GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:30
Tarih:01.12.2016

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 73'üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, maddeyle ÖSYM Başkanlığının ölçme, değerlendirme, yerleştirme yöntemlerinin ve süreçlerinin seçimine ek olarak sınav görevlendirmeleri eklenmektedir ve getirilen bu düzenlemeyle hiçbir makam veya kişi tarafından talimat verilmeyeceği hükme bağlanmaktadır. Yaptığı sınavlarla güvenirliği ve saygınlığı zedelenen ÖSYM'nin teşkilat yapısındaki bu düzenleme kısmen de olsa görev alanını netleştirir ve üzerindeki şaibeyi az da olsa kaldırır diye düşünüyoruz.

Evet, değerli milletvekilleri, yasanın tamamlanmasına az bir süre kalmışken bugün kabul edeceğimiz tasarıda önemli bulduğum bir düzenleme hakkında konuşmak istiyorum. Şöyle ki: Adana'da yaşanan hepimizin yüreğini yakan olayın nedenini anlatmaya ve Hükûmetin sorumsuzluğunu ortaya koymaya çalışacağım.

Tasarıda yasal düzenlemeyle özel barınma hizmeti sunan kurumların izin ve denetim yetkisi yerel yönetimlerden Millî Eğitim Bakanlığına veriliyor ancak yine bu tasarıyla Bakanlık bu yetkisini valiliklere devredebilecek. Bakanlığın izin ve denetim yetkisini bu sefer de valiliklere devretmesi son yaşadığımız acı olay ve benzeri sonuçlar ortaya çıkarma tehlikesi taşımaktadır. Bu konuda tekrar bir değerlendirme yapılmasını öneriyorum. Yurt ve barınma izin ve denetiminde tek yetkilinin Bakanlık olması gerektiğini düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, eğitim ve barınma hakkının Anayasa'daki sosyal devlet ilkesinin bir gereği ve zorunluluğu olduğunu, AKP Hükûmetinin bu ilkenin gereğini tam olarak yerine getirmekle yükümlü olduğunu defalarca dile getirdik. Peki, bu uyarılarımız karşısında Hükûmet ne yaptı, Bakanlık ne yaptı? İlk olarak köyde ve beldelerde yaşayan dar gelirli ailelerin çocuklarının eğitim gördüğü yatılı ilköğretim bölge okullarını bir oldubittiyle hayata geçirilen 4+4+4 eğitim sistemiyle bu okullar kapatılmaya başlandı. Bu okulların sayısı 2002'de 521 iken 2015'te 315'e geriledi ancak öğrenci sayısı 278 binden 94 bine düştü. Dün geceki Genel Kurulda Sayın Bakanımız öğrencilerin gidebileceği Aladağ'a yakın ilçelerde kapasite açığı olan yatılı ilköğretim bölge okulları olduğunu bildirdi ama burada öğrencilerin bu okullara zorlu yol koşulları ve uzak mesafe nedeniyle erişemediklerini yine Sayın Bakan kendisi söyledi. Hükûmetin ve Bakanlığın görevi de tam da buradadır. Eğitime erişimdeki bu zor koşulları ortadan kaldırmak Hükûmetin sorumluluğundadır. Evet, bütçenin en büyük payının eğitime ayrılması çok değerlidir ancak yaşanan olaylar sonrasında öyle en büyük bütçenin eğitime ayrılmasıyla övünülmekle de olmuyormuş demek ki. Bu okulları kapatmanın yanında Bakanlık kendi görev ve sorumluluk alanındaki yurt ve barınma faaliyetlerini kendine yakın bulduğu, ayrıcalıklı, cemaat yapılanmalarının etkin olduğu dernek ve vakıflara devretti, hatta Bakanlık özel protokoller imzaladı.

Peki, sonra ne oluyor? Evet, bu yurtlarda barınan öğrenciler, çocuklar cinsel istismara maruz kalıyor, intihar girişimleriyle ya da Bakanlığın ve ilgili kamu kurumlarının ihmaller zinciriyle denetimsiz yurtlarda yaşanan yangın faciasında yaşamlarını kaybediyorlar.

Değerli milletvekilleri, Millî Eğitim, Aile ve Sosyal Politikalar, Sağlık gibi bakanlıklar görev alanlarında olan eğitim, sağlık, yurt, sosyal yardım gibi, yükseköğretim gibi görev ve sorumluluklarını dernek, vakıf ve maalesef yeni paralel yapılanmalara aktarmaktan vazgeçmelidirler. En son Adana'da yaşadığımız olay bunun en somut sonucudur. Faciada yaşamını kaybeden bir öğrencinin acılı babası bakın ne dedi: "Köyde okul yoktu, tek yurt burası; başka seçeneğimiz yoktu, mecburduk."

Evet, değerli milletvekilleri, acılı babanın sözleri aslında bizim yıllardır size yönelttiğimiz uyarılarla aynı. AKP Hükûmetinin yanlış ve beceriksiz politikalarının bedelini çocuklarımız ödemektedir. Hükûmet, eğitim, barınma ve sağlık gibi kamu hizmetlerinin özelleştirilmesinden vazgeçmeli ve proje okul yerine proje yurt uygulamasını hayata geçirerek çocuklarımızın sağlıklı, korunaklı, güvenli barınma imkânlarını sunacak projeleri gündemine almalıdır.

Evet, bugün Genel Kurulumuzda bütün partilerin ortak önerisiyle kurulan bir araştırma komisyonunun bu sorunun çözümüne katkı sağlamasını temenni ediyorum ve Aladağ'da yaşanan olayın da son olay olmasını diliyorum. Buradan Hükûmete tekrar sesleniyorum: Artık bu sorumsuz politikalarınıza bir son vererek çocuklarımızın geleceğini karartmaktan vazgeçiniz.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)