncı Üssü'nde şehit düşen kardeşlerimiz hakkında bilgi vermek istiyorum:
Ali Anar kardeşim hakkında az önce bilgi verdim; 35 yaşında, geride 6 çocuk bıraktı.
Ali İhsan Lezgi kardeşimiz 53 yaşında, SSK'da memur, 4 çocuk babası. Oğlu üniversite öğrencisi 21 yaşındaki Yasin Lezgi'yle birlikte yaralandılar. Yasin Lezgi daha yeni hastaneden çıktı, çok ağır yaralıydı, kendisine acil şifalar diliyorum; babası tabii, rahmetli oldu, şehit oldu. Hastaneden çıkmadan kısa bir süre önce de babasının vefat ettiği kendisine bildirildi.
Hasan Yılmaz kardeşimiz 44 yaşında şehit oldu, 2 kız çocuğu babası. 17 yaşındaki kızı Birgül Yılmaz'la sokağa indi ve ona bir şey olmasın diye üzerine kapaklanıp o da orada şehit oldu, Allah'tan rahmet diliyorum.
Diğer bir kardeşimiz, Lokman Biçinci kardeşimiz 26 yaşında, asgari ücretle özel bir firmada işçi olarak çalışıyor ve bekârdı, 11 kardeşi vardı.
Bir diğer şehidimiz Ömer Takdemir 20 yaşında, yirmi gün sonra askere gidecekti. Başsağlığına gittiğimizde görüştüğümüz annesi diyordu ki: "Ömer hep şehit olmak isterdi. 'Askere gideceğim anne, şehit olacağım.' diyordu ama şehitlik mertebesi ona askere gitmeden nasip oldu. "
Samet Cantürk kardeşim 20 yaşında o da aynı şekilde, Kazan Belediyesinde işçi olarak çalışıyordu. Anne ve babasını küçük yaşta kaybeden bir kardeşimiz, 14 yaşındaki kardeşi ve babaannesine bakıyordu.
Ümit Güder kardeşimiz, ağabeyimiz 63 yaşında. Bu Ümit ağabeyimiz şehit oldu; eşi de, Türkan ablamız da çok ciddi şekilde ayağından yaralandı ve uzun süre Gazi Hastanesinde tedavi gördü. Aynı şekilde, oğlu Mertcan da yaralandı. Onlar şimdi taburcu oldular, iyileşme sürecindeler.
Bir diğer kardeşimiz, Emrah Sapa kardeşimiz 26 yaşında, evli. Aslen Ordulu olduğu için Ordu'ya defnedildi.
Son olarak, 9'uncu şehidimiz Yasin Yılmaz kardeşimiz 35 yaşında. O da markette çalışıyordu, o da memleketi Yozgat'a defnedildi.
Hâlen tedavisi süren, özellikle Meclis üyemiz Derya Ovacıklı kardeşimize ve Türkiye'nin yakından tanıdığı 70 yaşındaki amcamız Mustafa Zorova'ya ve biraz önce de ifade ettiğim genç kardeşimiz Yasin Lezgi'ye Allah'tan şifalar diliyorum, inşallah en kısa zamanda iyileşip aramıza katılırlar.
Değerli kardeşlerim, 15 Temmuz hadisesinden sonra Sayın Başbakanımız, malumunuz olduğu üzere, Kazan'ı ziyaret etti ve orada Kahramankazanlılara hitap etti. Aynı şekilde, bir süre sonra da Sayın Cumhurbaşkanımız ziyarette bulundular. Kendilerine bu ziyaretlerinden dolayı bölge milletvekili olarak huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Diğer yandan, diğer siyasi partilerimizin liderlerinden, milletvekillerinden ilçemizi ziyaret edenler oldu. Ayrım yapmaksızın, Kazan ilçemizi ziyaret eden bütün kardeşlerimize huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Öte yandan, bir hususa dikkatlerinizi çekmek istiyorum: Türkiye 15 Temmuzda bir destan yazdı, bir kahramanlık örneği sergiledi fakat en çetin mücadele, başkent olması hasebiyle Ankara'da geçti. Değerli kardeşlerim, Ankara'da 146 şehidimiz var, 1.291 gazimiz var. Türkiye genelinde ise 241 şehidimiz, 2.194 gazimiz var. Rakamlara baktığımız zaman en büyük mücadelenin Ankara'da verildiğini ve en fazla şehidin ve gazinin Ankara'da verildiğini çok net bir şekilde görüyoruz. Ben burada, tabii ki Kahramankazan'ımıza "kahraman" unvanı verilecek ama Ankara'nın diğer ilçelerini yine aynı şekilde anmadan geçemeyeceğim, en fazla şehidimizi verdiğimiz Keçiören'i anmadan geçemeyeceğim. Altındağ'mız, Yenimahalle'miz, Çubuk'umuz, Kızılcahamam'ımız, diğer ilçelerimiz, metropol ilçelerimiz Sincan, Etimesgut, Gölbaşı; hepsi destansı bir mücadele vermiştir. Ben ayrım gözetmeksizin Ankara'nın bütün ilçelerini kutluyorum ve bir Ankaralı olarak da hepsiyle gurur duyuyorum.
