| Konu: | Bilirkişilik Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 16 |
| Tarih: | 03.11.2016 |
HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, sevgili halkımız; tasarıda, bilirkişilik kurumunun tüm boyutlarına, sorunlarına ilişkin değil, daha çok, bilirkişiliğin kurumsal yapılanmasına ilişkin hükümler yer alıyor. Ne yazık ki bu durum, kanunu çıkarmaktaki temel amacın bilirkişilere amirlik yapması için Adalet Bakanlığına yani yürütmeye bağlı bir kurum yaratmak olduğunu düşündürmekte bize.
Ayrıca, yargıyla bu derece yakından ilgili ve adaletin sağlanmasında ciddi rol oynayacak müessesenin başkanının Adalet Bakanlığı Müsteşarı olması yargı bağımsızlığı ilkesiyle asla uyuşmamakta. Bu nedenle, bağımsızlık ilkesine göre, kurulun kendi başkanını seçmesi gerekiyor.
Bilirkişilik, esas olarak, adil yargılanmanın gerçekleştirilebilmesi için tarafların ve mahkemenin başvurabildiği objektif, bağımsız bir yol olmalıdır. Bu nedenle, mevcut tasarıdaki bilirkişilik danışma kurulunda yargı mensupları kadar ilgili meslek kuruluşları ve oda temsilcilerinin de yer alması gerekirken onlara sadece birer temsilci bulundurma hakkının verilmesi nasıl taraflı ve işlevsiz, daha doğrusu, işlevi siyasi iktidardan yana bir yapı oluşturulmak istendiğinin de kanıtıdır.
Özel ve teknik bilgiye dayalı aydınlatma ve bilgilendirme yükümlülüğünün yerine getirildiği ve bu yüzden başkasına devredilmemesi gereken bir kamu görevi olan bilirkişiliğin tüzel kişilerce yapılması da en sorunlu noktalardan biridir. Özel hukuk tüzel kişilerine böyle bir görevin verilmesi bilirkişilik alanında bir pazarın açılmasına ve bilirkişiliğin rant aracı hâline gelmesine neden olacaktır. Bilirkişilik Kanun Tasarısı'yla ilgili getirilen düzenlemeler ne yazık ki Adli Tıp Kurumunun tarafsız ve bağımsız bir biçimde ve bilimsellik ilkesine uygun görev yapamamasına ilişkin sorunları da çözmekten uzaktır. Kurumun, adil yargılanma hakkına uygun ve tarafsız bir bilirkişilik hizmeti verebilir hâle getirilmesi için, onu Adalet Bakanlığı bünyesinden çıkarıp bağımsız kılacak ayrıca bir yasanın hazırlanması gerekir. Bu nedenle söz konusu maddelerin tasarı metninden çıkarılmasını öneriyoruz.
Adli Tıp Kurumuna bakarsak, Adli Tıp Kurumu, birçok meslektaşımın da bildiği gibi, geçmişten bugüne sayabileceğimiz sayısız örneklerle, siyasi ve yandaş kararlarıyla çok can yakmış bir kurumdur. Nice insan işlemediği suçlardan, cinayetlerden onların raporlarıyla sorumlu tutulmuş, nice cinsel saldırı mağduru kadın onların raporları nedeniyle davalarında örselenmiş, cezasızlıkla karşılaşmış, nice ekolojik ve tarihî alan onların raporlarıyla imara açılmıştır. Şimdi de, iyiden iyiye ve her alanda siyasileştirerek "Gelsin rant için, gelsin el koyma için kararlar, gelsin HES'ler, gelsin nükleer santraller için kararlar." mı diyorsunuz?
Aslına bakarsanız, sayın milletvekilleri, bilirkişilik her zaman, öyle, çok da bilir bir kişilik değildir, onun da yandaşı zalim olur, hayat yakar, can yakar. Nice hayat karartmış, sözde tıbbi, teknik, siyasi raporlarla doludur hukuk hayatımız. Ama nice özgür yollar açan adli tıpçılar da vardır, Şebnem Korur Fincancı gibi, Ümit Biçer gibi. Ancak onlara cezaevi yolları ya da görevden alınmalar reva görülür.
