GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 1'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:32
Tarih:06.12.2016

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi, sizleri sevgiyle saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz tüm kurumların bütçelerinin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

Dün genel olarak Türkiye ekonomisi ve dünya ekonomisine ilişkin görüşlerimi sizlerle paylaştım. Müsaade ederseniz bugün daha çok Hazine Müsteşarlığına ilişkin, onun faaliyetlerine ilişkin görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Ayrıca, bazı eleştirilere, tespitlere, değerlendirmelere ilişkin fikirlerimi de sizlerle paylaşayım.

Her şeyden önce, bu sıkıntılı dönemde Türkiye'nin bilançosu, devletin bilançosu, kamu maliyesi aslında hâlâ güçlü. Bu da aslında şoklara karşı bir miktar direnç göstermemizi sağlıyor. Devletin bilançosu, Hazinenin bilançosundan kastımız tabii ki kamu maliyesinin durumu. Türkiye'nin bugün brüt kamu borç stokunun, devletin brüt kamu borç stokunun millî gelire oranı yaklaşık yüzde 33. Bu da -dün de ifade ettiğim gibi- gelişmekte olan ülke ortalamaları olan yüzde 47'nin oldukça altında. Yine, avro bölgesi yüzde 90'ın üzerinde, OECD ülkelerinin ortalaması yüzde 116'lar civarında. Dolayısıyla, bu anlamda bir mali alanımız var ve nitekim bu mali alanı da ekonomiyi desteklemek üzere kullanıyoruz. Benzer şekilde, aslında, bütçe geçen sene genel devlette neredeyse sıfır açık verdi ama bu sene bu açık millî gelirin yüzde 2'si civarına kadar yükseldi. Gelecek sene de o düzeyde tutulması hedefleniyor ve burada yatırımları önceliklendirme söz konusu. Dolayısıyla, ülkemizin gerek bütçe açığı, gerekse kamu borç oranı itibarıyla baktığınız zaman güçlü bir konum söz konusu ve bu mali alanı da, dediğim gibi, bu zor dönemde ekonomiyi desteklemek üzere kullanıyoruz.

Diğer önemli bir husus: Geçmişte, biliyorsunuz, borç sürdürülebilirliği önemli bir kaygıydı; bu da kısmen vadeyle, kısmen maliyetle, kısmen borcun yapısıyla ilişkiliydi. Eskiden Hazine, iç piyasalardan ortalama dokuz aylık bir vadeyle borçlanırken Hükûmetimiz dönemlerinde, şimdi bu vade altmış sekiz, yetmiş aya kadar çıkmış durumda. Dış piyasalarda dolar cinsinden tahvil borçlanmamızın ortalama vadesi ise bugün on beş yıla çıkmıştır. Sabit getirili TL cinsi iç borçlanmanın ortalama maliyeti de eskiden yüzde 60'ların üzerindeyken şimdi yüzde 10'a kadar gerilemiştir.

Yine, borcun yapısına baktığımız zaman, hakikaten önemli iyileşmeler sağladık yani sadece borcu azaltmakla kalmadık, borcun yapısını da önemli ölçüde iyileştirdik. Tabii, borç stokunun maruz kaldığı riskleri yönetmek amacıyla 2003 yılından bu yana stratejik ölçütlerle borçlanma politikası uyguluyoruz. Borçlanmaları ağırlıklı olarak Türk lirası cinsinden ve sabit faizli enstrümanlarla gerçekleştiriyoruz, vadeyi piyasa koşulları el verdiğince uzatmaya çalışıyoruz.

2002 yılında merkezî yönetim borç stokumuzun yüzde 58'i döviz cinsinden iken 2016 Ekim itibarıyla bu oran yüzde 35,9'a düşmüştür. Benzer şekilde borç stokumuzun eskiden yüzde 55'i değişken faizli senetlerden oluşurken bu oran bugün yüzde 30,9'a kadar gerilemiştir.

