| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 26 |
| Tarih: | 24.11.2016 |
AYDIN ÜNAL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; heyetinizi hürmetle selamlıyorum.
Esasen, burada HDP'nin Avrupa Birliğiyle ilgili bir önergesi görüşülecekti ama son anda bir değişiklik oldu ve AK PARTİ'nin dış politikasıyla ilgili bir önergenin görüşülmesi kararı alındı ve şu anda da AK PARTİ'nin dış politikasıyla ilgili bir önergeyi görüşüyoruz.
Benden önce 3 sayın milletvekili burada konuştular ama öyle tahmin ediyorum ki, bu son andaki değişiklik nedeniyle bir hazırlık yapılamadığı için bu önergenin içeriğine ilişkin, başta önergeyi veren partinin temsilcisi olmak üzere hiç kimse bu içerikle ilgili konuşmadı. Oysa burada, içerikte çok tarihî bir muhteviyat olduğunu görüyoruz. Ben, gerçekten, HDP'nin önerisine baktığım zaman, burada tarihî bir içerik, tarihe not düşecek notlar olduğunu görüyorum. 2 sayfalık bir önerge. Önergenin başında Sykes-Pikot Anlaşması'ndan bahsediliyor, bu anlaşmayla Kürtlerin bölündüğü ifade ediliyor. Uzunca anlatılıyor, arkasından da bugün artık bu anlaşmanın hükümlerinin -zaten anlaşmanın hükümleri hayata geçmemişti ama- veya bu anlaşmayla ortaya çıkan düşüncenin, Lozan'da somutlaşan bu anlaşmanın muhteviyatının artık değişmesi gerektiği ifade ediliyor.
İşte, İran'da Kürtler var, Irak'ın kuzeyinde Kürtler var, Türkiye'de Kütler var, Suriye'nin kuzeyinde Kürtler var. Benim anladığım şudur: Artık bu Kürtler kendi devletlerini kurmalı, bağımsızlıklarını ilan etmeli gibisinden. Bugüne kadar hep örtülü olarak ifade edilmiş bir düşüncenin, bugün çok cesur bir şekilde, artık açıkça ifade edildiğini, dile getirildiğini görüyoruz.
Tabii, bu boyutuyla önerge trajik ama bir de ifade gördüm önergede, onun da komik olduğunu özellikle vurgulamak istiyorum. "Kürtler, yüz yıl önce devreye konan emperyalist müdahaleye karşı mücadelesini sürdürmüştür." diyor. "Emperyalist" kelimesi gerçekten bana komik geldi. Bugün baktığınız zaman yani güya Kürtlerin bağımsız bir devlet kurması için mücadele eden 2 örgüte -aslında tek örgüt ama- PKK ve PYD'ye baktığınız zaman ne yapmıyorlar? Emperyalizme karşı mücadele etmiyorlar, bunu biliyoruz. Ve ne yapıyorlar? Emperyalizmle birlikte hareket ediyorlar. Bunun somut örneklerini de son günlerde sıkça gördük.
Şimdi, Amerika Birleşik Devletleri dünyanın her yerinde sol iktidarlara karşı 1960'larda, 1970'lerde faşist hareketleri desteklemiştir, kimi zaman da faşist terör hareketlerini, terör örgütlerini desteklemiştir. Bunların en somut, en bilinen örneği de Nikaragua'da Sandinistalar iktidara gelmişlerdi, sosyalist bir hükûmetti. Amerika Birleşik Devletleri Sandinistalara karşı "kontra" denilen terör örgütünü var gücüyle desteklemişti. Sonradan bunun belgeleri de ortaya çıktı, itirafları da ortaya çıktı. Amerika Birleşik Devletleri bu faşist örgüte yani sosyalistlere karşı mücadele veren kontra örgüte eğitim desteği, finans desteği, silah desteği sağlamıştı.
