GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 4'üncü Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:35
Tarih:09.12.2016

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bakanlığımın 2017 mali bütçesinin yüce Meclisimizde görüşülmesi vesilesiyle huzurlarınızdayım.

Daha önceki konuşmacıların, gruplar adına konuşan arkadaşlarımızın değerli görüşlerini dikkatlice dinledim, not da aldık, çok yapıcı eleştiriler de geldi, uyarılar da geldi. Tüm arkadaşlarımıza gönülden çok teşekkür ediyorum.

Şimdi, izninizle, daha önce komisyondaki görüşmelerde de anlatmaya çalıştığım gibi, dış politikamızın prensiplerini, önceliklerini sizlerle paylaşmak isterim. Elbette soru-cevap bölümünde de arkadaşlarımızın soruları varsa bunları da cevaplamaktan büyük bir mutluluk duyacağım.

Elbette dış politikamızın özellikle 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra önceliklerinden bir tanesi de FETÖ'yle içeride olduğu gibi dışarıda da mücadele etmek olmuştur ve FETÖ'yle mücadelede Bakanlığımız âdeta seferberlik ilan etmiştir. Yurt dışındaki tüm temaslarımızda, çalışmalarımızda FETÖ terör örgütünün Türkiye'de yaptığı hain darbe girişimini anlatırken bu örgütün o ülkeler için de ne kadar tehlikeli olduğunu anlattık.

Esasen, Gazi Meclisimiz de FETÖ'nün hedefi olan Gazi Meclisimiz de bizim bu çabalarımıza büyük bir destek vermiştir. Çok Değerli Meclis Başkanımızın Demokrasi ve Dayanışma Zirvesi'ne katılan uluslararası meclislerin, parlamentoların başkanları, temsilcileri Ankara'ya gelerek dayanışma göstermiştir. Esasen Ankara'ya gelen dışişleri bakanları, uluslararası örgütlerin genel sekreterleri ve tüm temsilciler yüce Meclisimizi ziyaret etmiştir, 15 Temmuz darbe gecesinde hainlerin Gazi Meclisimizi nasıl bombaladığını kendi gözleriyle görmüştür. Ayrıca, milletvekili arkadaşlarımız farklı partilerden heyetler oluşturarak, değişik ülkelere giderek FETÖ örgütünü ve o gece yaşananları muhataplarına anlatmışlardır, bilgilendirmişlerdir.

Biz de tüm ikili görüşmelerimizde arkadaşlarımızla beraber uluslararası platformlardaki toplantılarda bunu anlatıyoruz. Dış temsilciliklerimiz bugüne kadar Cumhurbaşkanı düzeyinde 74, Başbakan seviyesinde 101, bakan seviyesinde 729, milletvekili düzeyinde 1.568 resmî girişim yaptılar ve diğer sivil toplum örgütlerini de sayarsak bu rakamın toplamı 9.009 oluyor. Arkadaşlarımızdan haftalık raporlar alıyoruz ve bu çalışmalarımızı hiç ara vermeden sürdüreceğiz. Girişimlerimizden sonuç almaya başladık. Önce, Körfez İşbirliği Konseyi dışişleri bakanları FETÖ'yü terör örgütü ilan etti Riyad'da. Hemen arkasından, 56 ülkenin üye olduğu İslam İşbirliği Teşkilatı 57 üyesi var şu anda, Suriye'nin üyeliği askıda- dışişleri bakanları yine FETÖ'yü terör örgütü ilan ettiler. Daha geçen hafta içinde Asya Parlamenter Asamblesi de FETÖ'yü terör örgütü ilan etti. Özellikle burada Asya Parlamenter Asamblesi Türk delegasyonu üyesi arkadaşlarıma ve Meclis Başkan Vekilimiz Ahmet Aydın Bey'e çok teşekkür ediyorum gayretlerinden dolayı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Ve bugüne kadar yine Azerbaycan'dan Pakistan'a, Senegal'a, Afrika'dan Avrupa'ya kadar, Balkanlara kadar birçok ülkede 69 FETÖ kuruluşunu ya kapattırdık ya da devrini sağladık. Şu anda Maarif Vakfımız devrede ve birçok ülkede Maarif Vakfımız FETÖ'ye ait okulları devralıyor. Kendisi yönetmek istiyorsa o ülkelere de her türlü desteği veriyoruz.

