GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:27
Tarih:25.11.2016

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

"Şubat ayında atama olacak mı?" Biliyorsunuz, 2017 yılı bütçesinde açıktan atama toplam sayısı belli oldu, 60 bin gibi, bildiğim sayı. Dolayısıyla, bu 60 bin sayısının tümü açıktan atama; öğretmen var, hâkim var, polis var, ihtiyaçlarıyla. Bunun dağılımına kim karar verecek? Maliye Bakanlığıyla -Devlet Personelden- Çalışma Bakanıyla, bir de ilgili bakanlıklarla görüşülecek, bir dağıtım yapılacak. Aynı noktaya geliyorum. Dolayısıyla böyle bir toplantı yapılmadan size "Şubat ayında şöyle bir atama yapılacak, olacak." demem doğru değildir.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Tüm yıl için 60 mı?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Evet, tümü 60 bin.

Ancak şunu çok net söylüyorum: Bu yıl 50 bine yakın bir öğretmen atadık ki cumhuriyet tarihinde bir yıl içerisinde -yani şubatta 30 bin, işte ekimde de 20 bine yakın- 50 bin öğretmenin atandığı bir elin parmaklarını geçmez. Öğretmen sayımız ne kadar? 903 binin üstünde öğretmenimiz var. Yüzde 90'ların üzerindeyiz. Bazı yerlerde öğretmen fazlamız da var. Norm fazlası da size geliyor. Hizmetinden yeteri kadar faydalanılamayan bir öğretmen bir yere atandığında ise "Evime uzaktı.", "Bir başka husus vardı." Farklı bir şeyde yine bir talep geliyor. Kolay olmadığını söyleyeyim, oldu mu.

Bu, proje okulları da onlardan bir başkası. Yine, proje okullarında, çok net olarak söylüyorum -talepleri anlıyoruz- daha önce de söyledim -yönetmelikte var, yönetmeliğin hükmünü yerine getirmişiz- bir öğretmenimiz -ismine sizler de, lütfen, bir bakın- yirmi beş yıl proje okullarında görev yaptı. Bana diyorsunuz ki: "Ya, bırakın, bir yirmi beş yıl daha kalsın." Bir başka öğretmenim -isimleri var da vermiyorum- yirmi üç yıl on ay görev yaptı, diyorsunuz ki: "Bırakın, görev yapsın." Bir başkası yirmi iki yıl yaptı, bir başkası on sekiz yıl yaptı, bir başkası yirmi dokuz yıl yaptı -Kadıköy'de olanı da söylüyorum- yine, bir başkası matematik öğretmeni, yirmi dokuz yıl yaptı, bir başkası İngilizce öğretmeni, yirmi üç yıl yaptı, bir de Millî Eğitim Temel Kanunu var, Millî Eğitim Temel Kanunu'nda der ki: "Öğretmenlerin yurdun dört bir tarafında görev yapması esastır." Eğer bir öğretmen bir okulda, bir bölgede yirmi dokuz yıl görev yaparsa nasıl yapacaksınız da "Ya, yirmi dokuz yıl burada yaptın, bir yirmi dokuz yıl da güneydoğuya git, bir yirmi dokuz yıl da..." Herhâlde emekliliği kazanır bu arada. Mümkünatı var mı? Dolayısıyla, bu öğretmenlere de teşekkür ediyoruz vermiş oldukları hizmetler için de. Buradaki bütün milletvekillerinin de kendilerine böyle bir talep geldiğinde "Ne kadar hizmette bulundunuz? Teşekkür ediyoruz. Yani gerçekten büyük bir tecrübe kazandınız, bu tecrübeyi gideceğiniz okulda da aynen gösterirseniz çok çok teşekkür ederiz." diyebilmeleri lazım.

