GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 4'üncü Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:35
Tarih:09.12.2016

MHP GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri ve ekranları başında bizi izleyen yüce Türk milleti; Kalkınma Bakanlığı ve TÜİK bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım, hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, efendim, ilk günkü tümü üzerine olan konuşmamda Türkiye ekonomisinin bugünlere nasıl geldiğini, yapılan hataların neler olduğunu, niye şu anda ekonominin bir bunalımda olduğunu, bir tıkanmada olduğunu izah etmeye çalışmıştım. Hem konjonktürel sorunlar bağlamında hem de Türkiye'nin yapısal, eskiden beri gelen sorunlarını, bu hükûmetler döneminde de yapısallaşan ilave sorunlarını anlattıktan sonra, Türkiye'nin yeni bir büyüme modeline ihtiyacı var diye sözlerimi tamamlamıştım.

Şimdi, tabii, bakanlık bütçeleri olunca biraz kurumsal konularla girip ondan sonra, yine Türkiye ekonomisi konusuna vaktim elverdiği süre içerisinde değineceğim.

Bir defa, önce, Kalkınma Bakanlığına bir bakacak olursak, Kalkınma Bakanlığıyla ilgili olarak AKP hükûmetleri 2011 yılında vahim bir hata yaptı ve Devlet Planlama Teşkilatını kapatıp, onu lağvedip yerine "Kalkınma Bakanlığı" diye, onun mirası üzerine bir bakanlık kurdu. Bu, çok uzun konuşulacak bir konudur. Ben, bakanlık mensuplarının, muhtemelen şu andaki Sayın Bakanın da veya AKP'den bu konuyu bilen birçok insanın da bundan rahatsız olduğunu ve bu işin yanlış gittiğine inandıklarını düşünüyorum.

MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Bakan da oradan geliyor değil mi?

ERHAN USTA (Devamla) - Tabii, o benim düşüncem, kendileri inanmıyorlarsa bunu söyleyebilirler, hatta onu da duymak isteriz. Eğer bu yapı hakikaten DPT yapısından daha iyiyse onu da Sayın Bakanın ağzından bir duymak isteriz.

Bu vahim hatadan sonra, Türkiye'de şu anda eski geleneklerle giden, eski ilişkilerle giden bir şey var ama bundan sonra Türkiye'de resmin tamamını görecek bir kurum aslında kalmadı, nereden bakarsanız bakın. Mesela, ben Sayın Bakana bir sormak istiyorum: Ekonomi yönetimiyle ilgili olarak özellikle sektörel konularda biraz daha planlama daha fonksiyonel olabilir belli ölçüde ama makroekonomiyle ilgili olarak kendisini ekonominin neresinde görüyor Kalkınma Bakanlığı olarak kendilerini neresinde görüyorlar? Onu bir söylemelerini isterim. Bu vahim hatadan bir an evvel dönülmesi lazım.

Şimdi, Türkiye'nin... Tabii, Devlet Planlama Teşkilatı ekonomik ve sosyal bütün alanlarla ilgilendiği için ben de böyle değişik alanlardan birkaç... Türkiye'nin küresel ölçekte sıralamaları nasıl gerçekleşti onları ifade etmeye çalışacağım. Bunların bir kısmını daha önceden kullandım tümü üzerinde konuşmamda ama orada bağlamı farklıydı, burada şimdi art arda sıralayarak...

Örneğin Sayın Bakan, Küresel Rekabet Endeksi'nde Türkiye son yılda 4 basamak, ondan önceki yılda 6 basamak kötüleşiyor yani iki yılda Küresel Rekabet Endeksi'nde 10 basamak kötüleşiyor. Zaten yerimiz çok iyi değildi, şimdi yerimiz daha da kötü oldu.