Yine çabalarımız çerçevesinde, bazı FETÖ üyelerini değişik ülkelerden geri aldık. Ülkelerle yaptığımız anlaşmalar gereği hepsini açıklamayabiliriz ama önemli sayıda FETÖ mensubunu bugüne kadar ülkemize de aldık. Devam edeceğiz, takip ediyoruz, Türkiye'de nasıl peşindeysek yurt dışında da peşlerini bırakmayacağız ve halkımıza, milletimize sözümüz var, sonuna kadar, her yerde bunlardan hesap sormaya devam edeceğiz.

Yine, hain FETÖ liderini de Türkiye'ye getirmek için Adalet Bakanımızla birlikte çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Takip edeceğiz, yeni yönetimin de bizim hassasiyetimizi daha iyi anlayacağını umut ediyoruz ve beklentimizi kendilerine iletiyoruz.

Elbette, her kuruma olduğu gibi, benim Bakanlığıma da FETÖ sızmış ve bugüne kadar 440 kişinin Bakanlığımızla ilişiğini kestik, bazı soruşturmalarımız devam ediyor. Her itirazı da hata yapmamak için dikkatli bir şekilde değerlendiriyoruz.

Yalnız, mücadele ettiğimiz tek terör örgütü FETÖ terör örgütü değil. Yine, yurt dışında PKK, DHKP-C gibi terör örgütleriyle de mücadele ediyoruz. Özellikle yurt dışındaki faaliyetlerini engellemek için tüm arkadaşlarımızla o ülkeler nezdinde girişimlerde bulunuyoruz, taleplerimizi iletiyoruz ve takip etmeye devam edeceğiz.

Değerli arkadaşlar, tabii, FETÖ'yle, diğer terör örgütleriyle mücadele ederken dış politikamızın temel anlayışı olan... Yani, komşusu aç yatarken kendisi tok yatmayı içine sindiremeyen bir millet olarak, ülke olarak, insani dış politikamızı da çok başarılı bir şekilde uygulamaya devam ediyoruz. Sizlerle daha önceki görüşmelerimizde insani yardım ve kalkınma yardım miktarlarımızı paylaşmıştık. Bu rakamlar her geçen gün artıyor. Geçen yıl yaptığımız insani yardım miktarı 3,2 milyar dolardır. Yine, kalkınma yardımımızın toplamı ise 3,9 milyar dolar düzeyindedir. Yani bunları topladığımız zaman insani yardımda şu anda çok şükür dünyada 1'inci ülke olmayı sürdürüyoruz ve bu yardımlarımız ekonomimiz büyüdükçe artarak devam edecektir.

Yine, insan odaklı dış politikamız çerçevesinde, ezilenlerin, mazlumların sorunlarını da uluslararası gündeme taşıyoruz ve bu sebeple geçen sene ve bu sene Türkiye'de önemli toplantılar gerçekleştirdik. Bu sene mayıs ayında çok önemli 2 toplantı yaptık; dünyada ilk defa düzenlenen Birleşmiş Milletler Dünya İnsani Zirvesi'ne de ev sahipliği yaptık, bir hafta sonrasında da En Az Gelişmiş Ülkeler toplantısını yine ülkemizde gerçekleştirdik. G20'yle başlayan, NATO'yla başlayan bir yıl içinde düzenlediğimiz zirve sayısı, gerçekten İslam Zirvesi ve Dünya Enerji Kongresi'yle birlikte, 10 sayısına ulaşıyor.

