| Konu: | 674 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/760) ve İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 19 |
| Tarih: | 10.11.2016 |
ORHAN SARIBAL (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 674 sayılı kara hâller kararlarından bir tanesi olan 21'inci maddeyle ilgili konuşmamı yapacağım.
Geçici köy koruculuğu sistemi... Hatırlıyorsunuz, 1985 yılında ilk kez yürürlüğe giren, 1992 yılında maaşlı olarak sürdürülebilir hâle getirilen köy koruculuğu sistemi ne yazık ki terör mücadelesi içerisinde değerlendirilmişi; daha önce hayvancılık ve tarımla uğraşan bu insanlar, maaşlı oldukları için bu işlerini bırakmışlar ve bugün maaşlı birer çalışan olarak görevlerini sürdürmektedirler. Ne yazık ki 1992 yılından itibaren yaptıkları bu görevler sonucu ortada herhangi bir işe yarar durum görülmemiştir.
Köy koruculuğu sistemi yeni sorunlar üretmekten başka bir işe yaramamıştır; sosyal sorunlar yaratmıştır, tecavüzler, cinayetler yaratmıştır. O yüzden, bu anlamda, köy koruculuğu sistemi, terör olayları içerisinde bir çözücü araç olmaktan çok sorun yaratan bir araç hâline geldiği için köy koruculuğu sisteminin bütününe karşı olduğumuzu bir kez daha paylaşmak isteriz. Çünkü bu insanlar tekrar köylerine dönememekteler, orada yerleşik halkla sorunlar yaşamaktalar. Bunların özlük haklarının bütünüyle verilmesi ve daha sonra tekrar bunların topluma kazandırılması, kendi yaşam alanlarında yaşamlarını sürdürmeleri gerekiyor. Bu söylediğim gerekçelere 1995 yılında Meclis Faili Meçhul Siyasi Cinayetleri Araştırma Komisyonunun sonuçlarından bakabilirsiniz.
Yine, Genelkurmay Başkanlığının 2004 yılında, İçişleri Bakanlığının 2006 yılında hazırladığı raporlarla köy koruculuğu sisteminin çöktüğünü, bir işe yaramadığını, sosyal, siyasal ve ekonomik travmalar yarattığını çok açık bir şekilde görebilirsiniz.
Değerli milletvekilleri, üç saat önce Sakarya Caddesi'nde KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKASI'nın bir basın açıklamasını yaptık ve oradan geldik. Meclis Başkanım uyardı, üzerimdeki o giysiyle beraber... Aslında bir protestodan gelmiştik, protestonun amacı şuydu: Sizler ne yazık ki sisteme, iktidara uygun olan sendikaları bu ülkede örgütlediniz, destek verdiniz. O örgütleri ya da o siyasal hareketleri ya da o sendikaları sizin söylediklerinizin bütününü, sizin politikanızın aynısını uyguladıkları için baş tacı yaptınız. Ama onun dışında, sizin söylediklerinizden gayrı şeyler söyleyen, itiraz eden bütün sendikaları da size uymadığı için yok edip temizlemek istediniz.
İşte, o bahsettiğimiz, kara hâllerin kararlarıyla yani Türkçe deyimiyle kanun hükmünde kararnamelerle yaptığınız, OHAL'i de fırsat bilerek yaptığınız, Fetullah Gülen cemaati darbe girişimini de Allah'ın lütfu olarak algıladığınız o günden sonra kendinize muhalif olan bütün bu sendikaları tek tek kamudan uzaklaştırdınız.
Peki, ne diyordu bu sendikalar? Mesela siz şunu diyordunuz sağlıkta: "Biz sağlığı paralı yapacağız, doktorunuz paralı olacak, hastalığınız paralı olacak, artık hasta tedavi edilmesi gereken bir yurttaş değil, üzerinden para kazanılması gereken ticari bir konudur." Aynı şekilde, okullar: Eğitimi paralı yaptınız. Veliler aslında bu sistemin birer ticaret aracı olarak görüldü. Yani sizin için hasta da müşteri, öğretmen de müşteri, öğrenci de müşteri, veli de müşteriydi. Tam da bu sendikaların bir kısmı "Sağlık haktır." dedi, "Eğitim haktır." dedi, "Sağlık herkese hak olarak verilmeli; eşit olmalı, kaliteli olmalı, nitelikli olmalı ve insanlara ulaştırılabilir olmalı." dedi. Aynı şekilde "Eğitim çok önemlidir." dedi, "Ücretsiz olmalı, nitelikli olmalı, çağdaş olmalı, laik olmalı." dedi. Siz ne dediniz? "Hayır, eğitim gerici olmalı." dediniz, "Eğitimi biz istediğimiz gibi yönlendiririz." dediniz. Devlet kaynakları, para yok diye devlet okullarına destek vermediniz ama cemaat okullarına destek verdiniz, o da darbe girişiminde bulundu. Sonuç, aynen şunu söylüyorlar: "Susma, sustukça sıra size gelecek." Yine, bir şey daha söylüyorlar: "Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz." diyorlar. Kısaca söyledikleri bu kadar açık, bu kadar net. "Gün gelecek, devran dönecek." diyorlar, "AKP halka hesap verecek." diyorlar. Merak etmeyin, bu sıralar size de kalmayacak, er geç bu bozuk düzenin çarkı size de değecek.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)