İnsani Gelişmişlik Endeksi'nde, kabul etmek lazım, son dönemde bir iyileşme vardı ancak son yılda... Tabii, AKP'yi aslında üç döneme ayırmak lazım. Bir, o 2002'de aldığı o güçlü miras üzerine giden bir AKP var ve küresel konjonktür olumlu, 2007'ye kadar gelen dönem. 2007'den sonra da bir dağılma dönemi. Fakat son dönemde de aşırı bir dağılma, artık hiçbir şey kalmadı. Yani böyle üç dönemde, üç evrede incelemek lazım. Bu son dönem, bütün göstergelerin -bir tane bana gösterge gösterin ki "Şu iyi oldu." diye- kötüleştiği dönemdir özellikle son iki yıl ama kötüleşme 2007'de başlamıştır; ben bunu buralarda defaatle izah ettim. Şimdi, İnsani Gelişmişlik Endeksi'nde, 2014, son data, 3 basamak kötüleşme var.

Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde -işin en temelidir, hukuk olmadığı zaman hiçbir şey olmaz- son yılda 8 basamak kötüleşme, ondan önceki yılda 19 basamak kötüleşme. Bakın, çıplak baktığınız zaman 59'dan 99'a düşüyor, 40 basamak görünüyor ama burada yeni giren ülkeleri dışarıya alıyorum dürüstlük adına, dolayısıyla, 27 basamak kötüleşme var. İki yılda Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde Türkiye 27 basamak kötüleşiyor. Bunu kabul etmek mümkün değil.

Bunun altına bakıyorsunuz, Hükûmetin Açıklığı Endeksi, Şeffaflık Endeksi var. Oraya baktığınızda, 113 ülkeden 96'ncı sıradayız ve yerimiz kötüleşiyor yani dünyanın en kötülerindeniz.

Hükûmetin Gücünün Sınırlandırılması Endeksi, bakın, bu çok önemlidir demokrasiler açısından, bunun altında bir sürü unsur var; Hükûmetin Gücünün Sınırlandırılması Endeksi, 113 ülkeden 108'inci sıradayız. Böyle bir Türkiye manzarası var. Ondan sonra "Niye ekonomi kötü?" diyoruz.

İş Yapma Kolaylığı Endeksi'nde 2017 raporu, 6 basamak birden kötüleşiyoruz son endekste. Bunun altında hele bir elektriğe erişim var -bunu, dün Enerji Bakanına söylememiz lazımdı ama onu atladık biz- orada da bir kötüleşme var.

Yolsuzluk Algı Endeksi: İki yılda 20 basamak kötüleşiyor, Türkiye'nin yeri düşüyor; zaten kötüydü, çok daha kötü. Avrupa Birliği ülkelerinin en kötüsü durumundayız, Bulgaristan'la birlikte paylaşıyoruz. 19 Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkelerinde yolsuzluğu en fazla olan 3'üncü ülkeyiz, son dört yılda performansı en kötü olan 5 ülke var, onlardan bir tanesiyiz.

PISA sonuçlarını zaten söylemeye gerek yok, çok sıcak, hem puanımız düşüyor hem sıralamamız düşüyor. Dolayısıyla, Türkiye hakikaten çok kötü bir performans gösteriyor sayenizde sayın AKP yetkilileri.

Şimdi, peki, her şey böyle kötü olunca, ülkenin Devlet Planlama Teşkilatı ne yapıyor? Tabii, plan ve programları, bunların içerisindeki politika ve hedefleri Hükûmete hazırlayan, koordine eden kurum Kalkınma Bakanlığı. Dokuzuncu Kalkınma Planı'nda, Sayın Bakan, biliyorsunuz, performans yüzde 7'lik büyüme hedefine karşılık yüzde 3,4; yüzde 50'nin altında bir performans.

Onuncu Kalkınma Planı'nda daha da kötü neredeyse, 1,3 trilyon. Diğerinde gayrisafi yurt içi hasılayı dolarlarla filan veremiyorum, çünkü seri değişikliği olduğu için, millî gelir serisi altüst olduğu için orada büyüme rakamı üzerinden gidiyoruz, onu uyumlaştıran bir seri de yok, ama Onuncu Kalkınma Planı, şimdi bak üç yılı bitti, iki yılı kaldı, planın, hedeflerin olağanüstü altındayız. "1,3 trilyon dolar hedef" demişsiniz. 815 milyar doları şimdi buna göre söylüyorsunuz, burada da kur bugünkü kurlar gibi değil, yani bugünkü kurlar, bu seviyeler gidecek olursa, 815 milyar dolar da herhâlde 600 milyar dolara düşer, yani yüzde 50'nin dahi altına düşer, ama ben, yine, sizin kendi tahminlerinizle alıyorum.