Değerli milletvekilleri, biraz da 15 Temmuz hadisesinin önemini ifade etmek istiyorum. 15 Temmuz, malumunuz olduğu üzere, demokrasi mücadelesinin zirve yaptığı bir gece oldu. Özellikle yakın coğrafyamızda yeniden darbelerin meydana geldiği bir dönemde, Türk milleti geçmişte de yaşamış olduğu acı darbe tecrübelerinden sonra bir kez daha darbecilere millî iradesini çaldırtmadı, demokrasisine sahip çıktı ve bunun için canını verdi, kanını verdi; göğsünü tanklara siper etti, helikopterlere siper etti, F16'lara siper etti. Doğrusu, bu destansı duruşuyla, bu destansı davranışıyla da Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti bütün dünyaya bir demokrasi dersi vermiştir. Biz bu demokrasi mücadelesini ve dersini verirken demokrasinin beşiği olduğunu iddia eden ülkelerden çıt çıkmaması, ses çıkmaması, doğrusu, yadırgadığımız bir durumdur ve bundan sonra "demokrasi" denilince ilk akla gelecek ülkenin de Türkiye olacağı herkes tarafından bilinmektedir. Özellikle de 15 Temmuzdan sonra yirmi yedi gün süren o demokrasi nöbetlerinde halkımızın göstermiş olduğu o kararlılık, o azim, doğrusu, her türlü takdire şayandır. Ben böyle bir milletin bir ferdi olmaktan, bir mensubu olmaktan iftihar ediyorum, gurur duyuyorum.
Sayın milletvekilleri, 15 Temmuzda demokrasi korundu, millî iradeye sahip çıkıldı ve darbeler tarihi katlanıp çöpe atıldı. Artık bundan sonra Türkiye'de bir daha darbe yapmayı kimse aklından geçiremeyecek. Şimdi, bugünlerde bazıları "ikinci dalga" vesaire diye yazılar yazıyorlar veya "tweet"ler atıyorlar sosyal medyada. Ben onlara bu milletin kürsüsünden şunu söylüyorum: 15 Temmuzdan sonra biz halkımızın karşısına her geçtiğimizde bizden ne istediler biliyor musunuz? Hesap sormamızı istediler, "İdam!" dediler, meydanlar "İdam! İdam! İdam!" diye çınladı. Ben buradan şunu söylüyorum: Milletimiz o kadar dolmuştur ki, o kadar öfkelenmiştir ki bir daha bundan sonra böyle bir alçaklık yapmaya cesaret edenler, aklından geçirenler, eğer bir daha öyle bir şeye kalkışırlarsa şunu akıllarından çıkarmasınlar: Yargıya falan gidemezler, bu millet onların hesabını orada görür. Bunu çok net bir şekilde söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Diğer taraftan, 15 Temmuzda ilkler yaşandı Türkiye'de. Neydi o ilkler? Başta milletimiz dik durdu, meydanlara çıktı, o 1960 darbesinde gösteremediği cesareti işte 15 Temmuz 2016'da gösterdi ve meydanlara indi; dedelerinin, atalarının hayıflandığı o hususu bertaraf etmiş oldu, onların özlemlerini gerçekleştirmiş oldu. Milletvekillerimizle burada dik durduk; o gün burada, Ankara'da olan milletvekillerimiz tereddütsüz buraya geldi. Ben, buraya katılan bütün milletvekillerimize huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Ama Ankara dışında olmaları hasebiyle gelemeyen milletvekillerimiz oldu. Onlar da bulundukları illerde, bulundukları ilçelerde meydanlarda oldular, onları biliyoruz. Dolayısıyla, milletin meclisi açıldı. İlk defa bir darbe esnasında Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılması darbecilerin bütün psikolojisini bozdu, kafalarını karıştırdı ve o şaşkınlıkla bu yüce Meclisi bombaladılar hem de müteaddit defalar bombaladılar. Meclisi açtığımızda ben şurada, ilk sırada oturuyordum. Attığım bir "tweet" var, tek bir kelimelik, dedim ki "Kaybettiler..." -üç nokta koydum- çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılmasını dahi engelleyemeyen, önleyemeyen bir darbe girişiminin başarısızlığa mahkûm olması gerekiyordu ve nitekim mahkûm oldu. Ardından, işte, ne yaptıklarını şaşırarak milletin meclisini 7 defa bombaladılar ama bu Meclis ve bütün milletimiz de onları geldikleri yere çok güzel bir şekilde gönderdi.
