GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 671 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Kurum ve Kuruluşlara İlişkin Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/756) ve İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:18
Tarih:09.11.2016

NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

15 Temmuzda hepimizin bildiği ve yakinen yaşadığı hain bir darbe girişimine hep birlikte tanık olduk; tarihimizde yaşanmamış bir ihanetle karşı karşıya kaldık. Gazi Meclisimize, yüce milletimizin egemenliğinin tecelligâhına bomba yağdırılmasına Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bulunan milletvekilleri olarak hep birlikte maruz kaldık. Rabb'ime şükürler olsun ki Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısıyla sokağa dökülen yüce milletimizin kahramanca duruşu bu hain darbe girişimini bertaraf etmiş oldu. Ancak atlattığımız bu büyük tehlike sonrasında yapılması gereken ve atılması gereken adımlar vardı. Devlet içinde yapılanan bu örgütün bütünüyle temizlenmesi, içinde bulunduğumuz durumun hızlı ve etkili bir şekilde düzeltilmesi için olağanüstü hâl ilan edildi.

Olağanüstü hâl kararı ve çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle iki temel husus amaçlanmaktadır: İlk olarak, FETÖ terör örgütüyle daha güçlü, daha hızlı ve daha etkin bir mücadele amaçlanmaktadır. İkinci olarak, demokrasimizi teminat altına almak ve askerî darbe ihtimallerinin önünü kesin bir şekilde kesmek hedeflenmektedir.

Değerli milletvekilleri, cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar ülkemiz demokrasisi birçok kere darbe ve müdahalelerle karşı karşıya kalmıştır. Yetkisini ve meşruiyetini halktan alan siyasetçilerin önü sürekli olarak meşruiyeti kendinden menkul gören vesayetçi odaklar tarafından kesilmiştir. Silahlı Kuvvetler içinde yuvalanan cuntalar siyasi hayata müdahaleyi meşru görmüşler ve demokrasimize darbe vurmuşlardır. Ülkemizde gerçekleştirilen her darbe vesayeti tahkim etmek istemiştir. Darbe sonrası yapılan anayasal ve yasal değişikliklerle demokrasi zapturapt altına alınmak istenmiştir. 1960 darbesinden sonra 1961 Anayasası'yla, 1924 Anayasası'nda Millî Savunma Bakanına bağlı olan Genelkurmay Başkanı Başbakana bağlanmış, Millî Güvenlik Kuruluyla ilgili düzenlemeler yapılmıştır. 1971, 1973; anayasal düzenlemelerle Millî Güvenlik Kurulunun yetkileri artırılmış, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Sayıştay denetimi dışına çıkarılması sağlanmış, askerî yüksek idare mahkemesinin kurulması sağlanmıştır. 1982 Anayasası'yla, YAŞ kararlarının yargı denetiminin dışına çıkarılması, Genelkurmay Başkanlığının YÖK'e üye ataması gibi, her darbe teşebbüsünün ardından vesayet tahkim edilmeye çalışılmıştır. Bu örneklerde de görüldüğü gibi, her darbe teşebbüsü sivil siyasetin üstünde vesayeti tahkim etmek isteyen yasal ve anayasal düzenlemeleri yapmaya çalışmıştır.

1960'tan bugüne kadar; 1960'ta, 1971'de, 1980'de, 28 Şubatta, 27 Nisanda ve 15 Temmuzda yapılan darbeler Türkiye'de darbeyi üreten bir yapısal sorunun olduğunu bize çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Dolayısıyla ortaya konulan kanun hükmünde kararnamelerle bu yapısal sorun çözülmeye ve FETÖ terör örgütüyle birlikte bütün terör örgütlerinin devletin içerisindeki yuvalanmaları engellenmeye çalışılmıştır.

Buradan biraz önce konuşan Cumhuriyet Halk Partisinin değerli sözcüsü arkadaşıma bir şeyi ifade etmek istiyorum: Biraz önce bu kürsüden konuşan arkadaşımız, İspanya Kralının İspanya'da İspanya Meclisini basan askerlerle ilgili yaptığı mücadeleyi ve orada İspanya demokrasisinin güçlenmesine dair attığı adımları örnek göstermiştir. Ben, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında görev yapan bir milletvekili arkadaşımızın, İspanya Kralının İspanya'nın demokratikleşmesiyle ilgili ortaya koyduğu bu çabayı takdir ettiği kadar, 15 Temmuz gecesi, milletinin önünde, kameraların karşısında darbeye karşı çok açık ve net bir duruş sergilemiş olan Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanını da takdir etmesini beklerdim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bakın, bugün, evet, darbeyi bir fırsata dönüştürüyoruz; darbeyi bu ülkeyi daha demokratikleştirmek için bir fırsata dönüştürüyoruz. Yıllardır bu ülkede asker-sivil ilişkisini eleştiriyoruz; yıllardır bu ülkede, 1960'tan bugüne kadar, darbeleri eleştiriyoruz, darbelere zemin hazırlayan sistemi eleştiriyoruz. İşte bugün, olağanüstü hâl kararlarıyla ve kanun hükmünde kararnamelerle darbeye zemin hazırlayan bu kurumsal yapı tasfiye edilmeye çalışılmaktadır. O açıdan, Türkiye'nin, milletiyle beraber, Parlamentodaki milletvekilleriyle beraber bu ülkenin kahraman Cumhurbaşkanını takdir etme hakkı ve zorunluluğu vardır. Bunu ifade ederek hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)