Şunu ifade etmek isterim ki burası, bu Meclis ne yazık ki günümüzü, bugünü yaşayan bir yer değil. Çünkü bugünü yaşasak örneğin, savaşı el birliğiyle bitiririz, bugünü yaşasak basın özgürlüğünü el birliğiyle sağlarız, kadın cinayetlerini el birliğiyle durdurmaya çalışırız, çocuk istismarına karşı topyekûn hep el birliğiyle gösteriler yaparız. Ama hayır, burası, bu Meclis gündemi bugüne ve bugün yaşananlara dair olan bir yer değil. O nedenle de bilirkişiliğin bu hâli de bu yasası da açıkçası bizim için muteber ve daha fazla konuşmaya değer de değil. Bilirkişilerin, kimin bilirkişisi olacağını, kimin için rapor hazırlayacağını, kimden yana olacağını düşünmediğimiz, bunun için kaygı duymayacağımız günlerde bilirkişilik yasası değişikliği konuşulabilir ancak; uygulaması olmayan şeyleri konuşmaksa nafiledir.
Dünkü tartışmayı hatırlayın, nasıl oluyorsa hem FETÖ'cü hem KCK'li olduğu iddia edilen Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarlarını soruşturan savcının kendisinin FETÖ yargılamasında sanık olması durumunu. Peki bugün ne yapıldı? Bu olayı -ki olay değil bir skandaldır bu- bu skandalı ortaya çıkaran gazeteci Barış Pehlivan hakkında soruşturma açıldı. Ya insan bari iyice şaibe olmasın diye bunu yapmaz. Yani ortaya şaibe çıkmasın bu olayda diye bunu yapmaz. Ama o kadar fütursuzca yönetiyorsunuz ki ülkeyi, ayıpları gizlemeye gerek dahi görmüyorsunuz. Aynı bunun gibi soruşturmalar yürüten, aynı böyle çorba iddianamelere dayanarak kararlar veren iktidarınızın mahkemelerinde uygulanacak, ona hizmet edecek bir bilirkişi yasasının hayatımızda ne gibi bir karşılığı olacak şimdi?
Tasarıya göre, ikinci kez rapor alınması bile söz konusu olamayabilecekmiş. Bu mu değişiklik? Yani bilirkişilikte, bilirkişi raporlarında dahi teklik, tekçilik arzuluyorsunuz. O zaman reisiniz versin kararları, ne gerek var ki bilirkişilik müessesine? Hiç lüzumu olmayan bir müessese şu anda.
Evet, biz bunları geçelim değerli arkadaşlar. Bence, altı yüz altı haftadır kayıplarını arayan Cumartesi Annelerine bakalım, 55'inci nöbetini tutan, adalet arayan işçi ailelerine bakalım, cinsel saldırıya uğrayan ve o bilirkişilerce "Ruh sağlığı bozulmamıştır." raporları verilen kadınlara bakalım. Gelin, on yıldır adalete ulaşamamış Hrant Dink davasında kimler gerçekler ortaya çıkmasın diye ne çabalar harcadı ona bakalım. Gelin, daha yakın zamana, 7 Kasımda ilk duruşması yapılacak Ankara Garı katliamı davasında neler olacağına bakalım. Hangi bilirkişi değil, hangi mahkeme değil, hangi adalet isteği derman olacak onların dertlerine?
Basında da futbolda da savaş stratejilerinde de bilirkişisi bol ve maşallah hemen hepsi de erkek olan bir ülkeyiz. Herkes her şeyi biliyor ve her konuda uzman zaten. Ülkede bilirkişiden bol bir şey yok. Çözümsüzlüklerde ise başvurduğumuz yegâne şey ne biliyor musunuz? Yeni yasa hem de yerli yersiz hem de enine boyuna oturup tartışmadan. Komisyonlarda yapılan eleştiri ve önerileri hiç dikkate almadan ha bire yeni yasa, her çözümsüzlükte yeni yasa; yeni yasa. Sanki çözüm getirecekmiş gibi. Ve aslında, bu ülkede artık hiç olmayan ne biliyor musunuz? İster yeni yeni yasalarınız olsun isterse eski yasalarınız olsun, bu ülkede hiç ama hiç olmayan şey sadece adalet.
Hepinize saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)