GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bilirkişilik Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:15
Tarih:02.11.2016

MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Bilirkişilik Kanunu Tasarısı'yla etkin ve verimli bir kurumsal yapı amaçlandığı, bu kurumsal yapıyla Adalet Bakanlığının idari yapısı içinde bilirkişiler zorunlu temel ve mesleki eğitime ve eğitim sonunda bilirkişilik listesinde yer almayı hak edenler de denetim ve performans ölçütüne tabi tutulmuş, bilirkişiliğin gerçek kişi yanında tüzel kişilerce de yapılacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Adalet Bakanlığı bünyesinde merkezileştirilmiş ve farklı mahkeme ve yasalardaki bilirkişiliğe ilişkin hükümlerin kimisinin yürürlükten kaldırılması, kimi hükümlerin ise değişikliği öngörülmüştür. Bizim hukuk sistemimizde ve evrensel hukuk sisteminde bilirkişi, çözümü uzmanlık veya özel ya da teknik bilgiyi gerektiren hususlarda görüşüne başvurulmak üzere hâkim veya savcı tarafından görevlendirilen tarafsız kişiler olarak tanımlanır değerli arkadaşlar. Bu tanımdan hareket edecek olursak bilirkişi olarak atanmış kişilerin kendi çalışma alanında bilgisiyle donanmış olması temel koşuldur. Tarafsız ve uzman olan bu kişi önüne gelen konu hakkında görüşünü teknik ve bilimsel olarak ortaya koyacak ve hukuki olayın çözümünde adalete uygun bir karar oluşturulmasına yardımcı olacaktır. Bilirkişi uyuşmazlık konusunu incelerken mesleki birikimini, ahlaki ilkelerini, bağımsızlığını, objektifliğini, yeterliliğini konunun çözümünde ortaya koyacak.

Bu nedenle, meslek, kişinin bilirkişi olarak görevlendirilmesini sağlayan temel unsur olmakla birlikte mesleki yeterlilik, ahlaki ilkeler, bağımsızlık ve tarafsızlık bilirkişi hizmetinde olmazsa olmaz koşullardandır. Bilirkişi uyuşmazlığın çözümünde hâkimin yardımcısıdır değerli arkadaşlar. Bu nedenle, bağımsız ve tarafsız olması temel koşuldur. Bilirkişi Adalet Bakanına, hâkime, savcıya, taraflara, siyasal iktidara, basına, kamuoyuna karşı bağımsız olmalıdır. Aksi hâlde, adil bir yargılamadan söz edilemez. Ancak, değerli milletvekilleri, kanun tasarısına baktığımızda burada temel amacın bilirkişilere amirlik yapacak bir kurumun hedeflendiği açık olarak görülmektedir. Oysa amaç, adil bir yargılamanın yapılmasına olanak sağlayacak eksikliklerin giderilmesi olmalıdır.

Değerli milletvekilleri, uyuşmazlık hâkim, savcı ve avukatın önündedir. Yargılamanın unsuru olan bu tarafların sorunları ile bilirkişilik kurumunun sorunları arasında neden-sonuç ilişkisi göz ardı edilmeden soruna yaklaşılmalı ve buna bağlı olarak çözüm ortaya konulmalıdır. Tasarıda yargılamanın unsurları ve sorunları göz ardı edilmiş, bilirkişilik tüm bu sorunlardan bağımsız bir şekilde ele alınmıştır. Bu, amaca uygun bir tasarı hazırlanmasının önüne geçmiştir.

Tasarıda bilirkişilik Adalet Bakanlığı bünyesinde bir idari birime teslim edilmiştir. Tasarıda öngörülen kurumsal yapı oluştuğunda değerli arkadaşlar, bilirkişilerin sicil, denetim, performans ölçümünün Adalet Bakanlığınca yapılıyor olması, bağımsız olması gereken bilirkişilerin bağımsızlıklarını yitirmelerine ve memur statüsüne dönüştürülmelerine neden olacaktır. Memur olan bir bilirkişiden de bağımsız ve tarafsız bir rapor beklenmesi hayatın gerçeğine aykırıdır.

Tasarıdaki Bilirkişilik Üst Kurulu ve bölge kurulları ile bu kurulların yapısı incelendiğinde değerli arkadaşlar, tümüyle Adalet Bakanlığının denetiminde bir yapı oluşturulduğu görülmektedir. Oysa bu kurulların bilim ve meslek kuruluşlarının ağırlıklı olarak yer aldığı bağımsız bir yapıda olması, bilirkişilik sisteminin iyileştirilmesinin en önemli başlığı olan bilirkişinin yargıdaki rolü nedeniyle bağımsız, tarafsız ve objektif olmasının sağlanması bakımından gereklidir. Örneğin, hükûmet programlarını uygulamakla görevli olan bakanlıklara karşı açılan davalarda bilirkişilerin nitelikleri, eğitimi, seçimi ve denetimini yapacak olan Adalet Bakanlığının diğer bakanlıklardan bağımsız görüş oluşturabilmesi olanaklı olmayacağından idare aleyhine rapor düzenlemesi olanaklı olmayacaktır. İdare aleyhine rapor düzenleyen bilirkişinin bilirkişilik sistemi içinde kalamayacağını öngörmemek mümkün değildir. Bu şekilde kurumsallaşan bir yapının özellikle idareye karşı açılmış davalarda bir sorun olarak karşımıza çıkacağı aşikârdır.