Diğer yandan, mücadele etmemiz gereken başka konular da var. Özellikle, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızı ilgilendiren, Müslümanları yakından ilgilendiren, esasen bugün Avrupa'nın temel sorunu olan, Batı'nın ve Avrupa'nın temel sorunu olan hoşgörüsüzlük, yabancı düşmanlığı, İslamofobi gibi problemlerle mücadele ediyoruz ve etmeye de devam edeceğiz. Özellikle, Batı Avrupa'da ciddi bir düzeye gelen bu aşırılıkla, aşırıcılıkla mücadele etmek bizim de sorumluluğumuzdur ve Avrupa'daki siyasetçilere de bunu hatırlatıyoruz. Sadece hedef göçmenler değil, Müslümanlar değil, Avrupa'nın ortak değerleri de yıpranmaya başladı ve daha önce de söylediğim gibi Avrupa'daki şu andaki tablo, bize İkinci Dünya Savaşı öncesi tabloyu hatırlatıyor. Korkarım, tedbirler alınmazsa maalesef o günlere dönme riskimiz var.

Yine, Avrupalılara verdiğimiz başka bir mesaj da Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerimiz. Bugün maalesef Avrupa Birliği, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine kendi iç politika çerçevesinden kısır bir açıdan bakıyor, döngüden bakıyor. Bu, son derece sağlıksızdır, yanlıştır ve Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine yakışan bir yaklaşım da değildir. En son Brüksel'de, NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı için gittiğim Brüksel'de Avrupa Birliğinden Mogherini, Timmermans ve Avramopoulos'la görüşmelerimizde de bunu söyledik. Fakat son zamanlarda bir yumuşama görüyoruz; Türkiye gerçeğini tekrar anlamaya başlayan bir Avrupa'yı görüyoruz. Bu da esasen, iyidir; bizim de arzu ettiğimiz budur. Biz onlardan ayrıcalık istemiyoruz ama Türkiye'yi de eşit bir ortak olarak görmek durumundadırlar; üye olalım, olmayalım. Onlar 1'inci sınıf, biz 2'nci sınıf değiliz; bunu hatırlatıyoruz. Türkiye'yle ilişkileri sağlıklı götürebilmek için bizi eşit bir ortak olarak görmek durumundadırlar. Standartları da ileri olabilir, geri olabilir; Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasında da farklılıklar var ama bunların hiç biri bir ülkenin üst, bir ülkenin alt olmasını gerektirmez. Bizim milletimiz de böyle bir anlayışı zaten kökten reddediyor.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Sayın Bakan, idamı ne yapacağız?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Dolayısıyla, Avrupa Birliğiyle, önümüzdeki süreçte de ilişkileri sağlıklı bir şekilde götürmek istiyorsak bu anlayış olmalı. Avrupa Birliği Bakanımız da mutlaka bütçe görüşmesinde sizlere anlatacaktır. Biz herhangi bir faslı açmaya hazırız, o fasıl bu fasıl fark etmez -Volkan Bey de aramızda, kendisi de her zaman söylüyordu- hemen bir kurayla istediğimiz faslı çekelim, açılış ve kapanış kriterlerini yerine getirmeye de hazırız, yeter ki siyasi engeller olmasın.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Sayın Bakan, idamı ne yapacağız, idamı? İdamı ne yapacağız Sayın Bakanım?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - İdamı Meclis değerlendirecek, sizler değerlendireceksiniz.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Tabii canım, tabii ki yani.

MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Bakan idama karşı.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Halkın temsilcisi burasıdır.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Tabii tabii.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Burası idam konusunda değerlendirir, kararını verir.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Ben sizin "tapu sicil müdürlüğü" diyeceğinizi zannetmiştim.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Halkın iradesinin temsil edildiği yer buradır.

MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Bakan idama karşı.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Tabii. "Tapu sicil müdürlüğü" dersiniz diyordum, zannediyordum.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Şimdi, tabii, dış politikamızda gündemde olan konulardan bir tanesi de Kıbrıs konusudur. Bugün CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz Bey de Kıbrıs konusuna uzun uzun değindi. Esasen, müzakerelerin yoğunlaştığı ve sona doğru geldiğimiz bir dönemde Kıbrıs konusundaki gelişmeler de sessiz sedasız yürümüyor; gayet şeffaf bir şekilde, KKTC yönetimiyle de sürekli temas hâlindeyiz. Yine, en son ziyaretimde sadece Cumhurbaşkanı ve müzakereci değil, yine Hükûmetin 2 ortağıyla toplantı yaptık; daha sonra, muhalefetteki 2 parti de katıldı. Türk tarafında müzakerenin çerçevesi ve takvime bağlanması konusunda bir konsensüs var, bu konuda sıkıntı yok. Müzakerenin içeriği belli, 11 Şubat 2014'te açıklanan ortak açıklama çerçevesinde müzakereler devam ediyor. Yine, sayın genel başkan yardımcımızın da söylediği gibi, siyasi eşitliğe dayalı, kapsamlı bir çözüm öngörülüyor fakat "siyasi eşitliğe dayalı, kapsamlı" bir çözüm demek Türkiye'nin ya da KKTC'nin ilkelerinden taviz vermesi anlamına gelmez. Haklı olarak bazı uyarılarda bulundunuz; doğru, biz de bu uyarılar konusunda hassasız ve bu söylediklerinizin bir kısmı karşı tarafın niyetini gösteren, bir kısmı esasen bunların talepleridir fakat bu taleplere Türk tarafı "Evet." dememiştir. Türk tarafı "Evet." demediği için -2 kere- Mont Pelerin'de Rum tarafı 1 defasında ara istemiştir, 2'ncisinde de masadan kalkmıştır. Türk tarafının kararlılığını gördükten sonra tekrar masaya dönme konusunda olumlu yaklaşılmıştır ve burada Türk tarafının, gerçekten, özellikle Mont Pelerin'deki tutumu da nettir. Biz de telefonda o süreçte de sürekli istişarelerde bulunduk. Ama sizin hassasiyet gösterdiğiniz konuların hepsinde biz de hassasız, bunu bilmenizi isteriz. Rum tarafı Karpaz'la ilgili bir şey isteyebilir ya da "Burası federal devletin olsun." diyebilir ama bu, bizim kabul ettiğimiz anlamına gelmez ya da Türk tarafının kabul ettiği anlamına gelmez.

