| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 15 |
| Tarih: | 02.11.2016 |
AYDIN ÜNAL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
En başta şunu vurgulamam lazım: Türkiye'de basın özgürlüğünün, özellikle de ifade özgürlüğünün genişletilmesi, engellerin, bariyerlerin, hendeklerin ortadan kalkması için AK PARTİ gerçekten çok büyük bir mücadele verdi.
Yine burada bir kez daha hatırlatmak isterim: Sayın Cumhurbaşkanımız, kurucu Genel Başkanımız ifade özgürlüğü konusunda bir şiir okuduğu için hapiste yatmak zorunda kalmıştı ve ifade özgürlüğünün değerini sadece Cumhurbaşkanımız, kurucu Genel Başkanımız değil hepimiz çok çok iyi biliyoruz. Şunu da çok iyi biliyoruz: Burada, bu kürsü dâhil olmak üzere, bundan on yıl, on beş yıl önce kullanılamayan kelimeler vardı, kullanılamayan kavramlar vardı, kullanıldığında suç teşkil eden kavramlar vardı. Bütün bu kavramlara veya bütün bu kavramların üzerindeki zincirleri, prangaları kaldıran yine AK PARTİ olmuştur, bu konuda da çok örnek bir mücadele vermiştir AK PARTİ.
Yine hatırlarsanız, klavyelerdeki bazı harflerin üzerinde yasaklar, engellemeler, kısıtlamalar vardı. En son, klavyelere dahi özgürlük getiren parti AK PARTİ olmuştur.
Burada birkaç rakamı özellikle zikretmek isterim, bu rakamlar çok önemli. Değerli arkadaşlar, TÜİK'in yayınladığı istatistikte Türkiye'deki toplam gazete sayısı 2.731; bunların 172 tanesi ulusal yayın yapıyor, 112 tanesi bölgesel, 2.447 tanesi de yerel yayın yapıyorlar. Toplamda 2.731 tane gazete şu anda Türkiye'de faaliyet gösteriyor. 4.071 tane dergi şu anda Türkiye'de haftalık, aylık ya da mevsimlik olarak çıkıyor. Türkiye'de toplam 6.800 tane süreli yayın var. 26 tane ulusal televizyon kanalı var, 10 tane bölgesel, 161 tane yerel; toplamda 197 tane televizyon Türkiye'de yayın yapıyor. Bu liste uzun; radyolar var, başka sosyal medya var.
Anlatmak istediğim şu: Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar zengin, bu kadar çeşitli, bu kadar renkli bir medya göremezsiniz. Gerçekten, bu anlamda Avrupa'nın birçok ülkesinden... Belki de Avrupa'da bile bu renklilik, çeşitlilik anlamında birinci ülke olabiliriz. (HDP sıralarından gülüşmeler)
Evet, gülüyorsunuz, gülmekte haklısınız. Türkiye'ye yönelik medya konusunda çok ciddi bir algı operasyonu var, bunu yıllardır hepimiz çok iyi görüyoruz. Şimdi, RSF kısaltmalı Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, adında bir örgüt var. Bakın, 2016 sıralamasını yayınladı RSF. Türkiye 180 ülke arasında 151'inci RSF'ye göre basın özgürlüğü açısından. Gambiya, Angola, Afganistan, İsrail -bu ülkeleri karalamak için söylemiyorum ama- bu ülkeler basın özgürlüğü konusunda Türkiye'nin daha önündeler. Afganistan, İsrail; basın özgürlüğü konusunda RSF'ye göre Türkiye'nin önündeler. Şimdi, zaman zaman bizim muhalefet partilerimizin temsilcileri de bunu sanki muteber bir bilgiymiş gibi çıkıp bu kürsüden aktarıyorlar.
Değerli arkadaşlar, Afganistan'da, İsrail'de -yani vicdanlarınıza soruyorum bunu- basın özgürlüğünün Türkiye'den daha ileri olduğuna inanan hiç kimse var mı? Aynı şekilde, CPJ isminde yine gazetecilerle ilgili Gazetecileri Koruma Komitesi var. Biliyorsunuz, Türkiye'deki tutuklu gazetecilerle ilgili bunların çeşitli çalışmaları olmuştu. Bir ara "100'den fazla gazeteci tutuklu." dediler, sonra bilgilendirildiler bunlar, 14 gazeteciye kadar indiler. Bu 14 gazetecinin de ne olduğunu Adalet Bakanımız da, Cumhurbaşkanımız da, Başbakanımız da müteaddit defalar açıkladı. Bekçi öldüren, polis öldüren, banka soygunu yapan, evrakta sahtecilik yapan ama cebinden gazeteci kartı çıkan, herhangi bir derginin muhabiri olduğuna dair kart çıkan birçok isim bu uluslararası örgütler tarafından tutuklu, hükümlü gazeteci olarak nitelendiriliyor. Bunlar katil, bunlar hırsız, bunlar evrakta sahtecilik yapmış ama bunlar gazeteci olarak dünyaya lanse ediliyor ve Türkiye karalanmaya çalışılıyor.
