| Konu: | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 1'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 06.12.2016 |
CHP GRUBU ADINA KADRİ ENİS BERBEROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kıymetli milletvekilleri, grubum adına Basın-Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Bir cumhuriyet kurumunun daha içinin boşaltıldığını söyleyeyim özetle, konunun aslında özeti bu çünkü.
Bakın, 1920 tarihli bir kanunla, yani cumhuriyetten önce kurulmuş bir kurumdan bahsediyoruz; o zamanki adıyla Matbuat ve İstihbarat Müdüriyeti Umumisi Teşkilatı kuruluyor. Niye kuruluyor? Daha sonra kanun hükmünde kararnameyle düzenlenen görevlerine baktığınız zaman, amacının içeride ve dışarıda tanıtım olduğu, hükûmet aleyhine ve Türkiye aleyhine propaganda faaliyetlerini takip etmek, dış tanıtma faaliyetlerini yönlendirmek, dış işleriyle koordineli gitmek gibi birtakım görevlerin sayıldığını görüyoruz. Peki, bugün AKP sayesinde Türkiye'nin dostlarının sayısının bir elin parmağından az, düşmanlarınsa hakikaten parmakla sayılamayacak kadar çok olduğu bir ortamda bu kurum en azından dış politikaya dönük işlevini veya dış tanıtım işlevini yerine getiriyor mu diye bir teknik analizde bulunmak gerekirse, sadece personel yapısına bakmak yeterli. Baktığımızda, yaklaşık 700 küsur kişilik personelden 550'sinin Türkiye'de istihdam edildiğini, bunların yarısına yakınının yabancı dil bildiğini, yine baktığımızda, sadece 35 ülkede basın-yayın temsilcisinin bulunduğunu görüyoruz, yani yüzde 5, personelin yüzde 5'i kadar bir istihdam yurt dışında yapılmış. E peki "Böyle bir müesseseden neler çıkar, nasıl bir siyaset üretilir?" diye baktığınız zaman belki ilginizi çekecek birkaç maddeyi sıralamak istiyorum ve Sayın Bakan Numan Kurtulmuş burada olsaydı kendisine de arz etmek isterdim şahsen.
Birincisi: Türkiye'nin şu andaki medyasının en büyük sorunu olarak gördüğüm -eski bir gazeteci olarak- akreditasyon sorunuyla ilgili ne zatıalilerinizin bir derdi var ne de Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün bir derdi var. Bir gazetecinin bu ülkede Cumhurbaşkanını ve Başbakanı takip etmek için izne tabi olması ve bu iznin bazı gazetelere, televizyon kuruluşlarına ve haber ajanslarına verilip diğerlerine verilmemesi başlı başına bu ülkedeki medya düzenini anlatmaya yeterlidir. Ben profesyonel bir gazeteci olarak hangi izne gerek duyayım bu ülkenin Başbakanının, bakanının halka açık, kamuoyuna açık faaliyetlerini takip etmek için, orada bulunmak için, kamera götürmek için, teyp tutabilmek için? Bu ayıbı eğer Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü dert etmiyorsa kendine bence eksik iş yapıyor demektir.
İkincisi: Hepimizin cebinde nüfus kâğıdı var, yeni çıkan kimlikler var. Gazetecilerin, medya mensuplarının cebinde bunlara ilaveten bir de basın kartı vardır. Tıpkı bizlere dağıtılan, parlamenterlere dağıtılan kimlikler gibi. Bu kimlikleri bize dağıtırken Meclis Başkanlığı herhangi bir vesayet kurumundan izin alıyor mu? Almıyor. Peki, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü hangi kriterde kendini medya mensubu olarak gören insanların -kadınların erkeklerin, şu siyasetten bu siyasetten, şu gazeteden, öteki televizyondan- arasında ayrım yapabiliyor? Bir kısmına basın kartı yani tanıtım kartı veriyor. Bakın, onu iyi anlamanızı istiyorum sayın milletvekilleri. Tanıtım kartlarıdır bunlar. Bunlar, üzerinde herhangi bir avantaj sağlayan, kredi kartı gibi ya da herhangi bir mağazanın hediyesi olan, promosyonu olan bir şey değildir; insanların sadece medya mensubu olduğunu gösterir. Siz bu kartları dağıtırken adil davranmamakla kalmıyorsunuz, sudan sebeplerle bu kartların bir kısmını iptale başladınız. Bu da bence Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün derdi olmalıdır.
Son olarak, aslında AKP Grup Başkan Vekili Sayın Bostancı'dan ben ilham aldım. Kendileri bu kürsüde çok doğru bir ifade kullandılar. Mealen söyleyeceğim, eğer hata yaparsam lütfen kendileri düzeltsin beni. "İlk defa halk oyuyla seçilen Sayın Cumhurbaşkanı artık siyasi bir kişiliktir." dedi. Kesinlikle katılıyorum ve her siyasetçi gibi eleştirilerden de nasibini almak zorundadır. Size, bana yöneltilen eleştiriler eğer mahkeme huzuruna giderse "siyasetçi hoşgörüsüne" diye bir hüküm kuruluyor -ki bu doğrudur- ama Sayın Cumhurbaşkanına eleştiri yapılırsa o zaman özel kanunla yargılanıyorsunuz, özel kanunla dava ediliyorsunuz. Şu anda içeride olan arkadaşlarımızın, benim eski meslektaşlarımın bir bölümü bu davalar yüzünden içeridedir, bu davalar yüzünden haklarında hüküm verildi veya hüküm veriliyor. Lütfen, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü son olarak bu konuda da üstüne düşeni yapsın. En azından basın davalarıyla ilgili bölümde Cumhurbaşkanının siyasi bir kişiliği olduğu unutulmadan Cumhurbaşkanına dönük eleştirileri makamdan ayırabilsin.
Çok teşekkür ederim efendim. (CHP sıralarından alkışlar)