| Konu: | MHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 22 |
| Tarih: | 17.11.2016 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak fındık üreticilerinin sorunlarının tartışılmasını, fındık fiyatlarındaki bu düşüklüğün konuşulmasını ve bu konunun da Meclis tarafından araştırılmasını talep ediyoruz, bu çerçevede verdiğimiz grup önerisi üzerine konuşacağım, hepinizi saygıyla selamlarım.
Şimdi, aslında biz temmuz ayında, daha yani şundan dört ay önce tekrar bu konuyla ilgili bir grup önerisi vermiştik ama maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin olumsuz oylarıyla o Meclis araştırması yapılması engellenmişti. Fakat tabii, bunu engellemek yetmiyor, fındık üreticilerinin sorunları çözüldü mü? Çözülmedi. O günden bugüne çözülmediği gibi sorunlar daha da fazla arttı.
Karadeniz için fındık önemli bir üründür. Hemen hemen birçok ilde ana geçim kaynağı hatta tek geçim kaynağıdır. Zaten bir çay var, bir fındık var. Çaydaki sorunları daha önceden konuşmuştuk, ciddi sorunlar var; çay üreticisi mağdur, çay kaçakçılığı almış başını gidiyor. Sağlıklı bir fiyat oluşumu yok. Fındığı da birazdan konuşacaktık. Fındık üreticisi de son derece mağdur. Çay yok, fındık yok, buralarda problem var. Sağlık, turizmle ilgili bir potansiyel var, onu harekete geçirecek herhangi bir yatırım yapılmıyor. Sanayi zaten yok. Bu Karadeniz halkı ne yapacak, nasıl geçinecek? Bunu devlet olarak, millet olarak, Meclis olarak düşünmek durumundayız. Bu sorunlara kulak tıkayamayız. Karadeniz'in sorunları gitgide büyüyor.
Şimdi, tekrar fındığa dönecek olursak, dünya üretiminin yüzde 80'ini Türkiye üretiyor. İhracatında, yine aynı oranda Türkiye ihracatını yapıyor. Yani dünyada tek belirleyici olduğumuz üründe ne yurt içerisindeki fiyatları ne de yurt dışı fiyatlarını, ihracat fiyatlarını kontrol edemiyoruz. Maalesef, yurt içerisinde bununla ilgili yatırım yapılmadığı için ihracat etmek zorunda olduğumuz bir ürün. Bunun ancak yüzde 10'u içeride kuruyemiş olarak kullanılıyor, yüzde 5'i ekmek gibi kullanılıyor, kalanının hemen hemen tamamını ihraç etmek durumundayız. Dolayısıyla bu zorunluluk ortadayken, bakıyorsunuz, bunu ne kadar doğru yapabiliyoruz, ihracat fiyatlarını ve yurt içi fiyatlarını ne kadar kendimiz tespit edebiliyoruz? Burada ciddi problemler var.
En son söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. Fındık fiyatlarının Almanya borsasında belli olması, sadece Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde olan bir sorun değil. Bu, geçmişten beri gelen bir sorun. Tabii Adalet ve Kalkınma Partisinin uzun bir iktidardan sonra bu sorunu çözmesini beklerdik. Bu sorunu çözemediği gibi AKP döneminde, bize bir sorun daha hediye etti AKP fındıkla ilgili olarak. O da ne? Yurt içerisindeki fiyatları da artık yabancılar belirliyor. Yani eskiden hiç olmazsa yurt içi fiyatlarını yurt içerisindeki üreticiler, yurt içerisindeki tüccarlar, bizim ihracatçılarımız belirlerken bugün bakıyoruz yurt içerisindeki fiyatları da kimler belirliyor? Yabancılar belirliyor. Bir tane İtalyan firması tamamen piyasanın tamamına hâkim. Güya adı serbest piyasa. Yani bütün piyasaya hâkim. Değişik alım yapan ihracatçı firmalar var ama hepsi o firmanın elemanları, o firmanın şirketleri. Şimdi, böyle bir yerde "Fiyat piyasada oluşsun." diye başına bırakılmış ve üreticimiz mağdur edilmiş durumdadır. Üretici mağdur edildiği gibi ülkenin, tabii, döviz gelirlerinde de ciddi düşüş var.
Diğer sorunları neler? Bunu biraz daha açacağım birazdan. Girdi maliyetleri yüksek. Tabii zamanımız kısa, bütün bunları detaylı olarak konuşma imkânımız maalesef yok. Girdi maliyetleri yüksek. Gübre fiyatları, ilaç fiyatları, toplama maliyetleri fındıkta son derece yüksek.