Şimdi, bu Avrupa'nın, RSF'nin, CPJ'nin bilmediği isimler de var.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Bunların hepsi size düşman.
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Örneğin, Mustafa Cambaz'ı hiç kimse tanımıyor. Geçenlerde Avrupa Birliği temsilcisi bir açıklama yapıyor, kırmızı çizgilerden bahsediyor. Acaba beyefendi Mustafa Cambaz ismini hiç duymuş mudur, 15 Temmuzda katledilen, şehit edilen? Veya bir başka örnek, Nidal Ebu Akkar isimli Filistinli gazeteci hapiste. Acaba herhangi bir Avrupalı, Batılı örgüt bu isimleri duymuş mudur? Ama, iş Türkiye'ye geldiği zaman, Türkiye'de algı operasyonu yapmaya geldiği zaman yalanlar arka arkaya sıralanıyor ve maalesef, bizim muhalefet partilerimiz de bu yalanların ne yazık ki sözcülüğünü yapıyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Cumhuriyet gazetesine yargının yaptığı işlemin içeriğini henüz bilmiyoruz. Burada biraz önce hatip Cumhuriyet gazetesinden bazı manşetleri gösterdi. Ben bu konuşma için değil ama hasbelkader birkaç gündür Cumhuriyet gazetesinin tarihiyle ilgileniyorum, kütüphanemizde de var, Cumhuriyet gazetesinin tarihini çok iyi anlatan kitaplar var.
1924 yılında, Mustafa Kemal Yunus Nadi'yi çağırıyor ve şunu söylüyor: "Çocuk, hilafete yönelik, hilafeti savunanlar var; cumhuriyete saldıranlar var, bunlara karşı bir gazete çıkaralım." diyor. Yunus Nadi İstanbul'a gidip 17 Nisan 1924 tarihinde Cumhuriyet gazetesini çıkarmaya başlıyor. Tarihi oldukça uzun arkadaşlar ama şimdi şunu biliyoruz: 1920'lerde, 1930'larda Kürtleri yamyam olarak niteleyen haberleri var Cumhuriyet gazetesinin içinde.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - O yüzden mi kapatıyorsunuz?
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Dersim'i sonuna kadar savunuyorlar.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Bize hakaret ettiği için mi kapattınız?
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Kürtlere "yamyam" diyor Cumhuriyet gazetesi.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - O yüzden mi kapatıyorsunuz?
AYDIN ÜNAL (Devamla) - İnönü'yle arası hiç iyi değil Cumhuriyet gazetesinin. Bir keresinde İsmet İnönü, Yunus Nadi'ye "Yunus Nazi" diye hitap ediyor. Faşizmi çok güçlü şekilde destekliyorlar 1940'lı yıllarda.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Çok gerilere gittin ya, çok gerilere gittin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Allah Allah!
AYDIN ÜNAL (Devamla) - 1940'ın sonunda Demokrat Partiden Yunus Nadi milletvekili oluyor, 1954'e kadar Demokrat Partili. 1954'ten sonra 1960 darbesini alkışlıyor Cumhuriyet gazetesi. 1960'lardan itibaren komünist, devrimci.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Günümüze gelin, günümüze.
AYDIN ÜNAL (Devamla) - 1970'lerde cuntacı. 1980 darbesini Nadir Nadi alkışlıyor, bunun hepsi kayıtlarda var, Nadir Nadi'nin, Yunus Nadi'nin kendi hatıralarında var.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Bunlar Aydın Engin'in tutuklanması için gerekçe mi?
AYDIN ÜNAL (Devamla) - 1990'larda liberal oluyor, arkasından yeniden Kemalizme dönüyor ve hepiniz biliyorsunuz 2013'ten itibaren de Fetullahçı, PKK'lı bir çizgiye geliyor.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - Bir de verdiği şehitlerden bahset Cumhuriyetin; Uğur Mumcu'dan bahset, Ahmet Taner Kışlalı'dan bahset.
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Yani, biraz önce manşetler gösterdiniz ya, bunlar pek muteber manşetler değil.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Zamanın ruhuna uygun değişim getiriyorlar bu gazetede, değil mi?
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Cumhuriyet gazetesi dün öyle olmuş olabilir, bugün -biliyorsunuz hepiniz- Fetullahçı, PKK'lı bir çizgiye geldi.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Ayıp oluyor, ayıp oluyor; çok ayıp oluyor.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - Hem "Bilmiyoruz içeriğini." diyorsun...
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Çok ayıp, çok ayıp!
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Burada çok sayıda manşet var elimde.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - "Yargılamanın içeriğini bilmiyorum." diyorsun.