Öte yandan, kanun tasarısıyla bilirkişilik, sahip olduğu meslekten ayrı ve bağımsız bir meslek olarak düzenlenmektedir değerli arkadaşlar. Oysa bilirkişilik, ayrı bir meslek olmayıp kişinin icra ettiği meslekteki uzmanlığı temel alan bir görevdir. Yasa tasarısı bu hâliyle bilirkişiliği başlı başına bir meslek olarak ele almakta ve düzenlemektedir. Bilirkişiliğin uygulamada meslek olarak kabulü, onarılması güç sorunlar doğuracaktır. Sorun gidermek amacıyla hazırlandığı söylenen tasarıyla içinden çıkılmayacak yeni sorunlar oluşacağı açıkça görülmektedir.

Tasarıyla özel hukuk tüzel kişilerinin yani ticari şirketlerin bilirkişilik yapmasına olanak tanınmıştır. Özel ve teknik bilgisine başvurulan, bu bilgiye dayalı aydınlatma ve bilgilendirme yükümlülüğünü bizzat yerine getirme zorunluluğu bulunan ve bu yüzden başkasına devredilmemesi gereken bir kamu görevi olan bilirkişiliğin tüzel kişilerce de yapılması bilirkişiliğin niteliğiyle bağdaşmayacağı görünen bir gerçektir. Bilirkişilik kesinlikle uzman gerçek kişi eliyle yapılması gereken bir görevdir. Özel hukuk tüzel kişilerine bu hakkın verilmesi bilirkişiliğin ileride bu amaçla kurulacak şirketlere teslim edilmesi sonucunu doğuracaktır. Özel ve teknik bilgiye sahip bilirkişinin şirket bünyesinde görev yaparken bilirkişilik görevini bağımsız bir biçimde yerine getirmesi de mümkün olmayacaktır.

Değerli arkadaşlar, tasarıda meslek odalarına Bilirkişilik Danışma Kurulunda birer temsilci bulundurma dışında bir rol verilmemiştir. Mesleki ve teknik bilgisine başvurulan meslek mensuplarının yürüttükleri bir hizmeti meslek odalarından bağımsız, merkezî idarenin denetimi altına alma yaklaşımı bilirkişiliği bürokrasinin hegemonyasında bir araç hâline getirir. Kanun tasarısındaki bilirkişilik, eğitimi, denetimi, sicillerinin Bakanlıkça tutulması başlı başına bir sorundur ve kabul edilemez. Mesleğinde otorite olan bir meslek mensubunun bu eğitime katılmayacağı ve dolayısıyla Adalet Bakanlığından bir sertifika alamayacağı düşünülürse bu uzmanların görüşünden yararlanmak mümkün olmayacaktır.

Değerli arkadaşlar, bilirkişilik, yargılamamızda çok önemli bir yer tutuyor. Çoğu kararlarda bilirkişiliğin raporu karara dayanak teşkil ediyor. Bu nedenle sorunları ortadan kaldıran bir düzenleme yapılmalıdır. Aceleyle yapılan düzenlemeler ihtiyaca cevap vermediği gibi yeni sorunlar doğurmaktadır. Değerli arkadaşlar, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Komisyonda bu sıkıntıları dile getirdiğimizde... Biraz önce Sayın Adalet Bakanı da söyledi, biraz önce AKP adına konuşan sayın konuşmacı da söyledi: "Zaten böyle bir fiilî durum var, o hâlde biz fiilî duruma yasal bir çerçeve uyduralım." Şimdi bu bir alışkanlık hâline geldi AKP anlayışında: Madem fiilî bir durum var, biz buna yasal bir dayanak oluşturalım yani onlar yasaya uymuyorsa biz yasayı ona uyduralım. Yani Cumhurbaşkanı Anayasa'ya uymuyorsa... O da son günlerde konuşuluyor. Deniliyor ki fiilî bir başkanlık durumu var, ne yapacağız? O zaman bunu hukuki hâle getirelim. Şimdi, bu gidişle ne olacak biliyor musunuz arkadaşlar, bu anlayış ilerledikçe? Yolsuzluk var, biz bu yolsuzluğu önleyemiyoruz, o zaman yolsuzluğa yasal bir zemin hazırlayalım; hırsızlık var, hırsızlığı da önleyemiyoruz, fiilî bir durum var, o zaman hırsızlığı yasal bir hâle getirelim, ona da yasal bir durum düzenleyelim. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bu bir hukuk devleti anlayışı değildir. Bırakın hukuk devletini bu bir devlet anlayışı değildir. Türkiye Cumhuriyeti devletine bu haksızlığı yapmak hiç kimsenin haddi olmamalı, buna izin verilmemeli.

Ben Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.