"16 bin dolar kişi başı gelir." derken, "10 bin dolar" olacağını söylüyorsunuz, burada yine çok iyimser kurlarla. Yani burada 2017'nin ortalama kuru, şu dokümanda 3,17 arkadaşlar, bugün kur 3,50.

İhracat "277 milyar dolar" diyorsunuz planda, burada 170 milyar dolar, 107 milyar dolar altında.

Dolayısıyla, hele hele bir de en önemli konu, benim çok üzerinde durduğum bir konu, yurt içi tasarruf, planda "19", diyorsunuz, bu orta vadeli programda 15,5, daha onun da ne olacağını kimse bilmiyor.

Şimdi, dolayısıyla, bu şartlar altında 2023... Bakın, artık ben Kalkınma Bakanlığının, lütfen, şu konuda bir inisiyatif almasını istiyorum.

Sayın Bakan bu arada gitti herhâlde. Neyse, önemli değil.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Biz dinliyoruz, biz dinliyoruz.

MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, Hükûmetten kimse kalmadı.

ERHAN USTA (Devamla) - Hayır, Hükûmet olmadan bu görüşmeyi sürdürebiliyor muyuz? Herhâlde... Ara verelim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Görüşmeler sürdürülemez Sayın Başkan.

MUSA ÇAM (İzmir) - Sürdürülemez.

BAŞKAN - Evet, Sayın Usta...

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, bir dakika için izin istedi Sayın Bakan, o yüzden. İnsani bir durum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - O zaman ara verelim Sayın Başkan.

MUSA ÇAM (İzmir) - Üçü de yok yani, üçü de yok.

BAŞKAN - Sayın Turan, sayın milletvekilleri haklı. Şu anda üç bakanlığın bütçesi görüşülüyor ve hiçbir bakan burada yok.

ERHAN USTA (Devamla) - Hayır, milletvekillerinin olmamasına çok alıştık. 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 tane sayın milletvekilimiz var. Kendilerine teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakan geldi.

Buyurun Sayın Usta.

ERHAN USTA (Devamla) - Ama süreme herhâlde eklersiniz bir üç dakika Sayın Başkan.

BAŞKAN - Ben yarım dakika daha ekleyeceğim.

ERHAN USTA (Devamla) - Peki, bu durumda 2023 hedefleri, hakikaten... Çünkü, Sayın Cumhurbaşkanının ben bilgilendirilmediğini düşünüyorum. Hâlâ Sayın Cumhurbaşkanı "2023 hedefleri" diyor, hâlâ artık olması hayal bile edilemeyecek hedefler konuşuluyor. Bakın, sizin şu dokümanınızdaki aynı trendlerle devam ettirdiğimizde sadece iki tane göstergeyi söyleyeyim: "25 bin dolar" denilen kişi başı gelir maksimum 12.500-12.800 dolar civarında olabiliyor. "2 trilyon dolar" dediğiniz gayrisafi yurt içi hasıla da -1,050 trilyon- 1 trilyon dolar maksimum. Yani bugünkü kurları almıyorum bakın, bugünkü kurlar, bu hava giderse zaten bunların hiçbirisinin olmayacağı belli. Dolayısıyla, Sayın Bakan, 2023 hedefleri geçerli mi, buna lütfen bir açıklama yapın.