Stratejik ölçütlere dayalı borçlanma politikası sayesinde borç stokumuzun faiz, kur ve likidite risklerine karşı duyarlılığını da önemli ölçüde azalttık. 2003 yılından bu yana ağırlıklı olarak sabit faizli borçlanma yaparak borç stokunun faize karşı duyarlılığında önemli iyileşmeler sağladık. Borç stokumuzun yapısının önemli ölçüde iyileştiği yine yaptığımız duyarlılık analizlerinden ortaya çıkıyor. Mesela, bugün, Türk lirası faiz oranları 500 baz puanlık, yani bir artış söz konusu olursa faizlerde, 2001 yılında borç stok yapısında bu borç stokumuzu aynı yıl içerisinde yüzde 1,7, daha doğrusu 1,7 puan millî gelire oran olarak artırırdı. 2015'te bu sadece 1 puan artırıyor. Benzer şekilde bugün büyüme 2 puan aşağı düşerse bizim borç stokumuzun millî gelire oranı sadece yüzde 0,6 artacak. Hâlbuki bu oran eskiden 1,6 puandı. Yine 2001 yılındaki stok yapısını sürdürüyor olsaydık ve Türk lirası yüzde 10 değer kaybetseydi, borç stoku 4,4 puan millî gelire oran olarak artıyor olacaktı. Hâlbuki 2015 yılındaki yapıyı dikkate alırsak ve eğer Türk lirası yüzde 10 değer kaybetse etkisi 1,2 puan civarındadır.

Dolayısıyla, sürdürülebilirlik analizlerimize göre, bu tek seferlik tüm şokların hepsinin bir arada gerçekleştiği varsayılsa dahi -ki bu oldukça kötümser bir senaryo olur- yani büyüme 2 puan düşer, faizler 500 baz puan yükselir, lira yüzde 10 değer kaybederse, bu durumda bile Avrupa Birliği tanımlı borç stokunun millî gelire oranı bu var olan orta vadeli program döneminin sonunda yüzde 38'in yine altında bir borç bölü millî gelirle karşı karşıya oluruz ki bu bile Maastricht Kriteri'nin oldukça altında olur. Bütün bu analizler kamu maliyemizin, kamu borç yapımızın ne derece sağlam olduğunu, şoklara karşı ne kadar dirençli olduğumuzu ortaya koyuyor.

Bugün burada da, zaman zaman dışarıda da gündeme getirilen önemli hususlardan bir tanesi, kamu-özel iş birliği çerçevesinde Hazinenin yüklenimleri. Hazine Müsteşarlığı genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler tarafından kamu-özel iş birliği modeliyle gerçekleştirilen belirli altyapı projeleri için borç üstlenim taahhüdü sağlamaktadır. Bugüne kadar Avrasya Tüneli Projesi için 960 milyon dolar, Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu Projesi için yaklaşık 5 milyar dolar, Kuzey Marmara Otoyolu Projesi üçüncü köprü kesimi için yaklaşık 2,7 milyar tutarında olmak üzere Hazine Müsteşarlığı tarafından toplamda 8,7 milyar dolarlık borç üstlenim anlaşması imzalanmıştır.

Hazine garantili borç stoku 2016 yılı 2'nci çeyreği itibarıyla 12 milyar dolar civarında gerçekleşmiştir. Hazine garantili borçlardan üstlenim oranı 2016 yılı 2'nci çeyreği itibarıyla sadece yüzde 2,9'dur. Hâlbuki bu oran 2002 yılında yüzde 52 civarındaydı. Dolayısıyla, hem Hazinenin garanti ettiği dış borç stoku bu çerçevede sınırlıdır hem de bunların gerçekleşme, bu riskin gerçekleşme oranı da oldukça düşüktür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; müsaade ederseniz şimdi de Hazine Müsteşarlığının finansman programı hakkında size bilgi vermek istiyorum. 2017 yılında 80,5 milyar lira anapara, 52,7 milyar lira da faiz olmak üzere toplam 133,1 milyar lira tutarında borç servisi gerçekleştirilecektir. Borç servisinin 98,1 milyar lirasının iç borç, 35 milyar lirasının ise dış borç servisi olarak yapılması planlanmaktadır.

Geleneksel eurobond, Japon yeni ve kira sertifikası ihraçları yoluyla uluslararası sermaye piyasalarından 6 milyar dolar finansman sağlanması ve 96,2 milyar tutarında iç borçlanma yapılması planlanmaktadır.