Daha önce de söyledim, proje okulları itibarıyla yani bu atamalar yapılmadan önce "Nitelikler düşürülüyor." gibi söylendi de hemen şuradakini bir söyleyeyim: Toplam 58 tane okuldan konuşuyoruz çünkü kimse meslek liselerinden proje olanları konuşmuyor, imam-hatip liseleri veya imam-hatibe benzer proje liseleri var, onları konuşmuyor ama 163 proje okulundan 58'i var, 58'i hakkında konuşuyoruz ve buralarda -yüksek lisans yapan- önceden 132 tane yüksek lisans yapmış öğretmen varken bu atamalardan sonra biz yüksek lisans yapmış öğretmen sayısını 186'ya çıkardık. O zaman bir sorulmaz mı ya? Yani bizde bir akademik gerileme, niteliksiz atama, buralardaki kaliteyi düşürme gibi bir iddia var, böyle bir itham var, böyle bir suçlama var. İyi ama akademik şeyi koyduğumdaysa "Ya, bak, bunu bilmiyorduk, artık bu iddiamızı geri çekeceğiz." mi diyeceksiniz? Doktora yapmış öğretmen sayısı 2'ydi, bu atamalardan sonra 19; yani eskisine kıyasla akademik seviyeyi daha da artırdık, bundan sonra da öyle yapacağız. Biz istiyoruz ki... Bakın, herkes bu millî eğitimin bozulmasını istese... Millî eğitimin kalitesinin artmasını ilk başta isteyecek benimdir. Neden? Bir görev vermiş millet. Bugün varım, yarın yokum ama bana verilmiş bir görev, bir vekâlet görevini de en iyi şekilde yapmak isterim. İyi yapılmış bir sistemin kötü gitmesini ister miyim, bozulmasını ister miyim? İnanın bu yaptığım şeylerde de bakıyorum ki şu ana kadar hiçbir sıkıntı yok, onu da çok net söyleyeyim.

Bir başka vekilimiz, Sayın Sarıhan söyledi: atamalarda 38 bin... Bizde böyle bir rakam yok. İlişiğini kesmiş olduklarımızla ilgili olarak. rakamı da şurada vereyim: 30.351, bütün ilişiğini kestiğimiz kimseler. Bugün işte 6.007 öğretmenimizi görevine iade ettik. Bu, gerçekten bunların aklandığı anlamına gelmez, bunların suçlu olduğu anlamına da gelmez. Bu bir idari tedbirdi, bu aşamadan sonra bir idari tedbiri uygulamanın kamu yararı açısından uygun olmadığını gördük. Öğretmenlerimiz de kendi öğrencileriyle buluştu. Ancak, soruşturma devam ediyor. Kiminde hiçbir ceza almayabilir, kiminde uyarı cezası alabilir, kiminde farklı bir disiplin cezası alabilir; onlarda da yargı yolu açıktır. İdare yanlış yapabilir, idarenin bütün eylem ve işlemleri yargı denetimine tabidir. Ama bunlar bizim öğretmenlerimiz, onların muhatap olduğu evlatlar da bizim evlatlarımız. İstiyoruz ki daha iyi olsun.

ŞENAL SARIHAN (Ankara) - İade edilenler açıkta olanlardan mı yoksa ihraç edilenlerden mi?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Efendim, genelde bilmiyorum hangisinden.