Şimdi, takvime bağlanması da önemlidir. Niye önemlidir takvime bağlanması? İlelebet bu çerçevede müzakere yapılmaz. Başlatıldı, zamanı belli ama bir takvime bağlanacak; olacaksa da olmayacaksa da herkesin önünü görmesi gerekiyor. Yani bu bir acelecilik değildir ama ucu açık bir şekilde müzakerelerin devam etmesi de mümkün değildir. Ondan sonra, Rum tarafında seçim atmosferi var; diğer konular ortaya çıkar, tekrar bu iş sürüncemede kalır. O yüzden, Beşli Konferans'ın tarihinin belirlenmesi önemli, 12 Ocakta başlayacak. 12 Ocağa kadar iki taraf görüşmelerine devam edecek. Açıkta kalan konular var, hassas olan konular var. Yine, Beşli Konferans'tan önce de üç gün, 9-11 Ocak tarihlerinde de kendi aralarında yoğun görüşmeler gerçekleştirecekler. Burada özellikle güvenlik ve garanti konusunda herhangi bir taviz verilmiş değildir. Başkaları bir şey söyleyebilir, talep edebilir, hayal de kurabilir ama bugünkü şartlarda bugün Doğu Akdeniz'deki tehditlerin boyutunu siz çok iyi biliyorsunuz. Bugün özellikle sadece gaz ve petrol rezervleri için herkes gözünü oraya dikmedi ama tüm büyük güçler orada. Suriye'deki durum ortada, Orta Doğu sorunu ortada; DAEŞ var, El Nusra var, diğer terör örgütleri var; göç akım tehlikesi var. Yani Kıbrıs'a yönelik tehdit sadece birbirlerinden kaynaklanan sorundan değil, etraftaki gelişmelerden dolayı da ciddi tehdit var. Böyle bir durumda Kıbrıs Türk halkının garantisi kim olacak? Elbette Türkiye Cumhuriyeti olacak. Dolayısıyla, biz tüm muhataplarımıza bu tehdidin boyutlarını da anlatarak garanti konusunda... Evet, her iki tarafın da endişeleri karşılanmalı ama Kıbrıs Türk halkının endişeleri ve talepleri bizim için kriterdir. Yani bu konularda son konferans da olsa öncesinde de olsa, herhangi bir taviz vermemiz de söz konusu değildir. Ve bu sürecin de tabii, dediğiniz gibi, samimi bir ortamda... Karşı tarafın da samimi olması lazım sonuç almak için. Biz, samimi bir şekilde Kıbrıs'ta bir netice almak için, evet, sürece destek veriyoruz ama ilkeler çerçevesinde, müzakere çerçevesinde ve Kıbrıs Türk halkının haklı talepleri çerçevesinde biz Kıbrıs'ta bir çözüme ulaşmak istiyoruz ama karşı taraf da bunu isterse. Uyarılarınız için de, görüşleriniz için de tekrar çok teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, tabii, terörün her türlüsüyle mücadele ediyoruz dedik, sadece içeride değil. Fırat Kalkanı operasyonunun da amacı esasen sınırımızın diğer tarafındaki DAEŞ terör örgütüyle mücadele etmektir. Bunu da başarılı bir şekilde yürütüyoruz. Şu anda Özgür Suriye Ordusu bizim de desteğimizle El Bab'a yanaşmış durumdadır ve kısa süre içinde buradaki operasyonun da tamamlanması öngörülüyor.