Tarihinde ilk defa, Amerika Birleşik Devletleri Orta Doğu'da bir solcu, güya solcu örgütü yani PYD'yi desteklemeye başladı, kontra olarak desteklemeye başladı ve PKK'nın uzantısı olan PYD de bu destekten son derece memnun. Biliyorsunuz, bazı bölgelere Amerika Birleşik Devletleri'nin bayrağını astılar. Şimdi, güya emperyalizme karşı mücadele ediyorlar ama emperyalizme karşı Amerika Birleşik Devletleri'yle birlikte mücadele ediyorlar. Son derece ilginç, komik, aynı zamanda da trajikomik bir durum. Dolayısıyla, bu önergede, PYD'nin burada bir bağımsız Kürt devleti kurmak için mücadele ettiği
iması var. Bu, bağımsız bir Kürt devleti filan olmayacaktır; bu, Amerika Birleşik Devletleri'nin gölgesinde ve Amerika Birleşik Devletleri'nin de -dediğim gibi- tarihte ilk defa bir solcu örgütü desteklemesiyle ortaya çıkacak bir oluşum olacaktır.
Tabii, bu bana da Mahabad Cumhuriyeti'ni hatırlatıyor, sizlere de bunu hatırlatmak isterim. 1946 yılında, maalesef Kürtler -daha doğrusu Kürtlerin bir kısmı, bazı temsilcileri- yine böyle bir hataya düşmüşlerdi. O zaman Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'yle bir iş birliği yapmışlardı ve Mahabad'da "Mahabad Cumhuriyeti" adı verilen bir Kürt devleti kurulmuştu. Ömrü çok kısa oldu, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği hemen desteğini çekti ve Cumhurbaşkanı Kadı Muhammed -yanlış hatırlamıyorsam- orada, Mahabad'da Çarçıra Meydanı'nda idam edildi.
Yani, şu anda Kürtlerin temsilcisi diyemeyeceğimiz ama Kürtleri temsil ettiğini iddia eden PKK gibi, PYD gibi örgütler, Amerika Birleşik Devletlerinin ya da ona benzer birtakım emperyalist ülkelerin güdümünde burada bir mücadele verdiklerini iddia ediyorlar. Bu mücadelenin akamete uğrayacağı ve en kısa süre içinde bu mücadeleyi destekleyenler tarafından bunların satılacağına hiç şüphe yok, bunu özellikle vurgulamak isterim.
Kürtlerin temsilcisi PKK değildir, PYD değildir, Kürtlerin temsilcisi asla ve asla bu terör örgütleri değildir. Kürtlerin Türklerle birlikte yaşama iradesi 1920'li yıllarda zaten ortaya konulmuştur. Meşhur bir mektuptur, buna benzer çok sayıda mektup var. Lozan'a Kürt temsilcileri heyetler göndererek, mektuplar göndererek Türklerle birlikte Misak-ı Millî sınırları içinde yaşamak istediklerini, bu iradelerini beyan etmişlerdir.
Birkaç cümleyi de burada aktarmak isterim: "Lozan Konferansı'nda İngiltere yetkili kurul Başkanı Lord Curzon'un Dersim ve Bitlis olaylarından bahsederek tek millet olan Türk ve Kürt arasına ayrılık düşünceleri sokma gayretini biz Kürtler anladık." diyor mektupta Kürt temsilcileri. "Biz Kürtler, 'Bizi anavatandan hiçbir kuvvet ayıramaz. Bizim rahata kavuşmamız sizin hemen bu topraklardan çekilmenizle olacaktır.' dedik." diyor Kürtler İngilizlere.
Sonuç olarak, yine mektupta, Lozan'a gönderilen, İngilizlere gönderilen mektupta, "Biz Kürtler, İngiltere yetkili kurul başkanı Lord Curzon'un bizler için fikirler üretmemesini rica eder ve Lozan'daki temsil heyetine ve başkanı sevgili hemşehrimiz Kürt İsmet Paşa hazretlerine başarılar dileriz." diye mektup gönderiyorlar.