Bir de en son açıklardaki durumu da söyleyeyim, ne kadar açık var: Şu anda açıkta olan 11 bin toplam ama bunlardan bir kısmı EĞİTİMSEN'li Herhâlde, EĞİTİMSEN'li sayısı -burada baktırayım- 4 bin civarında falandır diye düşünüyorum. Rakamları vereyim: 9 bin, 5 bini EĞİTİMSEN'li, yok bence daha azdır, yani 4 bin küsurat gibi bir rakam geliyor, geri kalanı da bu paralel devlet yapısına veya FETÖ terör örgütüne ait olduğu düşünülenler. Bunun şöyle de bir faydası oluyor: Gerçekten böyle bir ihraç falan değil, açığa aldığımızda ola ki bizim bir arkadaşımız, bizim bir kardeşimiz, bir savcı, bir kaymakam arkadaş, bir çalışan arkadaş "Bunları açığa aldınız ama gerçekten bunun hakkında söylendiği gibi bir iddia yoktur." diye de geliyor. Kimisi savcılıktan bir belge alıyor. İşte "Benim üzerimde telefon olduğuna ilişkin, işte byLock var, byLock'tan dolayı açığa aldınız." Belli bir süre sonra belki ihraca gidecek ama savcılığa gitmiş diyor ki: "Bu telefon bana ait değildir." veya "Telefon numarası üzerime kayıtlı ama eşime verdim, kardeşime verdim, oğluma verdim, amcama verdim, arkadaşıma verdim." diyerek... Karşı taraftaki de savcılığa gidiyor, gerçekten de beyanda bulunuyor: "Bu telefon benim arkadaşımın üzerine kayıtlı ama ben kullanıyorum." Hatta Hatay'da birisi var: "Evet, byLock da kullandım, byLock'un kırmızısını da kullandım." diyor. Yani, onu normalde bizimkiler nitelendirmişti ama herhâlde kendisi o statü içerisindeki durumunu biliyor "Bunu da kullandım." diyor. Şimdi onu da gönderdik. Bir başkası...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Son cümlem olsun.

Eğer burada cevap veremediklerim olursa da yazılı olanları vereceğim.

Giresun'daki mahkeme kararları...

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Teşekkür ediyorum Muhterem Başkanım.

İnanın, mahkeme kararlarını uygularım. "Uygularım" sözü bile yanlıştır bir hukukçuya. Mahkeme kararlarını uygulamak zorundayız.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Şube müdürleri...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Bunda hiç şüphe yok, oldu mu? Bana çok net şekilde getirin...

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Getirdim efendim.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - ...deyin ki: "İsmet Bey, burada açık, somut, net mahkeme kararı." Ama, genelde o mahkeme kararlarının yorumlarında farklılık olduğunu düşünüyorum, neden? "Ya, bu işlemi yaptınız, yanlış oldu." İptal oldu ama mahkeme kararında iptal üzerine yeniden bir değerlendirme istiyordur. O bizim değerlendirmemiz; sizce atanması gerektiği, bizce ise yeniden değerlendirmeye tabii tutulması yönündedir diye düşünüyorum. Ama çok somut gelsin, bunda hiç şüphe yok, hukukun üstünlüğü odur. "Hukukun önünde herkesin başı kıldan incedir." derler ya, bizim de kıldan incedir.

Üniversitelerle ilgili olanları yine arkadaşlar verirler, süreç içerisinde veririm gerekirse. Bazı milletvekili arkadaşlarıma gönderdim, hazırladıklarını elden de gönderdim. Ders kitaplarının hemen hemen hepsini verdik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Son cümlem.

EBA diye... Teslim edilmemiş ama teslim edilmedik kitap bizim Eğitim Bilişim Ağı'nda var. Dolayısıyla "hini hacette" derler ya zor durumda kitabı nerede bulacak? Bana arkadaşların verdikleri şey, hemen hemen kitapların hepsinin teslim edildiği, hepsinin verildiği -50 gibi bir rakam değil- hepsi. Hatta, benim çocuğum diyor: "Baba, bana mı inanmıyorsun?" Benim arkadaşlar "Hepsini verdik." diyor. O da "Yalan mı söyleyeceğim? Bir kitap gelmedi." dedi. E peki, o zaman "Arkadaşlar, bak almamış." dediğimde, sonuçta "Tamam, vermedik ama EBA'da var yani ulaşabileceği bir belge var." Bana verilen bilgi bütün kitapların dağıtıldığı konusunda.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Ben de teşekkür ediyorum, sağ olun.

BAŞKAN - Geri kalanı da yazılı cevaplandırırsınız Sayın Bakan.

BÜLENT ÖZ (Çanakkale) - Gökçeada'yla ilgili soru sormuştum.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Gökçeada'ya bakacağım. Gökçeada istisnai bir yer, mutlaka pozitif ayrımcılık yapılması gereken bir yer olduğuna inanıyorum; gereğini yaparız.