MUSA ÇAM (İzmir) - Alacak mı orayı?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Ve El Bab'dan sonra nereye gidecek, nasıl olacak? Doğuya doğru, Menbic'e doğru gidilecek. Menbic'e de Amerikan askerleri ve uzmanları ile bizim uzmanlarımızdan oluşan bir ekip gönderdik, uzmanlardan oluşan bir ekip ve burada incelemelerde bulunuyor. YPG'nin Fırat'ın doğusuna geçtiğinden emin oluncaya kadar bu çabalarımız devam edecek ve önümüzdeki günlerde o "sarı" dediğiniz yer de inşallah yeşile dönüşecek ve bu konudaki kararlılığımız da tamdır. Bu bölgeyi, inşallah, Suriyeliler için bir güvenli bölge oluşturabilirsek, özellikle Suriye içinde zor şartlarda yaşayan kardeşlerimizin de buralarda yerleşimini sağlayabiliriz diye düşünüyoruz. Ama -bu, sadece teröre karşı yapılan bir operasyon- Suriye'nin sorunu sadece bu operasyonla çözülmez, DAİŞ'i sadece bu bölgede yenmekle de çözülmez, kapsamlı bir çözüm için, kalıcı bir çözüm için siyasi çözüm önemli. En iyi çözüm, siyasi çözümdür. O nedenle siyasi çözüm konusunda bizim kararlılığımız nettir. Bugüne kadar DEAŞ'la mücadele konusunda da, siyasi çözüm konusunda da -üç yıldır, dört yıldır değişik formatlarda görüşüyoruz; yarın sabah da Paris'te fikirdaş ülkeler olarak görüşeceğiz- bizim kadar somut öneri getiren başka bir ülke olmamıştır, net söylüyorum. Siyasi çözüm konusunda da, ateşkes konusunda da, insani yardımlar konusunda da, siyasi geçiş konusunda da nasıl bir Suriye görmek istiyoruz? Başkalarının farklı ajandaları olabilir, bölünmesini isteyebilirler ama biz Suriye'nin sınır bütünlüğünü, toprak bütünlüğünü destekliyoruz. Yeni rejimin de kapsayıcı bir rejim olması gerekiyor. Herkesin inancının ve düşünce tarzının korunması gerekiyor çünkü Suriye de bizim gibi çok etnikli, çok dinli bir ülkedir. Bizim düşüncemiz budur. Bunun tüm detaylarını uluslararası platformlarda da görüşüyoruz ama ikili düzeyde de çabalarımız var. İran'la 4 defa görüştük, daha on gün önce Tahran'daydım. Rusya'yla her düzeyde görüşüyoruz. Cumhurbaşkanımız sürekli Putin'le görüşüyor ve uzmanlarımız görüşüyor. Başbakanımız daha yeni Rusya'daydı. Alanya'da Lavrov'u ağırladık ve buralarda ikili düzeyde de, ateşkes nasıl sağlanabilir, Halep'te gözyaşı nasıl durdurulabilir, bunlar için kafa yoruyoruz. Bizim başka bir ajandamız yok. Başkaları gibi burada farklı düşüncelerimiz, planlarımız da yok. Elbette, burada bize karşı oluşacak tehditlerin de önüne geçmek durumundayız. Biz burada bir terör kantonunun oluşmasını da istemiyoruz. Bizim Kürt kardeşlerimizle bir sorunumuz yok; Türkiye'de de yok, Irak'ta da yok. Bugün Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'ni en çok destekleyen biziz. Suriye'de de yok. Suriye'de YPG'nin -YGP ve PKK aynıdır- zulmünden kaçan Kürtlere de biz kucak açıyoruz. Avrupa'ya gidenler de geri dönüp bizden yardım istiyor. Bizim Kürt vatandaşlarımızla problemimiz yok. Bizim terörle ve teröristlerle problemimiz var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) O nedenle, burada, bizim aleyhimize oluşacak bir tehdide de, oluşuma da biz izin vermeyiz. Aynı düşüncelerimiz kardeş Irak için de geçerlidir. Irak'ın güvenliği, istikrarı, bizim güvenliğimiz, istikrarımızdır. Irak'ın sorunlarını çözmek bizim de görevimizdir, onlara da yardımcı olmamız lazım. Ve Musul operasyonu planlandığı gibi gidiyor ama yavaşladı. Niye? Henüz Musul halkının güveni kazanılamadı. Yok Haşdi Şabi girer, yok öteki girer, yok bu girer ve Musul halkı bir panik içinde. O yüzden, burada Musul halkına da garanti verilmesi gerekiyor. Bizim buradaki düşüncemiz nettir ve burada yaşayan, Telafer'i terk etmek zorunda kalan Türkmen kardeşlerimize de duyarsız değiliz. Onlara her türlü yardımı ulaştırıyoruz ve Telafer'den ayrılmak durumunda kalan Türkmenlerin durumunu da AFAD'ımızla birlikte çok yakından takip ediyoruz ve Türkmen kardeşlerimizle -tüm dernekleri dâhil- Türkiye, Suriye ve Irak'ta hepsiyle yakın iş birliğimiz var, iş birliğimiz de elbette devam edecektir.

Elbette sorunları çözmek, ilişkileri geliştirmek bizim asli görevimizdir. Başbakanımız da böyle düşünüyor, Cumhurbaşkanımız da böyle düşünüyor. Biraz önce Hişyar Bey "Cumhurbaşkanı dış politikayı belirliyor." dedi. Elbette belirleyecek. Cumhurbaşkanı halkın oylarıyla seçildi ve Cumhurbaşkanı bizim liderimiz, Cumhurbaşkanımız Türkiye'nin lideri. Türkiye'nin lideri her konuda söz sahibi olduğu kadar dış politikada da söz sahibi olacaktır. Kendisinin liderliğinde dış politikamızı da başarılı bir şekilde yürütmek için gece gündüz çalışıyoruz, çaba sarf ediyoruz.