Şimdi de müsaade ederseniz Hazine Müsteşarlığının bütçe büyüklükleri hakkında bilgi vermek istiyorum. 2017 yılı Hazine Müsteşarlığı bütçesine baktığımız zaman, teklif edilen ödenek tutarı 77,4 milyar liradır. Bu tutarın 57,5 milyar liralık kısmının faiz ödemelerinden oluştuğunu biliyoruz. 2017 yılı bütçe teklifinde yer alan 12 milyar lira cari transferler ödeneğinin 6,5 milyar lirası KİT'lere yapılacak görev zararı ve kamu sermayeli bankalara yapılacak gelir kaybı ödemelerinden oluşuyor. 3,8 milyar lirası bireysel emeklilik sistemi devlet katkısı, 894 milyon lirası ulusal fona yapılacak ödemelerden, 572 milyon lirasıysa yurt dışına yapılan transferlerden oluşmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası kuruluşlarla ilişkilere gelince, uluslararası ve bölgesel kalkınma bankalarıyla olan ilişkilerimizi başarılı bir şekilde sürdürüyoruz. Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasında iki yıldır, en çok kredi kullanan ülke konumundayız. Bu banka, diğer Orta Asya operasyonlarını İstanbul ofisi üzerinden yürütmektedir. 2012-2016 dönemini kapsayan çerçeve anlaşması kapsamında Dünya Bankasından yaklaşık 4,3 milyar dolar tutarında finansman sağladık. Dünya Bankasıyla 2017-2021 dönemini kapsayacak beş yıllık bir çerçeve anlaşmasına ilişkin çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 2016 yılında faaliyete başlayan Asya Altyapı Yatırım Bankası 12 üyeli Direktörler Kurulunda ülkemiz de yerini almıştır. IMF Kota ve Yönetim Reform Paketi 2016 yılı başlarında yürürlüğe girmiştir. IMF nezdindeki kotamız yaklaşık 1,46 milyar SDR'den 4,66 milyar SDR'ye; oy gücümüz ise yüzde 0,61'den yüzde 0,95'e yükselmiştir. Bu kota artışı için gerekli ödemeyi 2016 yılı bütçesinden yaptık. Böylece fonun en yüksek kotaya sahip 20 üyesinden birisi konumuna geldik.

Geçtiğimiz yıl G20 dönem başkanlığını başarılı bir şekilde tamamladık. Ülkemiz üç yıl süreyle aktif görev aldığı G20 Troyka üyeliği pozisyonunu bu yıl 1 Aralık itibarıyla tamamlamıştır.

Değerli hatiplerden biri G20 üyeleri arasında olamayabileceğimizi ifade ettiler, konuyu açıklığa kavuşturmak istiyorum. G20 üyelik mekanizması 1999 yılında oluşturulmuş olup platform küresel sistemde sistemik öneme sahip ülkeleri bir araya getirmektedir. G20 üyelerinin seçiminde ekonomik büyüklük göz önüne alınmış olsa da G20'yi en yüksek gayrisafi yurt içi hasılaya sahip ilk 20 ülkeyi temsil etmemektedir. G20 üyeliği yıllar itibarıyla değişkenlik göstermemektedir, sabit bir yapıyı haizdir. Dolayısıyla -teorik olarak söylüyorum- eğer bir ülkenin gayrisafi yurt içi hasılası dolar bazında düşse dahi G20 üyeliği kaybolmuyor ki Türkiye'nin şu anda böyle bir riski de şu an itibarıyla söz konusu değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi de, müsaade ederseniz, hazinenin çiftçi, esnaf, KOBİ ve girişimcilere yaptığı desteklerden bahsetmek istiyorum. Çiftçilerimize, biliyorsunuz, yüzde sıfır ile 8,25 arasında değişen faiz oranlarıyla sübvansiyonlu kredi kullandırtıyoruz. 2016 Kasım itibarıyla Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerince kullandırılan düşük faizli kredi bakiyesi 35,4 milyar liradır. 2004 yılında sadece 205 bin üretici uygulamadan faydalanırken 2016 Kasım itibarıyla söz konusu uygulamadan 900 bin üreticimiz faydalanmaktadır. Esnaf ve sanatkârlarımızın desteklenmesi amacıyla Halk Bankası tarafından hâlen yüzde sıfır ile yüzde 5 arasında değişen faiz oranlarıyla sübvansiyonlu kredi kullandırılmaktadır. 2016 Kasım itibarıyla bu kapsamda kullandırılan esnaf kredilerinin bakiyesi 20 milyar lirayı aşmıştır. 2002 yılında 64 bin esnafımız bu tür kredilerden faydalanıyordu, kasım itibarıyla bu rakam 431 bini aşmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi de müsaade ederseniz Kredi Garanti Fonu'ndan bahsetmek istiyorum. Aslında, önümüzdeki dönem, ekonomide sıkıntıları aşmak için özellikle KOBİ'lerimizin, ihracatçılarımızın finansmana erişimini sağlamak için Kredi Garanti Fonu mekanizmasını çok daha güçlü bir şekilde kullanacağımız bir dönemdir. Kredi Garanti Fonu aracılığıyla 11.590 firmaya hazine destekli kredi kefaletleri sağlanmıştır. Temmuz 2009-Ekim 2016 döneminde kullandırılan toplam kredi tutarı 8,6 milyar liraya, kefalet tutarıysa 6,1 milyar liraya ulaşmıştır. Kredi Garanti Fonu'nun hazine destekli kefalet kullandırılmasını etkin hâle getirecek ve daha çok KOBİ ve ihracatçının ihtiyaçlarına cevap verilmesini sağlayacak yeni düzenlemeleri yaptık, yapacağız. Bu çerçevede, yüksek hacimli kredi kefalet taleplerinde kredi onay süreçlerindeki verimliliği artırmak üzere kredi derecelendirme sistemine geçiyoruz.