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Fransa'daki saldırıyla ilgili Cumhuriyet gazetesinin manşeti: "Fransa çocuklarına ağlıyor."
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Savcı sizsiniz herhâlde(!)
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Savcı Kiraz'ın katledilmesiyle ilgili yapılan haber Cumhuriyet gazetesinde...
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) - Dün dündür, değil mi?
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - Haberse... Basın Yasası var.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri... Sayın Balbay, lütfen.
AYDIN ÜNAL (Devamla) - "Bu eylem, mecbur bırakıldığımız yöntem." Bakın, utanç vesikasıdır bu, utanç vesikası.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Ama hiç alakası yok konuştuklarının ya.
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Türk basın tarihine geçecek bir utanç vesikasıdır. "Kadınlar Çevik'e saldırdı." Çevik Kuvvete kadın teröristler saldırı yapıyorlar "Kadınlar Çevik'e saldırdı" diye yine utanç vesikası bir haber.
Bir başka örnek, Gündem gazetesinden "Barış isteyenler sarayı durdursun.", "Türkiye IŞİD'leşiyor."
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Doğru demiş.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - E, doğru söylemiş.
AYDIN ÜNAL (Devamla) - "Topyekûn savaşa topyekûn direniş."
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - 70 vilayette örgütlenmiş IŞİD, haberin var değil mi Sayın Vekil?
AYDIN ÜNAL (Devamla) - "Yüreğimizi yaktın, sarayını yıkacağız."
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Savaşa direnmeyelim mi?
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Cumhuriyet gazetesinin "Fransa çocuklarına ağlıyor" manşeti, aynısı Türkiye'de olduğu zaman "Katliam ülkesi" manşeti.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Ya, savcıya talimat verdiğinizi kabul mü ediyorsunuz?
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Tıpkı Zaman gazetesi gibi "Çözüm süreci Başkanlık hayâline feda edilmiş", "Barışa suikast."
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Siz de Zaman okuyordunuz ya.
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Aynı merkezden hazırlanan, aynı kafayla, aynı mantıkla hazırlanan manşetler.
En çarpıcısını göstermek istiyorum, hani, Özgür Gündem diyorsunuz; Avrupa'da yayınlanan Özgür Gündem'de Nurettin Demirtaş'ın bir yazısı: "Nilüfer çiçeği gibi sevilecek kadın." Bununla ilgili uzunca bir makale yazıyor: "Nilüfer çiçeği gibi sevilecek kadın." Kim bu nilüfer çiçeği gibi sevilecek kadın? Ankara'da Kızılay Meydanı'nda canlı bomba olup orada çocukları katleden teröristle ilgili yazılmış, onu öven bir yazı değerli arkadaşlar.
Şimdi, evet, basın özgürlüğü; sonuna kadar savunuyoruz, sonuna kadar da savunacağız...
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Öyle mi?
AYDIN ÜNAL (Devamla) - ...ama basın özgürlüğü ile terörü de birbirinden hassasiyetle ayıracağız. Biz terörle mücadele ederken özgürlükler konusunda son derece hassas davranıyoruz. Biraz önce rakamları da yayımladım, bu ülkede isteyen istediği gazeteyi çıkarıyor, istediğini de söylüyor, yazıyor ama teröre destek verilmesin. [CHP ve HDP sıralarından alkışlar(!)]
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Kapattıklarınıza bakın, kapattıklarınıza.
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Fetullahçı teröre, PKK terörüne, Avrupa'nın, Amerika'nın desteğiyle, onların iteklemesiyle, onların motivasyonuyla destek veren her kim olursa olsun, bu ülke ondan hesabını mutlaka ve mutlaka soracaktır.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Ya, Fetullah Gülen size motivasyon veriyordu size, kime verecek.
AYDIN ÜNAL (Devamla) - Avrupa şunu demiş, PKK bunu demiş, yok efendim, Avrupalı basın örgütleri Türkiye'ye şu eleştiriyi yapmış, bu sıralamayı yapmış... Bunların hiçbiri umurumuzda değil. Biz, terörle mücadele eden bir ülkeyiz. Bunu Fransa yapıyor, Almanya yapıyor, bunu İngiltere yapıyor, bunu Amerika Birleşik Devletleri acımasızca yapıyor. Biz de terörle mücadelemizi bu şekilde, kararlı bir şekilde devam ettireceğiz. Basın özgürlüğüne "evet" ama teröre destek veren, şiddeti öven ve hatta terörün içinde yer alan birtakım basın organı görünümündeki kuruluşlara da asla taviz vermeyeceğiz.
Tekrar ediyorum: Bu ülke terörle mücadelesini en kararlı şekilde devam ettirecek ama özgürlükleri de aynı şekilde, en kararlı şekilde muhafaza edecektir.
Teşekkür ediyorum, heyetinizi selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ünal.