İsrail'le ilişkilerimizi normalleştirdik; onlar büyükelçisini gönderdi, biz de gönderiyoruz.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Katildiler.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Yine, Rusya'yla ilişkilerimizi normalleştirdik. Ama, ne İsrail'le ne Rusya'yla ilişkilerimizi düzeltmemiz bizim prensiplerimizden vazgeçmemiz anlamına gelmez. Kırım konusunda tutumumuz bellidir, Esad konusunda tutumumuz bellidir, Gazze ve Filistin halkı konusunda bizim tutumumuz bellidir ve hiçbir zaman da değişmeyecektir, bunu kendileri de çok iyi biliyor ve ilkeli dış politikamızı bu şekilde bu konularda da sürdürmek durumundayız.

Elbette komşular önemli ama sadece komşularla ilişkiler yetmez, vizyonla tüm dünyaya açılmamız lazım. İşte, Afrika açılımından bahsetti MHP adına konuşan arkadaşımız, Ekmeleddin Bey, gayet güzel ve biz de bunu devam ettirdik. 12 olan büyükelçiliğimiz 39'a çıktı. 2,9 milyar olan dış ticaret hacmimiz 30 milyar dolara çıktı, daha da artması gerekiyor. Esasen, 2050 yılını hesaplarsak, Afrika'nın dünya ekonomisine sağlayabileceği katma değer aşağı yukarı 49 katrilyon dolardır. O yüzden, bu açılımlarımızı sürdürürken "kazan kazan" formülüyle ikili ticaret hacmimizi de mutlaka geliştirmemizde fayda var.

İkili ilişkilerimizi geliştirirken ekonomik ağırlıklı dış politikayı arkadaşlarımızla beraber uyguluyoruz. Ekonomi müşavirlerimiz var ama benim her büyükelçim de ekonomi müşaviri gibi çalışıyor, turizm müşaviri gibi çalışıyor, çalışmak da durumundadır çünkü ülkemizin menfaatlerini hep birlikte iş birliği içinde savunacağız.

Yurt dışındaki vatandaşlarımızın hakkını, hukukunu savunmak da bizim asli görevimizdir, bunu da çok şükür çok iyi yapıyoruz. Sadece vatandaşlarımız değil; soydaşlarımız ve akraba topluluklarımız da artık kendisini güçlü Türkiye sayesinde yalnız hissetmiyor. Sadece çağrı merkezimiz yedi gün yirmi dört saat 5 dilde hizmet veriyor. Avustralya'dan ta ABD'ye kadar vatandaşlarımıza yirmi dört saat hizmet veriyoruz, tüm sorunlarına karşı duyarlıyız ve vatandaşlarımızı hiçbir yerde yalnız bırakmayacağız.

Tabii, çok konular var, vaktimiz de azaldı. Dış politikamızı daha etkin bir şekilde sürdürmek için bütçe de lazım. Evet, 2,9 milyar civarından bir bütçemiz var. Bizim beklentimizin yüzde 73'ünü kapsıyor. Ben inanıyorum ki ekonomimiz büyüdükçe bu da artacak. Dün Almanya'daydım, sordum "Alman Dışişleri Bakanlığının bütçesi ne kadar?" diye, 5 milyar avro yani 18 milyar TL civarında ama biz çok şükür 2,9 milyarla da 18 milyar TL'lik iş yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ben o yüzden personelime çok teşekkür ediyorum, fedakârca çalışan personelime çok teşekkür ediyorum.

Şehitlerimiz var, diplomasi şehitlerimiz, Bakanlığımızda şehit olan -ASALA'nın saldırısı sonucunda- personelimize ve tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.

Hepinize destekleriniz için çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çavuşoğlu.