İhracatçılar için getirilen yeni imkânla kefalet oranı, Eximbank'ın doğrudan sağladığı kredilerde yüzde 100'e kadar, diğer bankalar tarafından ihracatçılara sağlanan kredilerde ise yüzde 85'e kadar çıkartılacaktır. Kredi Garanti Fonu'na sağlayacağımız ilave kaynaklarla firmalarımızın krediye ulaşımını kolaylaştırmayı planlıyoruz.

Ayrıca, Portföy Garanti Sistemi'yle her bankaya ayrı ayrı kredi tazmin üst limitini belirleyeceğiz. Bu sayede, Kredi Garanti Fonu'na herhangi bir başvuru yapılmaksızın küçük ölçekli krediler doğrudan bankalar tarafından KOBİ'lere verilebilecektir. Yani bürokrasiyi azaltıyoruz. Bu uygulamayla Kredi Garanti Fonu'nun ve bankaların kredi verme süreci birkaç güne inebilecektir. Yeni düzenlemelerin faaliyete alınmasıyla birlikte, 3 milyar lira olan kefalet bakiyesi kısa vadede 10 milyar liraya çıkacaktır. Önümüzdeki sene içinde bütçeden belki aktarılacak imkânlarla bu miktar çok daha yüksek seviyeye çıkartılabilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hazine Müsteşarlığı 2018 yılına kadar 500 milyon lira tutarında bir kaynağı üst fonlara aktarmak üzere yetkilendirilmiştir. Bu tutarın 50 milyon lira ve 60 milyon avrosu iki farklı fona taahhüt edilmiştir. İlerleyen süreçte 500 milyon lira tutarındaki tüm kaynağın girişimcilik ekosistemine aktarılmasıyla birlikte toplam yatırım hacminin 1,5 milyar avroya ulaşmasını hedefliyoruz.

Bireysel Katılım Sermayesi Sistemi'nin yani melek yatırımcılığın 2013 yılında faaliyete alınmasıyla birlikte yaklaşık 50 adet melek yatırımcı yatırım faaliyetinde bulunurken 2016 Aralık ayı itibarıyla 409 melek yatırımcı lisansı alınmış ve 14 adet melek yatırım ağı akredite edilmiştir. 2013 yılında 14,7 milyon avro olan, ülkemizdeki melek yatırım tutarı 2015 yılında yüzde 110 büyüyerek 31 milyon avroya ulaşmıştır. Bu uygulamalar çok önemli çünkü eğer gerçekten başlangıç düzeyinde, yüksek teknoloji, en azından o alanlarda yani bilgi yoğun, teknoloji yoğun alanlarda faaliyet gösterecek firmalara destek mekanizmaları anlamında bunlar ekosistemin çok önemli bileşenleridir. Bir an önce aslında şu patent kanunu, kitle fonlaması gibi hususları, kalkınma bankacılığının yeniden yapılandırılması gibi reformları da tamamlayabilirsek aslında Türkiye bu yüksek teknolojili alanlarda yani katma değeri yüksek, AR-GE boyutu yoğun olan ekosistemin bütün bileşenlerini yerine oturtmuş olacak.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; müsaade ederseniz biraz da sigortacılık sektörü hakkında sizleri bilgilendirmek istiyorum.

Sayın Başkan, sürem belki bitiyor ama müsaade ederseniz bir on dakika daha...

BAŞKAN - Süreniz var sizin, buyurun.

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Peki, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - On dakika daha verelim.

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Teşekkür ediyorum.