Şimdi, basitleştirme yaparak şöyle bir tablo yaptım. Bana göre Türkiye ekonomisini şu tablo anlatıyor. Şimdi, burada, Sayın Bakanın da görmesi açısından, önce şöyle bir gösterelim, ondan sonra ekranların görmesi faydalı olur. Burada yaptığımız şey şu: Bu sütunlar Türkiye'de toplam yatırımları gösteriyor. Yani şurası, AKP öncesi on üç yıl, birinci bar grafik, ikincisi de AKP'li on üç yıl. Burada grafiğe baktığımızda, yıllık ortalama olarak, tabii, on üç yılların ortalamasından -yani önceki on üç yıl ve sonraki on üç yılın yıllık ortalamasını aldım- yatırımların düştüğünü burada görüyoruz zaten. Nereden nereye düşmüş? Toplam yatırımlar 21,6'dan 20,4'e düşmüş. Bakmayın siz böyle bir kısım şeylerin 30 defa töreninin yapıldığına, böyle PR'ların yapıldığına filan. Yatırım bu. Bu, TÜİK ve Kalkınma Bakanlığı yatırımıdır. Eğer bir yanlışlığı varsa Sayın Bakan söylesin "Bu rakamlar yanlış." diye, kendi rakamlarını ortaya koyuyorum, tamam mı? Kendilerinden önceki 13 döneme göre, Türkiye'de sabit sermaye yatırımları yıllık ortalamada 1,2 puan düşmüştür arkadaşlar.

Daha kötüsünü söyleyeyim mi size? Bakın, Türkiye önceki on üç yılda... Şu aşağıda bir çizgi var, mavi -küçücük değil mi, görünmüyor- orası Türkiye'nin AKP'den önce on üç yılda verdiği cari açık, yıllık ortalama 0,6 puan. Yani, cari açığın tanımı neydi? Tasarruf-yatırım farkı yani tasarruflarınız ve yatırımlarınız; yurt içi tasarruflar yetmediği zaman -cari açık- dış tasarruf kullanıyorsunuz. Küçücük cari açıklarla yani küçücük dış kaynaklarla bu kadar büyük yatırım yapmayı Türkiye başarmış? AKP döneminde cari açık büyümüş. Bakın, maviyi görüyorsunuz; ortalama yüzde 5,3'e çıkmış. Yüzde 5,3'e çıkartıyorsun, dışarıdan o kadar kaynak kullanıyorsun, yine de yatırımları Türkiye'de düşürüyorsun. Bu hakikaten büyük bir başarı yani bu nasıl bir başarıdır, buna bakılması lazım arkadaşlar. Bunu eleştiri olsun, muhalefet olsun diye söylemiyorum ama şu tablonun sorununu çözmediğiniz zaman Türkiye'de hiçbir iktisadi sorunu çözemezsiniz.

Dolayısıyla, mavi alanlar da Türkiye'nin kendi kaynaklarıyla yaptığı yatırımları gösteriyor. Sizden önceki on üç yılda yüzde 21'lik yatırım yapmış bu Türkiye, o beğenmediğiniz Türkiye; şimdi o kadar reklamını yaptığınız yatırımlar yüzde 15,1. Bu sadece kamu değil; kamu artı özel, Türkiye'de yapılan toplam yatırımlardır. Dolayısıyla, bu sorunun çözülmesi lazım. Bunlara lütfen bir cevap veriniz.

Şimdi, iktisadi konulara biraz ara vereceğim, kurumsal olarak TÜİK meselesi var. Şimdi, TÜİK özerk bir kurum. TÜİK Başkanlığı uzun süredir vekâleten yürütülüyor, alt kadroların da önemli bir kısmı vekâleten yürütülüyor. Şimdi, TÜİK'in özerkliği şu? TÜİK Başkanı, Bakanlar Kurulu kararıyla atanır ve hiçbir şekilde görevden alınamaz yani bir kısım, hani, çok arızi durumlar, ayıplı durumların dışında. Yani, orada bir özerklik veriyorsunuz, bir güç veriyorsunuz. Çünkü, verdiği rakamlar, konuştuğu rakamlar çok önemli. Böyle bir kurumu neredeyse tepeden tırnağa vekâletle yürütüyoruz. Bu çok yanlıştır.

İkincisi: Bakanlıkta... Tabii, bu, vekâletle yürüttüğü zaman -işte az önce endeksleri verdim- o Kurumsal Yapılanma Endeksi'nde 10 basamak birden düşüyorsunuz tabii. Niye düşüyorsunuz? Özerk bir kurumu vekâletle yürütürseniz... Bunun gibi başka bir sürü meseleler var.