Şimdi, destekleme alımları, maalesef, üreticinin sorunlarını çözmüyor, küçük üreticinin, tüccara ve tefeciye bağımlılığını ortadan kaldırmıyor. Yani tamamen küçük üretici, özellikle küçük üretici tefeciye mahkûm olmuş durumda. Serbest piyasanın çalışmaması burada -az önce ifade ettiğim gibi- temel sorun.
Şimdi, bir rekolte meselesi var. Bu rekolte güya teknik bir işmiş gibi ortaya konuluyor fakat tamamen alavere dalavere tabiri caizse, manipüle ediliyor. Ürünün biraz yüksek olduğu zamanlarda hemen, daha doğrusu yüksek olmasa bile, fiyatlar bir miktar yüksek gibi olacak olsa rekolte fazlasından bahsediliyor. Yüzde yüz hata yapan, yıllarca yaptığı tahminlerde hata yapan rekolte yapıcılar var, rekolte tahmincileri var. Bunlara hiç kimse bir şey söylemiyor, "Kardeşim, geçen yıl şu kadar rekolte dedin, bu tutmadı. Sen niye böyle yapıyorsun? Burada bir manipülasyon mu var?" deyip devlet işin üzerine gitmiyor. Üreticiyi mağdur eden bir durum bu rekolte tahminleri.
Buna ilişkin önerimiz de bu rekolte tahminlerinin devlet tarafından düzgün, adam gibi yaptırılması. Yoksa, sadece rekolteye sıkıştırılan bir fındık üreticisi var, bir fındık fiyatı var.
Şimdi, diğer taraftan bakıyorsunuz, depolama imkânları yok fındık üreticisinin. Yani depolama imkânı olmadığı zaman elinden ürünü hemen çıkarmak zorunda kalıyor üretici. Dolayısıyla, yine, burada da arz, bir anda fındık piyasaya indiği için fiyatlar da düşük kalmak durumunda kalıyor.
Diğer bir sorun: Alivre satışlar. Burada, tabiri caizse, bazı fındık ihracatçıları kumar oynuyorlar. Nasıl kumar oynuyor? Daha ortada fındık yok, fiyat yok, hiçbir şey yokken belli fiyattan ithalatçı firmalarla sözleşme yapıyorlar. Bunların eğer zarar etme gibi bir durumları varsa bu alivre satışlar çerçevesindeki bazı tüccarlar da -büyük tüccarlardan bahsediyorum- bunlar da piyasayı manipüle ediyor, fiyatları aşağıya çekiyor.
İhracatçı firmalar kurumsal değil. Bir kişinin birden fazla firması var. Sayı çokmuş gibi görünüyor. Oysa hepsi aynı kişinin.
İhracatçı pazar bulmuyor. Enteresan bir sorun da bu. İhracatçı pazar bulmuyor, ithalatçılar geliyor bizim ihracatçıları buluyor. Dolayısıyla, pazar çeşitlenmesi de yapılamıyor. Bir tane firmaya piyasa mahkûm kalıyor.
Fiyatta diğer bir etken de aflatoksin konusu. Biraz böyle fiyatlar yukarı doğru gidecek olursa hemen "Sizin ürününüzde bu zararlı madde var." deniliyor, "Aflatoksin var." deniliyor ve hemen fiyatlar aşağıya çekiliyor. Bunun aslının olup olmadığını da hiç kimsenin araştırdığı yok, devlet burada maalesef çaresiz bir şekilde fındık üreticisini kaderine terk ediyor.
Şimdi, verimliliğin düşük olduğunu biliyoruz. Verimlilik düşük. Verimlilik niye düşük? İşte, zaten maliyetleri ancak çıkartıyor. Hiç kimse fındık arazisini yenileme gibi, ıslah etme gibi bir noktaya da gitmiyor. Bu konularda yapılan gayretlerle de maalesef şu anda sorun çözülemedi.
Şimdi, ilk yapılması gereken iş, bu tekelci durumu, bu tekelci yapıyı yani Türkiye'de fiyatı belirleyen... Bakın, bir tane alıcı var, nereden bakarsanız bakın, yüzlerce görünmesine rağmen tek bir alıcı var. Bu alıcı da maalesef yabancı, isterse yerli olsun, önemli değil. Bu alıcı bütün fiyatı belirliyor ve ondan sonra bunu çözmeye yönelik de devlet hiçbir şey yapmıyor. Bu da, az önce ifade ettiğim gibi, Adalet ve Kalkınma Partisinin fındık üreticisine armağanıdır. Yani, hiç olmazsa geçmişte fiyatı Türkiye kendisi belirliyordu, ihracat fiyatını belirleyemese de ülke fiyatını kendisi belirliyordu. Şu anda bunu da, maalesef, ülkede kendimiz belirleyemiyoruz.