Mali sistemin önemli bileşenlerinden bir tanesi sigortacılık ve özel emeklilik sektörleridir. 2016 yılı içerisinde bu sektörler büyümeye devam etti. Sigortacılıkta 2016 yılı ikinci çeyreği itibarıyla prim üretimi 2015 yılının aynı dönemine göre yüzde 35,5 artış göstermiştir. 2016 yılı sonunda prim üretiminin 42 milyar lirayı aşacağını öngörüyoruz.

Trafik sigortası poliçe tazmini esnasında teminat kapsamına girmeyen rizikoların yargı kararlarıyla kapsama dâhil edilmesi ve hasar ödemelerinde belirsizliğin başlamasıyla birlikte bu alanda, biliyorsunuz, sorunlar baş gösterdi. Bu kapsamda yargı uygulaması kaynaklı yapısal sorunun giderilmesi ve hukuki altyapının netleştirilmesi amacıyla bu sene nisan ayında bir kanuni düzenleme yaptık. Bu düzenlemeyle fiyatlamada istikrarı bozan yargı kaynaklı yapısal sorunlar giderilmiştir. Kanuni düzenlemeden sonra yani 2016 Mayıs ayından itibaren kasım sonuna kadar trafik sigortası primlerinde tüm araç grupları için ortalama yaklaşık yüzde 8, otomotiv araç grubu için yaklaşık yüzde 10'luk bir düşüş gerçekleşmiştir. Doğrusu, bu beklediğimizin altındadır. Sektörle diyalog içerisindeyiz. Daha önemli, daha yüksek düşüşler öngörüyoruz. İnanıyorum ki önümüzdeki dönemde bu düzenlemeler...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Önce yüzde kaç arttı, sonra yüzde kaç düştü, onu söyleyin de anlayalım olayı.

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Şimdi, tabii, onlar çok değişiyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Değişiyor değil mi? Yüzde 300 arttı, yüzde 8 düştü.

BAŞKAN - Sayın Akar, Sayın Bakan; lütfen karşılıklı konuşmayalım.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Harika vallahi, çok güzel izah ediyorsunuz Sayın Bakan, müthişsiniz vallahi.

BAŞKAN - Sayın Akar...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Müthiş izah ediyor, teşekkür ediyorum.

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; müsaade ederseniz bireysel emeklilik sisteminden de biraz bahsetmek istiyorum.

Ülkemizin en önemli sorunlarından bir tanesi, biliyorsunuz, düşük tasarruflardır. Az önce değerli hatip de ifade ettiler, hakikaten dünyada ortalama tasarruf oranı yüzde 25'in üzerinde. Bizim gibi orta üst gelir grubuna sahip ülkelerde ise yüzde 32,5. Maalesef Türkiye'de bu oran yüzde 14 civarı. Şimdi, tabii, yatırım ihtiyacı yüksek, bu da kendisini cari açık olarak gösteriyor ve Türkiye'nin en önemli kırılganlık alanı da maalesef bu düşük tasarruflardır. Tabii, tasarrufları artırmak için gerçekten 2013'ten bu yana çok önemli adımlar attık. Özellikle, tasarrufları teşvik etmek için bireysel emeklilik sistemi çerçevesinde çok güçlü destekler veriyoruz. Hazinenin borçlanma faizinin yüzde 10 civarında olduğu bir dönemde, tasarruf edilen ilave her 100 lira için 25 liralık bir devlet desteği söz konusu. Buna rağmen, şu ana kadar sınırlı bir tasarruf artışı sağlandı. Gerçi, 2013 sonrasında bir başarı var, katılımcı sayısı 3 milyondan 6,5 milyon kişiye, fon büyüklüğüyse 20 milyar liradan 58,7 milyar liraya çıkmıştır. Ama bu yeterli değildir tabii ki.

Yine, bu sene yaptığımız önemli bir reformla, 2017 başından itibaren otomatik katılım uygulamasına başlayacağız. Burada, BES'teki yüzde 25'lik devlet katkısını koruyoruz. Teşvik edici olsun diye cayma hakkını kullanmayarak sistemde kalan kişilere bin lira ilave devlet katkısını başından itibaren tahsis ediyoruz. Sistemden emekli olup, birikimini toplu para olarak değil de yıllık gelir sigortası şeklinde almak isteyenlere de birikimlerinin yüzde 5'i kadar ek devlet katkısını taahhüt ettik. Otomatik katılımla ilgili alt düzenleme çalışmalarımızda son aşamaya geldik. Bu çerçevede, önümüzdeki on yıllık süreç sonunda en az bir 100 milyar liralık ilave tasarruf, ilave birikim öngörüyoruz. Amacımız, vatandaşlarımızın çalışma döneminde sahip oldukları refah seviyesini emeklilik döneminde de koruması için...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - 1.300 liralık refahın neresini koruyacaksınız?