Mesela KHK'lar, bu 2011'de çıkan KHK'lar, kurumların yıpranmasında çok önemli faktör olmuştur. Arkadaşlar, bürokratlar bugün bir partili gibi davranıyor, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bürokratları partili gibi davranıyor. Ben bunu Meclise geldiğimde çok net bir şekilde gördüm. Bürokrasideyken bu kadar göremiyorduk çünkü bize davranışlarınız farklıydı. Ama, burada, hele hele bir muhalefet partisi milletvekiliyseniz karşınızda, tamamen, şuradaki siyasetçilerden daha güçlü siyaset yapan bir bürokratik yapıyla karşılaşıyorsunuz. Bu, Türkiye'yi hiçbir yere götürmez Sayın Bakan.

Düzenleyici otoriteler... Bağımsızlık falan kalmadı. Eğer bunları bu hâlde sürdürecekseniz çekin eski hâllerine, bakanlık bünyelerine alın, hiç olmazsa muhatabımızı bilelim. Şimdi "bağımsız otorite" diyorsunuz, sürekli müdahale ediyorsunuz, üzerinden siyaset yapılıyor.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Adı bağımsız.

ERHAN USTA (Devamla) - Kamu tecrübesi olmayan üst düzey atamaların da Türkiye'yi nereye getirdiğini zaten gördük.

Şimdi, 2009 yılında OECD'de bir toplantıya katılmıştım. Küresel krizin etkileri sürüyordu. O zaman Dışişleri Bakanı Bayan Clinton şöyle bir şey söyledi: "Biz bu krizi aşarız çünkü güçlü kurumlarımız var." Yani, bu kadar önemlidir kurum meselesi. Dolayısıyla, bu kurumları çok yıprattınız, bunların lütfen biraz daha fazla üzerine düşün.

Şimdi TÜİK meselesine devam edecek olursak: 4/C mağduriyeti var TÜİK'te. Yazık günah, bu çocuklar gece yarılarına kadar çalışıyorlar. Polisin giremediği yere gidip anket dolduruyor bu çocuklar ve bunların hiçbir hakkı, hukuku yok. Sayın Bakanım, bunlara kadro verilmesi lazım, bunların ücret ve çalışma şartlarının düzeltilmesi lazım. Bakın, bunlar hakikaten çok emek vererek çalışan insanlar ve çok açık söylüyorum, o bayan elemanlar, kadın elemanlar, polisin giremediği yerlere girip, evlere girip, oralara girip oradan anket topluyorlar, bilgi topluyorlar, görüşme yapıyorlar.

Bu, 666'nın Türkiye'ye hediyesi, o KHK'ların; kurumunuzda da var. Bunu düzeltmek bence Sayın Bakanın boynunun borcudur. İstatistikçiler var, aynı odanın içerisinde çalışıyor, birisi daha kıdemli, birisi daha kıdemsiz de olabilir. Yani, eğer kıdemli olan hele TÜİK'e sonradan geldiyse, aralarında, istatistikçiler arasında bin lira ücret farkı var. Aynı kurum içerisinde aynı pozisyonda çalışan, daha doğrusu aynı işi yapan 2 insanın arasında bin liranın üzerinde ücret farkı var.

TÜİK'in işlerini iyi önceliklendirmesi lazım. TÜİK işlerini iyi önceliklendirmediği için bugün çok önemli bir kısım bilgiler üretilemiyor. Nedir mesela bunlar? Gelir yönüyle millî gelir; 2006'da çıktı en son. 2006 yılına kadar çıkan şey 2006'dan sonra ortadan kayboldu. Şimdi, geçen, Millî Eğitim Bakanıyla burada bir tartışma yaşadık. Millî Eğitim Bakanı öğretmenlerin durumunun ne kadar iyi olduğunu göstermek için bize dedi ki: "Bakın, öğretmen 2002'de şu kadar süt alıyordu, şimdi bu kadar süt alıyor." Bir de ekmeği söyledi. Ekmekte başa baş, sütte biraz kötü durum. Yani, eğer öğretmenler hep süt içecek olsa, başka hiçbir ihtiyaçları olmasa, hakikaten öğretmenlerin refahında bir artış varmış gibi görünüyor. Zaten bu analizin yanlış olduğunu falan her şeyleri izah ettik ama başka mallardan baktığımızda öğretmenlerin... Mesela, işte, öğretmen bir çay içtiği zaman, refahında yüzde 30 bir azalma var. Her birinde, hangi mala bakarsanız bakın, alım gücü azalmış. Şimdi, bu marifet değil, isterse azalmasın yani bir mal cinsinden, bir öğretmenin -öğretmeni emsal olsun diye söylüyoruz- bir memurun alım gücünün azalmamış olması neyi ifade eder? Madem büyüyoruz, kalkınıyoruz, refahtan ne verdiniz, ben buna bakarım.

