| Konu: | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 4'üncü Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 09.12.2016 |
CHP GRUBU ADINA MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Adalet Akademisi bütçesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Adalet Akademisi, Avrupa Birliği mevzuatına ve uygulamalarına uyum sağlamak ve adalet alanında eğitim ihtiyacımızı karşılamak üzere 2003 yılında kurulmuştur. Daha önce Bakanlığın eğitim ihtiyacını karşılayan Hâkim ve Savcı Adayları Eğitim Merkezi de Akademi bünyesinde eğitim merkezine dönüştürülmüştür.
Sayın milletvekilleri, Akademinin temel amacı, ülkenin her bir noktasına adalet dağıtacak olan hâkim ve savcıların eğitilmesi ve yetiştirilmesini sağlamaktır. Hâkim ve savcıların bu görevlerini tarafsız, hukuk devleti anlayışına göre yerine getirmeleri için öncelikle kendilerini güvencede hissetmeleri gerekir, Anayasa'mızın 139'uncu maddesinde düzenlenen hâkimlik ve savcılık teminatının koruması altında olduklarına inanmaları gerekir, siyasi gücün etkisinden uzak, verdikleri karar nedeniyle iktidarın hışmına uğramayacakları bağımsızlıkta olduklarını içselleştirmeleri gerekir.
Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun üzerinde önemle durduğu ve her fırsatta dile getirdiği gibi üç yere siyaset girmemeli; camiye siyaset girmemeli, kışlaya siyaset girmemeli, yargıya siyaset girmemeli. Eğer yargı siyasallaşırsa, değerli arkadaşlar, hâkim ve savcının bağımsız, tarafsız, vicdanına göre karar verme düşüncesinden, dolayısıyla hukuka uygun karar verme sürecinden çıkıp iktidarın isteğine göre karar verme eğiliminde olacağı çok açık bir gerçektir. Dolayısıyla adaleti sağlama anlayışından uzaklaşıp bunun yerine iktidara nasıl yaranırım, taşradan merkeze en kestirme yoldan nasıl gelirim anlayışını meslek yaşamının en ön sırasına koyacaktır.
Sayın milletvekilleri, adaletin gerçekleştiğine olan inancın sağlanması için yukarıda bahsettiğimiz bağımsız ve tarafsız yargının oluşması yanında bununla ilgili yani yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına ilişkin görüntünün de toplum tarafından açık ve net olarak görülmesi gerekir. Toplumu oluşturan bireyler bilmelidir ki haksızlığa uğradıklarında gidecekleri en son yer olan yargıya hiç kimsenin müdahelesi olmaz, hukuk ne diyorsa o olur ve hâkim kendi vicdanına göre haksızlığı giderecek kararı verir. Bu düşünceyi bozacak en ufak bir müdahale dahi, verilen kararın adil olmadığına, hukuka uygun olmadığına ilişkin inancı artırır. Üzerinde siyasal baskı olduğu düşünülen bir yargının verdiği karar hukuken doğru olsa bile toplum tarafından adil bir karar olarak algılanmayacaktır.
Değerli arkadaşlar, 2011'den bu yana AKP iktidarı döneminde Yargıtay ve Danıştay Kanunlarında tam 4 defa değişiklik yapılmıştır. Bütün bu değişikliklerin tamamı siyasal iktidarın ihtiyacına göre, kendisine uygun bir yüksek yargı dizayn etme anlayışıyla yapılmıştır. Böyle bir yargıya güven olabilir mi değerli arkadaşlar?
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) - Moğultay'ın da bir sözü vardır hemşehrim unutma, Moğultay'ın.
MEHMET GÖKDAĞ (Devamla) - Öte yandan görülmekte olan kritik davalarda mahkeme hâkim ve savcısının ani kararlarla değiştirildiğine ve siyasal iktidarın isteğine uygun karar verecek olanların atandığına defalarca şahit olduk.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) - Moğultay'ın sözüne imza atanı unutmayalım.
MEHMET GÖKDAĞ (Devamla) - Böyle bir yargıya güven olabilir mi arkadaşlar? Bütün bu nedenlerle yargıya güven yüzde 30'a düşmüştür. Aslında daha mesleğe başlarken siyasal iktidarın kendisine uygun bir yargı oluşturma düşüncesini yasal bir zemine taşıdığı da çok açıktır. Uzun bir emekten sonra hukuk fakültesini bitirenler idealleri olan hâkimlik sınavına giriyorlar, bu sınav için yoğun bir emek harcıyorlar, yazılı sınavı kazanmanın sevincini henüz yaşamadan emeklerinin acımasızca harcandığı sözlü sınavla karşı karşıya kalıyorlar. Yani, iktidarın istediği kişiler hâkim ve savcı olacak. Böyle bir yargıya güven olabilir mi arkadaşlar? Böyle bir yargının sonucunda adaletin sağlanmış olacağı düşünülebilir mi?
Değerli milletvekilleri, toplumun adalet duygusu içerisinde olabilmesi için hak arama özgürlüklerinin önünde hiçbir engelin olmaması gerekir. Eğer yurttaşların hak arama özgürlüklerinin önüne engel koyuluyorsa orada adaletten söz etmek mümkün değildir. 15 Temmuz darbe girişimini bahane ederek, devleti kendi anlayışınıza göre dizayn etmek amacıyla, Anayasa'ya ve uluslararası sözleşmelere aykırı OHAL kararnameleriyle, hukuksuz bir şekilde, haksızlığa uğrayanların hak arama hürriyetleri ellerinden alınmıştır. Yargının üç ayağından biri olan ve olmadığı takdirde adil bir yargılamadan söz edilmeyecek olan savunmanın önüne ciddi engeller ve sınırlamalar getirilmiştir. Çok yakın zamanda Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nda ve diğer kanunlarda değişiklik içeren bir tasarıyı karşı çıkmamıza rağmen yasalaştırdınız. Buna göre, 40 bin TL'nin altında olan davaları Yargıtaya götürme yasağı getirdiniz yani değeri 40 bin TL'nin altında olan davalarda vatandaş yargıya başvuramayacak. Bu miktarı değersiz ve önemsiz gördüğünüz için böyle bir düzenleme yapıyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, ülkemizde gelir dağılımının ne kadar adaletsiz olduğu açık bir gerçek. Milyonlarca işsizin olduğu, açlık sınırının altında asgari ücretle yaşamını sürdüren milyonlarca işçinin olduğu, yaşamını yapılan yardımlarla sürdüren milyonlarca yoksulun olduğu ülkemizde 40 bin TL bu büyük kesim için çok büyük bir rakamdır ve bir servettir. Adalet herkese gerek ama en çok da yoksullara gerek, güçsüzlere gerek. Hukuk herkesi korumalı ancak güçlünün her şartta kendini koruyabildiği ortamda en çok güçsüzü korumalı.
Değerli arkadaşlar, Montesque'nun bir sözüyle konuşmamı bitirmek istiyorum: "Bir yönetimde halk adalete inanmaz hâle geldiyse o yönetim mahkûm olmuştur."
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Gökdağ.