| Konu: | 668 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/748) ile İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 17 |
| Tarih: | 08.11.2016 |
HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'de iki ayrı kurum düzenlemesi yapılmış: Bunlardan birisi Jandarma, bir diğeri de Sahil Güvenlik teşkilatına ilişkin. Hem Jandarma teşkilatı hem de Sahil Güvenlik teşkilatına ilişkin kuruluş şemasına bakıldığı zaman bunlar, kanun hükmünde kararname dışında düzenlenmesi gereken, özellikle 3046 ve 3056 sayılı devletin düzenini tanımlayan Yasaların içerisinde yer alması gereken düzenlemeler. Ama ne yazık ki buradaki düzenlemeler içerisinde 3046 ve 3056 sayılı Yasaların genel düzenlemesi yok sayılmış, orada yapılması gereken düzenlemelerin tamamı bu kanun hükmünde kararnamenin içerisine alınmış. Buradaki hiyerarşik yapı İçişleri Bakanlığıyla bir bütünlük arz etmiş şekilde planlanmış ama bu da doğru değil. Niye doğru değil? Şimdi, bakın, en çok tartıştığımız konulardan bir tanesi ne? Bakanlar... Özellikle Millî Savunma Bakanlığına bağlı kuruşlar olarak Silahlı Kuvvetlerin kuvvetlerini belirlemişsiniz. Mesela, Hava Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri gibi kuvvetleri Millî Savunma Bakanına bağlamışsınız. Sonra, Genelkurmay Başkanını ise Cumhurbaşkanına bağlı hâle getirmişsiniz. Genelkurmay Başkanı ile kuvvetler arasındaki bütünlüğü koparmışsınız. Bunu yaparken, aynen böyle kanun hükmünde kararname mantığıyla yapmışsınız, sonra bunun işleyemeyeceğini anlayınca bir başka kanun hükmünde kararnameyle bunu bölmüşsünüz. Yani, Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanları arasında yeniden bir irtibat kurmaya çalışmışsınız. Bunlar, kanun hükmünde kararnameyle düzenlenecek işler değildir. Siz, Jandarmayı veya Sahil Güvenlik teşkilatını komutanın kendi emriyle yürütemediğiniz zaman bunu Türkiye'nin kamu düzeniyle birleştirmeniz mümkün değildir. Dünyanın her yerinde silahlı kuvvetlere ilişkin düzenlemeler temel bir ilke üzerine kurulur: Silahlı Kuvvetler meşru gücünü siyasal iradeye kendi rızasıyla veren kuvvetlerdir. Profesyonel ordular da zaten meşru güçlerini devletin siyasal sistemine teslim eden ve o siyasal sistemin kararlarına uyan ordulardır. Özeti: Komutan "Sola dön." dediği zaman -ki doğrusu odur, sola dönmektir- dönen bir ordu, devletin profesyonel ordusudur. Burada özellikle Jandarma Genel Komutanlığına ilişkin, komutanlık içerisindeki birçok adli kolluk hizmetlerini, kolluk kuvvetlerinden yani polis teşkilatından devşirme usulüyle yapmışsınız. Atama usul ve yönetmeliklerin hiçbiri Silahlı Kuvvetlerdeki atama ve yükselme usulüne uygun değildir. Özellikle İçişleri Bakanlığına terfilerde verilmiş olan yetkiler, albayların atanma usullerinin tamamı, emin olun birkaç kararname sonra yine önünüze gelecektir çünkü böylesi bir durumda kuvvet içerisindeki, özellikle albay atanmasında, Silahlı Kuvvetler personel atamalarında yarın başka çatışmalar çıkacaktır. Kim İçişleri Bakanına yakınsa onu atayacaksınız. Şimdi, bunun içerisindeki -açın- yasal metne bir bakın Allah aşkına. Ya, böyle bir yasal metin olabilir mi? Albayın terfisi, binbaşının terfisinde İçişleri Bakanının takdiri var. İçişleri Bakanını yarın içeriye tıktığınız zaman ne olacak o takdir? Neye göre atayacaksınız belli mi? Ona ilişkin bir sicil dosyasını kim tutacak? Silahlı Kuvvetlerde Genelkurmay personel yönetmeliği mi uygulanacak, Kara Kuvvetleri personel yönetmeliği mi uygulanacak, hangisine göre yapılacak bu? Bunlara ilişkin bir kriter var mı? Yok. Ne yapmışsınız? "Aman, Jandarmayı İçişleri Bakanlığına bağlayalım, Sahil Güvenliği de İçişleri Bakanlığına bağlayalım." Ya, hiç bağlamanıza gerek yok, hepsi sizin emrinizde olsun, hepsi sizin dediklerinizi yapsın. Kime hizmet edecek bunlar, ben merak ediyorum. Bunlar kime hizmet edecekler? Bu ülkeye, bu halka hizmet edeceklerse bu yasalar yanlış ama size hizmet edeceklerse canınızın istediğine bağlayın bunları. Burada bağlı kuruluş hâline getirdiğiniz geçmiştekilerden ders almadığınızı anlıyorum. Mesela, örnek, TÜBİTAK'ı Başbakana bağladınız, zamanın Başbakanına, 2008 yılında. O bağlı Başbakanın emrindeki TÜBİTAK bilirkişileri geldiler, sizin istediklerinizin hepsini yaptılar. Sonra ne oldu? Onları "Kumpasçı." dediniz, içeri tıktınız.
Buradan herkese sesleniyorum; özellikle kamu kurumlarına, o kapsayıcı görev almış olan kamu kurumu bürokratlarına sesleniyorum, Silahlı Kuvvetler personeline de özellikle sesleniyorum: Yasalardan başka sizi koruyacak hiçbir şey yoktur. Bundan herkes ders alsın. Birilerine bağlı olarak, birilerinin siyasal gücünü artırarak devlet otoritesini siz kendinize ait hissedemezsiniz. Devlet bunu vermez, devlet unutmaz. Burası büyük bir devlettir, bunun hesabını da er geç sorar.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)