Burada daha kompleks bir çalışma yaptım, bunu Kalkınma Bakanlığı uzmanları incelesin, Sayın Bakanım bir cevap yetiştirir buna herhâlde. Yüzde 30,1; eğer refah satın alacak olsa bir öğretmen, millî gelir satın alacak olsa refahındaki azalma yüzde 30'dur. Ben o zaman soruyorum, gelir dağılımını da çıkarmadığınız için birlikte soruyorum: Öğretmene vermediğiniz, memura vermediğiniz refahı kime verdiniz? Yoksa bunun için mi açıklamıyorsunuz, korkuyor musunuz? Orada ücret gelirlerinin düşeceğinden, bir kısım rant gelirinin artmasından mı korkuyorsunuz diye bir soru sormak istiyorum. Dolayısıyla, bu konu son derece önemli bir konudur.

Şimdi, bütçe ve makro, tek kelimeyle söyleyeyim, çok detayını zaten Komisyonda konuştuk. Yani, 2016'da her şey zaten öncekine göre kötüleştiriliyor, 2017'de her şey... 2016'ya göre de, 2017'ye göre de bütün makrolar ve bütçe sistemleri kötüleştiriliyor "Bütçe yatırım bütçesi" deniyor. Bunun yatırım bütçesi olduğunu lütfen burada Bakan gelsin bize söylesin. Bu yatırım bütçesi filan değil. Yatırımların millî gelire oranında bir artış filan yok. Bu tüketim bütçesi, bu tüketim bütçesi. Söylemler ile yapılanlar hep farklı olduğu için işte güven yok, bugün ekonomi bunalımda.

Sayın Başbakan dün açıklama yapıyor, Sayın Başbakanın açıklamasından sonra dolar fırlıyor ülkede. Böyle bir şey olabilir mi? Niye? Çünkü, güven yok, güven vermiyor. Buna bakmamız lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Usta, bir dakika daha size ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ERHAN USTA (Devamla) - Peki, teşekkür ederim.

Dolayısıyla, bunun bir yatırım bütçesi olmadığını çok net bir şekilde görüyoruz, zaten rakamlar var, burada rakamları söylemeye de gerek yok, 4,9, 5,1 şeklinde gidiyor. Bu bir tüketim bütçesidir.

Bugün mesela, ilginç bir örnek, Aile Bakanlığı... Dün yapılmıştı, televizyonda gördüm; 52 ilde şehit çocuklarına tablet veriliyor, 750 tane tablet veriliyor. 750 tane tablet için koskoca tören yapılmış arkadaşlar. Yani, 750 tabletin, eminim ben, parasından daha fazla organizasyon için para harcanıyor. O yüzden kamu tüketimi bu ekonomide sizin zamanınızda millî gelire oran olarak 3 puan arttı, o yüzden 9,5 milyar TL'den aldığınız şeyler, mal ve hizmet giderleri bugün 50-60 milyar TL'ye geldi. Yani, şimdi bir şey için bir defa da tören yapılmıyor, her evresinde bir tören, 30 defa tören yapıyorsunuz bir tane olay için. Ben arkadaşlara baktırdım, Atatürk Barajı'nın açılışında, bu 750 tane tablet için yapıldığı kadar büyük tören yapılmamış koskoca Atatürk Barajı'nda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Devamla) - Böyle bir şey olabilir mi? Ondan sonra diyorsunuz ki: "Tüketim olmayacak, tüketimi kısmamız lazım." Bütün uygulamalarınız tüketimi artırmaya yönelik. Tüketimi kısmanın, bu işlerin sözle olmadığını herhâlde artık anlamışsınızdır diye düşünüyorum.

Ben Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Usta.