Yine, bir ilk olarak, ilk defa, Cumhurbaşkanımız dik durdu, halkı sokağa çağırdı. Aynı şekilde, Başbakanımız aynı çağrıda bulundu, dik durdu, darbeye karşı mücadelesi sürdürdü. Siyasi parti genel başkanlarımız, partilerimiz dik durdular. Kendilerine bu duruşlarından dolayı bir kez daha teşekkür ediyorum. Medyamız ilk defa bütün televizyonlarıyla, hemen hemen hepsi, darbeye karşı durdu ve hep birlikte bu darbeyi bu şekilde atlatmış olduk.
Tabii ki bir musibet bin nasihatten evladır. Darbe öncesindeki siyasi ortama baktığımızda, ortamın gergin olduğunu hepimiz kabul ediyoruz ama bu darbe girişiminden sonra, doğrusu, bu şerden hayırlar çıktığını düşünüyorum ve işte, çıkan bu hayır, özellikle, millî birliğimizdir, kardeşliğimizin pekişmesidir, 7 Ağustos Yenikapı ruhudur ve bu ruhun devam etmesi gerekiyor.
Bakınız, etrafımız ateş çemberine döndü. Etrafımızda büyük olaylar yaşanıyor. İşte bu millî birlikle birlikte sahamızda oynanılan maçı, ilk defa değerli kardeşlerim, 24 Ağustosta karşı sahalara taşıdık. Bu, bizim birlik ve beraberliğimizle, kardeşliğimizle oldu. Çünkü, hep savunuyorduk, savunmada kalıyorduk. Artık bize savunmada kalmak, terörle mücadeleyi topraklarımızda yürütmek yakışmıyor. Bundan dolayı, terör, nereden geliyorsa, komşu ülkelerden geliyorsa o terörle mücadeleyi orada yapacağız ve artık, bu şekilde, gerektiği takdirde savunmadan hücuma geçerek terör belasını da bu ülkenin başından Allah'ın izniyle defedeceğiz.
Ben, bu kanun teklifini veren bütün gruplara huzurlarınızda tekrar teşekkür ediyorum.
Bir de malumunuz olduğu üzere, bu darbe girişimini yapan FETÖ yapılanması var, burada da biraz önce ifade edildi. Değerli kardeşlerim, bu FETÖ örgütünün, geçmişte "hizmet" veya "cemaat" olarak bilinen bu hareketin -şunu bir defa kabullenmemiz gerekiyor- Türkiye Cumhuriyeti'nde kandırmadığı kimse yok. Bütün siyasi partilerle de ilişki kurdu, bütün hükûmetlerle ilişki kurdu, bizden önceki hükûmetlerle de, hepsiyle de kurdu.
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) - Kendi hesabınıza konuşun, kendi hesabınıza. Herkesi kendin mi zannediyorsun?
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Ve şunu söylüyorum ben: Şimdi, bu FETÖ cemaatken biz bunlara aldandık ve bunu izah ettik, açıkladık ama bu FETÖ'nün, bu hain hareketin örgüt yüzü ortaya çıktıktan sonra, özellikle işte 7 Şubattaki MİT operasyonundan, ardından MİT tırlarına yapılan diğer operasyondan, 17-25 darbe girişiminden ve 15 Temmuz darbe girişiminden sonra doğrusu biz bu yapıyla mücadelemizi kararlı bir şekilde yürütüyoruz. Ama bu yapının geçmişte operasyon çektiği siyasi partiler var, onlar henüz bu yapıyla hesaplaşmadılar.
HAYATİ TEKİN (Samsun) - Mesela?
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - "Mesela?" dediniz... Yani, sizin partinizde bir genel başkanlık değişimi oldu ve bunun arkasında bu yapının olduğunu dünya âlem biliyor ama güçlü bir ses bugüne kadar duyamadık.
MUSA ÇAM (İzmir) - Niye ses çıkarmadınız?
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Bu yapıya karşı güçlü bir ses duyamadık.
MUSA ÇAM (İzmir) - Neden ses çıkarmadınız? Kullandınız onu, kullandınız, kullandınız onu Sayın Bakan.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Diğer taraftan, diğer bir parti milletvekillerine toplu hâlde şantajlar yapıldı ama doğrusu bu yapıyla mücadelede...
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Ortak operasyonunuz, ortak!
MUSA ÇAM (İzmir) - Kullandınız, ses çıkarmadınız o çirkin olaylara, ses çıkarmadınız.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Beraber yürüdüğünüz yol, o yol.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, dinleyelim.
MUSA ÇAM (İzmir) - "Bu tuzaktır." demediniz, "Bu kumpastır." demediniz o zamanlar.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Evet, biz hatalarımızı ikrar ediyoruz, ettik de, yanlışlarımızı söyledik.
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Ama başkasına atmayın hatalarınızı.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Ama bu yapının hain yüzünü, gerçek yüzünü gördükten sonra da bu yapıyla mücadelemizi kanımızla, canımızla, her şeyimizle veriyoruz ve vermeye de devam edeceğiz Allah'ın izniyle. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ben, tekrar "Kahramankazan" isminin Kazan'ımıza hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. Emeği geçen bütün kardeşlerime de şükranlarımı sunuyorum, teşekkürler ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın İşler.