Özetle, Kürtler, Türklerle birlikte yaşama iradelerini ortaya koymuş, bunu tevsik etmiş bir millettir ve Allah'ın izniyle de Kürtler ve Türkler bundan sonra da ebediyete kadar birlikte yaşayacaklar, kardeş olarak, bir olarak, beraber olarak birlikte yaşayacaklardır. Selahaddin Eyyubi'nin ordusunda Türkler ve Kürtler nasıl birlik olarak Selahaddin Eyyubi'nin komutasında Orta Doğu'ya barış getirdilerse Allah'ın izniyle bundan sonra da bu birliktelik devam edecek, Kürtler ve Türkler bir arada bu bölgenin barışı için, coğrafyanın barışı için ebediyete kadar birlikte hareket edeceklerdir, kader birliğini muhafaza edeceklerdir.
Şimdi, ülkemizin dış politikasıyla, özellikle de AK PARTİ'nin dış politikasıyla ilgili eleştiriler var, sadece birkaç hususu burada zikretmek istiyorum. "Avrupa Birliğiyle ilişkilerimiz gerildi, en gergin dönemini yaşıyoruz." Şunu vurgulamak isterim: Türkiye Avrupa Birliğinden kopmuyor, Türkiye Avrupa Birliğinden uzaklaşmıyor, Türkiye Avrupa değerlerinden uzaklaşmıyor; bunun tam tersi gerçekleşiyor, Avrupa Türkiye'den uzaklaşmaya çalışıyor, uzaklaşıyor, Avrupa Türkiye'den kopuyor, Avrupa kendi değerlerini, Avrupa değerlerini çiğniyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bizden istedikleri şu değerli arkadaşlarım, bir süredir bunu çok somut bir şekilde görüyoruz, bize "Ekonomiyi büyütmeyeceksin." diyorlar, "Savunma sanayisinde yatırım yapmayacaksın, pazarımıza ortak olmayacaksın, tank üretmeyeceksin, uçak üretmeyeceksin, millî piyade tüfeği, denizaltı üretmeyeceksin." diyorlar, "Seçimin hiçbir önemi yok." diyorlar. "Gezi'de sizi devirmeye çalıştık, deviremedik. 17-25 Aralıkta Fetullahçıları kullanarak sizi devirmeye çalıştık, deviremedik. Seçimin hiçbir anlamı yok. Fetullahçı bir darbe yaparak 15 Temmuzda sizi devirmeye çalıştık, yine deviremedik. Bu nedenle sizinle uğraşıyoruz, sizinle mücadele ediyoruz." demeye getiriyorlar. "15 Temmuzda ölmeniz gerekirdi, ölmediniz." diye bize hesap sormaya kalkışıyorlar. "Suriyelilere sahip çıkmayacaksınız." diyorlar, "Suriye'de oldubittiye göz yumacaksınız." diyorlar, "Irak'ta mezhep savaşında mazlumlara, mağdurlara sahip çıkmayacaksınız." diyorlar, "DAİŞ'le biz mücadele ederiz, siz bu işe karışmayın. DAİŞ size saldırıyorsa, canlı bombalarla size saldırıyorsa bile DAİŞ'le mücadele etmeyin." diyorlar, "PKK'ya, PYD'ye asla dokunmayın." diyorlar, "Terörle asla mücadele etmeyin." diyorlar ve son olarak da "FETÖ'ye el uzatmayacaksın, FETÖ'yle uğraşmayacaksın." diyorlar. Biz bağımsız bir devletiz, bağımsız bir ülkeyiz, bu şartların hiçbirisini kabul etmeyiz. Biz 15 Temmuzda ölümden dönmüş bir milletiz, bizi hiçbir şeyle korkutamazlar. Bağımsız bir ülke olarak çıkarımız neredeyse biz onu yaparız ve onu yapmaya devam edeceğiz.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum, sağ olunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)