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - ...sosyal güvenlik sisteminin sağladığı menfaatler yanında, ikinci bir emeklilik teminatına sahip olmalarıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son olarak, proje aşamasında bulunan kamu sermayeli şirketlere ilişkin kurumsal yönetim reformunu da çok önemsediğimi ifade etmek istiyorum. Reformla, günümüz ticaret koşullarına uygun olmayan mevzuat yeniden düzenlenerek bu şirketlerin ticari hayatın gerektirdiği şekilde faaliyet sürdürmeleri, etkinlik, verimlilik ve kârlılıklarını daha yüksek düzeylere çıkarmaları, uluslararası platformlarda da rekabet edebilir düzeye gelmelerini sağlamak istiyoruz. Burada, tabii, bizim için en önemli öncelik şeffaflık ve hesap verilebilirliktir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, burada, Hazine Sayıştay raporlarına ilişkin de bir iki hususa değinildi. Müsaade ederseniz, ben, denetim rapor sonucunu, görüşünü etkileyen üç bulgu hakkında bilgi vermek istiyorum.

Öncelikle şunu söyleyeyim: Biz Sayıştay denetimini çok önemsiyoruz. Gerçekten de gerek Maliye Bakanlığında olsun gerekse şimdi dışarıdan bir denetimin ne kadar faydalı olduğu ortaya çıkıyor, neden? Çünkü, bizim yöneticiler olarak görmediğimiz bazı hususlar dikkatimize geliyor ve bunları düzeltme fırsatı buluyoruz. Onun için önemli bir rehber olarak görüyoruz ve gerçekten Sayıştay denetimini takdir ediyoruz.

Şimdi, burada şöyle bir bulgu var: Darphane ve Damga Matbaası muhasebe birimindeki altın, gümüş gibi menkul varlıkların mali tablolarda gerçek değeriyle gösterilmemesi hususu gündeme gelmişti. Bu konuyu Plan ve Bütçe Komisyonunda da konuştuk. Konu Maliye Bakanlığı İstanbul Defterdarlığına ait bir konu aslında. Bizimkiler Darphanede bir yer kiralamışlar. Maliye Bakanlığı İstanbul Defterdarlığı tarafından bir komisyon kuruldu, çalışmalara başlanıldı.

MUSA ÇAM (İzmir) - Yeni mi?

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Evet.

Üç dört ay içerisinde bu çalışmaların sonuçlandırılacağı hususu bize de bilgi olarak verildi yani dolayısıyla, aslında doğrudan doğruya Hazinenin bir konusu olmamakla birlikte ben yine dikkatinize getirdim.

İkinci husus: Hazine Müsteşarlığına tahsisli taşınmazların muhasebe kayıtlarına intikal ettirilmemesi bulgusu var. Söz konusu bulgu kapsamında, 2015 yılında Maliye Bakanlığı nezdinde taşınmazların muhasebeleştirilmesine yönelik çalışmaları başlattık. İlk etapta ana bina ve ek binaların muhasebeleştirilme sürecini tamamladık ve merkez saymanlığına bildirdik, dolayısıyla esas işi yaptık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Sadece bir eksiğimiz var, onu da tamamlayacağız kısa süre içerisinde, o da şu: Lojmanlara ilişkin süreç devam ediyor. Yönetmelikte belirtilen tarihe kadar, inanıyorum ki bu yılın sonuna kadar bunun da gerekli çalışmalarını tamamlamış olacağız.

Üçüncü bir bulgu söz konusu, o da şu: Anadolu Ajansı Türk Anonim Şirketi tarafından iktisap edilen paylar üzerindeki Hazine lehine intifa hakkının muhasebe kayıtlarına tam olarak intikal ettirilmemesi hususu. Anadolu Ajansının yüzde 50,065 oranına tekabül eden 500.650 TL sermaye payı üzerinde Müsteşarlığımız lehine doğan intifa hakkı, Maliye Bakanlığı görüşü çerçevesinde 14/11/2016 tarihinde kayıt altına alınmıştır. Sayıştaya teşekkür ediyoruz bu bulguları için. Hemen hemen 3 konuda da gereken adımları attık.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben tekrar bu vesileyle burada bütçelerini tartıştığımız kurumların bütçelerinin vatanımıza, milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)