Şimdi, tabii, bu fiyattaki oynaklık, fiyattaki istikrarsızlık sadece üreticiyi değil esnaf ve sanayiciyi de zor durumda bırakıyor. Küçük esnaf da fındık almış, fındığı -atıyorum- 15 liradan alıyor, ondan sonra fındık düşüyor 8 liraya, bu insanlar da zarar ediyor. Dolayısıyla, fındık fiyatlarına bir istikrar getirmek durumundayız.
Şimdi, bu depo meselesinin önemli olduğunu ifade etmiştim. Oysa lisanslı depolar yapılmış olsa yani pazara ürün bir anda inmeyecek, ürün fiyatları daha böyle zamana yayılacak, dolayısıyla üretici mağdur olmayacak. Diğer taraftan, vatandaş da o lisanslı depodaki ürününü ipotek göstererek bankadan kredi çekme imkânına kavuşacak, tefeciye gitmek durumunda kalmayacak. Dolayısıyla, üreticimizi bu şekilde koruma imkânınız olmasına rağmen, bu lisanslı depolarla ilgili olarak hiçbir adım maalesef atılmıyor.
Şimdi, sonuç olarak, Karadeniz halkının ana geçim kaynağı olan, Türkiye için hem ekonomik hem de toplumsal bir değere sahip olan fındığın yerini tutacak başka bir ürün yoktur, bunun farkına varılmalı ve kıymeti bilinmelidir. Fındık üreticilerinin sorunlarının çözülmesini ve mağduriyetin giderilmesini, millî gelirden hak ettiği payı almasını temin edecek sağlıklı bir fındık politikasının tanzim edilmesi şarttır. Bunun için yapılması gerekenler de öncelikle, az önce ifade ettim, fiyata istikrar sağlamalıyız. Fiyat oynaklığı sanayicinin de aslında önünü görmesini engelliyor, ithalatçının da, ihracatçının da önünü görmesini engelliyor. Bunda fiyata da istikrar kazandıracak bir mekanizma bulmak durumundayız. Bunun için devlet olaya el koymalıdır, yapılması gereken en temel şey... Bununla ilgili dünyada bellidir. Mesela, Amerika'da badem borsası var. Piyasayı düzenleyecek, kurallarını belirleyecek ve gerektiğinde piyasaya müdahale edecek bir kurum kurmuş Amerikalılar ve burada üreticiyi de, piyasayı da, sanayiciyi de, herkesi koruyacak, ülkenin genelini koruyacak bir mekanizma oluşturmuş. Bizde de bunu yapmamız lazım. Yani ürünü, mesela, müdahale kurumu ne yapacaktır? Bir defa belki bir fiyat alım garantisi verecektir ki bu da olmak zorundadır. İkincisi, ürünün çok fazla olduğu dönemlerde piyasaya girip ürünü satın alacak, ürünün az olduğu dönemlerde piyasaya ürün verecek bir yapı kurulmak mutlaka zorundadır. Bu yapı da denetlenmelidir.
FİSKOBİRLİK bunu yerine getirebilir mi? FİSKOBİRLİK belki bunu yerine getirebilir ama bugünkü hâliyle olmaz, FİSKOBİRLİK'e finansman desteği sağlanmalı. FİSKOBİRLİK'in üzerinden AKP elini çekmelidir. Bütün sorunların aslında temelinde bu vardır. FİSKOBİRLİK son derece siyasileştirilmiştir AKP döneminde.
Girdi maliyetleri düşürülmelidir, rekolte tahminlerini bağımsız yapacak kurumlar oluşturulmalıdır. Lisanslı depoların işin olmazsa olmazı olduğunu ifade ettik. Mutlaka lisanslı depoları kurmamız gerekmektedir. Üreticinin de fındığı emanetçiye vermesini bu şekilde... Aslında lisanslı depoculukla bunun önüne geçme imkânımız vardır. Az önce ifade ettiğim gibi, fiyat alım garantisinin verilmesi de burada önemli bir etken olacaktır.
Son olarak da, fındığı daha fazla kendi sanayimizde kullanacak yeni yatırımcıları da ülkeye çekmemiz gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla) - Ben Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)